22 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SUU TUDIRM ŞARK YILDIZI. v wayıa Karı Melduplan Nöbetçi Adana Mekinön Ağa Zade Davası Eczane Holivuta Nasıl Kaçtım? Mühim Safhaya Belli Değil! Girdi stadim n z Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım ,, zz Eski gece saat on bir raddelerinde eve avdet ettiğim zaman Öteden- beri hasta bulunan kardeşimin azaplar içinde kıvranmakta oldu- ğunu gördüm. Reçete olduğu halde her nasılsa gündüz ilâç alınması unutulmuş. Âyni saatte Küçükpazardaki Hüseyin Hüsnü eczanesine gittim; bu eczanenin asmış olduğu tabelâdan o gece nöbetçi eczaneyi öğrendim, Bu eczaneye gittim, kapalı idi ve nöbetçi olduğuna dair tabelâsı ve en küçük bir işareli bile yoktu. Hiç vakit kaybetmeden doğ- ruca Küçükparzar polis karakolu- na gidip meseleyi anlattım Bir polis ve bir bekçi beraberimde elduğu halde mezkür eczaneye gittik. Kapıyı vurmak — suretile ve bayli vakit geçtikten sonra içerde yatan birisini kaldırabil- dik. Reçeteyi verdim ve bir müd- det sonra ilâcı alırken bu efen- diye: “Hiç olmazsa kapının Üze- rine bir tabelâ asılması icap etti- ğini ve bu gibi hareketlerin doğru olmadığını söyledim. Fakat gu şayanı hayret cevabı aldım: *“Şimdiye kadar tabelâsız ida- rve ettik, birşey olmadı da şimdi- den sonra mı olacak?,, Hiçbir. mütalea yürütmeden keyfiyeti aynen size arzediyorum; siz hükmlünüzü veriniz. Bilvesile arzı ihtiram eylerim efendim. Karilerinizden Yunus Nadi Cevaplarımız Edirnede Süreyya Beye: Yazdığınız yazı alâkayı mu- Cp olmuştur. Fakat bir delile istinat edilmediği için neşrinde kanuni mahzur vardır. Muhakeme gününü bize bildirirseniz takip *e neşri mümkün olur efendim. * Yüksek Baytar Mektebi Asis- tanlarından Abdürrahman Beye: Buyurduğunuz noksanları müd- rik olduğumuza inanınız. Bu bu- sustaki bütün tekâmül kaide ve eserlerinden istifade etmiye çalı- şıyoruz. Arzularınızın yerine ge- diğini yakında göreceksiniz. * Gültekin Beye : Şimdiki halde arzunuzun ye- mne getirilmesine imkân bulun- madığını maalesef arzederiz Ef. Verem Cemiyeti Azıyı—;ı;fî “Başına Davet Ediyor İstanbul Verem Mücadele Ce- miyetinden : 1 — 932 seneal yaklaşmakta ve kongre zamanı gelmektedir. Senelik faaliyet raporu ve hesap bulâsasının ihzarına başlanacaktır. Binsenaleyh, 931 aidatını Ödemiyen azayi muhteremesin, — taahhütlerini Cağaloğlu — Hilâliahmer — binasında Cemiyet merkezine lütfen getir- meleri. 2 — Herhangi bir sebeple ken- kisine cemiyetin aylık mecmuası olan “ Yaşamak Yolu, gitmiyen mukayyet azanın mufassal aderes- lerini merkeze bildirmeleri kemali ehemmiyetle rica olunur. -duğunu hissettim. e0 BÜ aai Mis Valeyle baş başa kalır kalmaz, elimde hazırladığım mek- tubu verdim. Söze nasıl başlıyaca- ğımı evvelce kararlaştırdığım hal- de, sanki söyliyeceğim kelimeler birdenbire dimağımdan silinmişti. Söze başlıyacağım zaman, adeta dilimin garip ve anlaşılmaz he- celer üzerinde kaydığını hissedi- yordum. Birdenbire kendimi top- ladım. Bana öyle geliyordu ki: Bütün mukadderatım, bu mülâ- katla hallolunacaktı. Bereket versin, Mis Valey, beni uzun uzun söyletmeden ev- vel, Mis Klarkın mektubunu dik- katle okumıya başlamıştı. Ben, geniş ve rahat koltukta, cazip ve müessir bir yüz almıya çalı- şirken, Mis Valey mektubu oku- yor.. okudukça başını sallıyor.. kaşlarını çatıyor.. giütlikçe ciddi- yeti artıyordu. Mektubu — bitirdikten — sonra, sağ elinin şehadet parmağım sağ yanağının üstüne bastırarak bir an düşündü. Ve sonra dikkatle yüzüme bakarak sordu: — Demek, siz şarklısınız?.. — Evet, Mis Valey... — Tabil, Ermenişiniz mi?.. Bu sual.. Evet bu sual bana çok garip.. Pek çok tuhaf, ve. Herşeyden ağır geldi. Böyle bir suale maruz kalacığımı aklımdan geçirmediğim için bu hususta hiç bir şey düşünmemiştim. O ande kalbimim içinde birşeyin burkul- İzzeti nefsine dokumulmuş.. Canı acımış bir insan gibi birdenbire silkindim. Beni milliyetimden uzaklaştıran bu vaziyetten istikrah ederek hemen her hakikati onun yüzüne bağıra bağıra söylemek istedim. Faka o ânde, telefonun — zili şiddetle işledi. Mis, mikrofonu alarak görüşmiye başladı. Ben de düşünmiye vakit buldum. Anlaş- hyordu ki Mis Valey de, birçok Amerikalılar gibi, ya bir Ermeni dostudur ve yahut şarakta Erme- nilerden başka bir millet olma- dığına kani olmuştur... ( Türk ) olduğumu — söylediğim takdirde bu kadının üzerinde pek menfi bir tesir yapacağım muhakkaktı. Şu halde, mukadderatıma - tabi olarak işimin hatırı ıçin elimdeki pasaporta tabi olmaktan başka çare yoktu. Bana, dünyanın en yüksek — gürürünü — hissettiren mukaddes milliyetimi bu suretle değil sakladım, pek güçlükle dişimi sıktım. — Kısa — süren — muha- vereden sonra, benden cevap bekliyen Mis Valeye söyledim: — Hayır Mis.. Ermeni deği- Km.. ( Romen ). Romanyalı... Mis Valey, düşündü: — Romanya.. Romanya... — Evet Romanya.. Karade- ııi:ı:n kenarında.. Rusyaya biti- M ee Yanrik aldleli hkd R: bil mi?.. lı!dı Bo=... Hat Ş Bir pot kardığımı anladım ve hemen sözünü karşıladim: — Ne münasebet Mis Valey... Bizim memleketimiz, Avrupanın en aristokrat bir memleketidir, Kırallıkla idare olunur. Bunlari söylerken, kaşlarımı da fena halde çatmiştim. Yazan: Selma Z. Amerikada görüşmek istediğiniz kimselerle aranıza çıkan ilk mâni kapıcıdır Coğrafiya ve etnoğrafya husu- sunda kerhalde pek kara cahil olan bu dikişçi karı, fena halde canımı sıkmıştı. Mis Valey, derhal yumuşadı. — Oco, yes... Pekâlâ.. — söyle- yiniz bakahm.. Size nasıl faydalı olabilirim?.. — Gayet basit.. Herhalde işinize yarıyacak kadar biraz di- kiş bilirim. Evvelâ bana imalât- hanenizde bir iş verirsiniz. Son- ra da Mis Klarlan yazdığı gibi bana temiz ve namuslu bir ika- metgâh tavsiye edersiniz, Misz, tekrar düşündü. Mikro- fonu eline aldı. Dahili santıralın- dan dört numaralı atelyeyi. Ora- dan aldığı cevap üzerine: — Mis Elyotu bana gönde- riniz. Dedi. Mis Elyot gelinciye kadar (Mis Klârk ) m seyahati ve vapurda ne suretle vakit ge- çirdiği bakkında izahat aldı. Nihayet, Mis Elyot geldi. Bizi, biribirimizle tanıştırdı. Ve ona şu emri verdi: — Mis Silvayı alır, akliyenize götürürsünüz. Vakıâ münhal bir yerimiz yok amma, — kendisini kabul etmek zaruridir.. Evvelâ, güzel bir imtihandan geçirirsiniz. İşinin derecesine göre kendisine bir iş. verirsiniz. Sonra, iyi bir arkadaşla bir pansiyonda kalmak istiyor. Bunun da çaresine ba- karsınız. Ve, bana dönerek elini uzattı; — Gutbay Mis Silva!. Ara sıra sizi görmiye çalışırım.. Dedi. * Babacığın! Dünyada herşey aklıma gelirdi de, günün birinde bir terzi çırağı olacağım haya- limden bile geçmezdi... Halbuki memlekette çok yabancı gördü- ğüm bu işi burada büyük bir nimet olarak kabul ediyorum. | Bilirsin ya babacığım, dikişte hiç maharetim yoktur. Onun için Mis Elyot'un imtihanında biraz mah- | çup oldum. Bunun için de bana hafif bir iş gösterdi. Böyle olmakla beraber iki buçuk Dolar yevmiyem vardı. Ayni zamanda Mis (Morli) iaminde bir kızın refakatine verildim. Morli, beni büyük bir hararet ve mubhabbetle karşıladı.. İnce, uzun, kupkuru bir kız olan mor- Hnin simâsında, kadından rziya- de erkeğe benziyen birhal var- dı. Onun pansiyonuna ve onun odasının yanında küçük bir oda- ya yerleştim. Odalarımız, bina- nin Üst katında. Bina da, şebirin temamen kenarında. — Uzaktan denizi görüyor. Buradan gördü- ğüm parça, bana adeta ( Bakır- köy ) ün (Küçükbağlar ) semtini hatırlatıyor. Saf ve berak — bir hava.. Tatlı, ıilk bir güneş.. Emsalsiz bir. bahar İletafeti.. Ve ” sonra hı'ııdh. insana kuvvet, ha- yıt. neş'e veren yeşil ve ergu- yani bir renk dalgası... Sabahları erken kalkıyoruz. Tam bir çeyrek jimnastik yapıyoruz. Kahvaltımızı ettikten sonra tram- vayla işimize koşuyoruz. Aman tramvayları görsen — babacığım, Ne zarif, ne cici, ne temiz şeyler. Akşamları, imalâthaneden çıktık- tan sonra şöylece bir dolaşıyoruz ve ara sıra sinemaya gidiyoruz ve sonra pansiyonumuza — dönerek kısa bir gevezelik — faslından sonra yatıp uyuyoruz. Allah razı olsün, Morli beni iktısada da alıştırdı. Aldığım Sendikerin Azledilmesine Karar Verildi Adana, (Husust) — Ağa zade Hulüsi Beyle alacaklılardan Sadık Bey tarafından sendiklerin azille- rile tazminat verilmesine dair hu- kuk hâkimliğinde ikame olunan diğer bir davaya devam edildi. Sadık Bey bu davanın ÂAğır Cezada rü'yet edilmekte olan dava neticesine talikine karar verilmiş ise de, Ağır Cezadaki da- va lüzumu muhakeme kararname- sindeki suçlara munhasır kalmayıp bunlardan başka daha birçok suç- ların tetkiki icap ettiğinden, bu itibarla ceza davasının uzayacağın- dan davaya devam edilmesini ileri sürdü. Bunun üzerine mahkem. sendik- lerden fabrikanın müşterisi taksit- leri vermediği halde şimdiye kadar müzayede ve satışın feshi hak- kında bir dava açıp açmadıkla- rını sordu. Sindikler dava açmadıklarını, ancak protesto ettiklerini söyledi- ler. Sadık Bey de eski icra ka- nunu müucibince davaya lüzum olmayıp ihalei kat'iyeyi mütea- kıp beş gün zarfında müzayede bedeli verilmediği takdirde mü- zayedenin feshi — lâzımgeldiğini ve sindiklerin kanuna muhalif olarak fabrikayı yöz on bin liraya taksitle sattıklarını ve taksitin hululünde bükmü hâ- kime ihtiyaç olmaksızm feshet- meleri lâzimgelirken hiçbir te- şebbüste —bulunmadıklarını, — sa- tış bedelinden ancak elli bin lira- 81 verildiğini, mütebaki altmış beş bin liranın da vadesi 900 senesi haziranında hulül ve kes- bi muacceliyet etmiş ve aradan bir buçuk sene geçmiş olduğu halde bir buçuk senedenberi sin- diklerin feshine ve davaya kıyamı etmediklerini söyliyerek sindikle- — vin azillerini beş yüz küsur bin lira zarar ve rxziyanların hüküm altına alınmasıni talep etti. Netik — cede mahkeme sindik Feyzi, Kâni ve Sait Beylerin arzillerile yerlerine Şerafeddin, Nazif ve Zekeriya Akif Beylerin muvakkat sindik tayinlerine ve ashabı matlür bun davetile asil sindikler tayin edir Hnceye kadar muamelâtın bunlar Hulâüsi Beylerin münferiden ve ziyan talebine nhhıye ; ye'-Fı çak az olmakla ber' Morlinin bana pek çok İyilik' sin diye Morlıya henüz sevdasiyle yanup ge" kında ağzımı bile açmlrv"'" ge kalım, birbirtmizi iyice tani

Bu sayıdan diğer sayfalar: