a M | v raar e e ıG Sayfa Avrupada Günün En Şöhretli Stması Von Ribbentrop Kimdir? Umumi harptf;- süvari * * * sıralarda İstanbulda bulunuyordu. Mütarekeden sonra şarap ticaretine girişti ve 1928 senesinde siyasetle meşgul olmıya başladı zabiti idi, harp bittiği Ribbentrop Hitlerle karşı karşıya Son günlerde bir Alman diplomatı büyük bir şöhret kazandı: Von Rib- bentrop Ötedenberi Hitlerin yakın dostu ve müşaviri olarak tanılan bu Alman diplomatı, Almanyanın Lokarnoyu yırtması, ve Reni işgal etmesi üzerine Londrada toplanan Milletler Cemiyeti konseyinde Alman davasını müdafa - aya memur edildi. "Ribbentrop geçen senenin hazira - nında İngiltere ile Almanya arasında bir deniz anlaşması akti işini başarma- ğa müvaffak olmuş ve o zaman mü - him meseleleri müzakerede — kudret sahibi - olduğunu göstermişti. Bu Alman diplomatı, Ren nehrinin Felemenk hududu üzerindeki kıyısına yakın olan Veselde kırk dört yıl önce doğmuştur. Metz şehrinde tahsil gör- “müştür. Ataları hep askerdirler. Ken- disi küçük yaşında İngilterede İngiliz- Kanadaya gitmiş, orada iş hayatına atılarak maişetini kazanmağa başla - mıştıır'.r Ribbentrop Kanadada dört sene kalmış, büyük harbin başlaması üze: rine Almanyaya dönmek istiyerek bir gemiye atıldıysa da gemi bir İngi- liz limanına uğramış, İngilizler gemi - deki Almanları yakalayarak — harp müddetince esir muamelesi yapmak istemişler, fakat Ribbentrop geminin kömürlüğünde saklanmağa ve yaka - lanmaktan kurtulmağa muvaffak ol - muştur. Ribbentrop — muharebede süvari zabiti olarak hizmet etmiştir. Bir müd- det Ruğ cephesinde bulunduktan son- ra İngilizce ve Fransızcaya vukufu do- layısiyle Berlinde harbiye nezaretine alınmıştır. Harbin son bulduğu sıra - latda İstanbulda Alman erkânı harp- lerinin maiyetinde bulunmustur. Harp bittikten Ribbentrop kendine bir meslek seçmek mecburi - yeti ile karşılaşmış ve şarap ithalât ve sonra ce öğrenmiş, 18 yaşına vardığı zaman (ihracatı ile meşgul olmuştur. Hâlâ da bu işi yapan bir müesesesenin başın - dadır.. Ribbentrop şarapçılıkla meşgul olmağa başladıktan sonra Fransızların GÖNÜL İŞLERİ Kendinden Büyük Bir Kızı Seven Genç «17-18 yaşında bir gencim. Benden 5-6 yaş büyük bir kızı seviyorum. O - nun da bana İlâkayt olmadığını seziyo - rum. Çünkü kendisine bir çok erkekler iltifat ettikleri halde onlara yüz vermi- yor. Fakat beni sevgimde teşci ediyor. Gel gelelim bu kız bir kaç güne kadar İstanbula dönecek. Ben önsuz yaşıya- mıyacağımı hissediyorum. Fakat haya- * tımı da henüz kazanmış değilim. Bi - naenaleyh evlenmek için lâzım — olan şartlar bende yok, ne yapayım? Ankara: Sin. B. Gençsiniz. Sevginizin sönmez bir a- teş olduğunu zannedişiniz ondan geli - yor. Halbuki zaman ile bu sevgi söner gider. Bahusus aranızda yaş farkı var. Sizden altı taş büyük bir kızla evlenme- niz caiz değildir. Madem ki mali vazi - yetiniz de buna müsait değildir. O hal- de üzülmeyiniz. Zamanın unutturamı- yacağı hiç bir şey yoktur. yi diyorsunuz, anlamadım. Elbette bir ai- le, kızlarının metresi olmasına göz yu - mamazlar. Madem ki kızı seviyorsunuz. O halde evleniniz. «Askerliğimi bitirdim. Evlenmek isş- tiyorum. İki kıza talip eldum. Biri pan- tantif filân istedi. Öteki elmas yüzük, elmas küpe filân aradı. Halbuki ben fa- a kir bir gencim. Aylık kazancım on İira- yı geçmiyor. Bu masrafları yapmak için borca girmek lâzım. Onu da istemiyorum. Yalnızım, bekârlıktan bi- zarım. Ne yapayim? dikçe evlenemez, Evlenmek bir ihtiyaç- tır, fakat evlendikten sonra aile mes'u- liyetini taşıyacak hale gelmek lâzımdır. Binaenaleyh evlenmek için her şeyden evvel kazancınızı arttırmağa çalışınız. sebepten olabilir: Ya mali vaziyeti bo- zulmuştur. Vaziye'i sarsılmıştır. dirde onun derdini anlamak ve ona dert ortağı olmağa çalışmak gerektir. muştur. Bu takdirde de onun ayağıni eve bağlamak için sizin tedbir almanız lâzımdır. istiyorsa siz sabredin. Boşanmıya talip olmayın. Zaman ile her şey halledile - bilir. yapmak Gönen Sevim İnsan bir ev idare edecek hale gelme- * Beşiktaşta Neclâ: Kocanızın sizi ihmale başlaması iki O tak- Yahut hariçte başka bir alâka bul - Bu iki sebepten birile evini bozmak * Kütahyada Ş, D.: Niçin metres olarak almakta ısrar e- , TEYZE ON POŞTA Mart 25 —af Cüzamlılar Arasında Romanyada 300 Cüzamlı İçin Bir Köy Yaptılar, Oraya Giden Bir Gazetecı İntibalarını Anlatıyor gazetesinin Romanyadaki hususi muhabiri yazıyor: Romanyada bir gazeteci için merak ile tetkik edilecek en Pari Suvar mühim yer, neresidir, diye sordum. Ga - zeteme siyasetten, daha doğrusu beylik mevzulardan uzak bir mektup yazmak is - tiyordum. P — Cüzamlılar köyünü dediler? Derhal o köye gitmek, ve bu zıvallı insanlarla görüşmek istedim. İsmail şehrinin ötesinde güzel bir ova- nın yanında bir Besarabya köyü... Evvelki sene hükümet bütün cüzamlıları burada: toplamış.. köy derhal inşa edile - mediği için. onları evvelâ çadırlarda mu - hafaza etmek istemişler, yalnız İsmail şeh- gördünüz mü şampanya ticareti yapan müessesele - rinden birinin de Almanyada mümes- sili olmuştur. Ve bu yüzden Fransaya sıksık gidip gelerek bir çok dostlar kazanmıştır. Ribbentrop bu sırada evlenmiş ve Alman şarapçılarının en büyüklerin - den olan birinin kızını almıştır. Müstakbel Alman diplomatı yedi, sekiz sene şarap ticareti ile meşgul ol- muş, bu işde büyük bir muvaffakıyet kazanmıştır. Kendisi Berlinde muhte: şem bir ev sahibidir: Evin bahçesinde bir tenis kortu vardır. Fakat Ribben - trop tenisten fazla golfu sever, dağ tır- manır ve keman çalar. Bugün Ribbentropun ailesi, kendi- 'siyle karısından başka 15 yaşında bir erkek çocuk, iki yaş daha küçük bir kız, 4 yaşında bir erkek çocuk, ve al- tı aylık bir bebekten müteşekkildir. Hitlerin Berlinde ziyaret ettiği * bir kaç evden biri de budur. Hitler, bazan pazar günleri buraya gelir, yemeğini a- ile sofrasında yer ve arsıulusal mese- leleri görüşür. Ribbentropun sıyasetle mesgul ol- ması 1928 de başlamıştır. Onun dış siyasa meseleleri üzerindeki vukufu - nu herkesten evvel Hitler keşfetmiş Ribbentrop evvelâ Hitler ile, ondan önce — Almanya hükümetinin ba- şında bulunanlar arasında irtibat te - min etmiştir. O zaman, kendisinin bu müşkül işi başarabileceğini hiç kimse tahmin etmemiştir. Fakat Ribbentrop bunun aksini ispat etmiş, her meseleyi lâyık olduğu ehemmiyetle tetkik ederek o- na göre vaziyet aldığını göstermiş - tir. İngiltere ile Almanyanın arasını dü- zeltmeğe muvaffak olan Ribbentrop, şimdi de Almanya ile Fransanın ara - sını düzeltmeğe uğraşıyor. Muvaffak olup olamıyacağı henüz belli değildir. Fakat muhakkak olan bir nokta Ribbentropun bugünkü Al- manyayı temsile en fazla muktedir a- dam olduğudur. t , ri çok yakın olduğundan cüzamlılar, ya - şadıkları menfa hayatına dayanamıyarak © güzel şehrin, kıhvele;ıne. dansinglerine kaçamaklar yapıyorlarmış. — Kiliselerde ibadete giderek, Allahtan şıEı diliyorlar - mış. Derken sokakta dilenen "i insanın kilisede yanınızda ibadet eden bir hıris - tiyanın, kabarede keyf çatan bir sefihin cüzamlı olup olmadığı halk tarafından korku ile araştırılmaya başlanmış, evlerin kapılarını çalarak ekmek dilenen bir takım lnmselenn. Kastalıklı oldukları — anlaşılmış bunun üzerine İsmail halkı imzalar topla - mışlar, müracaatler yapmışlar, ve hükü - metten başlarındaki bu tehlikenin savuş » turulmasını istemişler. Bunun üzerine Ro- manya hükümeti, İzaccianın altı kilometre ötesinde Tilichesti köyünü sür'atle inşa e- derek bu bedbaht adamları oraya naklet- tirmiş. Bu mektubumu oradan yazıyorum. Bütün cüzamlılara birer ev ve heyeti mecmuasına da yüz hektar arazi vermişler kendilerine muntazam postalarlı. yiyecek ve para gönderiliyor. Yalnız Tuna- yükselip te - ortalığı bastığı zaman, cüzamlılar köyünde de felâ- ket baş gösteriyor ve hepsi birden İzacci- | aya hücum ediyorlar. İzacciaya muvasalatım günleri de Böyle bir feyezan devresine rastladı ve ilk defa şöyle bir manzara ile karşılaştım. Bir köy- lü uzaktan gördüğü bir kafileyi işaret e- derek: — Geliyorlar, cüzamlılar geliyorlar, di- ye haykırdı. / Bacaklarına kadar suya batmış bir ka- file ilerliyordu... Kadın ve çocuklarını da yanlarına almışlardı. Nihayet, deniz kena- rındaki meydana geldiler ve orada dur - dular. Üstlerini başlarını temizlediler. Ve oradan da ileri gitmediler... Kurunu vus- tadaki cüzamlılar gibi boyunlarında çın - girak taşımadıklarından dolayı geldikle - rini haber vermek için çırpınıp, — gürültü etmeğe başladılar: — Aç kaldık, ekmek veriniz... Diye Derken açıldı sokak kapılarından, pencerelerden kafalar uzandı. bağırıyorlardı. pancurlar İhtiyar bir cüzamlı: — Kapılarınızın önüne ekmek ve yiye- cek koyunuz, bir tarafınıza dokunmadan, rızkımızı alır, gideriz! diye seslendi. Hiç kimse cevap vermedi. Açlar ve has- talar kafilesi, bunun üzerine evlere kadar sokuldu. Kapıları çalmağa pancurları ara- lamağa başladılar. Bir kadın: — Kapıları açıp bizlere yiyecek ver - mezlerse, yakın şehri... Hainler... Ve mer- hametsizler! diye avazı çıktığı kadar ba - Nihayet —jandarma — yüzbaşısı ile, bir bahriyeli meydana çıktı. Tedbirli | hareket edip korka korka, bunların yanına yaklaştılar. — Ne istiyorsunuz? Hepsi birden bağırıştılar! — Morfin ve ekmek... Tehacümü dağıtmak için yüzbaşı taban- casına sarıldı. İçlerinden bir tanesi ileri a- tıldı. — Ölümle mi tehdit ediyorsun... Biz giıriyordü. * yaşamak istiyoruz. Evet biliyoruz ki be “ şeriyetin melozları, tehlikeli unsurlarıyız. .l İşte bize onun icin bakın.,. Ekmek istiyör | ruz... Kursun bizi kurtaramaz.. Zira çek 4 | tiğimiz ıstırap ölümden beteîdir. Nihayet meydanın ortasına kadar çekilk diler. Evlerden kâğıtlara sarılmış yemek * ler, ekmek ve saire getirildi. Onlar da alaf eaklarını aldılar ve geri döndüler... | Hasta olmıyaııl_arın oraya gitmesi ya * sak olduğu halde, ben meşru bir yalan uy* durarak, köye dahil oldum. Nezaretin yol ladığı bir sıhhiye müfettişi sıfatile muhafız" ların önünden geçtim. Köy, tıpkı her köye benziyen alelâda bir yer... Yalnız evleri birer çeşit ve hep * - ——— — | a ğ sinin de cenuba nazır traçaları var, Geniğ 'balkonlarda, hevenk hevenk kırmızı biber* ler sarkıyor. Kadınlar, çocuklar, ve büyüll adamlar, garip bir şey görüyorlarmış gi sokaklara dökülüp etrafımı aldılar... Er * keklerin hepsi sakallı idi. Başlarında ko » yün derisinden mamul keçeli bir kukuletâ — vardı. Kadınlarına gelince, onların Roman* yalı köylü kadınlarından hiç farkları yok * tu. Kulaklarında büyük ve uzun küpeleri İsarkıyordu. Boyunlarında cam gerdanlık! lar vardı. : ; Nihayet aralarından yürüdü. Onlardan çekinmediğime kani 0!1 muş olacak idi ki, geldi elimi sıktı ve ken: disini takdim etti. — Ben belediye reisi, Konok. Memnun olduğumu söyledim. Ve bera: ber yürümeğe başladık. O da anlattı. — Burada 30 tane bekâr erkek vafı Dün hastalıklı bir kadın gönderdiler. Ka * casından ayrıldığı için çok meyustu. Kede ri hafifleyince ona buradan bir koca bulut ruz. Ve ebediyete kadar birbirlerinden çe* kinmeden beraber yaşarlar. Sizler, - has * talıklı olmıyanları kasdediyordu - kendit nizi aşkınızdan ve karınızdan fazla sevi * yorsanız, bir 'zamanlar uğrunda ölmek ge tediğiniz kadınları, bir daha terkedip gidiyorsunuz... Buraya doktor getiremiyoruz. Kısa zâ* manda büyük bir servet temin edebilecek* lerine kani oldukları halde hemen kaçıP gidiyorlar. Ben de ömrümde cüzam nedif bilmezdim. Buraya memur olarak geldimi Şu zavallı insanlara karımla beraber hizmet ediyorum. Neticede hastalığa biz de yaka“* landık. Fakat ıstırap çeken insanlara yar* dıim ettiğimiz için bahtiyarız. aramamaâ üzere buraları 32 yaşında genç ve güzel bir kadınla ta* nıştım. İsmailde muallimmiş. Şimdi de cü” zamlı çocukları 'okutuyor. 28 yaşında köy” lü ve tahsilce kendisinden çok aşağı bif cüzamlı ile evlenmiş, dünyaya bir de ç©” cukları gelmiş... Kadın talebelerini lıraıt'i“i âlemle temasa getirmeden okutuyormu?" |(Onlar dünyada cüzamlı olmayan insanlar!? mevcut bulunduğunu bile bılmıyecekiermlş" Ph:liche tide elyevm 130 kadın ve 170 erkek var. Her hafta yeni yeni hastalaf gelmektedir. Bü hayata çabucak alışal'ak' eski hayatlarını aramadan ömür sürüp gi” diyorlar, eski nişanlılar burada tekrar ni * şanlanıyor, eski evliler yeniden yuva ku * ruyorlar. Hepsi de şiddetli bir yaşamak ]ıısSlı. yanıp tutuşuyorlar. İyi olacaklarına kani * dirler. Ve aramıza dönmek emeli daimi* kalplerinin içinde gizli duruyor. biri bana doğrl —