2 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. 10 Sayfa — SÖON P « Son Posta » asın tefrikası ; J4 ndülüs Şövalyesi Abdurrahman Yemek bittikten sonra kont Cülyanos uşaklara ve A R Yaza sofracılara gizlice bir işaret vermişti, herkes odadan çeki!di. Tarif ile Eı_a.ı başa kaldılar. Siz'n gibi, şehirlerin yüksek mı deniyeti içinde büyük mevkiler ihraz etmiş olan zevat ile konuşmak saade - tini nâdiren kazanabiliriz. Onun için, şayet size karşı lüzumu kadar hürmet- te bulunamazsam, lütfen beni affedi - niz, Demişti. Gayet saf ve tabil bir vakar ile söyle- zen bü sözler, birdenbire Madmazel Florindaya bir heyecan vermişti. Do- gun yanakları kızararak: — Pederimin, hakkınızda beslediği fikirlere, ben de tamamile iştirâk ede- rim, Medeni şehirlerin bazan hiç höşa gitmiyen gürültülü hayatına karışma- dığınız için cidden bahtiyarsınız. Sizi tabil zarafet; sarayların ihtişamı içinde yükselenlerin riyakârâne hareketlerine daima tercih edilebilir, | Dernişti. Tarif, kendisine gösterilen üzeri gü- müş kakmali abanoz sandalyeye vakar ile yerleşmişti. Dalgın nazarlarla, ma - deki zarif ve kıymettar ta- kımlara göz gezdi! Fakat, bütün bu gördüğü şeyler, onun üzerinde hiç bir hayret ve ciddi alâka husule getir- memişti... Halbuki Kont Cülyanos, bu Çöl yavrusunun gözlerini kamaştırmak | için sureti mahsüsada bir sofra hazır - latmış.. en parlak ve en cazib takımla - rını bu mermer masa üzerine teşhir et- Yürmişti, Uşaklar, sofracılar, köleler; yemek yiyenlerin etrafını ihata etmişlerdi. Kont Cülyâanosun sarayındaki ihtişamı gösterecek surette hizmet etmekteler - di. Zafranla salçalanmış - yılan balığı çorbaları.. körpe, ceylân yavrusu kı - zartmaları.. kırlangıç kebabları.. sirke içinde terbiye edilmiş, deniz yosunla - rından mürekkeb salatalar.. daha bin bir türlü yemekler birbirini takib et - mişti. En hâlis Mader şarabları, Kont Cülyanos ile kızını bir kat daha neş'e - lendirmiştii Madmazel Florindanın bü- tün rica ve israrlarına rağmen Tarif, . Babasının ye- n dininin emir- lerine itâat etmiş.. bütün teklifleri za - rifane bir şekilde reddeylemişti. Hülâsa, âfâki bahisler arasında ye - mek yenilmiş.. bir saatten fazla zaman, pek şen ve samimi bir şekilde geçmiş - ti. Yemek bittikten sonra; Kont Cülya- nos ,uşaklara ve sofracılara gizlice bir işaret vermişti. O anda herkes çekili « vermiş.. yemek salonunun fil dişi oy- malarla müzeyyen kapıları sessizce çevrilmişti... İşte o zaman Kont Cül - yanos, etrafa göz gezdirmiş.. önündeki altın kadehi yarısına kadar halis mis - ket şarabile doldurduktan sonra, hafif bir sesle söze girişmi — Âzizim, Ta Sizi buraya davet etmekten maksadım; müteveffa pede- E_n_,_ı_lf_ola'ı l k sanın ü dı! F Bir Doktorun benzer, Tarif, derhal ceval — Hay, hay; muhterem kont hazret- leri. Size faydalı bir hizmette buluna- bilirsem, kendimi çok bahtiyar gddede- yim. Kont, başını deniz tarafına çevirmiş.. lelile, karşı sahilin azametli kayalar ü- zerinde yükselen yemyeşil manzarasını göstermişti: — Tabiatin şu güzelliklerini görü - yorsunuz, değil mi?.. — Görüyorum.. ve hayran oluyo - rum. temin ederim ki, gösterdiğiniz saf ve| — İşte size, bir iklim ki; — Şimdi, tabiatin fet ve mümtaziyete; delerin maddi servetlerini ilâve edi - — Sarayların, y konakların, merkezlerinin akıllara hayretler veren altın, gümüş, elmas ve kıymettar eşya-| lardan mürekkeb hazinelerini gözleri- nizin önüne getirin... mazı ihya etmeklâ beraber, aynı za - manda bir başka me: rinizi almak içindi... Şimdi, bu bahis üzerinde konuşabiliriz değli mi?., e hakkında fik b vermişti: bal — Evet, kont hazretleri. — Bunlar, hoşa gidecek şeyler değil midir?.. — Tabil.. çok tabi — Bütün bu büyük servet ve relfah vasıtaları içinde yaşıyan halkın, mes'ud. ve memnun olması lâzım gelmez mi ri. — Milyonlarca insan, ellerini kal - Cenabıhakka yalvarıyor.. bir kurtarıcı ,bekliyor. rmmiş.. kont hazretleri. yeşil, ve rengârenk çiçekli topraklar.. kıpkızıl kan içindedir. — Evet, kont hazretleri.. onu da işi - tiyoruz. — Zulüm ve istibdad, memleket hal- kını demir bir cendere gibi ezim ezim |takta bile kımıldanamıyordu.. eziyor. — Öyle haber alıyoruz, kont hazret- leri, — Halk; kraldan ve bütün Got prens- lerinden nefret ediyor. — Önu da biliyoruz, konz hazretle - - Malüm; kont hazretleri, - Bu kurtarıcı, kim olacak?,. — İşte.. bizce o meçhul kont hazret leri. bavasının | afet ve sâfiyeti, Suriye sahillerine.. toprağının bereketi, Yemen ülkesine.. çiçeklerinin ve meyvalarının çeşidleri, | Hind memleketlerine.. mahfuz olan limanları, Öyle değil mi?.. — Gezmedim. Görmedim, kont haz- retleri. Fakat öyle diyorlar. — Eğer cenabıhak dünyada bir con- net kurmak isteseydi, yiniz ki, mutlaka İspanya topraklarım tercih ederdi. — Buü sözleri, bir kaç kişiden daha işitmiştim; kont hazretleri her fırtınadan tıpkı Aden'e hiç şüphe etme- ttiği bu leta- ir de şehrin, bel- ticaret Günlük Notlarından Çocuklarda Rekâket Bazı çocukların dülerinde rekâket olu - yor. Bu, ekseriya asabi çocuklarda her hangi bir hâdiseden şiddetli korku his- settiği zaman birdenbire vaki olur, Ve Çocuğun dill Lutulur. Çok müşkülütla ko- nuşmağa başlar. Hattâ bir çok hassüs ve Asabi çocuklar dilleri tatulduğunu bisset- tiklerinden çok konuşmamayı tercih e- derler. Dil rekâketine yapıla bir todavi yoktur. En iyisi yap- tırmaktır. Yani çocuğu dürüst konuş - mağa tatlı tutlı toşvik etmelidir. Heye- can ve korku esnasında dill büsbütün tatulur. — Onun dövmek gibi şeylerden son derece sakın- biyeyi teskin eğicl açık ha - T veilik düş ve banyo iyi gelir. Dahllen de bir mikdar mü- Hâçlarından vermek () Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı samanınızda hu notlar bir doktar Zibi imdadınıza yetişebilir. için çocuğu azarlamak, || Kont, bir lâhza süküt etmişti, Elinde- ki altın kadehin içinde bulunan şarabı, bir hamlede içmişti. Dilini, dudakla - rinın arasında gezdirdikten sonra, da - ba hararetli bir surette söze girişmiş - ti - Azizim, Tarif'.. - İspanya.. bütün umumi heyetile beraber, büğün tama- mile olgun bir meyvaya benzemekte - dir... Yani, ağacına asılı olduğu incecik jsapı köpacak.. ve yere düşer düşmez parçalanacak, olgun bir mey — Bu kısmetlinin, kim olabilmesini edersiniz?.. — Cenabıhi ne nasıl ka- rışabiliriz, kont hazretleri?... — Canım.. ben, sadece bir arzudan bahsediyorum... Meselâ; bu iştihayı celbeden ve nadide meyvayı siz yemek istemez misiniz?.. — Ben.. şahsen, ben mi?.. — İçinde, siz de olduğunuz halde, mensub olduğunuz, millet.., (Arkam var) lari BARBAROS) Korsan Peşinde, Yazan : Celâl Cengiz Abdullah onu çe- virecek zâmanı bul - muştu. — Kim bilir han- gi çapkının koynu - na gidecek?! Diye — söylendi;, duvarın dibinde sin- di. Maryana bahçe |kapısından çıkarken ilk önce etrafa göz gezdirmişti. Gece yarısı Cer - be sokaklarında şey tanlar bile dolaş « mâzdı. İspanyo! rakka - sesi bir adım yürü- dü.. Sahile doğru ini- yordu. Abdullah: — Bell: ki, bir ge- miciye söz vermiş.. Diyerek omuzun- ,daki paltosunu sür'atle <aldırıp Marya- nanın başına attı.. ve arkasından yeti- şip başını sardı, Maryana birdenbine neye uğradığın! anlıyamamıştı. Bağırmak istedi. Ağzı kapandı ve kuvvetli iki ko! kendisini şiddetle sıkarak kucakladı. Maryang debhreniyordu. Fakat, Ab- dullah önü bir küçük çocuk gibi kucs - Bina almıştı.. Koşarak ilerledi.. Kimseye görünmedi.. Hamzanın evine çabuk vardılar. Hamza uykuya yeni dalmıştı.. Kapının önünde hafif bir gürültü işiden-Hamza derhal- gözlerini açtı: — Kim var orda..? — Hiç şüphesiz. Diye bağırdı. — Fakat ne çare ki.. vaziyet, bunun | — Abdullah kapıyı çalarak: tamamile aksinedir... Karşıda 0 yem -| — Maryanayı getirdim.. Diye sesleniyordu. Hamza birdenbire kulaklarına inana- madı. Yataktan fırlayıp kalkmak, sevgi ni karşılamak istedi. Yarası ağırdı.. ya- Öteki odada yatan adamına seşlen - di., kapı açıldı.. Abdullah kucağında iğı kadını odanın ortasına birak - — Artık müsterih sevgilini Hüsrev Rei; den kaldırıp getirdim..! Dedi.. rakkasenin başını açtı.. Hamza sevinçle bağırdı: — Maryana... Maryana gözlerini uğuşturarak, bir sarhoş sersemliğile etrafima bakındı.. , aslanım! İşte dizinin dibin - ” |ve yere oturdu. — Hamza., beni affet! Benim bir su- çum yok, Beni tehdidle evine götüren Hüsrev Reistir. Onun gözü vardı ben- de. Sen sefere gider gitmez beni gelip zorla evine götürdü. Gitmek isteme - dim.. kama ile, ölümle tehdid etti. Ha tâ dün gece geldiğinizi duydum.. kaç -| g; ntak istedim. Boynuma kamasın: da - yadı.. (seni kebertirim!) dedi.. bir yere kımıldayamadım. Ve Hamzanın dizlerine kapanarak yalvardı: — Ben sensiz yaşıyabilir. miyim, Hamzacığım? Ben öyle bir pintinin koynuna girebilir miyim? Beni affet.. kalbimde yalnız senin sevgin yaşıyo! bana inan, Hamza. Ben sevmesini bi - len ve sevildiğini anliyan bir kadınım! Cerbede senden daha güzel ve yakışık- var mı? Olsa bile, ben ya vdim.. seni seviyorum., ve Ö- ünceye kadar da yalnız seni sevece - ğim! Abdullah yavaş yavaş geriye çekili rek odanın kapısını kapayıp gitti. O gece iki sevdalılar sabaha kadar başbaşa kaldılar.. Konuştular.. Seviştiler.. Öpüştüler.. Ve Maryana başını Hamzanın omuz- larına dayadı. Uyudular.. ... Hoş geçen bir gecenin sabahı.. Maryana güneş doğar doğmaz gözle- ni açtı., Hamzayı kucakladı.. evinin önündeki bahçeye çıkardı.. bir ağacın dibinde u- zanan Hamza şimdi ne yarasının ıztı - rabını duyuyordu., ne de kalbinde bir sızı vardı. Güneş yeni doğmuştu. Limandaki gemilerin direklerinde martılar uçuşuyordu. Cerbe her günkü gibi sessiz değildi.. Limandaki gemiciler sabahleyin er - kenden kasabaya çıkmışlar, sokaklara, evlere yayılmışlardı. Maryana Hamzaya sıcak çöl şarabı hazırlıyordu. Hamza sabahları sıcak şarab içmeği İspanyollardan öğrenmişti. Dalları yelpaze gibi açılmış küçük bir hurma ağacının dibinde konuşuyorlar- di: — Hüsrev seni ararsa.. ve buraya ge- lip seni götürmek isterse, ne yaparsın, Maryana? — Ne mi yaparım? Yapacağım şey onu derhal buradan kovmâk olacak.. — Bu cesareti kendinde görebiliyor musun? — Şüphesiz. Çünkü seni seviyorum. Senden ayrılmamak için, icab ederse Barbarosa bile aynı sözleri söylemeğe Ve aynı hakareti yapmağa hazırım, Bu sırada Maryana omuzunda sert bir elin dolaştığını duydu.. Başını arkaya çevirdi.. Şaşırdı. Barbaros, Maryananın arkasında du- rüyordu. Hamza, Barbarosu görünce sevin - Barbaros ikisini de selâmladı: — Gene kime atıp tuluyarsun, Mar - yana? İspanyol rakkasesi kısaca başından Bgeçeni anlattı: — Hamza buradan gider gitmez, Hüsrev Reis beni zorla evine götürmüş- tü. Hamza tekrar buraya kaçırdı, Şimdi -| sOk Mmemnunum.. Dedi. Barbaraosun canı sıkılmıştı. Hamzaya: çok namuslu, ayar bir adam ola- rak tanırım. Bu işi hem de altmışından sonra nasıl yapmış? Diye sordu. Hamza, Maryananın hakikati söyle - diğini ahlattıktan sonra: — O artık bunamış, dedi, ne yaptığı- ni bilmiyor. Altmış yaşına gelmiş ama, — Maryananın dedikleri doğru mu- | Abdullah Maryanayı kaçırdı ve hemen Haı_ı_ızaya getirdi hâlâ aklı başına gelmemiş. Dedi, Barbaros çok neş'eliydi.. hurma ağa- cınım dibine oturdu. — Yaran nasıl oldu, Hamza? Iztıra - bın dindi mi biraz olsun?.. — Maryanaya” kavuştuktan - sonra, her acıyı unuttum, (Arkası var) Bu günkü Program 2 - Mayıs - 1917 - Pazar İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk müsiklai. 1240 Hava » dis. 13.00: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu ta- rafından bir temali. Akşam neşriyatı: 18:30: Plâkla dans müsikisi, 19.30: Konfe- rans: Ördu saylavı Selim Sırrı Turcan tara« fından (Londra kalası). 20: Müzeyyen ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk garkıları. M.30: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 20.45: Muzaffer ve arkadaşları tara - fından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat Ayarı. 21.15: Orkestra. 2215: Ajans ve botsa haberleri, 22.30: Plâkla sosolar, opera ve o- peret parçaları, YARINKİ PROGRAM 3 - Mayıs - 837 - Pazartesi İSTANBUL meşriyatı: 12.30: Plâkla Türk müusikisi. 1250 Hava - dis. 13.05: Muhtelif plük neşriyatı. Akçşam neşriyatı: 17: İnkilâb Dersleri Üniversiteden naklen Receb Peker tarafından, 18.30: Plâkin dan$ musikisi. 19.30; Konferans: Dr. Salim Ahmet (Sıtma). 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından |Türk musikisi ve halk şarkıları. 2030: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 2048: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları, saat âyarı. 21.15: Şehlr Ti - yatrosu dram kısmı ( 8 A F O). 22.15: Ajan$ ve borsa haberleri. 2220: Plükla sosolar, © pera ve öperet parçaları. ELczaneler Bu gece nöbelci olan cezameler şanlar- der: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Ziya Nuril. Beyazıdda : (Belkız). Fenerde : lyadlı. Şehremi- ninde : (Hamdi). Karağümrükte : (A- rif). Samatyada : (Erofilos). Şehzadeba- gindâ : (İ. Halil). Eyüpte : (Arif Beşir). Eminönünde : (Aminasya). Küçükpa - zarda * (Necati Ahmel). Alemdarda : (Esad). Bakırköyünde : (İstipan), Beyoğlu ciheltidekiler: İatiklâl caddesinde : (Kanzuk), Duirede (Güneş). Topçularda : (Sporidis. Tak- || simde : (Nizameddim. Tarlabaşında : (Nihad), Şişlide (Halk), Beyiktaşta : (A Ruza), Boğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda : (İskelebaşı). Sarıyerde : (Osman), Kadıköyünde : (Moda, Mer - kez). Büyükadada : (Şinasi Rıza), Hey- Belide : (Tanaş).

Bu sayıdan diğer sayfalar: