D Zaj Na h eTaeLA H N : T- ÇŞ Kur at n T l Z ö — OA C R FAŞA le 4 S A SUON “POSUARA YT F — Bir Sünnetçi ile Hasbıhal.. ” Y Kari Mektupları Sandıkburnun- daki Kumlar Yenikapı Sandıkburnunda kumcu Ahmet efendi genderdiği —t D;îîıya Hâdiseleri âğahan Kıral Olmak İstiyor ! Hindistandan, eğlenceden ve Hindistan | * yarışlarından 52 Bin Çocuğu Sünnet EdenHacıHüse- yin Ef. Eski Sünnet Düğünlerini Arıyor!. Cocuk Avaz Avaz A M ' lisi bahsedildiği — za- ç ılsm Yd | man ismi mutlaka zılan bir geçen, şu meşhur mektup “Ağa Han,, Hin- distan valilumumisine bir mektup yazarak, imparatorluğa yaptığı müteaddit hizmetlere mükâfaten kendisine şimali Hindistanda bir toprak verilmesini ve bu toprağa kıral “nasp,, edilmesini istemiştir. Hakikatte “Ağa Han,, ın İn- giliz imparatorluğu dakLilinge ga- rip bir vaziyeti vardır. Gittiği yerde kıral müamelesi görür, 19 el topla selâmlanır. Ve müşavir sıfatile İngiliz. — hükümdarının solrasına oturur. Bunuünla bera- ber, kendisinden daha aşağı mu- amele gören diğer Hint hüküm- darcıkları kadar bile arazisi yok- tur. Ve işte şimdi istediği de budur. “Ağa Han,, ın bu daki- kaya kadar toprağı ve hükümdar- lığı olmamasına rağmen kıral mu- amelesi görmesinin sebebi Hin- distanda yaşıyan İsmailiye mez- hebine mensup — müslümanların reisi olmasından ibarettir. Esasen Ağa Han Hindistanlı da değildir. Ailesinin cedleri öraya hicret etmiştir. Şayanıdikkat olduğu için bir nokta üzerinde duralım: Ağahan kırallığı İngiliz hükümdarından değil, Hindistan valilumumisinden istemiştir. Yani kırallığı verecek olacak bir İngiliz valisidir. Te- şebbüs henüz neticelenmemiştir. * Fra nsada “nüfusu çoğaltma,, için bir cemiyet - teşkil Her ailede | tdilmiştir. Bu ce- Nç örük miyet her evlenme vak'ası — münase- olmalı betile her Beledi- ye Dairesine hususi bir memur göndermekte ve bu memur vası- tasile —evlenenlere küçük bir mektup vermektedir. Bu mektupta hulâsaten şu cümleler vardır : — «Dünyaya üç çocuk ge- tirmek suretile millete karşı borçlu olduğunuz vazifeyi yapınız. Eğer bunu istemezseniz veya yapa- mazsanız — yapabilecek olanlara yardım ediniz. » Bu cemiyet hükümete müra- caat ederek nüfusun çoğalmasını temin edecek mahiyette kanun- lar yapı mısını istemiştir, AÖW YORUEYT * Yevmi, #iyasi, Havadis ve Halk gazetesi Eaki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yazı ve reğimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aittir. A, ABONE FiATLARI TtT e' ai ıi Senel ÂAy | Ay | Ay | Kr. | Kr. | Kr. | Ker TÜRKİYE 1400 / 750| 400 | 150 YUNANİSTAN | 2340 |1220| 710 | 270 ECNEBİ 27001400 | 800 1300 —— Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf :Sonposta Terlefon :20203 İrandan | | tı şöyle ayrı bir masaya _ A AMKLAR G Merdivenlere Koş- tu. Haydi, Biz De Arkasından.. Ço- cuk Koşar, Biz Ko- şarız!..Nihayet Ne- fes Nefese Yumur- cağı Kuyu Başında Sıkıştırdık !.. Fatihte #ora — sora bize eczanenin yanında- ki kahveyi gösterdiler: —Hacı Hüseyin mut- laka oradadır, bulursu- nuz!.. İlk bakışta kahve bomboş.. kimseler yok, İnsanın içeri girip te: — Filân efendi bura- da mı?. demeğe yüzü tutmuyor. Kahveci ters ters yüzüme bakıp ta: “ — Kahvenin boşlu- ğunu görmüyor musun?.. deye çatsa, hakkı var. Fakat biz aldanmışız, sünnetçi Hacı Fidanın kalfasını kahvenin arka tarafındaki küçük, bah- çede bulduk.. Birkaç gençle beraber şatranç oynuyordu. Bizi tanıyın- ca derhal yerinden kalk- oturduk. Karşılıklı ko: nuşuyoruz.. Hacı Hü- seyin efendi, Türkiyede pratik sünnetçiliğin ustası olmuş adam- lardanbiri.. Hacı Fidanın bütün İstanbula yayılan şöhretine, biraz da bu kırçıl kısa sakallı emektar kalfa sebep - olmuştur. — Fakat Hacı Fidan, — Sultan Süleymana kalmıyan bu dünyadan vaz ge- çince, Fatihli Hacı Hüseyin efen- — di, onun şöhretine medyünu şük- ran kalmış, 25 senesini ustasile beraber geçirdikten sonra onun yerine geçmiştir. Hacı Hüseyin efendiye sordum: — -Kaç senedenberi bu işte- siniz?. . Elini şündü: — Hacı Fidanla tam 25 sene beraber çalıştım.. 25 sene süpür- ge gibi onunla hop orada, hop kapı arkâsında.. gezmediğim yer, girmediğim ev kalmadı.. o, benim velinimetimdir. Her zaman, her yer için şimdi daima arandığım zaman ona karşı şükran duyarım.. Hacı Fidan, bir daha bu mem- leketin yetiştiremiyeceği sünnet- çilerden biri idi. Cahildi, okuması, yazması yoktu.. Fakat bir doktor kadar bilgili idi.. — sünnet ettiği çocuklardan birçoğu yarım saatin içinde ayağa kalkar, gezinirrdi.. çenesine — koyarak dü- iki gün içinde eyi eder, çıkarırdı, yaşım şimdi 56.. 25 sene Hacı Fıdanın yanında çalıştım. 15 sene de yalnız başıma 40.. 40 gene- denberi bu işi yapıyorum.. — Şimdiye kadar kaç çocuğu sünnet ettiniz.. — Eh... 52 bin — çocuk eli- mizden geçti. 47 binini Hacı Fidanla — beraber yaptık. Hat- tâ ©o zaman bir deftere işlm- leri, aileleri, yaşlarile not etmiş- tik.. Defter yangında yandı. Hacı Hüseyin efendi, daima elini sallayarak anlatıyordu: — Bu meslekten ne mi ka- zandım?. Eh, Allaha şükür ne meslek bize nankörlük etti, ne biz mesleğe.. Onun — sayesinde hacca gittim, Hacı oldum.. Onun sayesinde birkaç parça mülk sa- hibi oldum.. Onun — sayesinde ticarete atıldım.. Fakat ( 20-30 ) bin liram Rusyada battı. Hacı Hüseyin efendi dert ya- nıyordu: — Efendim, ortaya çıkıyor: “Ben Hacı Fidanın halefiyiml,, diyerek etrafa ilânlar verip, tabe- lalar asıyor. Halbuki Hacı Fida- niın iki kalfası vardı. Bir ben, bir de şimdi bir köşeye çekilmiş bazı sünnetçiler — Eh!, Şimdiye kadar elli iki bin go- - ouk elimizden geçti. Ne meslek bize nankörlük etti, ne biz mesleğe.. O sayede Hacca da gittim, mal mülk sahibi de oldum, tüccarlık ta ettim!.. olan mütevazı bir — kalfamız.. Halbuki bu türediler, “biz. Hacı Fidanın kalfalığını yaptık. Onun ' ile beraber iş gördük!.,, diyerek, bir nevi ticaret, meslek hırsızlığı yapıyorlar. Bunların isimlerini söylemiyeceğim, fakat her halde bu yalanlara kananlar, acılarını, sıkıntılarını çekmişlerdir!.. — Eski sünnetleri nasıl ya- pardınız? — Eski sünnetler daha başka olurdu beyim.. Çünkü para vardı bir çocuk için binlerle lira sarfe- derlerdi. Bizim Hacı Fidanla bir adetimiz vardı. Eve baskın eder, kim olduğumuzu söylemez, misa- fir gibi yukarı odaya çıkardık.. Kahveyi, şerbeti içmeden derhal çocuğun yanına yaklaşır, çenesizi okşamağa başlardık: — Maşallah, maşallah!. Bu ne - cesur çocukl. Haydi bakalım, Sineklibakkaldaki ammıcan sana bir kat elbise yaptırıyor! Hele şöyle bir uzan da ölçüsünü alalım. Çocuk tabit bizim sünnetçi olduğumuzu bilmez. Elbise lâfını Hacı Fidanın emektar kalfası Hacı Hüseyin Ef£ ve sünnet düğünlerinden iki görünüş duyunca uzanır. Biz yavaş yavaş onu kandırarak, birdenbire, Fakat çok ani- olarak sünnet ediverir« dik.. Keskin bir çığlık kopar, etraftan ev halkı — yetişirlerdi. Derhal biz işi lâtifeye vurur.,, — Yahu, iğne battı. Korkma- yınl. Ölçü alırken iğne battı!.. Derdik.. Zavallı çocuk buna ka- nar, sünnet olduğunun bile varmazdı!.. İşte bunun için biz muh- telif meşru hilelere baş vurur- ruz., gâh terzi oluruz, gâh vergi tahsildarı oluruz. Buna baba ana bile aldanır, göz açıp kapa- yıncaya kadar herşey biterdi. — Sünnet hatıralarınız var mı hacı efendir.. — Sünnet hatıraları mı?. Şöyle tuhaf şeylerden?. Anlatayım: Bir sene Âcı bademde daire müdü- rünün oğlunu sünnet ediyorduk. Çocuğa daha yanaşırken bir avaz, avazki efendim, ev alt üst oldu. Çocuğun kollarını tutmak iste- dan merdivenlere.. hadi biz de arkasından.. çocuk bahçeye çıktı. Biz de arkasından.. o koşar, biz 5e. d | dir, uçmaz bir mektupta kumlarını koyduğu yerin sahibinden kiralanmış bir arsa olduğunu, halkın teferrücüne mahsus bir mahal olmadığını yaz- makta ve bu kum sahasına halkın bedava girip deniz havası alma- sına müsaade etmemiz civar kahs vecilerin işine gelmediği için şi- kâyet ediliyor, yoksa — mucibi şikâyet bir hâl yoktur. Kum ağır« ve kimseyi rahatsız etmez demektedir. Cevaplarımız Samsunda Summer palâs otelinde Osman Efendiye: Bahsettiğiniz İş için Samsun İnhisarlar Müdürlüğüne, Hilâliaha mer veyahut Himayeietfal Cemie yetlerine müracaat ediniz efendim. ' * Çanakkale Ziraat banka müdürünün oğlu Sabahattin Efendiye: , Mektubunuz geç kaldığı için dercedilemedi efendim. x £ Ankarada Çorumlu Ziya Efendiye; O yazı fantazi bir yazı idi ve bu bahse ait sizin mektubunuzuâ ' ayni olan' bir başka mektup tâ aldık, aynen neşrettik efendim. fakına dik!. Vay senmisin tutan?. Çocuk bir hızlandı. Yallâh sofaya, sofa- koşarız.. kan ter içinde çocuğun peşini bırakmadık ve bir aralık kuyu başında sıkıştırdık.. Çocıîf* nefes nefese, avaz, avaz: | — Yanaşmayın, atarım keye dimi kuyuyal. diye bağrıyor, dx vünüyordu. Ev halkı bahçeyöı,' pencerelere döküldü: — Gitti evlâdımız, rabbim sana emanetl. Çocuğumuz - kerje- dini öldürüyor!. diye hâykırıyors lardı. Nihayet sağdan — soldan çocuğu yakaladık, hemen orge cıkta, gözünü — açıp kapayana kadar sünnet ediverdik!,. —Kurban keser gibi desenizel, — Ona benzer bir şey!.. b sefer de Hacı fidanla Abbas Hilmij Paşaya çağrıldık. Bize 300 İngi lirası Ücret verdiler, onu da hi$ unutamami.. Ha, bakın en mühim* mini unutuyordum: Bir sene biz| Halepli Ethem Paşaya çağırdılar, Eh üç tane çocuk var. Fakağ allesi:- Bayıltmadan sünnet ettire meyiz!. diye tutturdular. Doktor« lar da geldi.. büyük çocuğun bure nuna yani o bayıltıcı şeyden..' — Kloroform!, — Hah, İşte ondan verirlers« ken, biz yandaki odada öteki çocukları yakaladık.. ha deyincey& kadar birini sünnet ettik.. arka: sından birini daha.. — * Nerede ötekiler, bayıltas lhım! ,, derlerken cocuk - gülerek dışarı çıktı: — Uğraşmayın!. Ben çoktan sünnet oldum bile!, ,, dedi. Her- kesin Aağzı hayretten bir karış açıldı. Hacı Hüseyin Efendi gülerek ilâve etti: —Selçuk Hatunda 150 çocuğu bir arada sünnet ediyorduk. O aralık müdür yanımıza yaklaştı; « Büyük bir oğlumuz da varl. » dedi. Bir de ne görelim.. buy « büyük oğul » 40 yaşında bir mühtedi değil mi?. Ne edeceksi- niz?. Onu da sünnet ettik. Çabu- cak kurtuluverdi. — Şimdi sünnet azalıyormuş, öyle mi hacı efendi? — Yok canım.. vaziyet hiç değişmedi. —Sünnet — azalmıyor. azalan yalnız para.. eski debdebe, eski sünnet düğünleri kalmadıl.. O kadar... — *