9 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

9 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“EemDORT Te 10 Sayfa- SON POSTA n b İkinciteşrin 9 ş ÇZ Dutfalari Büyalarımız — (92. yaşındaki delikanlıya ıze Mogol ordularına korku ve dehşet salan bir şeyh Kalburcu Mahmut: - He « » » eeceyy!.. Ben şeyh oldum. Şimdiye kadar Allahın emrini bekliyordum, şimdi emir aldım. Kayıbdan haber veririm. Hastaları iyi ederim!..,, diye bağırdı Cengizden sonra sırasile oğulları Ok- tay ve Çağatay hükümdar oldular. İki- &i de çok sevişirlerdi. Hele Çağatay bü- yüklerini saymakla meşhurdu. Hattâ henüz Oktay imparator olduğu sırada bir gün atla gezinti yaparken ona: — Haydi bir yarış yapalım. Hangi - mizin atı geçecek? Bahsederim ki be- nimki senin atı geçecektir. Dedi. İkisi de biraz sarhoştular. Koşuyu Çağatay kazandı. Fakat o akşam sara- ya dönünce yarışı yaptığına pişman ol- du: — Ağabeyime karşı hürmetsiztik yaptım. Yazıklar olsun bana, Bir hü - kümdara yarış teklif edilir mi? Diyordu. Ertesi gün erkenden zabitlerle bir - likte Oktayın sarayına gitti: — Dün sana saygısızlık yaptım. Ce- zam ne ise razıyım. İster dövüş, ister öldürün! Dedi. Oktay gülümsedi. Onun sırtını ok- Şadı : Kardeşim, ben senden hiç bir say- Bisizlik görmedim. Fakat böyle sanı - yorsan bağışladım. Çağatay, affedilen her hangi bir suç- lu gibi hükümdarın eşiğine yüz sür - dü ve: — Hakan Çağatay'ın hayatını bağış- ladı. Bunun için eşiğe yüz sürdü. Diye tellâllar bağırtarak Oktaya (do- kuz kere dokuz Jat verdi. Oktay öldüğü zaman onun yerine Çağatay hakan oldu. * Çağatay Çin boyundan Anadoluya kadar uzayan geniş imparatorluğu, vezir (Mahmud Yalvaç) a idare etti- tiyordu. Mahmucd Yalvaç Cengize ve Oktaya da büyük iyilikler yapmıştı. Bu âlim ve akıllı vezirin sayesinde Bu- hârâ, Hive ve Semerkand havalisi çok güzel bir hale geldi. Zengin ve ma- "mur oldu, Bu sırada Buhârüya üç saat kadar u- İzakta Tarab köyünde Mahmut adında bir adam vardı. Kalbur yapar, satar ve pek zavallı bir hayat yaşardı. Bu yaşa- yış onu sıkıyordu. Etrafta muska yaza- raâk, nefes yaparak, dua okuyarak ra - hat rahat geçinen ve yaşıyan, zengin olan bir çok şeyhlerkgörüyordu. On - ların cahil oluşlarından cesaret âldı: — Ben niçin olmayım? Dedi ve dükkânım kapadı, kalbur - larını bir tarafa attı: 1 — Heeeeyy'... Ben şeyh oldum. Şim- vdiye kadar Allahın emrini bekliyor - »dum, Şimdi emir aldım. Gaibden ha - berler veririm. Hastaları iyi ederim, Diye bağırdı. Sahiden de felce uğrayan bir iki kişi birkaç sar'a! etti. Hemen şöhreti yayıldı. Btrafıma çömezler toplandı ve bunlar yuvarlandıkça büyür bir karto-| vu gibi az zamanda çoğaldılar. 'Tarab köyü az zamanda koca kasaba gibi kalabalık oluyordu. O mıntakanın inzibat işlerine bakan Mogol zabiti bu kalabalıktan şüphelen- di. Vezire bildirdi. Mahmut Yalvaç işin Aslını anladıktan sonra : — Bu adamı sessizce ortadan kaldı- gın! Diye emir verdi, Mogol zabiti Şeyh Mahmuda gitti: | — Seni Buharaya götürelim. Orada- | ki ahali de senden yardım görsün! Dedi. Alıp yola çıktı. Biz dere içine girecekleri sırada askerler Şeyh Mah- mudun etrafını saracak oldular, Cahil plmasına rağmen zeki bir adamdı. İsi derhal kavradı ve gözlerini Mogol za- bitinin gözlerine saplar gibi baktı: — Bu fena maksattan vazgoç. Yök- ga görünmez bir el ile gözlerini oydu- gurum. Diye bağırdı. Mogol zabiti bu adamın gaipten ha- ber aldığına hemen inandı. Korktu ve birşey yapmadı. Dünkü kalburcu şimdi büyük bir sa- zaya misafir edilmişti. Kimi topallaya- zak, kimi sedyeler ve yataklar içinde kimisi de yürüyerek yüzlerce sar'alı ve felce uğramış hastayı oraya getiriyor- lardı. Şeyh Mahmut sarayın taraçasına çıkmış, okuyup üflediği bir suyu hal- kın üstüne ağziyle püskürüyordu. Fakat Mogollar onu öldürmek kara- rından vazgeçmemişlerdi. Mahmut bu- nu öğrendi ve hemen Buharadan kaç- t Şeyh Mahmut Buharadan birkaç ga: at uzakta halk tarafından görülünce an- Jara : — Beni rüzgâr buraya attı. Dedi. Halk onu şehre götürmek istediler, Şeyh Mahmut ahaliye ateşli bir nutuk söyledi: — Yeryüzünü dinsizler kapladı. On- ları yoketmek için daha ne bekliyorsu- nuz? Silâhlarınızı alın ve arkamdan gelin. Buhara üzerine yürüdü ve alkışlarla şehre girdi. Magol kumandanı ve as- kerleri kaçtılar ve Mahmut ertesi cu- ma günü camide kendi adına hutbo 0- kutarak Han oldu. Zenginlerin evleri- ni yağma ettirdi ve o gece büyük bir ziyafet verdikten sonra sabaha kadar kadınlarla eğlendi. Çömezleri onun yı- kandığı suları vazolar içine koyuyor, hastalar için saklıyorlardı. Şeyh Mahmut Buharanın âlimlerini ve zenginlerini getirtti. Hepsinin yüz- lerine tükürdü ve dayak aftırdı. Fakat bunun sonu nereye varacaktı? Mogol- lar elbet bir ordu göndereceklerdi. Ya- | tandakiler bu korkuyu ona açtılar Şeyh Mahmut pencerenin önüne geldi ve o- |na karşıdaki ovayı göstendi: — Benim görünmez askerlerim var. Sana götünsünler şimdi. İste.. Görmü- Neler anlatır? Londralı bir banka memuru gördüğü bütün rüyaların doğru çıktığını iddia ediyor Londralı bir banka memuru olan Mister Felps, şâir ruhlu, hülyalara dal- mayı seven — bir adamdır. Bir ban- kada kâtip olma- sına rağmen, ra- kamlarla zihnini yoracağına, def- terlere alacak ve verecek hesapla- rını geçireceğine, önündeki karala- ma defterine ve- miller dökmeyi tercih eder. İşte Mister Felps, şimdi de, rüya- nin bir hayal ve manâsız bir uyku hâ- disesi olmadığını iddia etmektedir. Bu iddianın ne suretle vücut bulduğunu anlatmaktadır: Mister Felps, yaz, kış kırlarda do- laşmayı seven bir adamdır. Bu gezin- tilerinin birinde, müthiş bir yağmura tutulmuş, fakat sığınacak bir yer bu- lamadığı için yoluna devam etmiş, sırsıklam bir halde evine dönmüştür. Hemen o akşam da şiddetli bir titre- me ile yatağa düşmüş ve tamam 18 ay hasta yatmıştır. Hastalığın pek ağır olmıyan devre- lerinde zamanını kitap ve mecmua ©- kumakla geçirmiştir. Hastalık uzun sürdüğü, artık okunacak kitap ve mecmua da kalmadığından kendisine başka bir meşgale aramış ve bulmuş- tur. Bu meşgale sık sık gördüğü rü- yaları günü gününe deftere kaydet- mekten ibarettir.. Mister Felps böyle- Lkle defterine 250 tane rüya kaydet- miştir. Felps'in iddiasına göre bu rü- yalardan yüz on tanesi de noktası nok- tasına aynen çıkmıştır. Mister Felps bir kere tüyasında, kendisini tayyarede bir sediyede ya- tarken görmüş, ve tayyare yoluna de- vam ederken önüne birdenbire bir dağ silsilesinin çıkmasile korkarak uyan- mıştır. Bu rüyadan bir iki ay sonra dok- torlar Felps'e İsviçreye gitmesini tav- siye etmişler. Tayyare ile İsviçreye nakledilen Felps, Cenevre — yolunda, rüyasında gördüğü ayni dağın, tayya- renin önünde meydana çıktığını gö- rünce, rüyasının doğru çıktığına inan- mış. Raşka bir defa da, gene rüyasında bir tren istasyonunda dolaşırken, bir kitapçı dükkânının camekânında açık duran bir kitap gözüne ilişmiş, bu hâ- diseden bir sene sonra da, artık iyile- şen Mister Felps, Londra tren istas- yonlarından birinde, rüyasında gördü- Mister Felps ğü ayni kitapçı dükkânının camekâ- nında ayni kitabın ayni sayfasına gö- zü ilişmiş, bu rüyanın da aynen doğ- ru çıktığına inanmıştır. Bir gece de, arkadaşlarından biri- sinin kendisine 25 İngiliz liralık kül renkli bir çek uzattığını görmüş.. ara- dan bir müddet geçmiş, Tüyasında gördüğü arkadaşı bir gün kendisini zi- yarete gelmiş ve söz arasından baba- sından 25 İngiliz liralık bir çek aldığı- nt söylemiş ve çeki de göstermiş. Bu da, rüyasındaki çekmiş. Daha bunun gibi nice rüya vak'a. larını sıralayabileceğini söyleyen Mis- ter Felps: Rüya hakikattır. Yalnız, bir nokta var: İnsan tenbellik etmeyip, gördük- lerini kaydetmeli. İşte o zaman, istik- balimizin bize neler göstereceğini an- lar ve ona göre tedbirler alabiliriz, de- mektedir. yor musun? — Göremiyorum. — Vay domuz oğlu?. Niçin görmü- yorsun? Vurun şunun boynunu!. — Aman, görüyorum. — Hah şöyle... Orada bulunanların hepsini pencere âşık olan zengin bir dulun başına gelenler Nikâhta davetliler bir telgraf geldi, genç, xx f toplanmışlardı, damaddan 42 lik nişanlısına: “Ben şimdi sevgilimle evleniyorum, Allah de seni mes'ut etsin , diyordu Madam Gregor ile kızı, İngilterede Bexhill'de bir otel işletmektedirler. Ka. zançları ve bittabi keyifleri yerinde - dir. Komşuları, kendilerini saymakta, sevmekte, ve bu âna kadar da uygun - suz bir hallerine de rastlamadıkları için eş dostlarına, bu ana kızın otelini tav- siye etmektedirler, Otel, tam manasile bir otel olmaktan ziyade, çok odalı hu- susi bir ev manzarası arzetmektedir. İşleri yüzünden Bexhill'e gelen yolcu - lar, hemen mâadam Gregorun oteline koşmakta, ve sanki öz evlerinde imiş gibi rahat etmektedirler. Madam Gregor, bembeyaz saçları, müşfik tavırlarile öteli idare ediyor, 42 yaşındaki kızı Doroti de, iyi kalbliliği uysallığı ve neş'esile şöhret kazanmış bulunuyordu. Dindar bir hıristiyan o- larak tanılan ve hiç bir pazar kiliseye ütmemezlik etmiyen Dorotinin gön - dünde garib arzular yok değildi. Bu ya- şa gelinceye kadar, bir çok dıkımtılara katlanmış, koca yüzünden derdlere gir- miş, hele ilk kocasını yirmi beş ya - şında kaybedince deli divane olmuş - ti Zaman her şeyi unutturur, derler. Do roti de hayatının bu en şiddetli acısını yavaş yavaş unutmuş fakat, gönlü ge- ne taze kalmış, ve her an içinden yeni bir heyecanı beklemiş, Fakat bu türlü hislerin meydana vuruluşu, dar zihni - yetli muhitte ayıb sayılacağı için, ar - zularını içinde saklamış, ve yalancı bir neş'e ile kendisini avutmuştur, Lâkin mukadderat en büyük hâkim- dir. Dorotinin sevgilisi nın etrafında pervane gibi dolaşmıya' başlamış. Eski kocasından oldukca mü- him bir serveti bulunan 42 lik dul, her * fırsattan istifade delikanlıya açılmış Delikanlı da kaşığına yağlı bir kısme - tin düştüğünü görünce, lâkayd dav - ranmamıya başlamış, bütün şeytanatı- ni kullanarak, zavallı dulu avlamış.. Uzun ve herkesten gizli mes'ud bir aşk devresinden sonra 22 yaşındaki genç âşık ile 42 yaşındaki dul evlenme- ğe karar vermişler. Ancak müstakbel damad nihayet bir talebe olduğu ve bittabi parasız bulunduğu için bir müd- det de düşünmüşler, AÂdeta genç kızlık heyecanlarını ye ni baştan yaâşıyah, dünyayı tözpembe gören ve delikanlıyı delicesine seven Doroti buna da bir çare bulmuş, bütün cihazını kendi parasile hazırlamış, ni- şan yüzüklerini, sevgilisinin iç çama - şırlarına varıncıya kadar, her şeyi ken- ,disi almış. Birlikte fotoğraf çektirmiş.. her şey hazırlanmış. İş, yalnız vesmi kayde ve kilisedeki Merasime kalmış Gün de tâyin edilmiş... Düğün vakti gelmiş. Misafirler, ge Jin, kaynana damadı beklemeğe başla - jmaşlar, lâkin ne gelen olmuş, ne de gi- den... Neden sonra, postacının getirdi- ,ği bir telgraf işi halletmiş, ve bütün ü- , midlerini bu düğüne bağlıyan 42 lik ge- lin, hemen orada düşüp bayılmış.. tel- grafta şu satırlar yazılı imiş: «Sevgili Doroti; Bana yaptığın iyilikleri, geçirtliğin ştatlı ânları, en aziz hâtıra olarak ana - Günlerden bir gün, ötele yeni bir| cağım. Bugün seninle evlenecektik. müşteri gelir. Bu müşteri, genç, güzel| Her şeyimiz hazırlanmıştı. Ama, ben, ve yakışıklı bir delikanlısır. Üniversite talebesidir. Uçarı bir çapkındır. Gözü dalma etraflarda, yeni yeni sergüzeştler peşindedir. Doroti uyumuş sandığı e- mellerin bu delikanlının — şahsında tomurcuklandığını sezmiş, ve delikanlı- başka birisini seviyordum. Bana aldı- ğ yüzüğü, yaptığın cihazları, cici ka- rıma hediye ettim, ve şu anda da onun- la evi karımla beraber, se - nin daha bir çok seneler saadetle ya « şamana dualar ediyoruz... Beni affet.» ———7 A ASA , önüne getiriyor ve ayni şeyi yapıyor- du. İsterlerse görmesinlerdi. Ya boyun- Jarı vuruluyor, yahut canları çıkasıya dayak yiyorlardı. Mogol kumandanı civardaki askerle- ri de toplıyarak Buhara üzerine yürü- yordu. Şeyh Mahmut orduya karşı çık- ta. Ne zırh kuşanmış, ne de silâh almış- tı. Bu sırada ufuk kararıyordu. Şeyh Mahmut adamlarma : — Şimdi bir fırtına çıkaracağım ve Ebabil kuşları Mekkeye hücum eden filleri nasıl mahvettiyse Mogolları da havaya uçuracağım. Dedi. Şimşekler çaktı, gökler gürledi ve or talık allak bullak oldu. Mogol askerleri arasında da onun ke- rametine inananlar pek çoktu: — Bu fırtınayı Şeyh Mahmut yaptı. Bize gökten belâ yağdıracak! Diye kaçtıları. Şeyh Mahmudun adamları onları ko valadılar. Birçokların? öldürdüler, Fakat Buharaya döndükleri zaman Şeyh Mahmudu bulamadılar. Şeyh Mahmut artık yükünü tutmuş; tu. Her zaman da böyle fırtına çıkarak onu kurtaracak kadar büyük ve iyi ter sadüfler olmıyacağını biliyordu. Bu « nun için topladığı paraları alarak orta dan kaybolmuştu. Buharalılar : — Sultanımız şimdilik aramızdan çe kildi. Bizim bağıdlığımızı denemek is tiyor. Dediler. Onun kardeşleri Mehmet vi Aliyi Reis yaptılar. Fakat bir hafta sonra tekrar gelet Mogollar Buhara âsilerinden yirmi kişiyi kılıçtan geçirmiş, şehri ele ge Çirmişti. ya atılan Mahmut gimdi yir' mi bin zavallının ölülerile dolu olam Buhara kapılarından uzaklarda rahat ve zengin bir hayata baçlamıştı. Turan Cat

Bu sayıdan diğer sayfalar: