5 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

5 Ağustos 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

abistand 4. * Bu yeni vaziyeti Entellicens Servisin arzuları, emelleri ve men- faatleri dairesinde —tanzim ve idare etmek lâzımdır. Mısır o sırada Saad Zağlül Paşanın hükmü müfuzu a'tında bulunuyor, ve gözlerini dört aç- mış, Hicazda vukubulan bu te- beddül ve inkılâptan, İbnissuut ile sıkı bir dostluk kurarak İsti- fade etmek istiyordu. Öyleya, millt emeller peşinde koşan Mısır için Hicazda ve böy- lece Ceriretülarabın büyük bir kısmında kuvvetle yerleşen İbnis- suud gibi zeki ve kudretli bir şahsiyetle elele vermekten daha kestirme, daha makul bir hare- ket mi olur? Yazan : Bilhassa her sene dünyanın | dört bir tarafından İngiliz müs- temlekelerine gelen on binlerle hacının toplandığı yerlere hâkim olan İbnissuttan bir hayli istifade etmek mümkündür. Mısırda işte bu arzu ve mak- satla adeti bozmamış ve arala- rına birçok, bu dostluğu kurmiya ve takviye etmiye memur güzide zevat da katarak Malhımili Ibnis- suuda göndermişti. Saad Zağlül — Ibnissuut, daha doğrusu Arap ittihadına yol aça- cak Mısır - Ceziretülarap itilâfı, dostluğu işte böylece kurulacaktı. Fakat Filbi? O, ne güne duruyor? Ya entellijens servis uykuda mı? Saad Zağlül ile uğraştıkları yetmiyormuş gibi, şimdi başlarına daha büyük — belâlarmı — satın alacakladı. Mısırda — binbir. — müşkülâtla karşılaşan Londra telâşa düştü, entellijens servis dürbününü Ara- bistana çevirdi, telgrafhane gün- lerle sanki Mister Filbi için işledi. Fakat buna ne hacet.. Filbi zaten yapacağı işi bilmez bir adam mı? Kollarını sıvadı, meydana çıktı. İlk iş ibnissuudu iskandil etmek, | Yokladı, ustalıkla isticvak etti, fakat maalesef (1) müsbet bir | netice alamadı. Ibnissuut; — Hayır! diyordu ve bu cevap bir türlü ( evet ) e inkılâp edemi- yordu: Mısırın buralarda gözü vardır, onların ne zamandanberi hilâfet peşinde — koştuklarını — bilmiyor musunuz, isterseniz size bu husus- taki mahrem dosyaları da getir- teyim, inanınız ki bunlardan hayır gelmez.. Müsaade buyurmayınız. — Benim — hilâfette gözüm yok ki.. — Ya onlar isterlerse.. — Hilâfetin zaten manası yok. Onları böyle bir şey — peşinden$ koşmaktan — vazgeçirmek — güç olamaz. — Fakat Mısırlıları bu hususta ikna mümkün olamaz, zaten mah- mel göndermiye kalkmaları, hele bunu — askerlerile, — müzikalarile, alayla göndermeye — kalkmaları neye — delâlet eder, maksatları aşikâr değil mi ? — Onlar eskidenberi mahmel gönderirler, — Fakat bu defa... Nihayet — İbnissuut attı : — Mısırla isterim ! Filbi, — Ibnissuudun, — Mısıra (mahmel göndermeyiniz) demezsini isteyordh. Şimdi bu emeline mu- vaffak olamayınca başka yollara saptı, Çünkü Entellicens Servisin bu bapta arzusu sarihli Onu ye- kestirdi, dost — geçinmek ARE O UNN UN Na Gizli —- İ - rine getirmek elzemdi. Ibnissuut o sırada, yeni istilâ etmiş olduğu koskoca kıt'anın nizam ve İntizam yüzü görmemiş uçsuz bucaksız çölün binbir der- dile meşguldü, gece gündüz çalı- şıyordu. Filbi bundan İstifade etti, Plânım — kurdu, — makinesini işletti. Vehabileri bu hususta kışkırt- mak zor birşey değildi. Onlara : — * Muzikalarla, allı pullu, sırmalı, süslü şeylerle, parmakları altın yüzüklü, göğüsleri altın köstekli, gözlerinde altın çerçeveli gözlüklerle Vehabilikle alay eder gibi kırıta kırıta gelen bu kâfir- lere saldırmak - vaciptir | ,, Demek kâfi ve fazla bile idi. Fakat onlar bu hal karşısında Ibnissuuda çıkarlar da: — Bu gelenlere neden müsa- ade verdin, ya Abdülâziz (1) der- lerse o vakit ne yapmalı ? Bu sebeple Filbi bekledi. El nceletü mineşşeytan, dedi, onun siyaseti zaten hep bu sözde top- lanmıştı. Ve bunu Filbi boyuna tekrar eder dururdu. Viskisini içiyor, ve kendi an- lattığına göre — çolün ötesinde berisindeki karpuz tarlalarını da işte o sırada keşfetmiş bulunu- yordu (2) O, pususunu kurmuştu. Mısır mahmelinin Kahireden hareketini, Süveyşe geli&ini, ora- dan vapura bindirilişini günü nüne ona haber veriyorlardı. Fa- kat bu telgraflar hususi şifresi ile verildiği için kimse bunların neyin nesi olduğunu anlayamazdı. Kafile mukaddes topraklara ayak basınca, Filby de viskisini bırak- tı, piposunu bir tarafa fırlattı attı, pususundan fırladı çıktı. Ve fıyıııı hayret bir beceriklikle bnissüuda hiçbir şey sezdirmeden plânını tatbika koyuldu. Ve ev- velce tasarladığı vechile pek mu- taassıp olan Vehabilerin — ani coşkunluklarından istifade etme- sini bilerek istediğ'ni yaptı. Vehabiler Filb£nın tertibatı sayesinde öyle coşkun bir hale gelmişlerdi. Başları öyle dönmüş, gözleri öyle kararmıştı ki o aada İbnissüuda müracaat şöyle dur- (1) Vehabiler kıral olduktan sonra da İbnissuuda hep böyle hitap ederler. (2) Filbi kıymeili bir âsarıatika âlimidir. Ceziretülarapta bu hususta vakit buldukça ciddi tetkikat ta yapar, hatta bazı mühim keşifleri de vardır. Kuvvetlerin İçyüzü b 5-8-934 sun, İbnissöut orada buluuduğunu hatırlamaya bile vakit buluma- dılar. (Arkası var) Dünya İktısat Haberleri Japonya Sun'i İpek Yapmıyacak Japonya sun'i ipek fabrikatör- leri hükümete mü- racaatle bir sene müddetle — sun'i ipek İstihsalâtının men edilmesini rica etmişler ve hükümet bu teklifi kabul ederek bir kararnane neşretmiştir. Bu kararname ile Japonyada bir sene müddetle sun'i ipek istihsalâtı men olunmaktadır. Bu kararnamenin neşrine ve- sile olan müracaatin sebebi şudur: Japonya dünyanın sarfettiği : ipeğin yüzde yetmişini istihsal eden memlekettir. ları bilhassa Afrika ve Asya mah- reçleri Japonların elindedir. Bu Japon fiatleri İtalyan Fransız ve İngiliı fiatlerinden çok aşağıdır. Bu fiat düşkünlüğünde - en fazla istihsalde bulunmak hasebile - en çok Japonlar müteessir olmaktadır. İstihsalât bu büyük müstahsil melekette bir sene gibi uzun bir zaman zarfında duracak - olursa dünya pazarlarında sun'i ipek fi- atları muhakkak yükselecek ve Japonlar da bu vaziyetten istifade edeceklerdir. Sun'i ipek fabrikatörleri lehin- de olarak bu kararnameyi neşre- derken Japon hükümeti bu sana- yide çalışan ameleyi de unutma- mıştır. — Fabrikatörler bu sene zarfında fabrikalarda çalışıyorlar- mış gibi bütün amelenin yevmi- yelerini vereceklerdir. * bildiriliyor: Naha Nazırı M. Zahari- evin riyasinde hu- susi bir konferans toplanmış ve Bul- garistanın her tarafında elektrik olması için lâzım gelen tedbir- leri görüşmüştür. Nahıa Nazırı en ufak nahiye — merkezlerine kadar elektrik ışığı ve bilhassa Elektrik makine kuvvetinin sokul- masına — çalışıldığını — matbuata bildirmiştir. Sofyadan Bulgaristan- da Elektrik iİşleri Mukaddema Kuzguncuk iskele caddesi 112 numaralı hanede mukim iken hâlen ikametgâhı meçhul bulunan Şefik B. kerimsi Suzan Hama: İstanbul İkinci İcevra Memurluğundan: Emniyet Sandığına rehnetmek suretile mezkür sandık idaresin- den 22 Ağustos 931 tarih ve 46874 numaralı senet mucibince is- tikraz eylediğiniz otuz liranın tesviye edilmemesi hasebile meblâğı mezbur borcunuzun yüzde dokuz faiz ve yüzde üç komlsyon ve faiz ve komisyon ve masarif yekünundan yüzde iki buçuk muamele vergisi ve — masarifi icraiye temini — zımnında icra ve iflâs kanununun 145 inci merhun bulunan bir tahsili — hususunun çift — Roza — küpe maddesine tevfikan paraya çevrik için daireye müracaatta bulunan alacaklı _mczkür Sandık ida- resi tarafından talep edilmesi Üzerine olbaptaki maddei kanuniye dairesinde tanzim ve berayi tebliğ mübaşirine tevdian tarafınıza gönderilen ödeme emri zahrına mübaşirinin vermiş olduğu meşru- hatta mezkür mahalde ikâamet etmediğiniz bildirilmiş olmasına mebni tebligatı muktaziyenin bir ay müddetle ilânen tebliği te- karrür etmiş olmakla tarihi ilândan itibaren 934 / 1531 dosya nu- marasile müddeti muayyenei mezküre zarfında icranın durmasını mutazamınin şifahi veya tahriri olarak bir itirazı kanuni sert veya borcunuzu eda eylemediğiniz takdirde müddeti mezkürenin hita- mini müteakip berveçhi talep merhun mücevheratınızın paraya çevrilmesi hususundaki muamelâtı icraiyenin gıyabınızda infazına iptidar kılınacağı malümunuz olmak ve bu husustaki ödeme emri- nin tebliği makamına kaim bulunmak Üüzre keyfiyet ilânen tebliğ kılınır. (4412) S SST A eziyeti seversin? işte böyle daha O BHİK | Ha a : gustos 5 ÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: Firdevs - İsmail AŞK OYUNLARI Kocaman köşkte, sakin ve yeknesak bir alle hayatı hüküm- , ferma idi. Aile reisi soğuk duştan İ l | | sun'i | sonra başında — havlu — salona girerken: — Hanımlar, Beyler tuvaletim hakkında bir itirazınız. var mı? diye şaka etti. Kimse sesini çıkar- madı. Yalnız, beyaz saçlı ihtiyarın yüz — kiloluk vücudü — köşedeki koltuğu - bir. hayli gıcırdattığı işidildi Hafifçe kambur olan Bedia o gün bütün beyazlar giymiş, boynu- na da bir sıra inci akmıştı. Zavallı zaif, nahif vücudile diğerleri gibi sıcaktan müşteki değildi. Kardeşi- nin çorapsız bacaklarını müziç sivri sinekler kıpkırmızı yapmış- lardı. Anneleri Şükran Hanımefendi sigarasını yaktı. Gözlüğünü takınca Melâhati çorapsız gördü ve: — Melâhat - dedi - kalk ço- raplarını giy! Melâhat: — Anneciğim niçin — bana | rahatım. Eğer ben de bacakla- rımı örtersen — bu sivrisinekler ne yiyecekler? Şükran hanımefondi - sigara- sından bir nefes daha çekerek: kalk, belki biri gelir, dedi. Salonda herkes köşkün önün- de uzanan geniş tozlu caddeye bakıyordu. Melâhat huzünlü bir sesle gözlerini caddeden ayırma- dan: “Bize kim gelir.,, Dedi. An- nesi kızına dönerek biraz müs- tehzis “Didarlara — gitmek ister misin?,, deye sordu. Zavallı kanbur Bedin bu tek« life itiraz etti, çünkü o, acayip vücudile her toplantıda kendini göstermek — istemezdi. Halbuki Melâhat annesinin — fikrini pek beğendi. Didarlara ekseri birçok misafir gelirdi. İhtimal Melâhat o akşam da her zamanki gibi dan- | sedecek, eğlenecek şafakla köşke (| Gün döneceklerdi. hanım- efendinin: — Dört saat araba ile gidip gelmeğe tahammül olunmaz. De- mesi üzerine şezlongta — oturan beyaz pantalonlu, önü açık spor gömlekli bir genç ayağa kalka- rak: Şükran — Teyzeciğim, otomobilimle burada olduğumu unutuyorsunuz! dedi. Birkaç gün evvel ihtiyar ko- casının ihtarı üzerine Ferruhun teyzesi Şükran Hanımefendi kıs- kançlıktan ejder kesilmişti. Yeğe- ninin bu teklifine bir şey söyle- medi. Yalnız kıskanç nazarlarla Melâhatle Ferruhu tetkik etti. Bir zamanlar günde on defa bu- luşan gençler şimdi Şükran Han- min sıkıcı kontrolundan buna vakit bulamıyorlardı. İşte; ihtiyar kadın yine bu gezmenin bunlara münasip bir fırsat vermesi tehli- kesini düşünüyordu. Şükran Hanı- mefendi tereddütle PAZAR Hızır 5 Ağustos 934 — 92 Arabi Rum! 28 Rebahar 1853 | 23 - Temmuz - 1380 Ferruha ba- karken birçok şeyler düşünlüyordu. Fakat Didarların köşkünde poker oynamak arzusunun önüne geçeme- di. Molâhat neş'e içinde koşarak g* yinmeye giderken zavallı kanbur- cağız da hırsından dudaklarını ısırarak eline bir kitap aldı ve geniş koltuklardan birine gömüldü. * Kırk kilometrelik yolculukları kazasız geçti. Didarlarda neş'eli bir akşam yemeği yediler. Dans- lar ettiler, poker oynadılar. Fakat iki yeğen dört gözle konuşmak istedikleri halde Şükran Hanımın nazarlarından kurtulamadılar. Bir aralık Melâhat dansederken Fer- ruh ta naçar şeytani bir istihza ile poker oynayanların arasına karıştı. Gecenin iki buçnğıındı Ferruh tavuk kümesine benziyen eski sistem “Ford,, makinesini köşkün mermer merdivenleri önüne getir- di, Eldivenlerini giyerken: « Me lâhat «dedi- gel benim yanımda otur... Fakat Şükran Hammın tehditkâr nazarları buna mani oldu. O gence mehtap — yoktu. Fakat, sayısız yıldızlar namüte- nahi semayı aydınlatıyorlardı. Melâhat fena halde hırslanmış bir kelime söylemeden, kendi kendine: Eğer Ferruh — pokere dalmasaydı beraberce dans ede- rek annesine sezdirmeden balko- na çıkacaklarını; annesi ise: biraz evvel biten poker partisini dü- şünüyordu. Tam bu esnada otomobilin birdenbire durması Şükran Hanı- mı telâşa düşürdü. Gecenin ses- siz — karanlığında kurbağaların, çekirgelerin sesinden başka bir şey işitilmiyordu. Ferruh otomo- bilden atladı, makinenin kapağını açarak uzun uzun tetkik etti. Sonra, reflektörleri söndürdü; tekerleklerin altına bakmak için bir küçük lâmba yaktı. Onu bunu alıp, öteye beriye gidip gelişinden makinede mühim bir ârıza olduğu aşikârdı. Biraz sonra bir aletle arka tekerlekleri kaldırmıya ça- lışırken — Melâhat — otomobilden atladı; annesinin de onu takip için hazırlandığını gören Ferruh, ihtiyar kadının dizlerinin üstün- deki örtüyü düzelterek : — Teyzeciğim, sen burada istirahat et. Yol kurbağalarla dolu, dedi. Ferruhun ricası Üzerine Melâ- hat lâmbayı alarak kalkan arka tekerleklere yaklaştı. Genç adam kızın kulağına usulca “sus,, diye fasıldadıktan sonra onun ellerini tuttu. Yeğenler — şimdi — otomobilin arkasında ve müstebit Şükran Hanımefendinin biraz - ilerisinde mes'uttular. İhtiyar kadın tamirin gecikmesinden fena halde hid- detlenmişti. Kendi kendine: “Allah bütün otomobilleri yok etsin! ,, Diye söylenirken iki genç arada sirada ellerinde çekiç ve- ya bir başka aletle görünüyorlar, güya tamirin bir an evvel bitmesi için son gayretle çalıştıklarını göstermek istiyorlardı. Halbuki, makinede hiçbir ârıza yoktü. Nihayet uyku Şükran Hanı- mefendinin göz kapaklarını ka- pattı; sivrisinek, çekirge, kurbağa orkestrasına Şükran — Hanımın horultusu da karıştı. * Şafak sökerken onlar bâlâ | çıtır pitir konuşuyorladı. Bu sıra- | da Şükran Hanımefendi uyanmış *“Melâhat,, diye haykırıyordu. Me- lahat, annesinin yanına koştu, tamirin bittiğini söyleyerek yerine otururken Ferruh ta teyzesine: —Teyzeciğim, otomobilimin sık sık bozulmasına rağmen — onu icat edene ne kadar minnettar olduğumu bilseniz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: