Son Posta 2 Mayıs 1937 sayfa 2 | Gaste Arşivi

2 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hi DA Rlen Di DA LH A 2” Sayfa ge0 ——0 —— SÖN'POSTA” & M ” Hergün Türkiye - Irak dostluğu Ve Şark milletleri — Yazan: Muhittin Birgen F- ünden beri İstanbulda bulunan ı'-—.) Irak Hariciye Vezirinin Anka- ra ziyareti, büyük ve samimi bir dostluk nümayişine vesile oldu. Her iki tarafın da, resmi diplomat ağziyle söylediği nu- tukların içinde, diplomasi üslübunun ka- yıtlarından kurtulup ta, «ayni hayat yo-| lunun yaolcusu olan iki komşu ve ikt'kaı.'- deş milletiz, vesselâm!» demek istiyen bir söyleyiş tarzı, bir açılamamak heyecanı vardı. Bu, kendisine kan verip kan aldı- ğımız, kültür verip kültür aldığımız h'a'k hlarla bizim aramızda mevcut olan haki- ki tarih kardeşliğinin tabii bir neticesi olmakla beraber, ancak biribirlerine da- yanmak sayesinde ilerleyebilecek olan şerefli milletler için ayni zamanda tarihi bir zarurettir. Naci El Asil, bu ziyareti ile bu hâdisenin tezahürüne vesile verdi- ğinden dolayı kendisine teşekkürler ede- riz. * Türkiye ile Irak arasındaki komşuluk ve kardeşlik münasebetlerinin bu şekil> de oluşu Garbi Asyanın iki büyük mille- ti ve birkaç ta hükümeti için çok mes'ut bir hâdisedir; muhtelif, medeniyet sevi- yelerinde ve ilerleme devrelerinde bulu- nan bu Garbi Asya milletleri ve dev- letleri, aralarında ne kadar sıkı dostluk yaparlar ve biribirlerile ne kadar iyi an- laşırlarsa, milli varlıklarım o kadar ka- lay müdafaa ederler ve medeniyet sevi- | yelerini o kadar ileri götürebilirler. Ma- alesef, bu memleketlerin bir kısmı, çok parçalanmıştı;. Ve çok parçalanmaktadır. Ayni zamanda bunların içinde her şeyi karıştıran, her kuvveti biribirine vuran ve milli muhitleri bulanık bir su içinde tutan şeytan parmakları da vardır. Bilhas &a Suriyenin hali acıklıdır. Din, mezhep, menfaat ve şahsi mücadeleleri bu mem- | leketi parça parça etmiştir Suriyede ha- Hs, su katılmamış bir milli şuur uyanma- &ı bir hayli zamana mühtaçtır. Bunun için, Türkiye ile Irakm, sadık komşuluk ve milli şuur üzerine öturmuş bir anlaş- ma ile ellerini biribirlerine sımsıkı ver- miş bulunmaları, bütün Garbi Asya mem leketleri için çok hayırlı ve çok mes'ut neticeler vermeğe yarayacak bir hâdise oluyor. * Türkiye ile Irak arasındaki bu dostlu- ğu, ben, memleketimizle Yugoslavya ara- Bındaki dostluğa benzetivorum. Son haf- ftalarda Yugoslavyada yapılan seyahatle iyice anlaşıldı ki Türkiye - Yugoslavya İttifakı, Balkan memleketlerinin müşte- | rek bir Balkanlı siyaseti takip edebilme- leri için çok kuvvetli bir mihver vazife- sini görüyor. Her iki memleket, biribiri- nin dostluğundaki sadakat hislerinden e- min, karakterlerinin güvenilir karakter- ler olduğuna kani ve her iki memleket- te Balkanlılılk fikrinin sağlam taraftar- ları olunca, Balkanlıların, sırf Balkanlı olarak bir siyaset yapmalarını temin e- decek bir anlaşmaya güzel bir mihver Bunun gibi, Türkiye ile Irak arasın- daki dostluk ta, Garbi Asva milletlerinin müşterek bir siyaset yapmalarını temin edecek olan tarihi tekâmülün sarsılmaz ve kırılmaz bir mihveri olacaktır. Bun- dan tamamen eminiz. Bugün Suriyedeki şuursuz gürültüye bakanlar, belki de Garbi Asya milletle- ri arasındaki bu siyasi inkişaftan dolayı ümitsizliklere ve hattâ veise düşebilir- ler; fakat, ben bu ümiisizliklere düşen- lerden değilim. Suriyede bugünkü fikir ve his anarşisinin ve siyasi şuursuzluğun yanı başında, bir de Suriyelilik duygusu vardır. Ve bu duygu, bu memleketi, ne olursa olsun, mutlaka doğru yola götü- recektir. İ İşte, o devrin gelmesine intizaren, bu gün Türklükle Araplık arasındaki his bir liği ve menfaat birliği şuurunu Türkiye - Irak dostluğu temsil edivor. Bu dost- Resimli Makale: X B —— --. - Hayat insanları iki kısma ayırır: Birinci kısmı fikir a- tün buluşları ve bütün yükselişleri onlara borçludurlar. di mları teşkil eder: Bunlar bütün ömürleri açlığa, sefalete sıkınttya ehemmiyet vermeksizin müuayyen bir ideal peşinde koşarlar. İkinci kısmı ise iş adamları teş- kil eder. Bunlar pratik olanlardır, her hâdiseden bir men- faat çıkarmıya bakarlar.. Fikir adamının hizmeti bütün cemiyetedir, milletler bü- müddetince İş adamlarının, pratik insanların hizmetleri ise sadece kendilerinedir. Fakat cemiyet her iki sınıf insana da ayni derecede muhtaçtır. Birincisinden manen ve maddeten yükselmeyi, ikincisinden de zengin, müreffeh bir hale gelmeyi bekler.. SOZ ARASINDA ) Kendi kendisini Hapse tıkan Milya_rder Nevyorkta pek muhteşem bir sara- yı bulunan milyarder Frik senelerden- beri bu sarayın içinde kendisini hap- setmiştir. Sarayın bütün pencereleri ve kapıları pek kalın demir parmaklık- lar ile örülü olduğu gibi sarayın içi ve dışı da yüzlerce muhafız ve hususi ha- fiyeler tarafından muhafaza ve taras- sut edilmektedir. Milyarderin böyle kendisini niçin hapsettiğini öğrenmek isterseniz şu iza- hatı dinleyiniz: Ön dört sene evvel birisi Frik'ı öl- dürmeğe teşebbüs etmiş, sonra yaka- lanmış, mahkemeye verilmiştir. Mah - mahküm ettiği gün herif firar eftmiş ve bir gün evvel de intikamını alacağını söylemiş. Milyarder o günden itibaren hapishanesine çekilmiş ve aradan uzün seneler geçmesine rağmen meydana çıkmamıştır. Kadınların idare ettikleri | şehir Kansas Sitar isimli gazetede okudu- ğumuza göre Kansas eyaleti seyyah celbetmek için ufak şehirlerden birini 21 inci asrın cenneti namile tamamile kadınların yedi idaresine tevdi et - miştir. Belediye reisi, bütün belediye mec- lisi âzaları kadındır, kaymakam kadın- dır, sulh hâkimi, polis müdürü, posta telgraf müdürü, tapu müdürü, oteller müdürü tahsildardar hep kadırdır. Yal nız itfaiye ile polislerin bir kısmı er- kektir. Gazete diyor ki: Tahsildarların kadın olmaları bil- hassa çok işe yaramaktadır. Kadınların güzellikleri nisbetinde de vergi tahsil keme müteşebbisi uzun seneler küreğe- İ HEKGÜN BİR FIKRA | Dilenciler kanıyorlardı. Biri ötekine sordu: — Sen ne iş görürsün? — Dilenciyim. — Ben de dilenciyim. — Sana göre dilenciliğin şartları ne- dirü — Söyliyeyim; üç şartı vardır: Ne- rede olursa olsun isteyeceksin, ne o- lürsa olsun isteyeceksin. — Öyle ise bana bir sadaka ver. + — Burası hamam. | — Sen nerede olursa olsun isteye - ceksin demedin mi? — Ama ben de dilenciyim. — Sen kimden olursa olsun isteye- r ceksin demedin mi? — Peki ama burada benden ne iste- yebilirsin ki?. — Bir tas su da isteyemez miyim? *& * | Bir mektep talebesinin Dudakh boyalarile Kaç ev btoyanır? Amerikada Vickensin üniversiteşsi profesörlerinden birisi kız talebelerin dudaklarını boyamalarına fevkalâde sinirlenir ve ders verirken karşısında boyalı dudaklı talebe görmekten hoş - lanmazmış. Profesör talebe.erin dudak- larına bir sene zarfında — sarfettikleri boyalarla üç evin içinin ve dışının gü-î zelce boyanacağını hesap etmiştir. Bu hesaba göre talebe kızlar günde en a- şağı on altı defa dudaklarını boyamak- tadırlar, ettikleri müşahede olunmuştur. Evvelâ mükellefler kadın tahsildara kadın olduğu için sonra da dilinden ve dedikodusundan korktukları için der- Öldükten sonra Pişirilmek İsteyen hükümdar Şimdi anlatacağımız fıkraya bır çok kimseler inanmayacaklar, onları ikna etmek için Froiss'rt'un eserini şahit v- larak göstereceğiz. İsteyenler aslından tetkik etsinler: «Bazı insanlar, ölümün ancak etin kemikten ayrıldığı vakit vukua gelece- ğini zannederler. Bunlardan. bişi de İnciliz Krahı birinci Edvarddı. Bu zat 630 yıl evvel 1307 senesinde ölmüştü. Yazdığı vasiyetnamesinde şöyle söylü- yordu: . «En büyük emelim şudur: Ben öl- dükten sonra, büyük oğlum vücudumu bir tencerenin içine koysun ve iyice, etlerim kemiklerimden ayrılıncaya ka- dar pişirsin. Bilâhare etlerim şişelere yerleştirilsin. Kemiklerimi de Iskoçya- ya karşı açtığı harplerde yanında bu - '|lundursun, onun yanında bu kemikler olunca, İngiltere için mağlüp olmak ih- timali yoktur.» Bir çok hükümdarların va%îyetleri gibi tabili onun sözleri de tutulmadı, yoksa tarihte bir de hükümdarım pişi - rildiğine şahit olacaktık.» ; Çok garip bir tesadüf Nevyorkta çıkan Time gazetesi yazı- yor: i Connectitude'de News Britain şeh- rinde şu hâdise cereyan etmiştir: 77 yaşında John Conlon isminde bir edam ölmüş, ayni gühde ayni şehrin ayni yaşta ve gene Jahn Conlon ismin- de ve hiç de birbirlerine akraba olmı- yan hattâ birbirlerini tanımıyan bir adamın daha öldüğü öğrenilmiştir. Belediye bu adamların mezarlarını hal borçlarını ödemektedirler.» yanyana yaptırmıştır. ” luğun kuvvetini gösteren her tezahür, bi- zim için ve Şark için ferah veren bir hâ- disedir. Bundan dolayıdır ki, Irakta ile- | riye doğru atılan en küşük bir adım bile| aramızda sevinç uyandırıvor. Ümit ede- riz ki, aziz misafirimiz, Türkiyeden, bu havayı duymuş ve bu hakikati anlamış olarak ayrılacaktır. ATuhittin Birgen İSTER İNAN İSTER İNANMA! «İlkmekteblerde «Ev İdaresi» dersi kaldırılarak yerine | çenlerde bir teftiş yapıldığı zaman erkek talebeye yemek «Aile Bilgisi» dersı konmuştu, bu dersle kız ve erkek tale- beyi ev işlerine alıştırmak gayesi güdülüyordu. Fakat ge- İSTER İNAN İSTER İNANMA! pişirmek ve pasta dü.> 3 yapmak öğretilmekte olduğu görül - Sözün Kısası Bu da bir fikir! E. Talu 1 elden üstün olduğu gibi, At da —akıldan - maşallah - üstün oluyor. İzmir belediye azasından bir zat, $€ hir bütçesinde tasarruf yapmak maksağll_e' mehtaplı gecelerde sokak fenerlel'mu:l söndürülmesini teklif etmiş. Eder mi? eder! İnsan evlâdının dili hef şeyi söylemek için yaratılmıştır. Amaâ makul, ama gayri makul.. c başka mesel_eı Herhalde, fikir, fikirdir; teklif de, tekli İzmirli yurtdaşın ileri sürdüğü esbabi mucibe (!) li düşünceyi ceffelkalem red ile karşılamak bence doğru olamaz.  “ ğızdan her çıkan lâfın elbette su götürüP tarafı vardır. Filhakika, tabiatin, lütfedip de yer yÜ* zünü aydınlattığı geceler, ne diye lâmbâa yakmalı? Avuç dolusu para verip de, n© diye elektrik harcamalı? Hususile Kİ mehtabın - hele kendi haline bırakılırsa* ruhlar üzerinde, hisler üzerinde inceltici, yumuşatıcı tesirleri de derkârdır. ÂAy 1şl“ ğı insanı şairliğe, rikkat ve ulviyete ima- le eder. Bu itibarla, onun tesirlerini azal- sinden ictinap etmekle, bütçe açığınız artmasına yardım eyledikten başka, be“ şeriyetin manevi yükselmesine de hiz * met edilmiş olur. : Ba ay ışığına inhisar etmemeli, mümkün olan her şeye teşmil olunmalıdır. Meselâ, yağmurlu günlerde, şehrin su“ yu kesilmeli, rüzgârlı, fırtınalı havalarda nezafet işleri durdurulmalıdır. hassaları mücrip olduğundan, hastane “ Llı,-ı'clı.-ı_ıııe'ın:utı:tıîıvıı'eomk.hwı!:ihnzları' hın yerine, güneşe maruz geniş taracalar, tahtaboşlar vücude getirmek de ayni ba- kımdan herhalde faydalıdır. için, bunların da deve kervanları ve mer- kep katarlarile istibdal edilmeleri elbette muvafık olur. Bu misaller daha da uzatılabilir.. amâ,; gelgelelim, - şaka bertaraf - iktısat Ve etmesine taraftar olmak bir nevi irtica” kat'a haş görülemez!. —a — —— MMMT Biliyor musunuz ? ismile anılan cenubi Amerikadaki boğazi kaç yıl evvel bulmuştur? 2 — Mitolojiye göre meşhur Yunan kahramanı Ulyssein bahası kimdir? nehir üzerinde kurulmuştur ?. (Cevabları yarım) * & £« (Dünkü suallerin cevabları) 1 — Tarihte eyüz sene harpleri» ismile anıları harp 1338 de başlamıştır. 2 — Şimdi İngilizlerin hakimiyeti al * tında bulunan Cebelüttarik boğazı İngi” zaptedilmiştir. 3 — İlk vapur Avrupadan' Amerikay? 1819 da gitmiştir. : — Esmer kızlardan hoşlanan bir maymun Berlin civarında ufak bir gazin0d? garip bir hâdise olmuş, ve bir mây mun sarışın bir kızın üzerine hücum © derek ısırmıştır. » - BN Derhal yetişen polis maymunu öl dürmek suretile daha büyük bir nin önüne geçmeğe muvaffak tur olmuz” Bu meyanda şunu da ilâve efıgı'uıı ? ki, maymun kendisini esmer ka sevdiriyormuş. Sahibi de: lar «— Maymunum esmerlerden hOi gi nır, fakat sarılara tahammül ed&” çi” di. Bu sefer de öyle bir iş yapti- *” u ti.n demiştir. Kızgın güneş şualarının antiseptik Otomobil, otobüs ve kamyon gibi nakil | vasitalarının sarfedegeldikleri yabanci benzin, lâstik, yağ ve saireden tasarruf — tasarrufun muayyen bir haddi tecavüZ dan başka bir şey değildir. İrticam her * — hangi bir nevi ise bu ileri asırda asla V3 — 1 — Portekizli kâşif Macellan, kendi 3 — Fergane şehri nerededir, hanBi - tacak, nötralize edecek rakipler ikame * lizler tarafından 233 yıl evvel, yani 1708 — lardan hoşlanmadığını resmen ilâP — *

Bu sayıdan diğer sayfalar: