30 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Altı evin içyüzü Nakleden: Osman Cemal Kaygılı AM | - e— — B K . w KÇ Olik 8$0 - Nisan & Bir Evlâtlığın Hatıraları ] Bu hâtıraları bir ahbabın evine evlüt- olarak alınan küçük bir kızın ağzın- N dinledim. Aynen naklediyorum: Urası, benim birinci kapım: İll_ı evlâtlığa dokuz yaşımda girdiğim Ve şimdi on üçü bitirip on dörde bastığı- Üt Böre demek ki dört, beş yılda tamam kapı değiştirmişim! k&îiılı:em' ihtiyar babamı bırakıp baş - d e kaçtıktan sonra babam, benden »İöçuk olan erkek kardeşimi on üç, on hi:t Yaşlarımdaki bir gazete müvezzii - Yanına yamak vermiş, beni de köm- ça imızdan birinin vasıtasile Kadıkö- .îön *, yaşlı bir tekaüdün evine evlâtlik ç ğenhişti. Aman, aman, aman! Ne idi " değmler, ne idi o günler! Kadıköyün - ben övevde aylarca neler çektiğimi bir bilirim, bir de Allahım bilir. ıbîîîan, aman, aman! O ne pis, mundar, "ei ç bir çocuktu o... Daha emzikten t':' içer içmez, aşağıdan hemen çeşme salıverirdi. Hele mahallebi gibi ko- Yuca şeyler yediği zaman işin hiç çekilir tarafı yoktu. Orada aylarca çocuk bezi yıkayıp ü - h!*mt!küıen, gece yarıları beşik salla - %, kış günleri çıplak ayaklar ve âpıak bacaklarla- bahçedeki kuyuya gi- P şarıl şarıl su çekmekten ve arasıra! İyi“_ Bezleri iyi yıkamamışsın, lâzımlığı ğ temizlememtifşsin, çocuğun bacakları- iyi silmemişsin, kuyunun çıkrığını bozmuşsun! ÜKeE işittiğim azarlar, yediğim çim - » tokatlar, canıma yetmişti. hl_'_îe]e, bir gün hiç unutmam, yaşlı te- Üt Bay kış akşamı, palamut plâkisi ile h_ğh pilâvı, tahinhelvasını fazla kaçır - tıgı için karlı, fırtınalı havada gece ya- b:ı övüre övüre yatak odasının ortasını *bat etmiş ve o gece tâ aşağılardan buz n sSular taşıyarak o mundarlığı temiz- hmek bana anamdan emdiğim sütü bur- Umdan getirmişti. hei kapım, birinciden çok iyi idi Üü Ma, burada da sıcak yemek yüzü gör- Süm yoktu. Oraya girdiğim günden ktığım güne kadar sabah, öğle, akşam tün ömrüm peynir, zeytin, pastırma, “_'k, salâm lekârda, rafadan yumurta, 'i_mlt. çörek, kuru poğaça. pasta, sando- © Midye dolması, tarama, konserve lma, söğüş gibi şeylerle geçti. yan da, bay da sizden iyi olmasın - B Şok iyi ve cömert insanlardı, fakat " Mübarekler nedense sıcak yemeğe boy- “Ot Yapmışlardı. ' |övde yaşlıca bir kaynanadan - baya - İN anası - başka kimsecikler yoktu. O- r:âı için işler rahattı. Hattâ benim bu - a çok işim de yok gibi idi. ten burada temizlik filân da pek a- Mazdı. On, öon beş günde bir bulaşık -Vlldîu.ğ pek seyrek ütü yapılır; ayda bir ortalık süpürülürdü. İşte o ka- ey"- şabahlım bay erkenden çıkar, ne- Iane giderse gider; arkasından da ba - ç sokağa fırlar. Bazan kaynana da on- ü Tin arkasından komşuya çıkar. Sonra Peşinde akşam geç vakit ve gene birbiri “eşine dönerlerdi. İ ?_ıml akşamları muntazaman yaptı- lar y iğım bir iş vardı ki o da arka odadakı iç- ki ve yemek masasını temiz!leyip hazir- lamak! Bunların üçü de her akşam içerlerdi. Onun için yemekleri de hep mezelerden, çerezlerden ibaretti. Vakıâ, bu mezeler, bu çerezler soğuk şeylerdi amma, bes - leyici şeylerdi. Onlar karşılıklı masaya kurulunca ben onlardan çok önce tıka basa karnımı doyururdum. Bu evin be- ni en çok yoran işi, bayanın her sabah- ki uzun boylu masajı... Sonra da çama- şırdı. Burada, öyle her yerde olduğu gi- bi çamaşır haftadan haftava, yahut on beş günden on beş güne veva aydan aya| filân yıkanmazdı. Burada hemen iki üç günde bir, mutlaka param parça çamaşır yıkanmak âdetti. Meselâ bir gün bayın fanilâsı, iki gömleği, dört çorabı, üç men- dili... Ertesi gün bayanın bir bluzu, bir fanilâsı, iki çorabı, bir kombinezonu... İki gün sonra kaynananın bir entarisi, bir dizliği, bir etekliği filân gibi... Bu çamaşır işi de kışın pek bir şey de- ğildi amma, yazın hele bayın çorapları yıkanırken pek dayanılır şey değildi. Evdekilerin üçü de cömert insanlar ol - dukları için bana her gün beşer onar ku- Tuş ta yeriyor ve ben de onlarla boyuna yemiş, kendime göre oyuncak filân alı - yordum. Lâkin, nedense bu çok rahat eve ben bir türlü tamamile ısınamıyor, kendimi burada muvakkat sayıyordum. Çünkü bu evdekilerin kendileri de bana burada muvakkatmışlar gibi geliyordu. Nihayet zannım doğru çıktı. Bir gece âdet hilâfı- na eve gelmiyen bay, ertesi gece, daha ertesi gece ve daha ertesi gece de gel- medi ve beşinci gecenin sabahı bayanla annesi zaten çok bir yekün tutmiyan eş- Şalarını tek atlı bir arabaya yükleyince onlar da caddeyi tuttular, bana da yolu gösterdiler: — Haydi kızım, kısmet bu kadarmış, al şu lirayı da sen de artık habanin ya - hına git! . Dediler. Osman Cemal Kaygılı (Arkası var) Hamzâllıda bir yaralama vak'ası Nazilli (Husüsi) — Hamzallı kö - yünde bir vak'a olmuş, iki genç birbi- rini yaralamışlardır. berber kayınçosu Ahmetle Mustafa gece kah- vede dama oynarlarken Hacı Ömerin çırağı Mehmet yanlarına gelmiş, oyu- na karışmaya başlamış, Ahmet yenil- tmek üzere olduğundan bu müdahale- ye içerlemiştir. Mehmet bir müddet sonra gitmiş, yarım saat sonra da oyun bitmiştir. Ahmet eve giderken sokak- ta Mehmede rastlamış ve: — Bir daha kahvede ilalem içinde kafa tutmayacağına yemin et diye Mehmede gürlemiş, Mehmet de elin- deki kama ile Ahmedi omuzundan ve boğazından ağır surette yaralamıştır. Yaralı Ahmet tedavi altına alınmış, Mehmet tevkif edilmiştir. — —— — —— Keleşin | -SON POSTA (GESPORSE, Bu haftaki milli - küme maçları x Taksim stadyomunda Beşiktaş ile Ankara Gençler Birliği çarpışır- ken, İzmirde de Ankara Gücü ile İzmir takımları karşılaşacaklar' Yarın milli küme maçlarına Taksim ve İzmir sahalarında devam edilecek- tir. İzmirde Ankaragücü ile Üçok ta- run Ankaradaki maçında Ankaragücü çok güzel bir netice elde &tmiş, rakip- ierini dört gol farkla mağlüp etmişti. Bazı İstanbul ve İzmir karşılaşmaların- da da Doğanspor Üçoka nazaran daha güzel oynamıştı. Buna mukabil İzmire gelen her takıma da galip gelmişlerdir. Yalnız geçen hafta Galatasaraya karşi 3 - 2 mağlüp olmuşlardı. Şu vaziyete nazaran bugün Doğanspor İzmirin en kuvvetli takımı Üçok da ikinci derece- de kalmaktadır, Ankaragücü'nün müda faası oldukça sağlam. Mühacimleri işe çOk. ağır oynadıklarından maçın neti- cesi pek fazla gol farkile kapanamaz. Yalnız, Ankaralıların her fırsatta şüt çekebilmeleri futbol için bir meziyet- tir. İzmirliler ise kale önlerinde hiç bir $ yapamamaktadırlar. Bu yüzden ma- çın Ankaralılariın galibiyetile biteceği- ni zannetmekteyiz. | Beşiktaş - Gençler Birliği maçına ge- İince, son zamanlarda bir çok oyunlar tamamlayan Beşiktaşlılar hemen her galibiyeti kendi sahalarında, kendi ta- raftarları önünde kazanmışlardır. Bu hafta ise Taksimde oynayacaklardır. Ankarada Gençler Birliğine mağlüp ol- duklarından bu sefer daha canlı ve da- ha düzgün bir oyun oynamaları icap etmektedir. Güneşe karşi oynattıkları sağ açığı ve sağ muavini diğer oyuncu- larile değiştirirlerse belki iyi bir neti- ce alabilirler, Bençler Birliği oyununu ilk defa ya- rın. göreceğiz. k Fakat bu güne kadar yaptığı maç- larda en iyi derece alan bir takım olma sı itibarile Beşiktaşa gene galip gelmek ıhtimali daima vardır. Yarınki maçların neticeleri için bu sözlerden fazla bir şey söylenemez ka- naatindeyiz. ; Sekiz klüp maçları Sekiz Klüp turnuvası tertip hey'etinden: 1 — Turnuyanin 2/5/937 tarihli proğra- mı aşağıya yazılmıştır: BSaha: Şeref stadi. Ni Saha komiseri: Ahmet Âdem Göğdün Birinci maç: Beykoz - Hilâl saat; 12, Ha- kemi: Feridun Kılıç, İkinci maç: İstanbul- spor - Anadolu saât; 13,40, Hakemi: Bürhan Atak, Üçüncü maç: Süleymaniye - Vefa sa- at 15,20, Hakemi: Halit Galip Ezgü, Dördün- tü maç: Eyüp - Topkapı saat; 17, Hakemi: Ahmet Âdem Göğdün. 2 — Umumi dühuliye (15) kuruştur. Adanalı bir san'atkârın muvaffakiyeti Adana (Hususi) — Adana san'at - kârlarından Namık Yarman kumaş ü- tülemek için yerli bir elektrik makine- si yapmıştır. Bü makine biri demir ve diğeri kar- ton kâğıdından olmak üzere iki mer- daneden ve diğer demir aksamdan mü- rekkebtir. Demir merdane elektrikle ısıtılmak- ta, merdanenin ısıtılmasında saatte iki buçuk kilovat, işletilmesinde de on sa- atte üç kilovat sarfolunmaktadır. Ma- kine 130 santim genişliğindeki doku - maları ütülemekte olup gayet ucuza mal olmaktadır. Çerkeşliler doktor ve eczacı istiyorlar Çerkeş (Husust) — Kasabamız 6 aydanberi doktorsuzdur. Vakti hali o- lanlar muayene ve tedavi için Çankırı- ya gitmekte, fakat tren parası bulamı- yanlar talihlerine ve tabiatin yardı - mına boyun eğmektedirler. Doktor ol- madığı için ilâç satışı yapamıyan ec - zacı da eczaneyi belediyeye devrede - rek gitmiştir. Fakat belediyenin ecza- cısı olmadığı için eczane de kapalıdır. Şimdi Çerkeşin hem bir eczacıya,,hem de bir doktora ihtiyacı vardır. Kayma- kam Turgud Başkaya kasabaya doktor tayini için icab eden teşebbüslerde bu- Alunmuştur. kımları karşılaşacaklardır. Doğanspo- | Dünyanın en vaktile Sayfa 7 güzel erkeği, çirkin diye kız bulamazmış! , * XW » Klark Gabl'in ilk sevgilisi: “ Kaba, kocaman elli, şaşkın bir adamla evlenemezdim. İzdivaç talebini reddettim. Fakat keşki reddetmeseydim ! ,, diyor Fransızca İntransigeant gazetesi ya- zıyor: Genç erkekler için dünvada en bü -' yük felâket, izdivaçlarına talip olduk- ları genç kızlar tarafından reddedil - mektir. Size Aanlatacağımız şu ufak vak'a üzerine genç okuyucularımızın artık müteessir olmalarına, reddedil - dikleri için yeise düşmelerine mahal yoktu. : Bugün hemen bütün dünyada Klark Gable'i tanımıyan bir tek kişi yoktur. Hele kadınların arasında böyle bir an- ket yapmağa kalkarsanız yüzünüze gü- lerler. Ve hiç şüphe yok ki bir çokları: — Biz bizden beş on sene uzak kal - mış kardeşimizin, evlâdımızın çehresi- nin çizgilerini unuturuz. Fakat, o kâ- fir Klark Gable'in hayali, o erkek, mert, sert, mütehakkim çehre gözle - rimizin önünden gitmez derler. Sözlerinde samimidirler de. İşte bu Klark Gabl'i rüyasından, haya linden çıkarmıyan bayanlardan bir ta- nesi 1922 yılında bu delikanlının izdi- vaç talebini reddetmiş: . — Çirkin, kaba, kocaman elli, adamla hayatımı teşrik edemem. Benim zevki selimim var, demişti. Şimdi Nevyorkta hukük mahkemele- rinin birinde bu on dört sene evvelki dava canlanmış ve Klak Gabl stüdyoda projektörlerin karşısında terlemiyen bu — kadınlık âleminin fatihi Don Juan, mahkemede terier dökmüştür. * Klark Gabl'in ismi o zaman Euctem idi. Benim desti izdivacıma talip oldu, benim gönlüm onu bir türlü sevemedi, o zaman ben İ7 yaşında idim, o da yirmi iki yaşında idi, Yüzü bir istakoz gibi kıpkırmızı idi, alnı terliyordu. Kocaman ellerini ne - reye koyacağını kestiremiyordu. Hayatımda o tarihe kadar onun ka - dar şaşkın bir insana rastgelmemiştim. Ve o bu halile benimle evlenmek isti- yordu. Bu sözleri söyliyen Mıs Fan Doerfer sözüne şöyle devam etti: — Kazancı da kurmak istediğim yu- vanın ihtiyaçlarını karşılıyabilmekten uzaktı. Hele bir de çocuklarımız oldu- ğu zaman işler büsbütün çatallaşacak- tı. Tabii ben onun izzeti nefsini hiç rencide etmeden: «Babam izin vermi- yor, yaşın küçük diyor» diye bu adamı maalesef atlattım. Mis Doerfer maalesef dediği zaman bütün salon gülmüş, Klark Gabli, başını kaldırmış, ve mazinin intikamını al - Klark Gabi mış bir eda ile tebessüm etmiştir. — Bugün dünya yüzünde benim yap: | tığım çılgınlığı yapabilecek bir tek ka dın tasavvur etmiyorum. Mis Doerfer mahkemede bu sözleri şahit sıfatile söylüyordu. Klark Gabl hakkında dava ikame eden başka bir kadındı, Bu kadının ismi Violet Norton idi ve on dört yaşına basmış olan kızı Goendoline için Klark Gabl'den nafaka istiyordu; — Bu çocuk onundur, fakat şimdi ta- nımak istemiyor, diyordu. Klark Gabi bu mânasız davaya gü- |lüyor: «Ben kadınla beraber yaşadığımızı iddia ettiği tarihlerde Londrada değil, Oregonda bulunuyordum ve o zaman Fan Doerferi çılgınca seviyordum, Vio- iet Norton'u hiç tanımıyorum» diyor- du. Bu münasebetle eski sevgilisi Fani Doerferi şahit olarak ikame etmiş ve kendisine maledilmek istenen bir ev- lâttan kurtulmanın yoluna bakmıştı. Mahkeme Violet Norton'un iddiasını mesnetsiz buldu ve davasını reddetti, kapıdan dışarı çıkarlarken, Klark Gabl Fan Doerfer'e: — Beni gene beğenmiyor musun de" di? ' Fan Doerfer güldü: — Bak gene istakoz gihi kızarmıssın, gene alnında ter tanele:i var.. Gene el- lerin koskocaman, fakat... Fakat keşki 1922 senesine gene avdet etmek müm- kün olsaydı. — Olsaydı. — BSeni ben de seviyorum derdim. Ve ilâve etti: — Niye o kadar kızardın?.. ——— — İlkmekteplerin “Tabiat bilgisi,, Kitabı müsabakası Bir okul öğretmeninden aldığımız mek- tupta deniliyor ki: e— Kültür Bakanlığı 1937-38 ve mü - teakip ders yılları içinde 4-5 iİnci sınıf - larda öokutulmak üzere bır (tablat bilgi- si) kitabının yazılmasın! müsabakaya koydu ve bu kararını kültür âlemine yay- dı. 16/2/1937 den 30/6/1937 ye kadar 4-5 ay süren müsabaka mücddeti dahilinde ilk tedrisat muallimleri güzlün bütün san- tini dolduran terbiye ve tedrisat — işile meşgul olduklarından bu müsabakaya iş- tirak edemiyeceklerdir. Son dersten çıkan bir muallim 2-3 saat süren bir İstirahat zamanını müteakip ertosi günün şema ve ders vasıtalarını hazırlamakla mükellef- tir. Binaenaleyh kitap yazma işine tahsis edeceği zamanı kalmiyor demektir, Diğer muharrirlerin yazacakları kitap- lara gelince: Senenin 9 ayını çocuklarla geçiren bir ilk okul muallimi kadar çocuk ruh ve seviyesine yakın bulunmıyan, ted- risat işile - bilhassa İlk okullarda filen meşgul olmiyan yazıcıların hazırlıyacağı kitap ne kadar mükemmel hazırlanmış olursa olsun yeni programın isteklerine LAGPYAR . YETSÜĞE ei Maarif Vekâleti kültür hayatımızın te- melini teşkil eden iİlk okul kitapları me - selesinde çok isabetli bir adım olmakla beraber müsabaka zamanını bütün Ööğ - retmenlerin boş bulunduğu tatil aylarına tesadüf ettirse veya her mıntakadan di- rektör ve ispekterlerin gösterecekleri bi - rer namzedi, hususile terbiye enstitüsü Mmezunlarını -kitap işile iştiğale mecbur tutsaydı daha verimli neticeler alınacak- tı. İlk okullara kitap yazacak bir muharrir ne ilminin hudutsuzluğu ile şöhret bul- muş bir âlim, ne de bir çok noktaları ulu- sal ve sosyal bünyemize uymıyan garp u- sulü kitaplarının cazip mevzuatına sap - lanmış kuru bir nazariyeci değil, ancak yıllarını binbir tenevvü arzeden binlerce çocuk arasında eritmiş bir muallim — ve yüzlerce muallimin mesgisini yakından görmüş bir müfettiş olmalıdır. Vekâlet bu şekli ihtiyar eder, kilap yazma işine ilk tedrisat muallimlerinin azami iştira- kini mümkün kılarsa kültür — sahamız 2-300 eser kazanacak, bu eser bolluğu da aranan mükemmeliyeti temine yarıya - caktır. İkinci bir rica da: Müsabaka neticesin- de elde edilecek kitapları tetkik edecek kömisyona ilk okul tedrisatı İle uüuzun züa- man meşgul olmuüş ve derslerin hususi - yetlerini, hazım kabiliyetlerini kavramış muallim, müfettişlerden miktarı kâfi işti- rak ettirmektir.. * Üa © *  * MMMA Ca

Bu sayıdan diğer sayfalar: