22 Kasım 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Kasım 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ke A Dünya Haâdiseleri İngilterede Radyo Merakı Ziyadeleşiyor! İngilterede radyo merakı gün- den güne ziyade- leşmektedir. — Ve Ingiltere şimdiden bütün — dünyanın en fazla radyo makinesine sahip bir memleketi haline gelmiştir. Yapılan bir hesaba göre sekiz kişide bir kişiye ve 2 ailede bir aileye radyo makinesi isabet et- mektedir. Bu radyo makineleri ile radyo konser ve konferansla- riti dinliyen — İngilizlerin — sayısı 45,000,000 dır. En fazla radyoya sahip olan şehirler arasında birincisi(Londra)- dır. (Mancister) ikinci gelmekte- dir. Radyo makinelerinin fiatları- na gelince, lâmbasız galenler (80) kuruştur. Lâmbalı makinelerin fi- atları 15 liradan başlamakta (300) Hiraya kadar yükselmektedir. * 1904 tarihinde Ingilterede bir demirliyolu faciası olmuştu. Bir sür'at katarı bir köprü- nün Üzerinden ge- çerken köprü devrilmişli, tren uçuruma düşmüştü, birçok kişi ölmüştü. Kazanın sebebini anlamak için derhal bir tetkik komisyonu yapıldı ve bu komisyon tarafın- dan öğrenildi ki köprü sağlamdı, en küçük bir arızası bile yoktu, üzerinden geçen katarın iki mis- Hne bile tahammülü vardı, diğer taraftan trenin sür'ati de fazla değildi. — Binaenaleyh — kazanın sebebi blir türlü anlaşılamadı ve tetkikat bazan bırakılarak, ba- | zan tekrar — başlanarak tamam 30 sene sürdü. Halbuki, hakikat ancak ge- çenlerde tesadüfen anlaşılmıştır. İngiliz. — mühendisleri — köprüyü ı:pırlııkoı üzerinden en ağır tarların geçecğini düşünmüş- ler ve köprüye, üzerinden geçe- cek en fazla ağırlığın Üç misli kuvvet vermişler, ayrıca şiddetli fırtınaları da hesaba koymuş!ar, fakat fırtınanın bazan müstesna bir şiddet — kesbedebileceğini düşünmemişler. Halbuki © gün hem müstesna bir ka: esiyor- muş, hem de tam o sırada köprü- den gayet ağır bir katar geçi- yormuş, bu iki âmil birleşince köprünün yıkılmasına sebep ol- muş, ve bu sebep de ancak bir rasathanenin geçenlerde neşret- tiği bir kitap sayesinde anlaşık mıştır. Si halledilen Lonndıı piyasasında satılan en taze balık en aşağı bir lğıf!#üî;k Fakat dr talık olma- Londrada sına rağman bayat bulunur?! | ve bozuk değildir. Çünkü balık denizden çıkarılır çıkarılmaz — hususi kaplar — ile Grimsby - buzhanesine gönderilip orada saklanır. Bu buzhaneye senede giren balığın — miktarı Taze balık 200,000 tondur. Bu balığın muha- fazası için yapılan buzu istihsal etmek Üzere kullanılan kömürün miktarı gönde 1200 tondur. | | | PERŞEMBE Kasım | 3022 2 nci TEŞRİN 934 15 |— Arabi Rumi — | 13 Şaban 1858 | 9 2ci Teşe'n 119 Vahit | Ezavt|V>asti Güneş | 200 (6 500 Akşıl Öğle |DT AS S 0ÖNİ Kals llt İ 94 | MA 38 | sasale | I3 2 2 N1 Aaşağıda okuyscağınız — satırlarda, geçenlerde Amerikaya giderek bir tet- kik seyahatı yapmış olan meşhur Fransız müubuarriri Fransis de — Kutvasset'nin kılenıludrn çıkmıştır. Hol!'yvoot, ( Birinciteşrin ) — Burası ilk bakışta insana sarhoş- luk verir, fevkalâdedir. Ziya ve renk içinde hayat yir- mi yaşındadır, kolay görünür, şe- | hir sizi çağırır gibidir. Her yüz metreda bir önünüze bir mağazı şıkar, camekânı Kali- forniyanın en güzel meyvalarile bezelidir, gözünüzü okşar gönlü- nüzü açar, fiatlerine bakarsınız, adeta bedavadır. Hepsini yemek, hepsinin res- mini alarak saklamak İstiyorum. Önüme bir çiçekçi mağazan çıkıyor. İçeri girip ömrümü orada geçirmek — istiyorum! Hava hafiftir. Şemsiyenin hiç manası yoktur, herkes genç gö- rünür ve bütün kadınlar güzeldir. İçimden söyleniyorum: — Mümkün olup ta insan hep burada yaşamalı! * Fakat sonra içimde yavaş ya- vaş bir sıkıntı başlıyor, ilk önce sebebini anlıyamiyorum, bu iste- diğimi bulamamaktan doğmuş bir özüntüdür. Bu üzüntüyü yenmek istiyorum, fakat bilakis, geçirdi- ğim her tecrübe, Üzüntüyü arttı- rıyor. Bunun sebebi, gördüğüm şeylerden hiç birinin tabli olma- yışıdır. — Zannedersiniz ki, canlı cansız herşey elele vermiş, karşı- nızda blöf yapmaktadır. Göğsüme takdığım, henüz açıl- miya başlamış — gül goncasında koku, burenkli meyvalarda renk, hiç yoktur. Bu aydınlık lokantalarında so- ğuk yemekleri sıralıyan büfe, sa- natin bir şaheseridir, hepsi birer birer, ayrı ayrı iştiha verir, fakat | içlerinde yenebilecek hiç birşey yoktur. *Evet, öyle, fakat ilk bakışta bana burada yaşamamak ve kal- mak hissini veren istek neden doğmuştu, neden öldü? Bununla beraber karşılaştığım SON POSTA Çiçekle Süslenmiş Bir Cehennem! “Hollyvood,, ta Bugün Zengin Olan, Yarın Dilenecek Bir Vaziyete Düşebilir, Mevkiini Muhafaza Eden Yok Gibidir Bir Tane “İngiliz Veliahtı,, Aranıyor, Bulan Var Mı? bütün kadınlar, ilk dakikada gör- düklerim kadar güzeldirler, fakat neden şimdi bana hüzün veriyor- lar? Sebebini araştırıyorum. Bu güzellikler, bu eksilmeyüp artan güzellikler buranın çiçekle- rine ve meyvalarına benzerler. Yalnız bir parlayışları vardır. Bu temiz slmalar, bu mükemmel ağız- lar, bu parlak gözler arasında tam benzeyiş vardır, öyle bir benzeyiş ki benlikten, şahsiyetten mahrumdur. Kendilerine mahsus birer manaları yoktur. Bir ustanın Holivütta Zenci bizmetçiler elinden çıkmış, seri modellere benzerler. Burada, Pariste veya dünyamın her hangi bir yerinde her aa karşılanan, benlik sahibi simalardan bir tekine rastgelme- dim. Holiyvood kadar da genci çok, fakat gençliği yak bir mem- leket görmedim. Barada güzel kızlara değil, çirkinlere bakıyor- lar, fakat arayıp bulamiyorlar, Lokantada, dans salonunda; — Aman şu kıza bakınız, ne güzel! Cümlesini hiç İşitmezsiniz. Güzellik alâka uyandırmaz. Çün- kü her kadın güzeldir. Buna mu- kabil, ender de olsa: — Gördünüz mü çirkin bir kadın: Cümlesini işittiğiniz olar, O zaman herkes başını - çevir- mişlir, çirkin kadımı zevkle tema- şaya dalmıştır. Erkek güzelliğinin ayağa düş- mesi ise daha fazladır, kıymeti büsbütün hiçtir. Bunun içindir ki, bir figüran rolü bulmak için ömür tüketen müstakbel yıldızlar “bir karakter,. sahibi olmiya yeltenirler. Ve bilirler ki, bir stüdyonun ansızın bir. Alman — talebesine, — bir —— Bize Yabancı Gelen Memleketlerde — eit Ğ Ingiliz. gemicisine, bir Ispanyol ihtilâlcisine veya başka bir (ka- rakter) e ihtiyacı olacaktır. Bunun için kendilerine o süsü vermeye çalışırlar, ihtiyacın zuhur edeceği günü beklerler. Burada hiç kimse kendi benliğini göstermez, Görün- mek İstediği şekli almaya çalışır. Her simada taliin belirip Belir- mediğini araştıran bir çift ateşli göz vardır. Herkes büyük ikra- miyenin peşindedir ve hemen he- men hergün de bir tane kazanan olur. * Buraya geldiğim gün mühim stüdyolardan biri * Bir tane İn- giliz veliahtı,, arayordu. Buna yaptıracağı rol birkaç cümlelikti amma, piyesin bütün ruhunu teş- kil ediyordu. Üniversitelere, kara ve deniz kışlalarına fotağraf mu- habirleri göndermişlerdi, Ingilte- reye telsizler çekmişlerdi, İngiliz veliahtına çok benzeyen bir adam arıyorlardı, herkesin dilindeydi: — Bir tane İngiliz veliahtı tanıyor musınız? Çok - aceledir, deniliyordu. Nihayet bir eczane- nin köşesinde bulundu. Bu, mer- hem karıştırmakla meşgul bir çıraktı. Göz açıp kapayacak hadar kısa bir zaman içinde Londradan gelen terziler çırağın başına Üşüş- tüler, adamı elbiseye, Öniformaya boğdular, sonra sıra hocalara geldi, Ingiliz veliahtının jestlerini ve sesini taklit etmeyi Ööğrettiler. Nihayet hakiki Ingiliz Veliahtının filme alınmış bir resmi İle yap- macığı yanyana getirildi, beğe- nildi, bir tesadüf adamla konuş- tam: “ — Iyi bir mukavele yaptılar, kıral olunca ücretimi arttıracaklar, diyordu, Hiç olmazsa ihtiyarlamak hakkına malik olacağım. * Ihtiyarlamak! Bu, yalnız yıldızların değil, reji- görlerin de en büyük korkusudur. Zira ihtiyarlamamak için genç kal- mak yetişmez. Her sabah geçici şöhretia ateşini sönmemesi - için Ikinci teşrin 22 Bize Gönderini: . * Size Tabiatınızı Söyliyelim Resminizi kupon İle — gönderiniz. Kupon diğer sayfamızdadır. Resminizi 16 abul: Ha- bip Efendi: Koşar. çalışır, teşvik ve teşe gilere kapılır. Amelt işlerde muvaffak olur. Rahatına pek düşkün değildir. Mihnet ve meşakkatlara taham- mül gösltermeğe çalı- gır. Boğazını da ihmal elmoz. - 17 Kızılcahamam; Ali Bey; Temir- liğe ve intizam kayıt- Tarına — riayetkârdır. Birdenbire parlamaz, atakbık yapmaz, İşle- rini sulhan — ve sükü- netle halletmek ister, Arkadaşlarının eğlen- ce tekliflerine uyaal- lik gösterirse de is- 2afi sevmez. <. 14 İstanbul; İhsan Efendi; Zeki ve ağır F başlıdır. Dikkat hislek # rini daha fazla işleüir, İntizam — kuyudatına karşı muhabbeti alabi- lir. Teblikeli şlerle uğ- raşmak istemez, atake bk yapmaz - İstanbul B. S. Hanım. (Resminin derelni lstemiyor) Açık sözlüdür, sonradan söyliyece. ğini evvela söyliyebilir. Bu tok sozlü- lüğü bazan kırıcı olursa da kendisini Yanıyanların bu halino pek ehemmiyet vermemeleri lazımdır. Çünkü bu hare- ketlerinde pek kast yoktur. - 19 Kadıköy; Z. Z. Hanım; ( Fotağrafının dercin! istemiyor ) Süslenip, tomiz “giyinmeği çok see vebilir ve gününün birkaç saati #yna karşısında geçebilir. Misafirlerini, ar« kadaşlarınmı; samimi tavür ve hareket- herle karşılar. Bir şey antatırken tak. lit kısımlarını da ihmal etmez. - 18 İstanbul: A. V. Bey; ( Fotografımın dercini istemiyor ) Mücadeleci ve — münakaşacıdır. Mümkün olsa hep kendisi söylemek karşısındakine pek firsat vermemnek ister. Her şeye karışmak ve hadiseler üzerinde — müecssir - — olmak arzularını taşır. Kolaylıkla kendisini sovdiremez- se do kazacdığı teveccühü uzun müd- det müuhafaza edebilir. - Kuşadası Şükran Hanın. ( Resminin dercin! lstemiyor ) —— Olduğu gibi görünür. Kin tutmiyan, çabuk darılmayan bir kalbi vardır. Ar. kadaşlarile uysalca komuşur. Kendisine ehemmiyet verip çekingen ve müstağni tavurlar almaz. Bir işin çabuk bitme« sini ister. Sabur üzüntülerine pek kat- lanamaz. Muamelesinde tavazuu tercih eder. - Ki ası Suzan Hanım, (Resminia dercini istemiyor ) Çekingen ve alıngan — tavw sadur, Birşeye çabuk “M,, koyar. İçindia pazar hklıdır. Diğina sezdirmemiyö çalışır. His ve sevgi bahsinde kıskânç olabilir. Tavur ve hareketleri ve başkalarına minnet etmekte müstağni odalarile ken- disine ehemmiyet verdirir. Pek sokul- maz, kızdığı zaman hırçın olur. İğbire. rını çabuk unutmayabilir. gereremneccanan: tazelemek, halkın tecessüs hissini daima uyanık bulundurmak, binbir çeşit reklâm yapmak, “yaşlarından da genç görünenlerin,, ayağınıza basarak geçmesine manl olmak lâzımdır. Bu mücadele daima yorucu ve daima faydasızdır. (Holivut) da sanatkârlara yıldız. derler. Tabir eksik, gökten düşen parlak taş denilmesi daha doğru olur. Ömür- leri bir günlüktür: Benim geçen sene sengin ve mesut gördüğüm yıldızların çe u bugün (figüran) dır. Rejisörler de sokak süprüntücüsü olmuşlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: