22 Eylül 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 3

22 Eylül 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1884—199 SERVETİFUNÜN Kalemin Ucundan Gücendim Bu sütunla da birkaç defa tekrar ettim : Bizde sa- natın hakiki mana ve kıymeti bilindiği gün büyük sanatkârlar yetişecek ve eser rağbet görecektir. Ge- çen hafta içinde açılan iki resim ve bir heykel sergisi esere müşteri değil, ziyaretçi bile bulamadan kapı- larını kapadı. Sergilerin yalnız resmi küşadında birkaç eş dost hazır bulundu. Bir resim, bir heykel sergisi açmanın ne büyük fedakârlıklar istediğini tahmin edemezsiniz. Sanatkâr, canı gibi sevdiği heykelleri desenleri üzetinde günlerce göznuru döktükten başka, onların maddi fedakârlığa taallük eden hazırlıklariur da ne müşkülâtla ikmal ediyor. Bir tablonun tuvali, boyası, çerçevesi için ressam bütün ihtiyaçlarından kı- sarak avuçlar dolusu para veriyor. Bütün bu külfete karşı türk münevverlerinden istediği şey tabloları sa- tn almaları değildir. Hayır.. Yalnız, bin türlü maddi manevi zorlukla vücuda gelen bu eserlerinin seyredil- mesini, görülmesini istiyor.. Ne yazık ki buda yok.. Türk sanatkârı en asil heyecanı taşıyan, dünyanın en betbaht sanatkârıdır. O memleket seviyesi imkânlarının verdiği müsaade- den çok daha fazla çalışıyor. Onu takdir etmeliyiz. Türk sanatkarına dil uzatmak nankörlük olur. Sanatın bir eğlence, havai bir meşgale, lüzumsuz, hatta zararlı bir boş mesai telâkki edilen bu memle- kette, çok şükür ki sanatın kıymetini bilen ve bu menfi muhite gözünü, kulaklarını kapayarak sessiz ve mütevazi çalışan bir kaç sanatkârımız var. Sanatı bilmiyen istemiyen, ona karşı bir ihtiyaç duymıyan bir muhitte, nasıi daha fazla sanatkâr ve daha çok eser arayabiliriz : Türk sanatkârı çorak topraklar üzerinde açan, boynu bükük bir gelincik gibidir. Gelinciğe bakıp besliyemiyen bu toprakta gül yetişmesini beklemek şaşkınlık, cahillik, safderunluk olur, Şiir kitapları, romanlar tozlu camekânlarda solup giderken, sinema gişeleri, stadyom kapıcısı beş on dakika geç gelen müşteriye, yer yok. diye bilet kes- miyor, Yeni gelen bir frenk kadınının çıplak dansını seyretmek için ,herkes Taksim bahçesine koşuyor. Geçerken caddenin üstündeki bir resim sergisine dö- nüp bakmıyorlar bile.. Geçenlerde dünya küzeli Keriman Halis hanımla konuşurken şiire merakı olup olmadığını sordum. Bana : — Öyle havai şeylerle uğraşmam dedi. Keriman hanım sinemaya çok meraklıdır. Hangi- sinin havai bir iş olduğunu düşünürken, doğrusu, ne yalan söyleyeyim, dünya güzeline içimden biraz gücendim. R. EF, ARTHUR RIMBAUD Fransız edebiyatında enteresan simalardan belki birincisi RİMBAUD dur, Bu şair yalnız harip fikir- ler söylemiş olmak için şiir yazan bir adam değildi; onun eserleri Fransiz edebiyatının en zengin bir kö- şesinı teşkil eder. RIMBAUD, 1854 Teşrininde Cherleville doğdu; babası 1870 harbine girmiş bir kaptandı. Şair, ilk oniki senesini memleketinde geçirdi; Gençliği haşin bir terbiye altında fakirane akup gitmekteydi. Mem- leketindeki College de ilk tahsilini yapmıştı. RIM- BAUD daha ondört yaşında eski edebiyatı tanıyordu; Yunan, Lâtin şairlerinin eserlerini, modern edebiya- tın imartuf şairlerinin eserlerini ezber biliyordu. Ken- disinde maceraperest bir ruh vardı; mektebini ikmalden sonra bu ruh tesiriyle maceralara atıldı; bir akşam gizlice evden kaçtı, Pari'e geldi. İşte bu andan iti- baren şairin serseri hayatı başlamıştır. Bu esnalarda « Ma Boheme» < Le Dormeur Du yal» gibi en gü- zel eserlerini vermeğe başladı. M. Paterne Barrichon şairin paristeki serseri hayatını hikâye ediyor. Böyle bir hayat yaşıyan Rimbaud, nihayet Verlaine tara fından angaje edilince ozamanki Parnassienlerle, Andre Gill, Charles Gros, Theodore de Banville ile tanışıyor. Çok kısa bir zamanda etrafına kıymetli, geniş bir hayranlar zümresi toplamıştı; kendisine «Shakespeare çocuk» deniliyordu. Rimbaud daima Verlaipe le düşüp kalkerdi. Memleketine , avdatte iki ay kadar istirahattan sonra gair Paul Verlaine'le birlikte Londra'ya gitti; ordan Bruxelles'e geçtiler burada Georges Cavalier ile tanıştılar; bir şahitlik meselesinden Verlaine, Rimbaud'ya iki el silâh çekti ve bu sebepten onsekiz. ay kadar hapis cezasile tbecziye edildi. Rimbaud artık memlekete avdet etmişti; mütemadiyen yazı- yordu bu sıralarda — Une saison en enfer — isimli eserini neşretti. Bu tarihten sonra Şair tamamile avare bir ömür sürüyordu; artık seyahate koşmak- taydı: İtalya, İsviçre, Hollanda, Avusturya, Alma- uya'yı dolaştı; sefaletten sefalete düşüyordu. Avust- ralya, Afrika sahillerini dolaşmıştı. Bu seyahatlardan birinde attan düşüp yaralandı, Marsilyada bir hasta- haneye girdi ihmali yüzünden yarası iyi olmadı 1891 de vefat etti. Arthur Rimbaud, değil XIX uncu asrın bütün bir Fransız edebiyatının, Verlaine le birlikte, uzun uzun tetkike değer beynelmilel şöbretlerindendir. 21/V111/932 Hüseyin Necmettin

Bu sayıdan diğer sayfalar: