— M e AĞ AOAT a SON POSTA 2 Sayfa & (- Hergün İtalyadan alınacak ders e Kültür parkı istiyoruz. İtalyadan alınacak ders abeş harbi münasebetile İtalya bü- Hyı'ik bir imtihan geçirdi. Milletler Cemiyeti İtalyanın zecri tedbirlerin tatbikına karar İtalya hileli yollara baş vurarak kendi ihti- yaçlarını temine çalıştı, yahut dahilde ye - tiştiremediği, bulamadığı maddelerin ye - rine başkalarını ikameye mecbur — oldu. Bu yüzden altı aydan beri hayli sıkıntılara katlandı. Bu alti aylık tecrübeden sonra Musolini İtalya için yeni bir iktısat siyaseti takibine muztar kaldı. İki gün evvel faşizmin yıl - dönümü münasebetile verdiği bir nutukta bu yeni iktısat siyasetini anlattı, Musölininin yeni iktısat siyaseti dahilde devletçiliği biraz daha arttırmak, hususi ve dağınık teşebbüslere mümkün olduğu kadar az saha bırakmak, ve hariçten te - dariki zaruri olan mevadı yurt içinde ya- szbilmektir. Cihan harbinden ders rağmen Almanya da bugün ayni içindedir. Ham maddeyi hariçten tedarike mecbur olduğu için parasının mühim bir kısmını harice vermek mecburiyetindedir. Bütün milletler ve bütün dünya bir harp için hazırlanıyor. Bu hazırlıkta en ziyade ehemmiyet verilen şey harice muhtaç ol - maksızın kendi kendine yetecek vesait te- minidir. Bunun için de harbe hazırlanan milletler sanayiin mühim kısımlarını ya devletleştirmişlerdir yahut devlet kontro - Bu zaruret bütün aleyhine verince almış olmasına sıkıntı Kü altına almışlardır. dünyayı iktısat siyasetinde yeni bir istika- mete götürmektedir. * Kültür parkı istiyoruz. Mıırif idaresi İstanbulda çocukların tatil zamanlarında istifade edebile - cekleri 36 spor meydanı yaptırmağa karar vermiş. Bu sene bu meydanlardan birin - cisi yapılacak, bütçenin müsaadesi nisbe - tinde diğerleri de peyderpey kurulacaktır. İstanbulun spor meydanına değil bir kültür parkına ihtiyacı vardır. Çocuklarımız. sokaklarda toz toprak içinde oynuyorlar. Bunları bu pis sokak - lardan kurtarıp spor meydanlarında top - lamak hayırlı bir teşebbüstür. Fakat bu, dağınık, yarım, noksan bir iştir. Hem vaktimizi, hem paramızı israf et - memiş olmak için 36 spor meydanı yapa- cak yerde, belediye ile birleşerek plânlı, programlı, modern bir iş yapmak elbet te daha faydalıdır. Bu sebeple bizce yapıla - cak şey spor meydanı değil kültür parkı- dır. Kültür parkı, çocuğun hem beden, hem fikir idmanlarına yarıyan her türlü vasıta- ları bir araya toplayan bir yerdir. Bunu ilk defa Sovyetler Moskovada yapmışlar- dır. Bizde de İzmir belediyesi buna benzer bir kültür parkı yapmağa teşebbüs etmiş - tir. İstanbul böyle bir parka daha büyük bir şiddetle muhtaçtır. Maarif idaresile be- lediye el ele verirse bu parkın yapılması hayli kolaylaşır. Hâdiseler Karşısında: Kuşa Bönziyen Köprü Eyüpteki ihtiyar leylek anlattı: — Evvel zamarida, dedi, bir Karaköy köprüsü varmış. Zaman geçmiş, eskimiş, parçalanmış, işe yaramaz bir hale gelmiş.. Kesmişler, biçmişler, Unkapanı ile Azap - kapı arasına germişler. Günün birinde yine eskimiş, yine par - çalanmış.. Bakmışlar olacak gibi değil, yeniden kesip yeniden biçiyorlarmış. Kes- me, biçme işi bitince buraya getirecekler- miş. Bir ayağı burada olacakmış bir ayağı da Sütlicede: İhtiyar leyleğe sordum: — Bunu bana niye anlattın? — Belki bilirsin, dedi, bir Nasrettin hoca varmış. Benim ceddimin — ceddinin, teddini yakalamış.. Bacaklarını, kesmiş. — İşte, demiş, şimdi kuşa benzedin! GCagasını iki yana döndürdükten sonra ilâ- ve etti: — Buraya gelecek köprü ile aramızda bir akrabalık var sanıyorum da... İMSET gağgasını | Resimli Makale W Kurtaran B Hayatta hepimizin bir kurtaranı vardır. Kimimizi ölümle pençeleşirken bir doktor kurtar- maıştır. Kimimizi hayatımızın bir dönüm onoktasında elini vermek suretiyle bizi kurtarmıştır. Kimimiz bir kazadan bir yabancının yardımıyla haya- tımızı kurtarmışızdır. ——— SAĞ Fa ? Ka Ş GÜ birisi Fakat en büyük kurtarıcımız kendimiziz. En müşkül mevkilerden, ölüm tehlikesinden, iflâstan, sukuttan, hu- lâsa maddi ve manevi ölümlerden bizi kurtaracak - olan yegâne kuvvet içimizdeki irade kuvvetidir. İrademize sahip olursak bir çok tehlikelerden — kurtul - makta güçlük çekmeyiz. (SÖZ “Gönlüm,, de Yangın Var! Bazı kimselerin soy adları gibi, bazı a- partımanların, bazı müesseselerin isimleri de insanı hayli güldürüyor: Bir arkadaş anlatmıştı: Bir gün, Tak - simde, bir bakkal dükkânına, genç, güzel bir ecnebi bayan girmiş, ve bir çok nesne- leri tarttırıp, küfeye doldurttuktan dükkân sahibine: — Sev benil demiş. Bu cazip ve umulmaz teklif karşısında yüreğinin etekleri tutuşan genç ve dışarı- lıklı bakkal, derhal tezgâhın başından ka- dının yanına sokulmuş. Kadıncağız mütemadiyen: sonra, hem — Sev benil der, hem de kendisini sev- miye çalışan bakkalı itermiş. Nihayet, tesadüfen oraya giren lisan bi- lir bir zatın müdahalesi, işin garip mahi - yetini anlatmış, ve çirkin bir hâdisenin ö- nünü almış: Meğer, bu ecnebi bayancağız, Talimha- ne meydanında: «Sev benin adındaki a - partımanda otururmuş, ve bakkala bu adı söyliyerek, aldığı eşyaların apartımanına gönderilmesini anlatmak istermiş. Dün gazetede okuduğuma göre, Nişan- taşında Gözüm adında bir apartımanın ka- loriferlerinden yangın çıkmış, ve hamdol - sun, büyümeden söndürülmüş. Şimdi tasavvur edin: Meselâ, Ayaspa - şada bir apartımanda oturuyorsunuz. Â - partımanın adı da «Gönlüm!n... Talihsizlik bu ya. Günün birinde, apar- timanda yangın çıkıyor, ve siz hemen te- lefona sarılıp itfaiyeyi arıyor: — Aman, diyorsunuz, Ayaspaşaya ye- tişin! «Gönlüm» de yangın varl.. Sorarım size, bu takdirde, itfaiye ku- mandanı, size Bakırköyüne telefon etme- nizi öğütlerse haksız sayılabilir mi? * Kadınlar ÂArasında Sakal Modası Japonlar yurtlarının şimalindeki Hok- kaido adasında, soğuktan dolayı yaşıya - mamaktadırlar. Orada Minus isminde baş- ka bir ırk vardır. Bunların sakala merak - ları pek fazladır. Kadınlar, sakalları çık - madığı için aşağı bir mahlük telâkki edil- mektedir. Onlar da bu vaziyetten kurtul- tirmekte ve yüzlerine kıl çıkaran çeşit çeşit ilâçlar sürmektedirler. mak gayretile, her gün süratlarını tiraş et- ARASINDA |) HERGÜN BİR FIKRA Memleketinde büyük adamdır ! Şair Andelip, Sirkecide, i«kembeci- 'nin Üzerinde oturur, menileketin her tarafından İstanbula gelip te, o civar- da dolaşan, otellerde beytutet — eden taşralarla ahbaplık eder, düşer kalkar- dı. Bir gün, Arnavutluktan, kim bilir ne gibi bir iş takip etmek için buraya | düşmüş İslâm ağa adında birisile ta - nıştı. İslâm ağa, şairden, birlikte Mah - mutpaşaya kadar giderek, bir kat elbise almalarını rica etti. Dükkânda, İslâm ağa bir ceket ta - kımı beğendi, sırtına giydi. Fakat el- bise kendisine uzun, genişti ve adamcağızın üzerinden düşüyordu. Dükkâncı, bunun yerine başkasını teklif etti ve: — Öteki elbise büyük adam içindir! Diyince, Andelip, ciddiyetini bozmaksızın, dükkâncıya: — Sus! dedi; sen bilmezsin. Bizim ağa efendi de kendi memleketinde bü- yük adamdır! * vi BULMACA 2 © B asla ı2323 4 5 &€ KON E & Hu ö « Soldan sağa: | — Firari ve hain padişah. 2 — Çe - nemizdeki kıllar. 3 — Bir kadın ismi, öl- çü. 4 — Karımızın kardeşi. 5 — Bir ec - Çok Yaşamak İsterseniz Evleniniz! Amerikada yapılan bir istatistiğe naza- ran evli adamlar, bekârlardan daha fazla yaşıyorlar, daha az deli oluyorlar ve daha az cinayet işliyorlarmış. Ve beşeriyetin ıslâhiına erkekleri evlen- dirmekle başlamalı imiş., » * Macaristanda Kanlı Nikâh Macaristanda, Macarların eski âdetleri mucibince nikâh yapmak usulü moda ol- müuştur. Bu usulde gelin ve güvey, May - yar Hadur ismi verilen mukaddes bir ta- şın önüne geliyorlar, ikisinin avuçları ke- siliyor, ondan sonra birbirlerinin kanlı el - lerini tutüyorlar. O kanlar bir şarabın içine akıtılyor ve kupa, yani kanlı şarap, mu- kaddes bir ateşe dökülerek — yanıyor. Ateş söndüğü zaman da nikâh ta bit- | miş oluyor. hebi kadın ismi. 6& — Duman hkiri, bir P ilâvesile koku olur. 7 — Rabıl e - datı, bağışlamak, entarinin ucu. 8 — Han- çere benzer, uzağı gösterir. 9 — Meleğin eşi, tabiat dumanı. 10 — Bir renk, benze- mek. 11 — Boşanma, suyun hususiyeti. Yukarıdan aşağıya: | — Bir renk, oturmak. 2 — Bir kıt'a, nota, üstün. 3 — Yeni ölen şairlerden bi- | rinin ikinci ismi, dilsiz kalmak. 4 — Rabıt edatı, gök. 5 — Mef'ulüfih. Fesat şey. 6 — İki gelin birbirini bu isimle çağırır, eski arap harflerinden biri. 7 — Erkek, bir H ilâvesile döşeğe düşen olur. 8 — Bir kadın ismi, bir İ ilâvesile adet olur. 9 — Fazlalık, dini baston. 10 — Eski Osman- hlarda tekaütlere verilen ikramiye tabiri, haya. 11 — Bir K ilâvesile vücudumuzdan çıkar, inanmak. Dünkü Bulmacanın halli: Soldan sağa: | — Musolini, Ki. 2 — Amin, an. 3 — Dar, ashap. 4 — Albay, bizar. 5 — Esa- ret, ö — Yasa, atak. 7 — Ay, lâf, tava. 8 — Bet, yaz. 9 — Mete, azat. 10 — Sir, lâta, an. 11 — İle, nine. Yukaridan aşağıya: "T — Mudanya, si. 2 — ÂAl, ay, mil, 3 — Serbes, bere. 4 — Asalet. 5 — Lâ ya, adale. 6 — İma, raf. 7 — Nisbet, tat. 8 — İnhitat, zan. 9 — Az, kaya. 10 — Kapak, vatan. 11 — İn, kaz, ne. Kütahya muhabirimiz yazıyor: Şu acı hakikatı öğrendim: «Geçen gün yalnız yaşayan bir kadının kapısı önünde küçük bir kız çocuğu gördüm. Sekiz yaşında masum, se- vimli bir kız çocuğu. Adı Türkân. Sordum, soruşturdum. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bu çocuk Emet kazasından yedi çocuklu dul, fakat çok fakir bir kadından Çocuğu tartmışlar ve oranın rayicine göre koyun eti fi- yatı üzerinden bir kiymet biçmişler. Bu suretle çocukca- ğızı bir kaç liraya satın almışlar. : İSTER İNAN İSTER İNANMA! para ile satın alınmış. Hem de nasıl? Sözün Kısası Müftünün Vekili Ekrem-Talu T yerlerinde oturan — dindaşlarış mızın; bir takımı cahil yobazların elle« rinden neler çekmekte olduklarını, ile» ri hamlelerinin, irticam kara kafasiyle nasıl «çarpıştığını her gün, oradan ge« len gazetelerde okur, elem duyarız. , Bu mezar taşı kılıklı, insanlık — v&$ terakki düşmanı heriflerden — biriniri hem ağlatıp hem de güldürecek mahis yetteki bir marifetine de son defğ muttali olduk . Evros müftüsünün geçenlerde Güs mülcinede bir işi çıkmış, Giderken, yerine vekil diye kimi bıraksa beğenir« siniz? Müftülük tercümanı Haciyani oğlu Filip adındaki bir hıristiyanıl. Derken, müftü efendinin avdeti gecikmiş ve bu esnada, vekil de iste « - yenlere: Ketebehülfakir Filip — veledi Haciyani, ufiye anhü! imzasiyle fet « valar bile dağıtmış!!. : Şimdi müftü cenaplarına: Bu olut mu? diye sorsanız, belki de: Elcevapjj Allahü a'lem. olur! diyecektir. Bu kepazelik aklıma Köroğlununi bir fıkrasını getirdi: | Köroğlu, bir gün Rumelinde dola « şıyorken, bir ufacık kasabaya gelmiş. O aralık, kasabanın biricik camiind& öğle ezanı okunuyormuş. Köroğlu, müezzinin sesini beğenmiş, kulak ver» miş. Bakmış ki, herif ezanı: — Allahu ekber, derler.. Lâilâheil » lâllah, derler.. diye okuyor. : Meraka düşmüş, doğru varmı$ğş müftünün yanına. — Selâmüaleyküm! — Aleykümselâm! — Kuzum müftü çelebil Demiri kasabaya girerken merakımı mucip ole du. Maşaallah, müezzininizin güzel, yanık bir sesi var. Lâkin ezan okur « ken, acaba her kelimenin arkasındari niçin «derler» ilâve ediyor? Müftü: — Ha, bak sana anlatayiım! demiş, Bizim asıl müezzinimiz askere gitti. Buranın halkı ise fena sesli ada« ma tahammül edemez. Giden müezzi- nin yerine onun gibi iyi okuyanı bula» madık, Hıristiyan bir bakkal vardır; sesi gayet lâtiftir. Herifi çağırıp bu kârı ona teklif ettik; o da kabul etti. ni ayrı olduğu için, her kelimenin ni « hayetine bir «derler» ilâve ediyor; biz de bunu hoş görüyoruz! ” Evros müftüsü, acaba ©o müftünüri sülâlesinden mi? - Mutlaka öyle ola « cak! çm ıHdl - v aaa. Biliyor Musüunuz? 1 — Fare isimli piyesi kim yazmıştır?, 2 — Galatasarayın müdüriyetinde bu « * lunmuş olan en büyük şairimiz kimdir? 3 — Loire nehri nerededir? 4 — Havyar Türkiyenin neresindel çıkar? (Cevapları yarın) * (Dünkü suallerin cevapları) | — Musikide nota eski Yunanlılarıtf zamanında da bilinirdi, 1620 tane işaret- haline getirmiş olan 4 üncü asırda Mila « noda papaslık etmiş olan Saint Ambroise* dir. 2 — Reünion adasının bBoyu 70, eni 50; mesahai sathiyesi 2500 kilometro murab- baldır. - 3 — 1948, 1976, 2004, 2060 yılları * nın şubat aylarına beşer tane «pazar» isa“ bet edecektir. i 4 — Eski tarihte Yunaft tanıdığımız |müşahirinden Ülyos kendisini sağır gös * terir, aleyhinde söylenenleri işitir, ona & ye tedbir alırdı. k rakyada ve Bulgaristanın bazi, ğ Ceği I n bir şe Madd. : ı, Cetkik! Şimdi ezanı o okuyor. Lâkin tabii, di — le yazılırdı. Bu işaretleri bildiğimiz notâ - 5 —— Venizelos siyaset sahnesine çik. ©L madan evvel Yunanistanın mesahası ÖL <e | di BT Teceği | Yabın, Veni £ ki tek bazı t Mahiy ü: B olacal Arsıulı haZlTIi Bayri findar -ler, K Hir. İN Sat kı başlıy. &eler hâbeü Ülecel _llazarl | Yavalı - | llşılalı ' ıunan Afrike | Stsıml Üzere | Yan 1 ıngiite ıveya | Verilm | ’ıuyoı KSN |