30 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa İlmi Bahisler: ilmi kongrelere her ne bahasına olursa olsun İştirak etmeliyiz Avrapa medeni ailesine olan müteaddit yollardan sokulabilmek için mevcut biri ve hâttâ en mühimmi ilim ve fem yoludur Yakınlarda (Bükreş )te toplanacak olan askeri tababet beynelmilel kon - gresine bizden de bir heyeti murah - hasa tayin edilmiştir. Bu heyeti mu - rahhasanın Müdafaai Milliye sıhhiye dairesi reisi olan âzasile arkadaşını ta-| nımıyoruz. Fakat heyetin diğer âzası olan operatör Bay Muratla, dahilf em- raz mütehassısı Bay Ahdülkadir İstan- - bulda çok marufturlar. Biri operatör - lükte, diğeri iç hastalıklarında büyük bir şöhret sahibi olan, her ikisi de mes- leklerin kudretleri kadar seciyeleri - “nin de yüksekliği ile tearuf eden bu ilk doktorümuzüun, hiç şüphesiz kendi âyarlarında olan diğer iki arkadaşları ile böyle mühim bir kongrede Türki - yeyi temsile memur olmaları cıdden mucibi memnüniyettir. Avrupanım muhtelif merkezleijinde zaman zaman içtima eden ilim ve fen kongrelerinin çok büyük ehemmiyet— leri vardır. Bir kere bu kongrelerde, her şubei İlim ve fennin, en son terakkiyat ve te- kâmülâtı ortaya konur ve bu suretle kongreye iştirak etmiş olan bütün âza ' şube hakkında edineceği esaslı malü- matı memleketine getirerek bundan memleketin istifadesini temin — etmiş 'bulunur, İkinci derecede kongrelerden edile - cek istifade, bizim gibi ilim ve fen sa- basında henüz ismi işitilmeğe başlamış olan milletler de az çok kendilerini ta- nıtmak fırsatını bulmuş olurlar. ' Avrupa medeni ailesine sokulabil - mek için mevcut olan müteaddit yol - lardan biri ve hattâ en mühimmi de ilim ve fen yoludur. Garplılar, bilhassa ilim ve fen saha- sında çalışarak ortaya eser çıkarabilen milletlere çok itibar ederler. Hattâ bu itibar, askeri ve siyasi muvaffakiyet - lerle temin edilen itibardan daha kuv- vetli, hele daha devamlıdır, * Meselâ bir Türk doktoru, her hangi bir hastalık hakkında yeni bir ilâç keşfedecek, meselâ (nezle, grip) gibi ehastalıklara karşı bir serom bulacak olsa veya bir kimya adamımız, sanayide inkilâp yapabilecek yeni bir keşifte bulunsa emin olalım, ki Türkün ismi, 'Avrupa siyaset âleminde olduğu gibi ilim âleminde de birdenbire büyük bir yer tutar. O cihetledir, ki bu kongrelere ehem- miyet verdiğimiz kadar, o kongrelerde Türklüğün namını ilân ve teşhire vesi- le olacak ilim adamları da yetiştirmeğe çalışmalıyız. Halbuki bu hususa her . Memleket kadar ehemmiyet vermiyo - ruz. Meselâ bundan bir iki sene evvel galiba Brükselde toplanmış olanı (kan- ser) koöngresine kâfi derecede ehem - Askeri tababet kongresinde bizi temsil edecek olan kıymetli doktorlarımızdan Bay Murat işittiğimizde yanılmıyorsak Bay Kâzım İsmaili bu kongreye kendi masrafını galiba kendi görmek süretile, yani an- cak kendi ilim merakını, ihtiyacıni tat- min için gitmişti. Halbuki (kanser) meselesi bugün be- “şeriyetin en ziyade ehemmiyet verdiği çok hayati meselelerdendir. Bu müthiş |âfet cihanın her yerinde olduğu gibi, Türkiyede de vâsi mikyasta tahribat yapan marazlardan biridir. Bizde ise | kanserle uğraşan değerli doktorlarımız vardır. Onlar da bir çok tecrübeler ya- pıyorlar, kanser hakkında bir çok hu- susi kanaat ve fikir sahibi bulunuyor- lar. Böyle bir kongreye böyle doktor - larımızdan mürekkep kuvvetli bir he- yet göndersek, Türklüğe bir kaç cihet- ten büyük hizmetler ifa etmiş olmaz mıyız? İşte bu mütalealara binaendir, ki bu defa (Bükreş) kongresine, —yukarıda isimlerini saydığımız kivmetli ilim a- damlarımızın gönderilmiş olmasını cid- den büyük bir muvaffakiyet addedi - yoruz. Askeri doktorluk başlı başına ayrı .bir meslektir. Hele zamanımızda harp vesaitinin inanılmaz derecede terakki ve tenevvü etmiş olması, ordu etibbası- nın vazifesini de o derece büyütmüş ve tenevvü ettirmiştir. Bir harp halin- de askerin sıhhat ve hayatını korumak bir meydan müuharebesi kazanmak ka- dar, belki daha ziyade mühimdir. Bi- naenaleyh böyle bir kongreden mem- leketimiz namına edilecek istifade pek çoktur, Kongreye gitmiş olan heyetimizin ise gerek alelâde daktorluk, gerek as- keri doktorluk nazarından memleketi- mize müfit olacak kıvmetli malümat miyet verilmemiş, oraya yalnız başına |tle avdet edeceğinde hiç şüphemiz ideğerli doktorlarımızdan Bay Kâzım yoktur. İsmaili gönderebilmiştik. Hattâ o vakit | * * * (— ——— - -— “—.-—_- “CÖNÜL İŞLERİ! Okuyucalarıma Cevaplarım İzmirde (Başdurak) ta iP: Ç.» ye: Nişandan ve nikâhtan evvel sev- diğini söyliyen erkek ekseriyetle sö- zünde samimidir. Fakat siz bu sa - mimiyete inandığınız gün onu dö - hekliğe sevketmiş olursunuz. Nişa- ha, hayir nikâha kadar inanmıya - ctak, inanmadığınızı söyliyeceksiniz, Nikâhı da tam bir sigorta addetme - yiniz. İlk, hattâ ikine; çocuğun dün- yaya gelişini beklemek daha ihtiyat- kârane bir hareket olur, İki, bazan daha fazla çocuklu ai - lelerin de yıkıldıkları görülmemiş de Bayan ğildir. Amma 10,000 de bir ihtimal - dir. Hattı hareketinizi bu sözlerime göre âyar ederseniz yanılmazsınız. ş * İzmirde Karşıyakada Bayan (A.A.) ya: Bu hususta neden benim fikrimi al- mak istediğinizi anlıyamadım, fakat haydi söyliyeyim: İzmiri tercih ede - rim, Bilerek, severek anlıyarak ter- cih ederim. * Samsunda Bayan «M. M.» e: Ben sizi haksız ,kocanizı haklı gö- rüyorum, Mademki beni mutlak sa - lâhiyetli bir anne yerine koydunuz. O halde sözümü dinleyiniz: Birlikte hareket edeceksiniz. : TEYZE / İ| İseye çok gençhıı vemıektedhr. v SON. POİI'A Nankörlük , Bundan altı ay evvel konuşulmuştu: — Nasıl güzel mi? — Fevkalâde güzel. — Acaba kaça verir? — Ne isterse veririm. Hoşuma gitti. — Bari bir yerine birşey olmadan eve gitse, — Nereye koyalım ! | — Salonun köşesine.. Yok, yok köşeye olmaz.. İyi gözükmez.. Şöyle öteye koya- lım. — Nasıl? Kim görse bayılacak! — Komşuların hepsinin gözleri kala- cak.. Bari nazar değip bir yeri filân kırıl- masa.. — AÂllah esirgesin! — Oh, ne kadar baksam gene bakmak İstiyorum. * Bugünlerde konuşuldu: — Bu koca alâmet te burada kaldi. — Gördükçe, beynime ates çıkıyor sa- nıyorum. — Şeytan diyor ki vurt tekmeyi, parça parça olsun! * — Kaldırmalı. — Hem bir an evvel. — Gözüm görmesin. — Kapıcıyı çağırayım mı? — Çöğır ! Kapıcı gelir. — Şunu kaldırsanm — Yalnız götüremem.. Belki kırılır. — Kırılırsa kırılsın, — Nereye koyayım? — Nereye koyarsan koy! At bodruma, kalsın orada. Salondan bodruma atılan soba; altı ay evvel kendisi hakkında söylenilenleri duymamıştı. Şimdi söylenilenleri de duy madı. Çünkü demirden ve taştan yapıl- | mıştı. Eğer duysaydı, insanların ne ka- dar nankör olduklarını aplar. hiç şüphe- siz duyduğuna pişman ölurdu. İMSET Ee - bluz (4) Beyaz yünlü etek her iki yanda açıktır. Buralara lâcivert jerseden gano geçirilmiştir. t Bluz lâcivert jersedendir. jile şeklin dedir. Arkada beli meydana çıkaran sı- kı bir tokası var. Önü iki dikişlidir. Bel yeri (pens) lerle inceltilmiştir. Göğüs ve belde dört cebi var. Bu cepler elbi- Pai Gf (e |alâkalı bir davaya bakıldı. .. Ş_l’ Tramvay şirketinden “ binliratazminat ıstenılıyot Şişhane yokuşu başında bir tramvay arabasının devrilmesi üzerine, bir çok ki- şinin ölümü, ağır ve hafif yaralanmalari- le neticelenen feci kazanın duruşmasına, Ağır cezada devam ediliyor; Beşinci hukukta da, dün bu faciayla Vak'ada ya- ralananlardan Kadriye, Hasibe ve Abdul- lah, Tramvay Şirketi aleyhine topyekün 120,000 lira tazminat isteğivle bir dava açmışlardı. Tramvay Şirketinin avukatı, Erkek meclisinde kadın hâdisenin muhakemesi yapılıyor Şişhane faciasında yaralanan Kadriye, Hasibe Abdullah beşinci hukukta yeni bir dava açtılar bu hususun Ağırcezada görülen â "" | davasında da bahsi geçtiğini, üstelik V de burada şahsi dava açılanvuyacağml taya attı. Buna karşı davacı vekilleri d“ «Biz Ağırcezadakinden çekildik, Tazmi nat isteğimizi burada ileri sürüyoruz» d& diler. Heyet, davacıların hukuk davaf” kanunen makbul olduğunu kararlaştırd ve tahkikat genişletilerek, tekrar umü” mi heyete gönderilmek üzere, dosyiâ N tahkikat hâkimliğine verdi. İ dövmek yüzünden çıkan ı N Ağırcezada dün akşam üstü, bundan bir müddet evvel Nişantaşında olan bir ,vak'anın duruşmasına haşlanılmıştır. Suçlu yerinde, şoför Salih Ali Nalbant- oğlu bulunuyor. 1359 numaralı taksi oto- mobilinin şoförü olan Salih Ali, asker |Naci Mehmetle aşçı Ahmedi bıçakla ve öldürmek kasdiyle yaralamaktan suçlu- dur. Vak'a Nişantaşında bir rakı mecli- sinde olmuş, şoförün, eskiden dostu olan Vedia isminde bir kadırı dövmeğe kal- kışmasından çıkmış. Asker Naci Mehmet le ahçı Ahmedin müdahalesi üzerine, üçü boğuşmuşlar ve bu arada ikisi yaralan- mış, Kararnamede vaziyet böyle yazılı. Salih Nalbantoğlu, sorgusunda şunları söyledi: — Evvelce dostum olan Vedia, ben, kendisini bırakıp evlenince, bana husu- met bağlamıştı. İkide bir önüme çıkar, 'para ister, tehdit ederdi. O akşam ısrarla daveti üzerine, evine gitmeğe mecbur ol- dum. Orada asker Naci Mehmetle aşçı Ahmet, rakı içiyorlardı. Kendilerini ta- nımazdım. Ben de oturdum. Gramofon ça larken Vedia «niye beni bıraktın da baş- kasile evlendin sanki?» diye söylenme- Bğe başladı. Susturmak üzere elimi kal- dırdım. Erkek misafirler «burada kadın dövülür mü? Kendi evinde döv, bari!> diye ayağa kalktılar, bıçak çektiler. Ben, onları menetmeğe el attım. Kapıyı tutup beni salıvermediklerinden. boğuştuk. So- nunda ben kapıdan çıkmağa muvaffak oldum. Gittim, işi polise haber verdim. Vurulmanın kim tarafından, nasıl vukua geldiğini bilmem! Evvelce alınan ifadesinde #«nâçar vazi- yette vurdum>» dediğine işaret edilince, s«orada da böyle söylemiştim» dedi. Raporlar okundu. 12 Şubat 1937 de ve- rilen asker Naci Mehmedin muayene ra- “porunda, yaranın alnında sabit iz bıra- kacağı, «felci veçhi» husule geldiği, bu- nun zamanla geçip geçmediğinin altı ay sonra belli olabileceği yazılıyordu. Ahçı Ahmedin omuzundan aldığı yaranın mu- ayene raporunda, onun yarasının daha fazla olduğu anlaşılıyordu. Bu sırada şoför, bir şey daha ilâve e- deceğini söyliyerek, «Vedianın beni 0- raya davet etmesi ve orada erkeklerin bulunması, bana bir tuzak kurulduğunu gösterir. Onların beni öldürmek kasdi vardı!» dedi. Şahitler çağırıldı. Bunlardan ilki, Mu- teber isminde genç bir kadındı. Şöyle de- di : — İçki içerlerken, Vedia şarkı söyle- meğe başlayınca, bu Salih Ali men'etme- ğe, Vediayı dövmeğe kalkıştı. Misafirler, müdahale edince, ortalık karıştı. Bu Sa- lih Aliyi, asker Naci Mehmedi yumruk- larken gördüm. O sırada elinde bıçak bulunup bulunmadığının farkına varma- (dim. Salih Ali, Naci Mehmet ve Ahmet, ,biribirlerile o akşam ilk defa ve Vedia vasıtasile tanışmışlardı. Misafirlerin, Ve- dianın — tokatlanmasına müdahaleleri, ,«hiç kadın dövülür mü? Hem de erkek ,meclisinde!» şeklinde sözle oldu. Salih te ,«Vediayı bana karşı müdafaa edecek siz mi kaldınız?» diye büsbütün hiddetlendi. Şahit olarak çağırılan Vedia gelmemiş- ti. Polis İbrahim dinlenildi. Şişli merkezi Mürettebatından olan bu 591 numaralı polis memuru, vak'anın tahkikatına el ,koyup, şikâyetçi ve şahitlerin ifadelerini alırken, vak'ayı müteakıp evden kaçmış olan Salihin de karakola geldiğini, ifade- si alınıp alıkonulduğunu anlattı. Bıçağın İ hulımımndığmı. da ifadesine kattı. ,cegız._ Çi W — Mr AT ea —-—-ı—*ı.*u..a._»uıxfr— ÜüT z AA e İT ni Şoför Salih Ali, ebenim bıçağım yoî' tu. Evde bıçak bulunmaması, kadmlaı' Tafından suç delilinin imha edildıgmı bat eder!» dedi, Şahit olarak dinlenilen ahçı Ahmet karısı Satı, da vak'ayı anlatırken, aşâ yukarı Muteberin ifadesini tekrarladı. — Vediayla Hikmet isminde bir şahit dif” | lenılmek üzere, duruşmanm devamı kâ (d .î'"vT Çapada Meryemi çığnayen şuf mahküm oldu , Çapada olan bir otomobil kazası duruş* v ,masından, evvelce muhtelif safhalarıfi — etraflıca yazarak, bahsetmiştik. Iti[ı%ı?f*în lisminde 14 yaşında mektepli bir kızca” ğızın kurban gittiği bu feci kaza davasili* ,da, İstanbul üçüncü ceza hakyeri, düf sabah kararını bildirdi, Şoför Hayrinin, istasyonda önünde d“' ran tramvayın ' söl tarafından "î ' üzere, otomobili hızla ve korna (,'a.llîlli'ıHı ği sızın sürdüğünü, açıkça sabit gördü. VE — mevkuf suçluyu,; tedbirsizlik, dikkatsii' lik, seyrüsefer nizamlarına riayetsızlııllnı ölüme sebep olmaktan, bir sene haps€ mahküm etti. Bundan başka, kendisile otomobilin sahibi Necmiyeden, 500 İirâ tazminat alınarak, Meryemin annesi Hay riyeye verilmesini de karar altına aldi. — p Davacı yerinde duran Meryemin yssîi_ jannesi, her celsede olduğu gibi, siyahla* Şoför, kararı, sakin bir tavırla karşıladi" lar evvelden de ve mebzulen vardı. e | | | Af ira bürünmüş, hıçkıra hıçkıra ağhyord“*— | Ü â lk “Son Posta,, nın Müsabakası: (Baştarafı 3 üncü sayfada) Şimdi müsabakanın esasını anlatâ * hm, 40 tane tanınmış simanın fot rafını aldık. Her fotoğrafı üçer parç&â” ya böldük. Bunları birbirlerile kari$” tırdık. Bu parçalardan her gün lâalet” tayin üç tanesini neşredeceğiz. 40 gül bitince elimizdeki resim parçaları" bitmiş olacaktır. parçalarının her üç tanesini bir arayâ — yapıştırarak bir fotoğraf vücude geîîf" menizi istiyoruz. Bu iş sizin için hiç © ZOr olmıyacaktır gibi bu üç resim parçası ile berabt? Sizlerden bu resu“) : | | P | Çünkü gordugunü' a ayrıca parçaladığımız resimlerin asıllâ” rını da neşrediyoruz. Parçaların yanında hergün tanınmi$ — bir simanın fotoğrafını bulacaksınız Parçalardan biri bu resim, dhget—lal“i : daha evvel çıkmış veya daha sonra $" — kacak resimlere ait olabilir. Yapılacak iş şu: Bu resim parçalarıni — kesip saklamak, yanlarındaki modelle” i ri de kesip ayrıca hıfzetmek, resim her üç resim parçasından bir fotog'l'af meydana getirmek. Bu suretle elinizde 80 resim olecâk' bunları sarih isim ve adresinizle bwe neş” ıd! ri bittikten sonra modellere 'nrş,ılaıaı'ilg a 1I yollıyacaksınız. İşte müsabakamızın ©€ : sası bundan ibarettir. Resimlerin gönderme müddeti gaze' tede resim neşri müddeti bittikten SO — ra üç haftadır. Bunu müteakıp netî'“'ıı ilân edilecektir. Birinciye bir beşibiryerde altın, îl:;:r, ç ciye 2,5 liralık bir altın, 3 kişiye bi altın, 10 kişiye yarımşar altın, 20 Kİ" şiye çeyrek altın ve diğer 165 okuyi” — cuya hoşlarına gıdecek hedıyeler

Bu sayıdan diğer sayfalar: