28 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

28 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Balkan Antantı Konseyi_ dün mesaisini bitirdi Yugoslav Başvekili sabaha karşı Ankaradah ayrıldı, Yunan Başvekili ve Rumen Hariciyt Müsteşarı bu akşam hareket ediyorlar SON POSTA ÜÇ BOZ ATLİ :10 Sayfa “Son Posta'nın tarihi tefrikası: Yazan : Ziya Şakir — Bunları yapan hep o, hep o... Mogol çehreli b>şın sahibi. Fırlına büyüyor, Hanlar, noyanlar, mirzalar, kurumuş birer sonbahar yaprağı gibi havada savruluyorlar, Sanki her taraf bir mahşer, bir kıyamet... İşte siz de oradasınız! Gülerek falcı kadına cevab vermiş-|ihtiyar noyan kanlar içinde, yere seri-|kümdara çarptı. Fakat o, dimdik. Ü kiçi, kaçıyor. Bunların biri de sizsiniz. yel Ankara 27 (Hususi) — Yugoslavya| tiyetini, elâstikiyetini ve Amıwdın, .;: Başvekili Doktor Stoyadinoviç Ankara | Tiretlere uymak kabiliyetini teyid Palasda verilen suarede bulunmuş, LA DA MAĞ İgece yarısından sonra saat bir buçuk - Gizli celse ti: liyor. ta hususi trenle hareket etmiştir. Mükernmel dostlar olan dört narır arasff — Hay, hay.. bol mükâfat hazır... Yalvız, sen falıma iyi bak. — A. onun için hiç merak etmeyiniz, noyan. Kadın, yere dizçökerek oturdu. Be- Jinden bir torba çıkararak yanına koydu. Beraber getirdiği büyük ve yu- yarlak torbayı açtı. İçinden, büyücek bir tepsi çıkardı. Bu gümüş tepsinin için- de, birbirine karışmış olan bir. takım kuş, canavar ve esatiri hayvan resim- leri vardı. Falcı, belinden çıkardığı torbayı da açtı. Bunun içindeki ince kumu, tepsi- nin içine dökerek elile, iyice yaydı. Hatay Bahadır, — Dur... Dedi. Ve sonra, kadının yüzüne dik- katie bakatak ilâve etti. — Ben, ber falcıya inanmam. Onun için, evvelâ beni inandırmak lâzım, Falcı kadın, bu sözlere hayret etti. — Sizi, nasıl inandırabilirim, noyan? — Kolay.. çok kolay... Evvelâ bana, geçmiş hayatımı söyle. Eğer bu, doğru çıkarsa, istikbal hakkındaki sözlerine de tamamile inanırım. Kadın, bir saniye duraladı. Yan gözle, Hatay Bahadırın yüzüne baktı- Genç noyan o kadar kayidsız ve sâf bir tavır takınımıştı ki; falcı: ğ — Hay, hay noyanım,.. Şimdi size, hayalınızı Lir kitab gibi okumiya baş- larım, Diye mırıldandı. Hatay Bahadır, her tarafı sedefle iş- Jenmiş küçük bir yer iskemlesi çekti. Falcı kadının karşısına yerleşti. —- Hadi bakalım.. seni dinliyorum. Dedi. Kodın. elini tepsideki kumların üze- rinde dolaştırdı. Gözlerinin bütün dik- katini Hatay Bahadır üzerinde toplı - yarak, söylemiye başladı: — Benim şerefli, izzetli noyan mir- zam!. Sen, bir bahadır kişisin. Bu ba- hadırlık sana, yedi göbek atandan mi- ras kalmıştır. Saray gibi bir konakta dünyaya gelmişsin. İyi günler içinde yetişmiş; ömrünü saadetle geçirmişsin. Hatavy Bahadır, büyük bir - saflıkla dinliyor ,hafif tebessümlerle, kısa kısa gevablar veriyordu: — Evet.. doğru... — A, bu ne? Bir fırtına.. korkunç bir fırtına başlıyor... Yer, yerinden oynu- yor... Büyük bir baş, tıpkı, dağların ardından çıkan bir güneş gibi yavaş yavaş yükseliyor. Kanlı Uuzatıyor.. — 'Nı:haf şey.. sonra?.. — Bu karılı yumruklar, harekete ge- liyor. Dağlar, devriliyor; binalar, gö- çüyor; başlar kopuyor. Kan, kan., her taraf kana bulamıyor... — Allah. Allah... — Bunlar: yapan, hep o.. hep o.. Mo- gol çehreli başın sahibi. Fırtına büyü- yor; hanlar, noyanlar, mirzalar, kuru- —müş birer sonbahar yaprağı gibi hava- da savruluyorlar- Sanki her taraf bir mahşer, bir kıyamet.. işte.. işte.. orada, © Mmahşer içinde, siz de varsınız... Siz.. ve, bananız... — Hayret... — — Evet.. babanız, ve siz... Siz, çok gençsiniz. Hemen hemen, çocuk diye- ceğim. Bu büyük fırtmadan kurtulu- yorsunuz: O kanlı pençelerden, başlâ- rınızı kurtarıyorsunuz. Fakat, bütün varlığınızı da kaybediyorsunuz. Varlık, servet, hâkimiyet.. artık bunlar, baba- nızın elinden çıkıyor... Kurtarabildi « ğiniz, yalnız bir şey var. O da, kılıç... — Doğru.. çok doğru... — Hayatınızın şekli ve vaziyeti deği- şiyor. Şimdi, altın bir taht üzerine o- turan o Mogolun etrafındasınız. — Evet. — İşte geniş bir sahra.. atlar koşu- — yar, ordu, se! sibi akıyor.. karşıda bir — kele. bu kaleye hücum başlıyor... Ba- barız, bir süvari kıt'asınm başındadır- " Yazık. çök yazık.. hain bir ok, tam iki — Çok doğru.. — Hayret. hayret... Sanki, yanımız- — Tuhaf şey.. burada bir karışıklık|da imişsin gibi söylüyorsun. var. İyi göremiyorum. Ha.. işte, sizi tekrar buldum. Fakat artık, tam bir de- Ekanlısınız: Genç bir noyan. Sarayın Falcı kadın; bu itiraf karşısında, bü- yük bır sevinçle titredi. — Peşinizde, yüzlerce atlı... Sizi arı- dehlizlerinde dolaşıyorsunuz. Hüküm-| yorlar, fakat bulamıyorlar: darın tahtına yaklaşıyorsunuz. Tekrar harbler başlıyor. İşte, sizi de bir atlı hezaranın başında görüyorum. Ooh, — Dur, Bir tek sual —Buyurunuz. artık ikbal devri açılıyor. Şimdi, hü-|da Bilebilir misin?.. Falcı kadın, hiç ummadığı bu sual da suare devam ederken konsey - atel'n ilmdarın en makbul noyanlarından - sınız, Nasıl, doğru mu?, karşısında birdenbire şaşaladı. Par -| hususf bir salonunda tekrar toplanmış ve /» derese mütecanisdir ki, camlanın hef üç arkadaş neredeyiz? Bunu Muhterem misafirimiz istasyonda Başvekil Celâl Bayar, vekiller, mütte-|yan Antantı devletleri için kendi aralarili fik devletler sefirleri tarafından sami- mi bir surette uğurlanmıştır. Yunan Başvekili ve Rumen Hariciye müsteşarı yarın akşam hareket edecek- lerdir, Tebliğ neşredilmeden önce Ankara, 27 (Hususi) — Ankara Palas- da gizli celsede cereyan ecımıoııııl. meler, dört sene mevcudiyetten şonre. İ:. da hiç bir mesele mevcud olmadığını g' tormiştir. a Hâlen meveud meseleler yalnız Antaf * tın Balkanlar haricindeki işler karşısında İ tihaz edeceği hattı harekete taallük elt tedir. İtimad havası 'Türkiye, Yunanistan, Romanya ve YE Boslavyanın teşkil ettikleri camlanın ııü': — Doğru.. doğru.. tamamile doğru 'maklarının uçlarını, telâşlı telâşlı kum-ın:şıcdılen resmi tebliğe son ve kat'i şek- | âzasının hududları üzerinde her türlü söylüyorsun. — Fakanaat... Kalbinde, hükümdara karşı derin bir kin var. — Niçin?.. Onu da bilirsen, sana büs- bütün inanacağım. lar üzerinde gezdirmiye başladı: — Akh, aziz noyanım!. mek mümkün değildir ki... Diye, mırıldandı. Bu sözler karşısında, Hatay Bahadır sas'ın başkanlığı altında toplanarak mü — Aı'île etimeyiniz. Bunu da bulmıya | geniş bir nefes aldı. , çalışacağım. Hah, buldum. Bu kin se-| — Canım.. o kadarı da bilinmesin... bebsiz değil, Çünkü bu hükümdar, si zin bütün haklarınızı gasbetmiş. Sizi; Devam et, diye bağırdı. hönlık tahtından, noyanlığa indirmiş-;dıliırdı. tir, İşte, bu acıyı bir türlü unutamıyor- sunuz. Nasıl.. bildim mi? — Çok iyi bildin.. sonra?, — Hükümdara karşı kalbinde kin taşı- yan, yalnız siz değilsiniz... — Ya?.. — İki arkadaşınız daha var. gülümsedi: — Evet... Birdenbire bir mızrak hava'andı. Hü- İRADYO)| Bugünkü program İSTANBUL 28 Şubat 1938 Pazartesi Öğte neşriyatı: 1220: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- dis. 1305: Plâkla Türk musikisi. 13.30: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 1T: İnkılâb dersi: Üniversiteden naklon, Mahmud Esed Bozkurd tarafından. 18.30: Çocuklara masal; Bayan Nine. 19: İncl: Şan, piyano ve keman refakatile, 19.30: Memlekel şarkıtarı: Malatyalı Fahri. 19.55: Borsa ha- berleri. 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından 'Türk müsikisi ve halk şarkıları. 20.30: Hava raporu. 20.33: Ömer Rısa tarafından arabea söylev. 2045: Belma ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat Ayarıı. 21.15: Fasıl saz heyeti. 21.50: Radyo- fonik temsll: Stüdyo orkestrası refakallle (Per Günt). 2245: Ajans haberleri. 23: Plâk- la sololar, opera ve oöperet parçaları, 23.20: Son haberler ve ertesi günün programı. ANKARA 28 Şubat 1938 Pazartesi Öğle neşriyatı: 1230: Muhtelif plâk neşriyatı. 12.50: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları. 18.15: Dahi- l ve barici haberler. Akşam neşriyatı: 1830: Plâk neşriyatı. 18.35: İngilizce ders: Azime İpek. 19: 'Türk musikisi ve halk şarkı- ları (Makbule Çakar ve arkadaşları). 19.30: |Saat âyarı ve arabea neşriyat, 1945: Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve Arkadasları). 20.15: Spor konuşması: Niza- meddin Kırşan. 20.30 Türk musikisi ve halk şarkıları (Salâhaddin ve arkadaşları). 21: A- Jans haberleri. 21.15: Stüdyo salon orkestrası. 21.55: Yarınki program ve huı.ı_n marşı. AINKIBAZI HAZIMSIZLIĞI MİDE EKŞİLİK VE YANMALARINI « ALIŞTIRMAZ. İÇİLMESİ LÂTİP TESİRİ KOLAY vE MÜLÂYİMDIR YERİNİ HİÇ BİR MÜMASİL MUSTAMTAR TUTAMAK MAZON işik ve HOROS #AKRKAŞINA OlKKAr MUYLAKA EVİRİZDE Blü BŞU BULUNDUAUNUZ —- Şimdiye kadar, geçmiş olan şeyle- ri söyledim, Şimdi de gelecek zamana geçiyorum, Dinleyiniz... — Dinliyorum. — Siz buraya, böş yere gelmediniz. « Her şeyi bil- Kadın, parmaklarını tekrar kumlara | | |gün Anadolu klübünde Balkan antantı lti vermiştir. Ankara, 27 (AA) — Balkan antantı konseyi bugün öğleden önce Elen Başba- kanı ve kansey başkanı Ekselâns Metak- zakereye devam etmiştir. Dahiliye Vekilinin ziyafeti Ankara, 27 (AA.) — İç işleri Bakanı ve Parti genel sekreteri Şükrü Kaya, bu- devletleri mümessilleri şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. Ankara Palasdaki suare parlak oldu Ankara, 27 (Hususi) — Bu akşam Yu- Şu fal gösteriyor ki; yakında büyük bir han, Romanya ve Yugoslavya elçileri ta- hareketin Jahi başına — geçeceksiniz. E- rafından Ankara Palas'da verilen suace Hatay Bahadır, büyük bir saftıkla vet.. bir hareket.. o, büyük hüküm - çok parlak oldu. Bütün kor diplomatik |minine çalışan Balkan Antantı dar aleyhinde gizli bir hareket..|ve çehrin #leri sınıfına mensüb birçok â-| işlerine müdahale suretile, hâlen A! ee Vay, vay, vay, vay... her tarafta jleler iştirak cttiler. — İşte, büyük bir av eğlencesi... Or- |sessiz #adasız bir. kaynaşma.. baş- öti marı.. atlılar ve tazılar koşuyor. Hü - başa müzakereler... Ordular hazırlanı- kümdar ortada. Siz de, yanındasınız.| yor... — Arkası var — Soğ'uk algınlığı nezle, grip ve bütün öğrı- lar — için en iyi ilâçtır. Bu bir fennt hakikattir ki ; EREM PERTEV Cildi temizler, pürüzsüz ve gergin tutar. Buruşuklukları giderir, tabit güzelliği Mmuhafuza öder. Ilân Tarifemiz Birinci — sahifa 400 kuruş İkinci sah'fe 250 —» Üçüncü — sahite 200 —» Dördüncü sahife 100 —» İç sahifeler 60 » Son sahife 4 » Muayyen bir müddec zarfında fazla. ça mikdarda ilân yaptıracaklar ayrıca tenzilâtlı tarifemizden istifade ede. ceklerdir. Tam, yarım ve çeyrek sa”fa ilânlar için ayrı bir tarife derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticart ilânlarına sid işler için şu adrese müracaat edil. Herkes nikbin Belgrad 27 (AA.) — Avala ajansı bildi - riyor: Vreme gazetesi, Ankarada Balkan An- tantı konseyinin ilk celsesi hakkında, husu- “Bİ surette gönderdiği muhabiri B. Syetoyaki- makalesin! nin telefonla verdiği uzun — bir neştetmektadir: Mes'ul dört nazır, Antant âzası ile kom - gıları arasında mevcud münasebetleri göz - den geçirmişler ve Balkan Antantının Mil- letler araşında hakiki bir barış ve dosttuk pistforma haline gelmesi için yeni selâh im- kânlarını tedkik etmişlerdir. Daha bu celseden sonra istikbal hakkın- da berkes nikbin görünüyordu. Balkan An- tantının, doğduğu yer olan Ankarada haya- Edebiyat dünyası (Baştarafı 6 ncı sayfada) Macaulay'ın en iyi manzum — eseti (Beki RZoma halkı) dır. Gene tanınmış şalrlerden Seott'un usulünü takib ederek vücude geti- rilen bu eser, birçok destanlardan — toplan- plr mecmuasını aranır, sevilir bir kitab ha- Vne getirmiştir. Macaulay'ın şaheseri, — (İngültere tarthii adlı muazzam eseridir. 1685 senesinden 1830 Hyacak olan bu muszzam eserin yalnız beş elldini yazabilen Macaulay, o kadar teferrü- ata gizişmişti ki, bu beş eildine ancak ve an- cak 19 senelik bir tarih sığdırabilmişti. Ta- rih yazmak hususunda üstad edibin kendi- ne göre bir gidişi vardı. İlkönce esas vesika- Jarı arar, bunlar, sayfalarca kitab okur, son- ra, tasvir edeceği yerleri bizzat gidip görür- dü. Devrin seçkin romancılarından Thacke- ray: «Macaulay, bir satır yazmak için yirmi kitab okur, ve bir formalık tasvir için de yüz kilometre yol yürür» derken herhalde fazla mübalâğada bulunmuş olmuyordu. Esas vesikaları bulmakla ilml surette ça- Yani (tarih) 1 alelâde dar bir çerçeve içinde hapsetmezdi. Onu Toman gibi tatlı tatlı o- Kunacak bir şekilde meydana getirirdi. (Bu- günün şöhretleri, Ludvig, Maurois de bü yol- dan yürümüşlerdir.) Umumi vasıflar: Macaulay'ı okuyanlar, onda şu Üüç bariz vasfı görürler: 1 — Macaulay'ın yazı san'ati. bir. edebi- yatçının san'atından ziyade kuvvetli, olgun bir hatibin izlerini taşır. Şalr llsana fevkalâ- de hâkimdir. Dolayısile, anlatmak — istediği seyi göze çarpan cümleler, kuvvetli tezadlar, fıkra ve tasvirlerle ifade eder. Üslübu o ka- Car temiz, o kadar akıcıdır ki, başından so- nuna kadar okuyucularını bağlar. 2 — Maecaulay'ın cevvaliyeti, heyecanı ve neş'esi, tek bir satırını okuyana hemen ge- şer. Çünkü kendisinin söylediği gibl. eyazar- “ven sırf kendisi ve fikri dinlenmeti için ya- mara $ — Macaulay'ın bazı kusurları — vardır, Edib, © kadar uculdür ve ezberler ki, dü- her türlü çahsi kuvvetlenme, * horhangi birinin prestijinde her turtü VÜ yüme, ayni zamanda camlanın hey'eti ': mumiyesinin prestijinde bir artma demik tir. İşte, konseyin derresi böyle bir timth havası içinde ve menfaatlerin tıpkılığını # zammun eden bir idrak ile açılmıştır. Müstakil icraat Gazete, Doktor Arasla B. Metaksas'ın #İİ ledikleri nutuklara tekrar temas ederek. l:ı' İkan Antantının mümtaz mümessillerinin kan politik ve ekonomik istiklâli ideolaliti nc ve dünya efkârı umumiyesi önünde tımadada hâkim olan yeni realist tereüman olduklarını bilhassa Müstakil feraat ve politik — realizm Antantının. Avrupa ile olan mi rinde iki karakteristik unsurdur. Gerisi Hi üzerinde barışın V başkaların niç bif İ İyaldir. Geniş toprakları hülküm süren esasen nazik vaziyeti gekilde karıştırmak İstemiyor. Atina gazetelerinin mütnleaları Atina, 27 (A.A.) — Atina ajansı bildi riyor: Gazeteler B. Metaksasla Doktor M İzasın nutuklarını tefsite devam ediyi” lar. Katimerini gazetesi, Balkan antantıfı? ihdasındanberi yaratılan tesanüd, ve ruhundan bahsederek diyor ki: Bu fikir ve ruh B. Rüşdü Arasa Balkâf” ları barış bölgesi olarak tavsif etmek V” Başvekil B: Metaksasa da antantın bE'” nelmilel sahadaki müsalemedleştirisi "" fuzunu kaydermek imkânını vecmiştir nın hükümdarlari urmaşt — hud bir fikirde fazla d şünmeğe veya ü vakti yoktur. Onun için dalma yazar. fını düşünmeden, fikri kaynaşmasının, "ı j masinin şevkile anlatır, anlatır. Fakat :, xidi veya tarihi bir eserin Ük umdesi, ı hakikatlere üuygun, ikincisi de alâka olmak icab ettiğini düşünmez Ş Hülüâsa: «... Açık olarak şunu söyliyebilirim id- #7 nelerdenberi şimdiki gibi mes'ud ve bahik yar olmamışlım. Hürüm, Tek başıma BUf ruğum. Parlamentoda bulunuyorum. “l" refah içindedir. Edebiyatla uğraşmaya hol vaktim var ve çok şükür para için TW mak Ihtiyacına düşmüş değilim. a «Eğer karşıma çıkacak işlerden bir Ilj' yaziyetimi tereih ederim. Samiml / ni seçmem İâzım gelseydi. herhalde kaydedeyim ki: Halimden eldden Hnum,... 'MW M Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şasii” dır: İstanbul cihetindekiler: Akmrayda: (Şeref), Alemdarda: dülkadir), Beyamdda: (Cemll) yada! (Rocvan), Eminönünde: 'e Hüsnü). Eyübde: (Hikmet ıuııı:ıd- te nerde: (Vitali). Şehremininde: Şehzadebaşında: (Asaf), xıı-ıı-'a,ıi te: (FPund), Küçükpararda: (Hikmet mi), Bakırköyde: (Merkez). Beyoğtu cihetindekiler: 'Tünelbaşında: (Matkoyiç). YÜ! rırada: (Vingopulo), Galatada? kez), Taksimde: (Kemal - Rebul!. de: (Pertev), Beşiktaşta: ( _&" çBüseyli (Mer” gişli* Re> (Büyük, Üçler), —Bü; Riza) c0b). Rofarziçi. Kadıköy ve Adalardakileri — Üstüdarda; — (dtihadı, Wg; ; Hey

Bu sayıdan diğer sayfalar: