16 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

16 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kibar Spor Suphi Bey kibar bir zatlı, dostlarını kibar insanlardan inti- hap eder, şık giyinir, kibar sos- yetelere devam ederdi.. Musikide Şopeni tercih eder, sinemada Adolf Menjudan boşla- | nırdı. Bunlarla beraber az çok her şeyden anlardı.. Suphi Beyin alâkadar olmadığı yalnız bir şey yardı: Futbokl Bu oyunu bir bayağılık addeder, maçlara git- mez, futbolcülerle ahbap olmaz, gazetelerde futbolden bahseden | | fotografını çıkartmıştı, arka- yazıların yüzüne bile bakmazdı. Arkadaşlarına — imerak — olmuştuü, bir gün sordular: . — Suphi, sporu sevmez misin? ' — Severim, fakat kibar ol mak şartile. — Peki futbolü niye sevmi- yorsun? — Ne yapayım? Yarı çıplak adamlar, bir topun peşinde ko- şuyorlar. Biribirlerine bağırıyor- lar, kibar değil efendım kibar değil, — Peki amma boks daha mı kibar, senin bokstan hoşlandığını söylediler.. — Tabit efendim, boks ta- mamile kibar bir oyundur. — Canım; boksun kibarlığı neresinde?.. Suphi Bey etrafındakileri is- tihfafla süzdü.. — Tabi, kibardır, görmediniz. mi, oyun esnasında bile ellerine eldiven giyerler. Hesap Puslası — Senin gözünde hastalık mı | yar, niye gözlük takıyorsun?.. — Gözlerimde bir şey yok, fakat bu gözlük her şeyi küçük | boksörleri | Hesapia Hıta Hâkim, sekiz kişiyi otos mobiti altında ezmekle itham edilen şaföre Demek sekiz ıılııı &i -:.ı m, yalan, da sen / kİşi. olur, yor. dim, sckiz rinden birini a iki yazış- Resim M. Bey çirkin adamdı, bir daşı N. B gösterdi.. Bak, ne çekiyor, benl Upkı mayınana benzetmiş. dikkatli dikkatli fena — resln alüz var azizim, sizmiş, İnsan — hiç olmazsa biraz rötuş — yapıp insana benzetir.. Yaş Meselesi erini- altı ya- 1m soni inan- medir. bep Fakat anhıryorsumn öran . gösterir de onun için takıyorum.. | B9 — Ne demek istediğini anla- madım! — Anlaşılmıyacak kadar güç şey değil, terzinin hesap pus- Tasını okuyacağım, gözüme küçük gözüksün diye takıyorum. Eksilmişler Miyazi Bey otelin lokantasında yemek yiyordu.. ganmıya başladı. Garsonu çağırdı: — Garson bu ne hal? Yarım Saat içinde üzerimde sekiz tane tahtakurusu buldun. Garson memnuniyetle cevap verdi: — Sevinmeniz lâzım Beyefen- di, odanıza çıktığınız zaman daha | &z rahatsız olacaksınız, nki | — Salamon, seninle bahsa m kiz Bir aralık ka- | — Budalalık etme! Ben de sevdiğim zaman çok ıstırap çektim, sekiz tahtakurusu eksilmiş oldu. | farkına vardım ki dişim ağrıyormuş. n ve Kodi — Salineye çıkıyormuşum diye bernimle evlenmek İstemiyor... — Sanki hıyallı komedi oyaamıyan kadın varmış — gibi... — Şu senin İkineci Trotls- fiü yok mu Üstat, nefis şoy vesselâm, Mevzuunu nereden #ldın?.. Bir iki ay evvel gaze- telerden birinde bir hekâye skumuştum.. Ondan aldım. Bü bikâyoyi kim yaz mıştı” Kimin yazdığını bilmi- fakat benim. birinei dan intihal edilmişti. Unutmuş Buügün seni şorum, TOMANIN rahatsız Çok fena oldu. azizim, bani bonim zengin bir am- Güm vakdı, — birdenbire —har- talandı. İyi ya ölürse mirasa konasaksın demektir.. Orası öyle amma, am- canın hastalığı beyin bum- MASI, bütün unuttu.. Daha eyi söyledin ya, Bemin - vefasızlığını da —unut- muştu adan mahrum cimiye kalkınaz! Keşke mirasından mah- rum etseydi, bir yolünü bu- lur yine ele geçirirdik, fakat şimdi amcam biriktirdiği pa- ralarını — nereye — gakladığımı unuttu.. mı"x —?IUXĞX “. ı çok ağladım. Heden sonra AZ TAMAH ÇOK ZARAR GETİRİR — Denizde fazla kalabilirim.. — Görelim | senden CÖ 4 w.* 4 bıhıa tutu- - K'ımıl... bildiklerini | Kadıköy vapurunda karşıkar- Şıya oturuyorlardı. Kadın güzel erkek yakışıklı idi. Kadiın erke- | ğin yüzüne, erkek kadına baktı, uzun uzun bakıştılar.. Biribirlerine bir şey söylemek istiyor da cesa- ret edemiyorlar gibiydi.. Kadın daha cesaretli çıktı. — Beyefendi, -size söylemek istiyorum... Kadın sözünü bitiremedi, er- kek, sevindi acaba seviyorum mu diyecekti.. Kadın gülerek devam etti., — Cesaretimi affedin, siz bel- ki farkında değilsiniz. Yüzünüz- de kocaman bir mürekkep lekesi var, maskaraya dönmüşsünüz! Anlaşamamazlık !.. — Bazı eşya vardır ki, daimi surette yükselip alçalmaktadırlar. İktısadi bir bahisten konuşu- yorlar zannile söze karıştım.. | — Bilhassa buhranlı zaman- larda.. İçlerinden biri: — Zannetmem, dedi, asan- sörün buhranla ne alâkası olacak. İmkânı Yok! Bir mecliste Son Postayı ka- rıştırıyorduk. Genç hanımlardan biri sayfalardan birine dikkatli | dikkatli baktı, ben de baktım. Bu sayfada şöyle bir serlâvha vardı: “ Resminizi bize gönderin size tabiatinizi söyliyelim ,, Genç hamım birdenbire : — Aman, dedi, ben de Son Postaya resmimi göndereyim; ba- kahm tabiatimi söylesinler. Yüzüne baktım.. — Nahak yere göndermeseniz hamımefendi.. — Niye, anlıyamıyorlar mı ?.. | Yanlış mı söylüyorlar ? — Değil, fakat bu kadar cins boya altında sizin hakiki simanızı görmiye imkân yok tal. Fark İi dost konuşuyordu: — Sizi ilk tamdığım zaman büsbütün başka türlü bir insan | tahmin etmiştim, şimdi anladım | ki siz yüzünüzün gösterdiği ka- dar budala bir insan değilsiniz. — Evet doğru, zaten ikimizin arasında yalmız bu fark var. Hakkı - Yok Efendi uşağa çıkıştı: — Olur şey, değil. Bir mek- tubu poslaya vermek için iki saat büradan uzaklaşasın. — Affedersiniz. Beyefendi, darılmıya hakkınız. yok, me'clup | bif'değil i“i idi. birşeler

Bu sayıdan diğer sayfalar: