23 Kasım 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

23 Kasım 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 SERVETİFÜNUN ee ve sz Kğ “imi ABAHTANberi sâkin olan hava birdenbire değişmiş, fİersiz ziyasını eirafa saçan güneş, büsbülün donuklaş- arak birbirini kovalamağa başlıyan esmer renkii bulutların arasına gizlenmişti. Çok geçmeden deli deli esmeğe başlıyan rüzgâr dallarının üstünde pamuk yığınları gibi karlar biriken iri gövdeli çam- İarı sarsmağa, ıslıklar çalarak niha- yetsiz ormanlarda hışırtılı bir fırtı- na yaratmağa başlamıştı. Anlayışlı bir adam gökte uçu- şan bulutlara bakarak ve rüzgârın sert ıslığına kulak vererek büyük bir fırtınanın çok yakın olduğunu tayininde küçlük çekmezdi. Üç dört saatdanberi Galata perşenbe pazarındaki ve Voyvoda konağının az ilersinden başlayıb Boğazkesende avlanmağa en müsa- id bir şekil alan sık ağaçlı orman- da avlanan yirmi avcıdan mürekkeb bir kafile, havanın bu ani tahav- vülü karşısında (saydüşikâre) hi- tam vererek geri dönmek kararını vermişti. Fakat artık ilkin küçük bi- rer beyaz kelebek gibi süzüle süzüle uçuşan kar taneleri sert birer saç- ma halini almış ve rüzgârın birden kaldırıb dört yana savurduğu kar- larla karışarak etrafı kamçılamağa başlamıştı. Yerden savrulan ve gök- ten dökülen karlar ormanda süralla ileremeğe savaşan kafılenin yürü- yüşünü güçleştiriyor ve büyük bir hızla esen rüzgâr kar serpinüilerini İvi 3 NN No, 2957—372 Galatasaraylıların Tarihi ! Yazan: M, SA M TEZİŞ onların ağzına burnuna doldurarak soluklarını tıkıyordu. Bu sebeple bu saydüşikâr meraklıları gözlerinin önünü göremiyor ve yürüdükleri is- tikameti tayin edemiyorlardı. Gittik- çe tabü tüvanı kesilen, elleri, ayak- ları morlaşıb çehreleri soluklaşan bu adamlardan ikisi nahif yapılı bir gencin kollarına girmişler onu sürükler gibi yürümeğe icbar edi- yorlar ve genç muttasıl: — Biraz durub soluk alalım. Dedikçe onlar: — Durmak tehlikelidir şevket- lim! biran evvel menzili maksude erişmek gerektir. Diyerek nahif yapılı genci yürütmeğe devam ediyorlardı. Artık ayakları iradesine inkıyat etmiyen ve kendini karların içine bırakıb bir kenarda uyuvörmek ar- zularına kapılan bu genç, Osmanlı İmparatoru ikinci Beyazıddı. Adı yedi iklim dört bucakta havf ve haşiyetle anılan, İmperatorlu- gunun geniş hudutları içinde bir kâdirimutlak gibi hükmeden bu adam, şimdi payitahtının hemen yanıbaşında tabiatın haşin kudreti karşısında bir aczimutlak içindeydi ve ölüm onun nahif omuzlarına sert pençesini gittikçe bastırıyordu. Bir aralık daha ilerde yürüyen dör- kişi geriye doğru seslendiler : — Koman! ilerde bir duman tütüb yatır, orayadek irişelim!. Rüzgârın uğultusuna ve ağaçların çatırdısına karışıp kaybolan bu se- sin geridekileri teşci etti ve büyük bir tehalükle ileriye atıldılar. Az sonra ağaçların seyrekleştiği bir noktada bacasından çıkan du- manlar, uçuşan karlara karışarak kaybolan küçük kulübeye yaklaş- mışlardı. İkinci Beyazıd bitkin bir halde içeriye girdi ve bir kenarda tatlı bir çıtırdiyle ılık bir hava yaparak yanan ocağın kenarına çömeldi. Beş on dakika sonra Beyazıd ken- dine gelebilmiş ve muattar bir ba- har havası taşıyan kulubeyi gözden geçirmeğe koyulmuştu. Bu tedkik Beyazıdı hayrete dü- şürmüştü. Küçük ve fakirane kulu- benin her yanı taze gül fidanlariyle

Bu sayıdan diğer sayfalar: