Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
10 - Sayfa « Son Posta » nın tefrikası : B Endülüs Şövalyesi A CA ÂA. R. Yazan : Kont Cülyano kızile konuştuktan sonra yumruklarını sıkmış “ Pekâlâ Rodrik, şimdi mükabeleye hazır ol... Senden alacağım intikam müthiş olacaktır.,, demişti. K Riw , ;,,ı ç Kralın — yeğenleri, — susmuşlardı. Kont Cülyanosun bu doğru sözlerine cevap veremiyorlardı. — Haaa, şunu da ilâve edeyim ki; bu sözlerim, tamamile kat'i değildir. İspanyadan bazı haberler bekliyorum. O haberler geldiği zaman, bu fikrim de değişebilir. Onun için bu müzakere- yi burada birakalım efendiler. İcap et- tiği zaman, ben size haber gönderirim. Kont Cülyanosun bu sözleri üzeri- ne, bu gizli mülâkata hitam verilmiş- ti. * Gaipten gelen bir ses. Kralın yeğenleri, henüz saraydan çıkıp gitmişlerdi ki; birdenbire Kont Cülyanosun bulunduğu odanın kapısı sür atle açilmiş.. içeriye, Madmazel Florinda girmişti. Kont Cülyanos, hiç ümit etmediği bir anda kızını böylece karşısında gö- rür görmez şaşırmıştı, — Hayret!.. Niçin bu kadar çabuk avdet ettin, kızım?.. Diye bağırmıştı, Florinda, koşmuş, babasının boynu- na sarılmış.. onu bol bol öptükten son- ta, İspanyada geçirdiği macerayı an - latmıştı. Kont Cülyano Florindanın anlat- tığı şeyler karşısında, bir müddet do- nakalmıştı. Ve sonra, gittikçe artan bir öfke ile yumruklarını ve dişlerini sıkarak: — Pekâlâ, Rodrik... Şimdi, muka- beleye hazır ol... Bütün âzizlerin üze- rine yemin ediyorum ki; senden ala- cağım intikam, çok müthiş olacaktır. Di #e mırıldanmıştı. Ve sonra, elindeki gümüş tokmağı, yanındaki bakır tepsiye vurarak içeri giren kölelere: — Biraz evvel buradan çıkan İspan- yol prenslerinin ikametgâhlarına gidi- niz. Onları derhal buraya davet edi - niz. Diye bağırmıştı. * Madmazel Florinda, babasına yal - nız kralı şikâyet etmekle kalmamıştı. İspanyada hüküm süren zulüm siya - seti ile, bu zulme kurban olanların ne acı ıztıraplar altında kıvranmakta ol- duklarını tamamile anlatmıştı. Yolda tesadüf ettiği Samue! babanın söylediklerini aynen nakletmişsti.: — Bu adamları çağırınız.. dinleyi - nîı.'.. babacığım... O zaman, Got prens- lerinin halka karşı ne vicdansızca ha- yurmamak için sırmalı mor kadife yör- ganı başına çekmişti. Keziban ebenin s«üşümesin!» diye yanına soktuğu To- sunu bağrına bastı, bastı... | Yarınki nushamızda : İki konuşma Yazan: Efim Zozulâ Rusçadan çeviren: Alar reket ettiklerini öğreneceksiniz, Demişti... Ve sonra, dayısının dü - şüncelerini izaha girişmişti. İhtiyar kont; hükümetle prenslerin zulüm ve seyyiatınin önüne geçebilmek için, bütün muhalif kuvvetleri birleştirmek.. âyan meclisinde kralın aleyhinde bir cereyan hüusule getirmek.. nihayet, ka- hir bir darbe ile hükümeti temelinden devirmek fikrinde idi. Henüz ikametgâhlarına vâsıl olan İspanya prensleri; bu acele davet üze- rine sür'atle avdet etmişlerdi. Kont Cülyanos onların geldiğini görür görmez; Madmazel Florindayı alnından öperek: — Kızım!.. Damarlarında, tam bir İkahraman kanı kaynadığını ispat et - tin... Benim ve şerefli ailemin namu- sunu büyük bir tecavüzden kurtardı - ğın için sana teşekkür ederim... Gö - rüyorum ki, pek yorgunsun. Şimdi git istirahat et. Yarın, Samuel babayı da çağırtır.. o zavallıyı da beraberce din- leriz. Demişti. Ve.. Madmazel Florinda, odadan çıkar çıkmaz, ellerini iki İspanya pren- sine uzatarak: — Efendiler!.. Fikrimi değiştirdim. Şu andan itibaren, İspanyanın mu - kadderâatına filen karışmaya karar verdim. Buyurun, oturun. Yeniden müzakereye girişelim. Demişti. Maktul kralın yeğenleri; Kont Cül- yanosun bu ani kararı karşısında hay- rette kalmışlar.. derin bir minnet ve şükranla onun ellerine sarılmışlardı. Biraz evvel olduğu gibi, gene üç kişi karşı karşıya geçmişler; hararetli| bir müzakereye girişmişlerdi... Kont Cülyanos; kral Rodrik tarafından kı- zına karşı yapıları küstahca hareketi anlattıktan sonra: — Kızım, tam kahramanlara yakı- şacak bir tarzda, kralın cezasını ver * miştir. Fakat.. bu, kâfi değildir... Ar- tık Rodriğin taç ve tahtı yerlere geç- meli.. İspanyada devam eden faciada hitama ermeli. Buna, beraberce çalı - şacağız. Demişti. Bu müzakere, gece yarısına kadar devam etmişti. Lâkin; İspanyanın bü- tün kuvvetlerini ellerinde tutan kral ile Got prenslerini bir hamlede mağ - lüp edebilecek derecede bir kuvvet tes- pit edilememişti. Kralı devirmek için İspanyada yapılacak teşkilât, uzun sü- recekti. Bu esnada, kral ve taraftarları, şayet bu hazırlıkları haber alacak olur- larsa, gene binlerce kişinin hayat ve hanımanlarını söndüreceklerdi. Kont Cülyanosun siyast mevkii, a- çıktan açığa bu mücadeleye karışmaya müsait değildi. O, ancak büyük bir ihtilâle, gizlice yardım edebilecekti. Fakat bu ihtilâl, acaba ne netice vere- cekti?.. (Arkası var) |zaman bütün ıztı - SON POSTA | , ÜN7 yi Maryana kahka- hası bol, neş'eli bir kadındı. Hamza en çok tmuztarip — olduğu günlerde bile Mar- yana ile görüştüğü raplarını unuturdu. Hamza yolda gi- derken bir arkadar şına yavaş yavaş anlatıvordu : — Onu bir rakka se diye hor görme- yin! Maryana sevdi ğine çok bağlı ve sa dık bir kadındır. Arkadası cevap vermiyordu. Cerbenin dağ ma hallesine varmışlar- dı. Denize bakan kü çük bir evin önün- de durdular. Gemicilerden bi - ri evin kapısını çal- dı. Biraz sonra tekrar çaldı. Kapıyı açan yoktu. Hamza sedyeden seslendi: — Maryana, nerdesin? Gemilerin limana geldiğini görmedin mi? Evin kapısı duvar gibi sağırdı.. Bel- liydi ki evde kimseler yoktu. Maryana evde olsaydı, elbette ce - vap verecek ve derhal kapıya koşacak- tı. Hamzanın rengi birdenbire sapsarı oldu.. Arkadaşına döndü: — Şu komşuya bir sor bakalım! Komşunun kapısını çaldılar.. Sordular: — Maryana evde yok mu? Müstehzi bir kadın sesi cevap ver - di: — Maryana mı? Oh.. o, sizin li - mandan ayrıldığınız gündenberi eve gelmiyor... Hamza gözlerini açtı: — Ne diyorsun,. o gündenberi Mar- yana evde yok ha..?! Kadın kahkahayla gülerek: — Neden şaşıyorsun, dedi, o, bir erkekle bu kadar uzun zaman yaşıya- bilir mi? — Ya kiminle yaşıyor şimdi? Birisi mi kaçırdı onu yoksa..? P L L e ecek -— Bir Doktorun Günlük d Barameolt! Notlarından — €) Cüma Hamza Mar Çocuklardaki Tembelliğe dair Gene bazı çocuklar görülür ki ders anla- ma kabiliyetleri yok gibidir Bu kabili « yetsizlik dolayısile sınıfta yavaş yavaş dir? Dünkü yazımızda bunun uzvi se - bepleri olduğunu söyledik. Bir de bunun içtimai sebepleri vardır. Çocuğun ev ha- yatı tahammül edilmez bir vaziyettedir. lâyıkile beslenmemektedir. Kâfi derece- de işik yoktur. Kitaplarını defterlerini tedarik edecek İktidarda değildir. Ders çalışacak bir odadan vaz geçtik, bir ma- sası bile yoktur. Alile hayatının geçim - sizlikleri, çocuğun. derslerile ve ahlâkile ana babanın hiç alâkadar olmamaları nihayet çocuğun ruhunda menfi hisle- rin uyanmasına sebep olur. Gündüz mu- alliminden, gece ev hayalından bizar bir vaziyete girer. Ve maneviyatı büsbütün bozularak kendini menfti cereyanlarına kapıp koyuyerir. Mektep çocuğu iken sı- nıfta kala kala sokak çocuğu olur. Bun- ları tetkik etmek gerek muallimler için, gerekse bütün münevver kütlesi için bir borçtur. (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız, Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor ihmal edilirler. Acaba bunun sebebi ne - | gibi imdadınıza yetişebilir, Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz — Hayır.. onu kimse kaçırmadı. O kaçtı birisine. — Kime kaçtı, kuzum komşu, doğ- rusunu söyle bana! Kadın biraz tereddütten sonra ilâve etti: — Sizin limana muhafız olarak bı- |raktığınız Hüsrev reise.. Hamza dişlerini sıkarak bağırdı: — Ne diyorsun.. © pintiye mi kaç- tı? — Eh.. gönül gence, ihtiyara bakar mı? İnsan kimi severse, güzel odur. Hamzanin yarası gibi kalbi de sız- lamağa başlamıştı. Eve girmek istemi- yordu. Hamza zaten bu evi Maryana için tutmuştu. Ev onun nesine gerekti! Hamza gemide yaşamağa alışmıştı. Komşular - Hamzanin sedye içinde yattığını görünce: — Geçmiş olsun, oldu sana böyle..? Diyerek etrafını sarmışlardı. Hamza evinin kapısını kırdırdı.. İçeriye girdi, Ve komşulara seslendi: — Ben yaralıyım.. bakılmağa müh- tacım, İçinizde bana bakacak bir kadın yok mu? Hamzanın komşuları: — Sana hepimiz bakarız, koca kar- tal! Sakın merak etme.. Dediler. Eve koştular.. Hamzayı ya- tağına yatırdılar.. yarasını değiştirdi - ler.. ilâçladılar. Bütün komşular ediyorlardı . koca aslan! Ne Hamzaya hizmet Hamzanın gemicilerinden biri de evde kalmıştı. Hamza iyi oluncaya kadar bu ge - mici de evde yatıp kalkacaktı. Hamzanın komşularından Abdullah isminde bir balıkci vardı. Abdullah iri boylu, otuz yaşlarında, içki düşkünü, fakat - kimseye zararı dokunmıyan bir adamdı.. Hamzayı çok severdi. Hamzanın yaralanmasından en çok müteessir olanlardan biri de Abdullah idi, Hamza komşusuna nasıl yaralan - |dığını anlatırken, Abdullah düşünü - yordu: — Böyle temiz yürekli bir gence nasıl da kıydılar. Hem vücudünden ya- ralı, hem de kalbinden.. Abdullah: — Sen de onu vuramadın mı? Diye sordu. Hamza içini çekerek: — Ben vuramadım ama, Barbaros- tan daha müthiş bir dayak yedi. — Gemici dayağı müthiş olur der- lar.. | BARBAROSİ Hamza yüksek sesle bağırdı: — Bildiğin dayaklardan değildi o da yak! Barbaros onu ipe çekti.. — Ne diyorsun, ipe mi çekti? Hamza, hasmının nasıl asıldığıni anlattıktan sonra, bir müddet önüne bakarak sustu. Abdullah: — Bugünlerde meltem esiyor.. ba lık çıkmıyor.. halimiz fena.. Diye söyleniyordu. Hamza: — Paraya ihtiyacın varsa vereyim sanal diye mırıldandı. Abdullahın yüzü güldü. — Teşekkür ederim.. fakta, aldı - ğim parayı nasıl ödiyeceğim? — Balık çok çıkmazsa... y Hamza başını sallıyarak gülümsedi: — Korkma, Abdullah! Ben sana bu parayı bir daha alınmamak üzere veriyorum.. Yastığının altından bir mikdar para çıkardı. — Âl şunları.. Abdullah paraları aldı: — Çok verdin, Hamza Reisl Bun- ları bende görürlerse, çaldığıma hük - mederler. — Korkmal dedim ya.. arkanda ben varım! Buna karşılık bana ufak bir yardımın dokunabilir sanıyorum! — Ne gibi..? avucunun içine (Arkası var) RADYO Bu günkü Program 30 - Nisan - 937 - Cuma İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi, 12.50 Hava - dis. 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: ” 17: İnkilâp dersleri - Üniversiteden nak - len - Recep Peker, 18,30: Plâkla dans musl- kisi, 19,380: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik tarafından, 20: Türk musikl heyeti, 20,30! Ömer Rıza tarafından arapta söylev, 20,45: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkıları: Sâat ayarı, 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğramı, 22,30: Küçük san'at- kâr Meri Üstad tarafından: Piyano sola. YARINKİ PROĞRAM 1 - Mayıs - 937 - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk müsikisi. 12.50 Hava - dis. 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Kon “ ferans: Üsküdar Halkevi namına Bay Reşat Kaynar: Cefaya alıştırilan iİnsanların mu * vaffakiyetleri. 20: Fasıl saz heyeti. 20.30: Ömer Rıza tarafindan arabca söylev. 20.45: Fasıl saz heyeti, saat üyarı. 2215: Ajans V© börsa haberleri, 22.30: Plâkla sololar, operâ n Aamanak maranlama