22 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

22 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— ——— | TEMMUZ 1914 | a Saray-Bosna Faciası Nakleden: H. R. — Kınm Doktor: Semi Ekreme — —l10—- Yazan Emil: Ludviş Avusturya İmparatoru, Alman İm- paratoru Vilhelme Yazdığı Mektupta Sırp Kini Hulâsa Avusturya İmparatoru Fran- suva Jozef, Hariciye Naxzırı Ber- ehtold'un — hazırladığı — mektubu tetkik ediyor. Son nüshamızda İmparator bu mektubun bir kıs- mini — tetkik etmişti. Bugünkü kısımda, bu mektubun mabadine devam ediyoruz: — , Maiyet kafileleri ile, arabalarla, ziyafetlerle, bir program tertip ve ihzar olunmuştu. Bir de bakıldı ki Sırbistan kıralı bir korkuya tütulmuş, gelmiyor. Bu, bir. Habsburgun — unutabileceği birşey değildir. Ya kendisini iki defa seferberlik ilânına mecbur etmesi ? İşte şimdi de bir Sırp, bir Habsburga Avusturya sokak- ları ortasında ateş etmiş, biçareyi tövbe ve vasiyetini yapmadan öbür dünyaya yollamıştır. Hayır, Berchtold baklıdır. - böyle düşü- nüyor ve hazırlanarak önüne ge- tirilen - mektubu imzalıyor. Bu mektupta İmparator Giyoma söy- ledikleri şudur : — “Zavallı yeğenimi kurban eden ancak ittifakı müsellesi xayıf- latmak - ve imparatorluğumu inkı- sama uğratmak maksadını güden panislâvist Ruslarla Sırpların ter- tip ettikleri tahrikâtın satih bir neticesidir... Hükümetimin sırbistanı tecri- de ve ehemmiyetini tenkise sarfı- mesal etmesi lâzım gelmektedir. Sulhün kat'i bir hakikat olabi- mesi Sırbistanın Balkanlarda bir âmili kudret olmaktan çıkarılma- sına menuttur. Artık kendisile itilâf mevzuubahs olamaz ve Bel- grat cinayeti cezasız kaldıkça Avrupa — tacidarları — tarafından takip edilen sulh siyaseti muhtel olmamak kabil değildir.., Sırp düşmanlığı. Harp fikrinin bidayette istiane edebileceği ye- gâne milli kindir.,, Bu mektubun neticesi de birkaç gün evvel iki kont tara- fından askeri rical ile müştereken ittihaz edilen harp kararından ibarettir. M Ertesi gün —Avusturya ve Macaristanın Berlin sefiri sabah- leyin Potesdama gider, hüküm- darının mektubunu takdim edi- yor. İmparator bu uzun mektubu okuduktan sonra bu hususta gö- rüşmek üzere Bethmann'a veriyor. Kahvaltı için sofraya otururlar. İmparatorun sofrada ağrı aç lır, birçok şeylerden bahsolunur, İmparatoriçe de hazırdır. Kahvaltıdan sonra — mektup tekrar oltumnur. Şimdi mizaç ve meşrebi büsbütün başkadır. Bu sırada İmperator aynen su söz- s «CUdtdr | —"Her suretle Rusyanın hal ve vaz'ı hasmane olacaktır. Hele Avus- turya - Macaristan ile Rusya ara- sında harp patlayınca Viyana emin olmalıdır ki, Almanya sadık bir müttefik sıfatile, kendisile | beraberdir, yanıbaşındadır. İmparator bu elim hâdisenin daha üçüncü günü bir geyik avı tertip etmeyi düşünmüştür; filha- kika hayatta kaybolan bütün hu- zurunun yerine kendisinde yalnız bu eğlence kalmıştı. Kendisinden sonra - saltanat kime teveccüh edecekti?. Bu, kendisini — alâkadar — etmezdi; hisesdiyordu ki birçok anilmer- kez kuvvetlere tâbi olan bu im- paratorluk ancak kendisinin çok ilerilemiş olan yaşına hürmeten ayakta durmaktadır. Çünkü bu hürmet tebcil derecesine varmıştır. Bununla beraber kimse yor- gun olmak hakkına malik değil- dir. Memlekette olup biteni gör- mek, görüştürmek lâzımdır. Za- man olur ki dahili tehlikeyi harict tehlikelerle bertaraf etmek zaru- reti hâsıl olur. Birkaç gün evvel imparatorunun gelemiyeceğini bil- dirip itizar etmek Üzere gelen Alman — elçisine bunu böylece söylemiştir : — * İstikbali »ek kazanlık görüyorum. Bilmem ki daha uzun zaman hâdisata âdi seyirci kal- makla iktifa edebilecek miyiz ? | | sonbaharda ne İstinat Ediyordu Umumi Harp İşte Bu Şerait Başlamış,Bu Genler, İçinde Böyle Hesaplara Kurban Gitmişlerdi Hükümetimiz — için — Sırbistanla komşu olmanın arzettiği tehlike- leri takdir buyurduğunu ümit ederim. Beni imparatorunuzun da en ziyade rahatsız eden Rusyanın yapacağı — tecrübe manevralarıdır. *“Bu, tam bizim burada asker sınıflarını tecdit ettiğimiz zamana düşüyor... Venizelos ve Streyt gibi zevat ile bu makul yolda kalmak elbette kabildir. Kıral Ferdinant hakkında pek hüsnü- zannım olmamakla beraber Bul- garistanın ehemmiyetli inkişaflara müstait büyük bir memleket ol- duğu muhakkaktır. Yunanistan hariç tutulduğu halde Balkanlar- da Bulgaristan, menfaatleri Avus- turya menfaatlerine muhalif düş- miyen yegâne memlekettir. Bu itibarladır ki bu memleketle iyi geçinmiye devamımızı mukadder addediyorum. Bilirim ki, impara- torunuzun Kıral Karola tam bir itimadı vardır; ben ayni fikirde değilim. — Şayet İngiltereyi iki dostundan, Fransa ve Rusyadan tamamen çekebilmemiz kabil ol- saydı.... İşte piyano,kifayetsiz ve netice- siz bir derecede bazı taşlarına dokunuluyor, fakat akort yerinde.. (Arkası var) | HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: $. N. HARAÇ MEZAT Yağmurlu, soğuk bir teşrini- sani günü, Kapalıçarşıda — mezat - edilen mahalde birkaç kişi, yere yığıl- mış külüstür. eşyanın etrafında duruyorlardı. Daha vakit vardı. Mezat saat ikide başlıyacaktı, alacaklılar işlerine elverişli olan eşyaları muayene ediyorlardı. Esnaftan olan koltukçular, bu mezatta bize ekmek yok diye birer birer çekilip gidiyorlardı. Orada kalanlar, kimi ayağı iğrilmiş bir mangal, kimi içiçe girmiş tencereler, başkaları da camı kırık dolap, paslanmış bir | karyola, telleri kırık bir kuş kafesine bakarak mezat saatini | bekliyorlardı. Haraç mezat !.. Memurlar tam vaktinde - gel- diler, eşyaların arkasına geçtiler. Biri ayakta, öbürü de satılacak | sofraların bir tanesine sığındı, Paltosunun cebinden ikiye bükül- müş bir defter çıkardı, kurşun | kalemini yontuyordu. Mezat devam ediyor. Eşyalar birer birer satılıyor- du. Pey — sürenler defteri tutan memura parayı veriyor, satın aldıkları eşyayı kaldırıp götürü- yorlardı. | Alıcılar arasında ihtiyar bir | kadın mezatı seyretmek - için kapağının üstü pembe, mavi, sarı renkli tenekelerle kaplanmış bir sandığın üzerine oturmuştu. Yaşına hürmeten kimse bir şey söylemiyordu. Hatta bazan hamallar satılmış eşyaları oradan kaldırmak için kadıncağızı rahat- sız. ediyorlardı: — Hanım destur!.. Burada durulmaz! Bir yerini inciteceğiz! Diyerek ihtiyar kadına hitap ediyorlardı. Eşyaların yer tutan kısmının hemen hepsi satılmış, Tektük, ufak şeyler kalmıştı. Mezatın tellal memuru elindeki listeye baktı: — Efendiler, şimdi bir san- dıkla içindeki eşyaları satıyorum! Haraç, elli kuruş. Fazla var mı?.. İhtiyar kadını kaldırdılar, san- dığı ortaya çektilyr. Kapağını açtılar, Herkes etrafına toplandı, san- dığın içinden negibi eşya çıka- cağını merak - ediyordu. Tellal, sandıktan çıkan eşyayı ayırdı : —Efendiler, bir miktar kullamıl- mış çamaşır, Üç cezve, bir parti çanak çömlek, bir canfes kese içinde kadife çiçekler, bir de yağlı boyalı kadın artist resmi. Bulanlara sandıkla beraber elli kuruş dedim. Fazla veren var mı? Öteden, beriden sesler işidildi: — Elli beş... Altmış... Yüz doksan... iki yüz... Üç yüz elli... Tellal tekrar: — Veriyorum! Artıran yok mu? Sonra duydum, duymadım demeyin!.. Haraç!... Veriyorum !, İhtiyar kadın ahaliyi dürterek, tellalın yanına kadar gelmişti. Resmi eline aldı, — tebessümle ona baktı. Gözlerini ayırmıyordu. | Göğsünden rengi soluk bir cüz- dan çıkardı, Tellâla bakarak: — Nekadar verdiler evlâdım? —Üç yüz elliye, soldaki | efendide kaldı. Ne veriyorsun hanım? — Oğlum, biraz dur da pa- ramı sayayım. Parasını saydı, düşündü : sen valde — Evlâdım dört yüz altmış altı karuşum var. Bunu bana verin, Tellâl saatine baktı : — Dört yüz altmış valde ha- nımda. Başka arttıran yok mu ? Haydi akşam oldu kimse yok mu? Haraç! efendiler ! Yaz | Mehmet Efendi... Kadıncağız resme sarıldı, me- | murun yanına geldi, parasını ver- di, öteki eşyalara bakmadan gi- diyordu. Memur ihtiyar kadına: — Bu resme neden bu kadar iştah gösterdin valde Hanım? İhtiyar kadın, hafif bir ermeni şivesile cevap verdi : — Ah... Evladım... Kim der idi ki bu sandığın üstünde bir saat oturmuşum... İçinde meğer benim resmim var imiş... He... Ya... Bu benim gençliğimin res- mi,.. Kimbilir. bu sandığın sahi- bine nereden yadikâr kalmış... O tarihte ben Minak Efendinin teatoro kumpanyasında artist idim. Zamanın beyzadeleri kum gibi etrafımda dolaşır ıdılar. Bu resim nereden de buralara gelmiş... Hey Allahim... Kadın, resmi alarak uzakla- şirken, sendeliyordu. Fakat göz yaşlarını kimseye göstermemiye muvaffak oldu. eee eeeaseranaa ereaeRAAR ” ON ALTINCI PATRON KUPONU sonra kuponlar kabul edilmez. Pulsuz — olanlara Patron gönderilmez. Taşra ve İstanbul karileri- mizia Patronlarını matbas” mızdan aldırmaları lâzımdır. Posta ile gönderilmesini istiyenler mektuplarına ©O? lnı’:;ul pul teffetmelidirler:

Bu sayıdan diğer sayfalar: