22 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

22 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l Siyaset Alemt Uyuşturucu Maddelerin Kaçakçılığı Bale 21 — Uyuşturucu mad- deler kaçakçılığı yapmakla Thaz- nun ve meydana çıkarılan çelenîn davası devam ediyor. Bu çetenin reisi olan Natan Altman isminde bir. Lehlidir. Ayrıca Mısırh Hü- mi isminde birisi de yine (80) (89) kilo edilmiştir. etmektedir. seyin Elne iğı İti Hüseyin ise inkür Fakat bu adam vakt leden dört ay hapsı olmuştu. Rusya Ne Diyor? Moskova 21 — Rusya hükü- meti, Japonyaya cevabını ver- mml;:; cevapta, Rusyanın Çinlile- re yardım ettiği şayıalarma Je- ponyanım inanmamasını memnu- niyetle kaydettikten sonra diyor ki: “Vaziyet ayni değildir. Cenubi Mınçuri- demiryolu — Japonların idaresindedir ve Japon askerleri- nin muhafazasındadır. Şarki Çin demiryolu bir Çin- Sovyet idare- sidir. Çarlık hükümetinin burada asker bulundurmak bakkını ise Rusya memnuniyetle terketmiştir. Almanyanın Bir Talebi Berlin, 21 muhtıra neşrederek Y istişare komitesinin içtimaa da- vetini istemiştir. Fakat —Amerika mülâkatının bir neticesi olarak Fransa bu muhtırayı tasvip etmezse Baldeki tamirat Bankasına miyecektir. Eğer vaziyet seyrini takip ederse komite on güne kadar toplanabilecektir. Amerikan Efkârı Umumiyesi Nevyork 21 — Amerika hükü- metinin — Çin-Japon — ihtilâfında vereceği kararın ne olacağı şim- diden tahmin edilemezse de efkârı umum ı kat'i bir müdahaleye hazirla . camış — olduğuna nazarı dikkati ceibediliyor. Halk, Aksayı Şarktaki Ame- rikan menafiinin bir Amerikan- Japon düşmanlığı ihdas edecek kadar mübim olmadığı fikrinde- dir. Ayni zamanda Amerikan tevdi edil- Almanya bir | tabii | | Amerika Ve Çin- Japon İhtilâfı-Mühim Japonlar Mütareke : İstemiyorlar Tokyo, 21 — Japonyanın Ce- miyeti Akvam Mümessili, Man- çuride berhangi bir mütarel teklifini reddetmesine i mat almıştır. Halbuki böyle bir vaziyet ortada bir muharebe mevcat olduğu fikrini uyandıra- caktır. Ayni zamanda böyle bir bal Çinlilere Mançuriye — iste- dikleri kadar asker sevketmek, Japolara ise (15) binden fazla asker gönderememek — mocburi- tini yükliyecektir. z Tol(yyo. ğl — Amerikan Ha- riciye Nazırı M. Stimsonun no- tası dün akşam gelmiş ve Hari- ciye Nazırı M. Sidhara derhal cevap vermiştir. Cevabın mahi- eti malüm değildir. t ıl'îır:ş. 21 î Diğer taraftan Japonyanın — Cemiyeti Akvama verdiği cevapta alınmıştır. Bu cevap — ihtilâfın halledilebileceği ümidini uyandıracak bir mahi- yette görülmüştür. Tokyo 21 — Harbiye Nazırı vaziyet hakkında arkadaşlarını tenvir etmiş ve Ceneral Ma - Çan Çan kuvvetierinin Tsitsikar şehri- nin (40) kilometre şimaline çekil- diğini, Japon ise birkaç gün sonra bu şehri tahliye edeceklerini bildirmiştir. Şarki Çin demiryolları hasara uğratılmadı- ğgından Sovyetlerin herbangi bir müdahalesini — beklemediğini de kaydetmektedir. Ceneral Ma - Çan - Çanın San - Şin - Fang daki müstahkem mevkilerine yapılan hücumda Ja- ponlar (44) maktul, ( 50) mecruh | vermişlerdir. İngiltereye Gayritabit İhalât Londra 21 — Lortlar Kama- rası, gayritabil — ithalâtın men'i dait olan kanunu kabul etmiş- tir. Kral kabul eder etmez mer'i- yet mevkiüne girecektir. kuvvetlerinin ticaetinin — rmühim — mahreçler kaybetmesi de endişe uyandırı- yor. Bu vaziyet Amerika hari- ciyesini müşkül — vaziyete koy- | maktadır. Son Amerikan bukhranında Amerika Ve . Çin- Japon . . İİztıİâfı Paris, 21 — Amerikanın, Ce- miyeti Akvam müzakerelerini ta- kibe memur olarak gönterdiği murahbhası Ceneral Daves, Çin - Japon ihtilâfı ve kendi vazifesi hakkında mülülm beyanatta bu- hunmuştur. Bu zata göre bir Ame- rikan murahhasının — bulunması, aranan anlaşma formülünün bu- lunmasında mühim bir amil olacaktır. Fakat Amerika aza olmadı- gından dahili nizama — taallük eden bu müzakerelere İştirak etmemektedir. — Ceneral, bunu tamamen muhik görmekte ve demektedir ki Amerika, vereceği höküm ve kararda tamamen ser- best olmalıdır. Paris 21 — Cemiyeti Akvam Mançuri vaziyetini tahkik için bir heyet göndermek tasavvurunda- dır. Bu heyete Amerikadan da bir murahhas göndermesi - isten- mek duşnnülüyur. 'Bir Keşif - Amerikan BankalarınıTehdit halkın bankalara hücumu Mühim -. Bir Keşif Kassel 21 — Goetingenli pro- fesör Adolf Vindos dört sene çalıştıktan sonra kemik veremine karşı billür halinde vitamn ima- Öne müyaffak olüüşter Amerikada Maliyecileri Tehdit Nevyork 21 Nevyorkun birçok güzide maliyecileri tehdit mektapları almışlardır. Göz yas şartıcı bombaları hâmil polisler, bunların oturdukları mahallelerde karakol beklemektedirler. Esham borsasile bankalar da muhafaza altındadır. Bir Maden Faciası Londra 21 — Doncester ci- varında — Bentley madenlerinde bir infilâk olmuştur. On yedi ki- şi ölü, (26 ) yaralı vardır. Bilâhare yaralılardan da ba- zıları ölmüş, ölülerin miktarı yir- mi sekize çıkmıştır. | mak Evlenmemek İçin Yaratılmış Olanlar Bütü ömürlerini bekâr yaşa- için yaratılmış — kimseler vardır ki, evlenmiye - kalkarlar, hem kendilerini, hem başkalarını bedbaht ederler. İnsanlar vardır ki onlar için evlenmek tabiaten caiz değildir. Tanımadan, Ffarkına — varmadan böyle birisile evlenmek, felâketle ortak olmak demektir. İlelebet bekâr yaşamak üzere yaratılanlardan — birinciler, — hots kâm ve hotbin olanlardır. Bunlar kendilerini okadar çok beğenir- lerki, bütün etraflarındakileri küçük görür, “istihfaf ederler, Yalnız kendi rahatlarını, kendi zevklerini, — kendi — ihtiyaçlarını düşünürler, evde herkesi kendi- sine hizmet etmekle mükellef addederler. Halbuki ev dediğimiz müce- sese, mütekabil fodakârlığa isti- nat eder. İki taraftan biri bütün fedakârlığı diğer tarafa yükle- miye kalkarsa, elbette ki bundan geçimsizlik ve felâket doğar. Evlenmiyeceklerden — biri de, uysal olmıyanlardır. Bunlar o kimselerdir ki, kendi fikirlerini yegâne doğru fikir ad- deder, kimsenin fikir ve mütalex- sını beğenmezler. Onun için her yerde ve her işte kendi dedik- lerinin kabul edilmesini ister, hiç bir suretle yola gelmeyi düşün- mezler. Bu* kabil insanlar, müstebit ve korkunç olurlar, Kadımsa, ko- casını evden kaçırır; erkekse evi ona ve çocuklarına cehennem yapar. Evlilik hayatının en büyük zaruretlerinden biri de iki tara- fin biribirine uyması, biribirinin suyunca akmasıdır. Uyamıyanlar, kendilerini diğerlerinin suyunca gitmek kabiliyetinde görmiyenler, evlenmemelidirler. Hercai, züpbe insanlar da ev- lenmemelidirler. Bunlar serseri doğmuşlardır. Her gün bir dala uçarlar. Evin dar meclisi içine giremezler. Evlendikten sonra da aynı hayatı yaşamak ister ve ta- bit evlerini yıkarlar, Bu kabil erkek ve kadinlar bekâr kalmağa mahkümdurlar, hanımteyze “SON POSTA,, nın Milli Tefrikası : 27 AH, MİNEL AŞK! Bardan çıktık. İki adım atar atmaz, karanlık sokakta, Narin ansızın koluma girdi, sımsıkı sa- rildi. Kolüumu okadar kuüvvetle sıkıyordu ki ne olduğunu birden- bire anlamadım. Tirtir, titremiye başlamıştı. Durdum : — Neniz var ? Diye sordum. — Bilmem ? Dedi, tuhaf bir Öşüme geldi. Halbuki nisan ortalarında idik. Havalar birdenbire ısınmıştı. Ru- tubet yoktu. Fazla olarak oka- dar da şerap ve şampanya içtik. Narinin bu titremesi bana daha tiyade asabi birşey gibi görü- hüyordu. Caddeye çıkınca, Aydınlıkta MUHARRİRİ : SERVER BEDİ | yüzüne baktım. Rengi uçuktu. | Bana gittikçe sokuluyor, titreme- si, ıspazmoz du. Gözlerimle bir eczahane ara- dim. Fakat saat Üçü geçmişti. Bütün eczahaneler kapalı. Yakında bir pastacı dükkünı vardı.! | | j | | | | — Şuraya girirerelim, dedim. İtiraz etmedi, — kolumda sü- | rüklendi, pastacının merdivenle- rini kollarıma yığılarak çıkabildi. | Küçük bir odaya girdik. Kimse- | ler yoktu. Narin, orada, yapayal- l niz olduğamuzu görünce, rahat bir nefes aldı, başını avuçlarınm içine koydu, dirseklerini masaya dayadı ve birdenbire boşanarak, dereces'ne varıyor- hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ben şaşırmıştım: — Su içer misiniz? — Diye sordum. — Hayır, bayır... Benai biraz bırakınız, — dişarı çıkınız, yalnız gelmezse daha buraya kimse iyi olur. Hemen dişarı çıktım, kapıyı kapadım. Garson kızlardan biri, mer- divenleri çıkıyor ve şüphesiz ne içeceğimizi — bize sormaya geli- yordu: — Matmazel, — dedim. Geri dönünüz, on dakika sonra geliniz. Kız bu sözden bir şey anla- madı. Fena bir maksadım olna- sına da ihtimai vermiyordu. Çüa- kü, halimde bir çapkından ziyade, müşfik bir baba ciddiyeti vardı. Bir şey — söylemeden — geriye döndü. Ben koridorda beş dakika kadar dolaştım. Arada bir kapı aralığından Narine bakıyordum. Daima ağlıyordu. Nihayet yanına girdim. Doğ- ruldu. Gözlerini kuruladı. Yanına olurdum. Zayıf ve Üüşümüş vücu- dunu bir kolumun himayesi içine almak zaruriydi. Böyle zamanlarda her türlü istintakın pek kaba bir şey olaçağını anlıyordum. Suslum. Biraxz sonra garson kız geldi, Narine sordum: — Bir çay iyi gelir mi? — Zannederim. Çayı içltiklen sonra kendine geldi. Gözlerinin içinden keder çekiliyor ve yerine zekâ, anlayış doluyordu. Benim sormama vakit bırak- madan izah ettir — — Hafif bir sinir. Geçti. İyi- yim. Açılıyorum. Sebebini tahmin edersiniz. — Orası, — Hayır, o adam. Ustüme gelen o adam, Benim yine bir nasihat ver memdea korkarak, iki elini de uzattır — Allahaşkıma, dedi, itiraz etmeyiniz. — Peki, dedim. — Bu gece sis bana neka- dar makul sözler söyleseniz bana ukalâlık g'bi gelir. — Haklısınız. — Benimle mümkün olduğu kadar daşça — konuşunuz. Avukalça değil Güldüm. O da gülümsedi Neşomiz geliyordua. (Arkam ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: