22 Eylül 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

22 Eylül 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© 202 SERVETİFÜNUN No.1884—199 — MATBAADA AKŞAM —- Yazan: Reşat Feyzi Satırlar gizlenince elimin gölgesine, Akşam vurur başını odamın camlarına. Bir gün de görsem, derim, içime sine sine, Güneş nası) bürünür denizde şallarına ?. Akşam upuzun yatar masamın üzerine; Ben akşamı görürüm bir oda duvarında. Ufukta siz seyredin bu şairin yerine, Yollar nasıl kararır gurbetin dağlarında». Kocaman bir el gibi dokununca omzuma, Ta içimden duyarım akşamın geldiğini.. Haydi ben de güleyim gizli kalan arzuma; Anne unutur muyum beni beklediğini, Uzun yollara dalan gözünü sildiğini?.. n Akşam vurur başını odamın camlarına; Üşenmeden dönüp te dışarı kim bakacak?.. Bizler bugüne değil çalışınız yarına, Sanki, yarının dünden bir farkı mı olacak), Bugün hava açık mı, kapalı mı, kim bilir. Burda güneş görünmez buzlu ampul altında, Akşamın olduğunu telefon haber verir.. Arkadaş, gün görmemek yazılıymış bahtında... Bilir misin ne vakit çıkacaksın işinden?.. Vakit bilinir mi hiç, akşam olmiyan yerde». Yarın, beşlik verene dünyanın gidişinden Haberler vereceksin, çalacaksın her telde, Bir kız öldüreceksin haydi kendine gel de... Matbaada akşamın içli bir hüznü vardır; Bu hüzünle başımız eğilidir masaya.. Öne düşmüş başları yaşatan hulyalardır; Hulyalar da olmasa boğuluruz tasaya... Kimimiz bir sevgili, kimimiz anasını Satırlar arasında görür gibi olunca, Hatırlarız o anda teneşir tahtasını: Lânet olsun hayata, gece güne dolunca... Bu dört duvar içinde akşamdan başka bizim Ne hatır soranımiIz, ne arayanımız Varl,, Bu saatte gelip te soracak arkadaş kim?. Onlar şimdi bir kadın koynunda yatıyorlar. Bizim de koynumuzda ne çıka bir gece var)., IV Yarında akşam böyle girecek odamıza; Halbuki biz odadan daha çıkmadık bile.. Yarabbi, neden bir an demir karyolarmıza Yatmadan düşüyoruz serseri, diye, dile?.. Akşamın gurubunu, sabahın doğuşunu Bilmiyen insanlarız, görmiyen insanlarız. Loş odamız andırır bir hasta koğuşunu; Hayatı masamızın üzerinde sanırız... Bize hem istrap, hem zevk olan akşamlar.. Sarı yüzümüz gibi ömrü solan akşamlar.. Kalbimize günbegün bağdaş kuran akşamlar.. Başkaları sizlere belki çcel, diyecek, Biz ecelden korkmayız, neyimiz var verecek?..

Bu sayıdan diğer sayfalar: