22 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BPULHAMİDİN A Hakkındaki Şayialardan Müteessirdi 'GÜNL ERİ O, Saraydaki Hizmetçileri Bile Kıskanırken Karısının Uygunsuzluğu maneviyatını Fena Halde Sarsmıştı NAKILI : 'ZİYA' ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 147 — Abdülhamidin bu sözleri, onun kalbinde derin bir facianın &lem- lerini gösteriyordu. — Filhakika Nurettin Efendinin validesi Be- bice Kadin Efendi —hakkın- da birçok — sözler — söyleniyor ve Abdülhamit bundan pek müteessir oluyordu. Abdülhamit, esasen kadınla- rını değil, sareydaki en âdi kız- ları bile çok kıskanan bir adamdı. Doktor Âtıf Bey, senelerdenberi bir aile tabibi sıfatile onun mah- remiyetine girmiş olduğu halde, yine lüzum görülüpte kadınefen- dileri muayene ettikçe Abdülha- mit onları sıkı sıkı sarup sarma- hyor ve bizzat huzurunda doktora çıkarıyordu. - Doktor Âtıf Bey gibi ağır başlı, ciddi ve her suretle itimada şayan bir zattan bukadar içtinap eden adamın, Behice — kadınefendi — hakkında işittiği sözlerden ne kadar müte- essir olacağı aşikârdı. Abdülhamit, bu kalp acısını unutmak istiyor gibi birdenbire lâkırdıyı değiştirdi ! — Gazeteleri gördünüz. mü? Dedi. Ve sonra hayretle du- duklarını büküp omuzlarını kal- dırarak sözüne devam etti: — Hiç ümit etmezdim. Tur- han Paşa Arnavutluk başvekâletini kabul etmiş. Bu teklif evvelce (Sadrı esbak ) Ferit Paşaya da vaki olmuştu. O, kabul etmedi. Zannedersem Turhan Paşa biraz bize kırgın olacak. Herhalde burada kendisine yüz verilmedi. bir makama geçirilmedi. Ondan mütcessir oldu. Arnavutluğa gitti. (Başvekâlet) teklifini derhal ka- bul etti. Araavutluğun haline de pek acıyorum. Bilmem ki onların hali ve istikbali de ne olacak? Balkan siyasetinin tazyikleri ara- sında onların iyi bir şekilde yaşıyacaklarımı hiç ümit etmiyo- ram. Bizim zamanımızda çok ra- hat yaşıyorlardı. Şimali Arnavut- lukta oturan — (Keğa)lar, çok mütaassıp — müslümandırlar. — Bir mesele hakkında bir kerre (besa) verdiler mi, artık ne olursa olsun sözlerinden dönmezler. Çok mert adamlardır. Ben makamda iken, otlar bana, ben 'de onlara, mü- tekabil. olarak birbirimize ,besa vermiştik. *Maiyetimde- bulunanla- rıh çoğuu onlardandı, Ahlâklarını, adetlerini (çok iyi- bilirim. Hatta ben biraz 'da ( Şimal Arnavutça) sı. konuşurum. Lisanları da hoşu- ma gider. Cemuptaki Arnavutlar, th:ıkı) lardır. Onların İisanları da adetleri de başkadır. Lisan- Rumca — ile — karışıktır. Büyüklerinin ve zenginlerinin ço- cukları hep (Atina) da tahsil eder. Rumlara çok — mütemayildirler. Ahlâklarıda okadar iyi değildir. İşte ©, İsmâil “Kemal de " bunlar- dır..; Benim sukutumdan son- ! <Z İ) | XX bi ş iak Abdülhamit, arzularının yeri- ne mâni olduğunu ima eder gibi idi ra Arnavtların silâhlarını topla- mışlar. Doğrusu bunda hiç isabet göremedim. Mahmut Şevket Pa- şanın bu kusuru büyüktür. Çönki onların indinde silâh, namustur. Bu hatayı, hep © Âvusturyanm teşvikile yaptılar. Fakat iİyi et- mediler... Zahiren dostluklarma rağmen Rus çarlarının bize eskidenberi izli bir husumetleri vardır. Hiç- ir zaman kuvyetlendiğimizi iste- mezler. Ben (Hamidiye alayları) ni teşkil ettiğim zaman Ruslar, pek büyük endişelere düştüler. Hatta bu teşkilâta mani olmak bile istediler. Tabi ben buna ebemmiyet —vermedim. — Şimdi, Hamidiye alaylarını da lâğvet- mişler. Halbuki bunları ıslah etmek lâzımdı, Ve durdu, mütevekkilâne bir göğüs geçirdikten sonra: — Tabii bunlar hükümetin bileceği şeyler.. Bizimki, hüsnü- ıiye[t)lcd_bir temenniden ibarettir. edi. 10 Mert 330 Abdühamit, hafif bir nezle geçiriyor. Boğazı yamıyor ve kr rıklığı var. İki aspirin aldı. yine biraz fazlaca si- nirli. Gazetelerden yine birçok manalar çıkarmış. Evvelâ, umum! ahvalin biraz düzelir gibi olma- sından beyanı memnuniyet etti, İstikraz meselesine çok ehemmi- yet veriyor: — Bizim - istediğimiz” parayı vermiye razı olmuşlar. Buna ba- kılırsa, ::lerhıld:nı vaziyelimizin düzgün olduğu laşılıyor; eğer WEI olmasaydı, istikraz. müza- keratında bizim lehimize bir te- mayül görünmerdi. f D“gkîm sönra, canımın sikil- dığı şeyleri izah etti: — Bana karşı bazan- garip yaziyet alıyorlar. Bunun esbal bir türlü anlıyamıyorum. Geçen- lerde Enver Paşa geldiği - zaman kendisinden bazı şeyler ı:lem'?- tim. Derhl yapacağını söz verdi. Fakat daha hâlâ bu sözden bir netice çıkmadı. — Enver- Posa- nın haline dıkkat ettim. . Öy-; le — zannediyorum ki elinden gelse istediklerimi yapacak. İhti- mal ki biradere de söylemiştir. Demek ki, daha (İrade) çıkmadı. Bunları takip için Rasim Beye de söyledim. — Tabii, olunur. Dedi. Fakat daha hâlâ birşey , zuhur. etmedi. Sonra, Abdülhamit yine ©o (Üç şahsiyet ) makalelerini mev- zubahs ederek coşkun bir tavır aldı. Kalbinin yeis ve ıstırabı, sözlerinden anlaşılıyordu. Dedi ki: — Gerek Sait paşa, gerek Kâmil paşa, neşrettikleri (hatırat)- larında kabahati hep kendi üzer- lerinden atarak bütün meas'uliyeti bana tahmil etmek istiyorlar. Bu, ne çirkin şey.. Halbuki benim evrakım tetkik edilse, hepsinin cevapları görülür. Güya, kendileri birçok şeyler apmak - istemişler de heu“ıini yolıııı'n.ıı. Yalan. | Bunların, bu sözlerin hepsi hıra- fat. Tabil, kendilerinin her me- Durdu.. Derin derin içini çekti. Birçok şeyler bildiği halde söylemek istemediğini ima eden bir tavır aldı. Tereddüt etti. Fakat bu tereddüdü derhal zail olarak şu sözleri söyledi : —Meşrutiyetin ilânından sonra Sait P.F"l-' ı.kı::'uı—lım sonra azli ıııuıııemdl.wB'-: tabil Sait Paşa da hissetmişti. Onun zekâsı, vaziyetin nezaketini, o zamanın cereyanlarını pek alâ ona ihsas ediyordu. larete nasbinden sonra bir gün telâş ile odadan içeri girdi. Alnından ter- ler akıyordu. Hiç bir mukaddi- Le”, *m:ııı görmeden, birden- bire: * 4 — Ben yemin etmedim. Dedi. Ben, doğrusu birdenbire onun ne demek istediğini anlıya- madım. Ve serdum: (Arkasi va:) metalibiniz - terviç B Ürpertici B ruyamn ae alat Yangînı Tüyler. ir_F aciadır Facianın Tafsilâtımı Bizzat Kahra- manlarının Ağzından Dinleyiniz Evveki gece, Balatta Tanbu- racı sokağında bir yangın oldu ve birçok kimseler, kendilerini pencerelerden atarak hayatlarımı körtardılar. İlk saatlerde facianın bilânçosu ehemmiyetsiz gibi görü- nüyordu. Fakat lıı:ün. ağır, hafif, on bir kişinin yatalanmasma se- | bep olan bu facia, cidden şayamı dikkattir. Dün, hastanede ziyaret ederek görüştüğümüz mecrublar, bize hâdiseyi şöyle anlattılar: Madam Fortüne Ne Diyor ? Yangın — odalarından ınıııifıt:rıcı Jak Efendinin =': Madam Fortüne diyor ki: —“Ben uykuda idim. Kocam be- ni uyandırdı. Yangın çıktığı için yukarı kattakilere haber vermemi söyledi, hemen yukarn fırladım. Haber verdim. Sonra aşağı inmek istedim, fakat aşağı kat yanıyor- du. Kendimi pencereden dı- şarı attım, müthiş bir ağrı duy- düm ve yaralandığımi — anladım. Sonra ne oldu? Bilmiyorum. Ancak hastanede kendime gele- bildim.., Madam Rabekanın Sözleri Kendisini dördüncü — kattan i atarak dokuz metre yükseklikten | düşen ve tehlikeli surette alevler içinde yanan Madam Rabeka da şunları anlattı : — “Biz uykuda idik. Madam Fortünenin feryadı üzerine uyan- dık. Odamdan dışarı çıkınca evin alevler içinde olduğunu gördüm. Hemen kocamla çocuklarmı uyan- ae dırdım, Kaçacak bir taraf yoktu. Diri, diri yanmak tehlikesi vardı, çaresiz, evvelâ çocuklarımı, sonra ben, daha sonra da kocam; ken- dimizi sokağa fırlattık. Sonrasını hatırlıyamıyornm, ,, Yaralılar * “Yangın neticesinde;'kurtulmak için kendilerini dışarı fırlatarak yananların ve yaralananların ade- di on biri bulmuştur. Bunların hüviyeti sıra ile şunlardır: Madam Förtüne (ağır) (3) üncü kattâ “oturan — Gürcü — Musevisi Mom, Nina (ağır) ve oğlu Mihail (hafif), kazı Liya r), a Mordo (bafif), 4 l,;neü(k.gı)ı oiıo?'ııı Kion (bafif), zevcesi Rabeka (teh- Tikeli), oğlu Zebo (bafif), kızı Ester (ağır), kızı Melka (hafif), kızı Mahsöm (hafif). Yangın Nöreden Çıktı? Yangın, mevcüt zanna göre, Jak Ef, nin odasında, mangalın devrilmesinden çıkmıştır. Ev si- ortalı değildir. İtfaiye, yangına (25) dakika teehburla gelmiştir. Bunun sebebi, söylendiğine göre geç haberdar edilmiş olmasıdır. Diğer taraftan Müddeiumu- milik tarafından yapılan tahkikat neticesinde bir kaza eseri olduğu anlaşılmıştır. Yagın Dönüşü Bir Kaza Fatih itfaiyesi dün — vagını söndürdüten sonra dönerken şo- för Osman Efendinin idaresindeki #tomobile, yanan evi seyretmekte olan Madam Tamaraya çarpmış, tehlikeli surette yaralamıştır. Liman Şirketi İle Tüccar İhtilâfa (Baştarafı Linci Sayfada) hâsıl olan vaziyete tâbi olduk- larından bu vaziyette olan tüc- carlarla yeni beyanname veren- lerin beyannameleri — gümrükı kabul, tescil ve tasnif olunmi tadır. Gümrük idaresi ithali memnu veya mahdut veya serbest bilü- mum emtiaya ait beyannameleri aldığından tüccarlar ithali ser- best emtianın beyannamelerinin de alınarak vakit geçirilmesinden memnun değildirler. BUĞÜN — 22 teşrinisani 931, |Tasnif Ne Şekilde Yapılacaktır? Pazar, Rumi 9 teşrini sani 1347, R 1350. Ğ G?NEŞ—%WM '“,î,wz VAKİTLERİ — Sa- bah 4,59, öğle 12, ikindi 14,32, akşam 16,46, yatsı 18,23. ALKAZAR — — Hint Mezarı ALEMDAR |— — İlâhlarn sevgilisi KARTİSTİK — — — Hayatini Kazan ASRİ — Aşk Uğrunda Ölüm EKLER — Aşk hirsza ELHAMRA — — Küçük daktilo ETUVAL - — — Güzellik Kraliçesi FERARH — Könser, varyete GLORYA z şörkscı KEMAL B. , — Şafak MAJİK — Şafak höşlü kolu MELEK — Yaşama hakikat MİLLİ — Marteyyer OPERA — Pehişe şIk — Operada Yangın Üsküdar BALE — Yaşmsın Hayat DARÜLBEDAYİ — Mukaddes alev 'Tashih : Dünkü nüshamızda, Eyüpte Bahariyede açılan Kont- plâke Fabrikasına ait — yazının serlevhası “Mühim bir sınai - te- şebbüs,, olacak iken sehven“Mü- him bir sıhhi teşebbüs, olarak yazılmıştır. Tashih ederiz. Tasnifin evvelâ cins üzerine sonra, küçükten büyüğe doğru manifesto numarası Üzerine, bun- dan sonra da eşyanın ambarlara Düştü parasına tekabül eden dövizi alacak, bu dövizi para yatırdığ bankaya götürerek verdiği Türl parasını geri alacaktır. Bankalar pazartesi günü konşmento ver- miye başlıyacaklardır. Liman Şirketi İle İhtilaf Altı gündenberi limanda yüz- lerce mavna yüklü beklemekte- dir. Bu mavnalarda limon, şeker, cam, wn, kahve, muz, demir eşya, kâğıt ve saire vi Liman İdaresi bu mavnalardan mavna yevmiyesi almaktadırlar, Tüccarlar ortada bir (fors majör) iradeleri baricinde bir mecburiyet olduğu- nu söyliyerek şirketin bu arayı almaması lâzımgeldiğini iddia et- mektedirler. girdiği tarihe göre tasnif edile- |Civar Yerlere Mal Gönderilmiyor ceğitönlenme bedati bu tasnifi | ,, Tücar vaziyeti henüz lâyikile bir iki güne kadar ikmal edecek, töccarlar müktesep haklarına ve mallarım - liste — özerindeki mik- tara göre çekeceklerdir. 5 Sılır. Numaralı, Beyannameler Gümrük idaresi memnu eşya- a ait beyannameleri de ta, Lılın "sıfır, numara koymak- tadır. İdarenin bu beyannamele- ri alması herbangi bir kaçakçılır a meydan vermemek ııı:: na t ettiği söylenmektedir. Bankalar Va Tüccar Borsa komiserliği dün ban- kalara emir vererek — faturalarile müracat eden tüccarlardan Türk arası alınarak — konşmentoların ren&îlzrine verilmesini bildirmiştir. Tüccarlar konşmentolarile gümrüğe müracaat edecekler ve mal çektikleri takdirde güm- rükten bir makbuz alacaklardır. Bu makbuzu alan tüccar borsaya giderek bankaya verdiği Türk a, Mu- vesaire danya, İzmit, î:ıgddık gibi yerleremal sevkedememektedir Seyfi Bey Ne Diyor? GA S var a şunu söy- leıgekl:gr f y — Listelerde "yanlışlık yoktur. Kaçakçılıkla da sıkı mücadele etmekteyiz. İpekli - Kumaş - Fabrikatıları Ne - Diyor? İpekli kumaş fabrikatörlerin- den Şevkı Bey şun'arı söylemiştir: — İpekli kumaşların kilosun- dan (36) lira gümrük alımnmakta- dır. Kaçakçılık en ziyade ipekli mensucattadır, kanaatindeyim. Piyasadaki stokların tesbitile kaçak ipekli eşyanın sıkı bir şekilde aranması ipekli sanayi- imizi tahditten istifade ettirebil- mek için elzemdir.,, a M—M

Bu sayıdan diğer sayfalar: