28 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

28 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l Hâdiseler Karşısında l . GARİ u garib hüküm, geçen günkü B Sön Postada vardı: «1810 senesinde Moskova mahkemele- rinden biri bir eserin muharririne bir ce- za vermiş. bu ceza; hapis cezası, parâ bezası, nefi cezası gibi bildiğimiz ceza lardan değilmiş. Mahkeme, muharriri he- men oracıkta yozdığı eseri kabile filân yemeğe mahküm etmiş.. muharrir de & serini, artık kemali iştihayla mı, yoksa iştihasız mı bilmem, çılır çıtır yemiş, bi- - tirmiş.> * Hikâyeyi belki dinlemişsinizdir: Yeniçeri ağalarından biri parasız kal- miş, Paizle borç para veren bir sarralfı çağırtmış. Yehiçeri ağasının davetine hiç te memnun olmıyan sarraf, korka korka ağanın huzuruna çıkmış, ağa sör- muş: — Sen borç para verir misin? Sarraf tirtit titriyerek cevab vermiş: — Veririm ağa hazretleri. — Peki boörç para verdiğin kimseden .bir rehin filân mı alırsın? — Hayır, rehine lüzum yoktur.. yalnız bir sened alırım. — Öyleyse bana borç para ver.. bir de sened yaz. — Başüstüne ağam. Sarraf, ağanın istediği mikdarda para- yı vermiş. Senedi de yazmış. K Bunları biliyor mu idiniz? —J| çay 1400000 İngiliz lirasına sigorta edilen adam Dünyanın en pa- balı hayat sigorta- sı, Amerikanın De- laware eyâletinin Wilmnigton rinde oturan Pi« yer S. Dupont nz-& )f’f’ mına yapılmıştır. Bu sigortanın kıy- | şeh- BİR HUKUM — İşte sened ağam. — Yazdın öyle mi, şimdi o senedi yut bakayım! — Amam ağa hazretleri, nasıl yutarım. — Hık, mık dinliyemem, yutacaksın! Sarraf çarnaçar senedi yutmuş.. Ağaya bir kere daha para lüzım olmuş, gene ayni sarrafı çağırtmış: — Bana gene borç para vereceksin, de- miş, haydi hiç dürma, parayı ver, senedi 1 ğid helvasını çıkarmış, yazmaya başlamış. Ağa sormuş Senedi neyin Üzerine yazıyorsı —-R helvasına yazıyorums ası daha kolay olur da.. * harrir, eğer sarraf bir daha eser yazdığı zae | rini ye- selini eserini kâğıd h: Mahkemede: | — Muharrir rTunda yemiye mahküm edilmiştir, sına bas- Hükmünü duyar duymaz, kâğıd helva. Il:u'ını mahkeme heyetini imrendirecek kadar büyük bir iştihayla tatlı tatlı yis İyiverirdi. İsmet Hulüsi Dünyanın en soğuk yerinde yaşayan insanlar Sarraf parayı vermiş, senede gelince, Jevveiden cebine koymuş olduğu bir kâ- Onun- üzerine| gözönü- eserini mahkeme huzuü- Uzunluğuna örülmüştür. Ör; arık çizgilidir, Göğsünde md renkte çiz- li bir plâstronu var. Açık gri üstüne âciverd, bordu veya koyu yeşil çizgi çok güzel olur. Açık maviye lâciverd açık | yeşile koyu yeşil, beje kahverengi veya Tyeşil iyi gider, Beyaza, eteğin renginde çizgiler yapmalıdır. Çizgiler on iki sıra düz arasma geçiril- | miş dörder sira ters - yüz örgüdür. Kol bilezikleri ile yaka enine örülmüştür. ve güzellik | İ , | Dünyanın en so- | behri Ketos de bilenin yerlerdir. oturdu Bük mıntakası, Si- biryada,İcissel kenarıtıda | ilen ka- Bu ka- bile halkı soğuğun tesirile miıı:mıd.'ı—l meti (1-400.000) İn- ' yen azalmaktadır. Çünkü söğuğun dere- | giliz lirasıdır. Çocuğunuzun sütünü — yeşil şişelerde saklayınız Çocuğunuzun #ütünü uzunca bir zaman — muhafaza etmek için, koyu yeşil şişelere koy- mak Jâzım geldiği- ni biliyor musu- nuz? — Bu süretle Ssüt çocuk için da- ha faydalı olur. —— | cesi ekseriyetle sıfıraltı ellidir. Ve bu| soğuğa çocuklar hiç dayanamamaktadır. Bir zamanlar bir hayli kalabalık olan bu (6715) nüfusa düş- müştür, Ketoların garib bir dinleri var- kabile halkı, şimdi 1. Uykusuzluk, fazla okumak, sinema dir. Üç Allaha inanırlar. Bunların biri ve elişi gözleri yorar. Yorulan göz derhal iyilik, öteki kötülük Allahıdır. Üçüncü dinlenmek fırsatını bulamazsa kapaklar taplıkları Allah ayıdır. Ayıyı mabud ta- Çişer, kızarır, Çay, en güzel gözü bile çir- | kinleştiren bu arızayı çabucak ve bütün nimalarının sebebi, onun, ölmüş olan ced- bütün giderir. (200) gram suya (2) gram lerini termsil ettiklerine kani bulunmala. rındandır. © Tahsil çağında Aşk meselesi İzmirden K. T. S. imzasile mek- tub yazan oküyücüm on doküz ya- şındadır. Liseyi daha yeni bitirmek üzere. Bir genç kızı sevmiş ve ona liseyi bitirir bitirmez evlenecekleri- ni vüdetmiş. Sonradan fikrini değiş- tiriyor, üniversitede de okumak isti- yor ve evlenmeyi üniversite tahsili- nin bittiiği zamana talik etmeyi isti- yor ve diyor ki: «Onunla nişanlı sayılırız. Fakat a'lesi benim üniversiteyi bitirmeme razı olacağa benzemiyorlar, ayrıl- mak istemiyorum. Fakat tahsilimi de yarıda bırakmak işime gelmi- yor. Ne yapayım?» * Oğlum senin tahsilini bitirmen, ve kadar senin için faydalıysa sana hayat arkadaşı olacak kadın için de © kadar faydalıdır. Bunu kendileri- ne ya allen vasıtasile, yahud da doğ- rudan doğruya kendin anlat. Üç k zaman çabuk geçer, bu- lememeye sebeb olamaz. Eğer kız gene başkasına giderse sana kar- şı büyük bir sevgisi olmadığımı orta- ya koymuş olur. Seni #gevmiyen in- NÜLİSLERİ sanla birleşmen de esasen senin için iyi bir şey olmaz. Kadın, kocasının gittiği yere gitmelidir Zonguldaktan vazıh adresile mek- zan ve bir &ile arasında dedi- çıkmasına sebeb olmamak için ni ve ismini buraya yazmadı- dığım bir okuyucum diyor ki: — Ben bazı sebebler — dol. le Zonguldaktan ayrılmak mecburiye- tini hissediyorum.. Karımın annesi buradladır. Bu yüzden karım bura - dan gitmek istemiyor. Hattâ mah- kemeye müracaat etti ve benden ay- rılmak istedi. Şimdi ben ne yapa - Evli bir kadın için kendisine en yakın olan insan kocasıdır. Mademki senin işlerin oradan ayrılmanı icab ettirivor, karını da beraber alır ve gidersin.. fakat bunun için evvelâ karını bir kadın evlendikten sonra kocasına tâbi olacağını ve kocasının gerek sıhhi vaziyetleri ve gerek işi Yeabı bir başka yere gitmesi icab e- derse kadının da onu takib etmesi lduğunu kendisine güzellik- n.. karın bu makul iddia- ni kabul edecek ve seninle beraber gelmiye herhalde razı olacaktır. TEYZE ö alad D çay atarak açık bir çay suyu hazırlayı - nız. Buna (0,10) gram sulfate de zine ko- yunuz. Gözler'nizi yıkayınız. Bu suya tırdığınız pamuğu üstlerine koyup bir çeyrek durunuz. Kırmızılık ve şişkinlik derhal geçer. 2. Çay, hasta ve kızarmış damakları da iyi eder. (100) gram kaynar suya — (10) gram çay atınız. Takriben (20) gram su |kalıncava kadar kaynatınız. Buna - (5) gram teinture d'iodele (5) gram teinture d'aconit e ediniz. Hasta ,damaklara sabah, akşam bir pamuk parçasile sürü- nüz, 3. Yazım plâjda derinizi yakmadan ya- nık bir renk alabilmek için de çay en iyi ve en pratik losyondur. (150) gram suya (10) gram (Seylân) çayı koyunuz. Aldı- ğiniz suyu (30) gram kalımcaya kadar kaynatınız. Tülbendden süzünüz, İçme (50) gram lanoline hydratde ve - (20) gram gül suyu katınız. Vücudu yanık Bgösteren İzkat yanmaktan muhafaza &- den, losyonu elde etmiş olursunuz, V— Edebiyat dünyasının hükümdarları: &5) Macaulay kimdir? Nasıl yetişti, ne eserler yazdı? 19 uncu asırda yaşayan bu büyük muharririn blY_'u birçok karışık maceralar ve hâdiselerle geçmiîw Yazan: İbrahim Hoyi Macaulay, on dokuruncu asır İngiliz ede- biyatının dikkate değer simalarından biri- dir. Meşhur İngiliz âlim ve feylesoflarından Cariyle (Karlayl) çalışmaya dair vüzlarda bulunur, Dickens fakirlerin vaziyetini taz- vir eder, bunların halini ıslah eden yolları gösteren romanlarım yazarken, — Macaulay fikrince devrin en mühim işi diye saydığı meşhur «yenileşme» Tüyiharının kabul edil- mesine, yazılarile, konferanslarile çalıştı. O asırdaki sivrilmiş birçok şahsiyetler gi- hi, Macaulay da edib olmaktan ziyade ameli bir iş adamıydı. Yazılarında, dehayı billür- larından hayal kuvveti ile. (ç) e bal bulamıyoruz. — Bunün yerine, karşımızda tecrübelerine dayanan ve bu emniyet ve kuvvetle mevcad meselelere sağlam, pratik Lir kafa Nle bakan ve bunları halle uğraşan bir varlık görüyoruz. Macailay, ayni zamanda, seciyesinin yük- sekliği, şen varlığı ve harikulâde zekâsı ile, göçmekte olan dünyanın kalanlarına insan- Ça yaşamanın sırrını bilen bir semboldür, Macaulay 1900 de doğdu, babası aslında İskoçyali 1di. Bir müddet Sierradeon'da ser- | best zenciler müstemlekesinde valilik etmiş, virÇOk seneler, esir ticaretinin kaldırılması uğrunda çalışmış, emek — vermişti. Annesi hassas, seki bir kadındı. Oğlu, Macaulay'da da ayni izleri görüyoruz. Büyük edibin, aile- sine karşı düyduğu alâka ve sempati ve bu iki şefkatli varlığın üzerindeki tesir ve nü- fuzlarını, hakkında yazılmış olan bir biyog- rafinin sayfalarında Jeszetle okuyoruz. Macaulay, çocukluğunda tıpkı Coleridge'e benziyordu. Daha üç yaşında iken okumayı öğrenmiş, okuma delisi olmuştu. Beş yaşın- da iken kttab gibi konuşuyardu, On yaşında müteaddid münacatlar, zum hikâyeler, hiristiyanlığa dair mülâhazalar, destani manzumeler, üstelik kısaltılmış bir umum! tarih te yazmıştı. Çabuk okumak üdeti illeti çocukluğunda başlamış, bütün — ömrünce sürmüştür. Okuduğu, hayır, yuttuğu kitab- ların sayısını ve nevilerini saymak — mdetâ zdır. Harikulâde bir hafızası vardı. htelif beyitler, şlir parçalarını ezberden söylediği gibi, meselâ — Milton'un Paradişe Lost (Kaybolmuş cennet) gibi muazzam man zum eserinin hepsini, birçok romanları nok- ta, virgülüne varınetya kadar gu gibi tek- rarlardı. Bir keresinde, hafızasını yoklamak istemiş ve 40 sene evvel bir kahvede okudu- den aklında kalan iki manzumeyi, hiçbir yanlış yapmaksızın kelimesi kelime- sine ezberden inşad etmişti. Bu harikulâde çocuk 12 yaşında iken hu- susl bir mektebe gönderildi. 18 inde de İn- giliz edebiyatına hizmet eden birçok edib- lerin feyiz aldıkları Combridge, Trinity Col- dege'e girdi. Burada kiâsik eserlerle uğraşan parlak bir hatib olarak tanındı, —yükseldi. Lâkin, riyaziyede tam manasile son safta kalanlardandı. Annesine yazdığı bir mek- tubda şöyle diyordu: «Bu bilgiden nefretimi anlatacak kelime- Jer bulmakta güçlük çekiyorum, anneciğim. Riyâziye sözde dımağı terbiye edermiş. Ne münastbet: Buna fikri aç bırakmak, hapset- mek hattâ mahvetmek desek daha yakışık alır. Edibin son devresindeki yazılarında —bu dimle asla bağdaşamadığını görüyoruz. Ma- eaulay köllej tahsilinden sonra, hukuku bi- trdi, baroya kabul olundu. Biyasetten ziya- destle hoşlanıyordu. Bunun tabil bir neticesi olarak 1830 senesinde parlamentoya anza se- glldi ve kısa bir saman içinde İberallerin en nüfazlü ve kuvvetli münakaşacısı, iymetli bir hattbt olarak şöhret buldu Meşhur İngiliz Başvekili Gludstone ondan bahsederken: *Konuşmak üzere ayağa kalktığı ve söze başladığı zaman bütün salonu dikkale ça- fıran trampet çalınıyor sanılırdı...» derdi, « Macaulay mebus seçildiği vakit beş para- İstzdi. Babası da mahni, mülkünü — kaybet- mişti. Üstelik te, başına kalan erkek ve kiz kardeşleri vardı. Bununla beraber, asla yıl- müadı. Bütün bu güçlükleri neş'e ile karşıla- dı ve az bir zamanda refaha kavuştu. Potitika âleminde de pek çabuk — İlerledi. Bu, iltimas veya dolab çevirmekten ileri gel memişti, bilâkis yüksek seciyesi, altın — gibi nuyu, çok çalışması ve en nihayet kabiliyet ve istidadı sayesinde bu mevkle ulaşmıştı. | Bacaksızın maskaralıkları : Macaulay'ın bir pıırrt“d Birçok defalar mebus, Hindistafi fürasına adli müşavir oldu. NazırDl), di. 1837 senesinde de kendisine rütbesi verildi. Macaulay edebi hayata kolejdü mecmuasına yazdığı şiir, tenkid VE zalarla başladı. Sonraları, —resml pek öyle fazla vakit bulamadığındif zel ve parlak eserlerini sabahlari ken veyahed da geceleri geç Val oturarak yaratmıştı. 1825 senesinde, Milton adlı eseriti burgh mecmuasında neşredince, P': hir rağbet gördü. Geniş bir okuyuf onu angin bir alâka e ımnu“ alâka, Macaulay'ın tam yirmi b alara yazdığı müddetçe eksilmedi. dalma arttı. 1842 de Roma Halkı, V? 3 oilddik külliyatı çıktı. Macaulay dini müsamaha nususunti 'dikal ve tez tedbirler alınması & &“/ İBu parlamentodan düşmesine, Meb ı/ çekilmesine sebeb oldu. Bu da DİF ı;;,â yüzünden Jâtuf sayılırdı. — Zifa. v (İngiltere tarihi) gibi, senelerdeni ründüğü munzram eseri yazmak meydana çıktı. 1848 de neşredilen tlk İki cildi pışıldi. 1855 de çıkan üçüncü, dördüncü £yni istekle karşılandı. Macaulâf son kısımlarile uğraşırken 1859 ü öldü. O da çok yüksek şahsiyetlerii düğü Westminster Abbey merarlığıt ler köşesinde Addison'un yamınak Bserleri: (Mllton'a Gatr düşünceler) İ, ,.İ bütün yatılarına adetâ bir anahtâfı J"' mune vazifesini görür. Bu eseri yalnız Milton'u öğrenmekle kalmıyOfA 'ni zamanda, yaşadığı devri ve nüM' larını da gözümüzün önünde CA y e ruz. Hele eserdekl o tarih çeşnisi ve hoştur. Macaulay bu kitabile, YAT debiyatı birbirine bağdaştırabilefi yazıcılardan biridir. »f”’ Macaulay'ın en görünen tarafı, AĞN denecek kadar pürüzsüz, llndl“:,j/ v -.Ğ&X ı&ü SAS * ” gim bir Üslüba malik oluşudur. OFT ni iyi hazmetmiş bir dımağın, KISEy, şuuri olarak, başkalarını taklid edn, men de kendi Istidad ve kabiliyeSi”iy p vası olarak billürlanan, güzelleşti yf Höb, bu harikulide usta san'ati serinde göze çarpar. Eserleri iki kısma ayrılabilir A — Edebi, yahud tenkidi, B — Tarihi. ;İ, Edebi eserlerinden en iyileri, HW, son, Goldsmith, Byron, Bacon VE K dalr yazılmış olanlarıdır. -rmnue':,;ığ Mirabo, Warren Hastings, —Von Füş C Papalık tarihine ve büyük Fredet # kaleme alınınış olanlardır. Bu €Ti ç çoğu, muharririn devlet işlerile l duğu mes'uliyetli zamanlarında "/ğ karı, yirmi yıl içinde yazılmıştır. Üa fi de de yalnız bir taraflı düşünceler vulunur. Bununla beraber OW kıymet biçilmez usta bir dımağl olduğunu Ga inkâr edemeyiz. — l X (Devamt 10 uncu sayfedil # z Bacaksız ve köpeği

Bu sayıdan diğer sayfalar: