15 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

15 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MyrnaLoy kendi İıay SON POSTA atına gıbta eden genç kızlara cevap veriyor Artist olmak rahat bir iş değildir “Bazı akşamlar stüdyodan eve kadar bitap bir halde dönerim ki yorgunluktan yemek bile yemeden kendimi yatağa atarım. Hem de elbiselerimi bile çıkarmadan. Sinema yıldızı olmak — arzusü — ile çırpınan — genç kiz- lardan — her — gür Şüzlerce mektub al » maktayım. Her gün gelen mektublar a * rasında muhakkak ki gu tarzda bir mektub bulacağım: «Ben bir daktilo « yum. Her gün yerim den oynamadan ça - lışıyorum. Bu yek - nesak hayattan artık tiksınıyorum. — Hal « buki siz, ne şa'şaalı bir hayat sürüyor « #onuz. Kendi kendi. nizin — patronusunuz. Bize gıpta ediyorum.» Genç kızlar! San - dığınız kadar serbest değilim. Benim de bir müdürüm, hem de çok müşkülpesent bir müdürüm var, İs- mi — «Seyireller» dir. Hayatıma gıpta eden yüzlerce genç kız filmlerde beni tenkid etmekten büyük zevk duymaktadırlar, Bu seyirciler, bu halk sa- yesinde bugün büyük bir mevk! edindim. Fakat ayni seyirci » ler, ayni halk beni mahvedebilir. yet sizin bir tek «pat- ronunuz. var. Hal « buki sizler benim en titiz. patronumsunuz. Hem de bir patron değil... — Yüzlerce... Sizlerden maada: Prodüktörler, ilânat acentaları, sinemacı- lar da var... İstediğim gibi hareket ediyorum sa » nıyorsunuz, Ne kadar yanlış bir düşün- €e! İnanınız, işim cidden çok güçtür. Si- zin işinizden de çok güçtür. İçinizden ba- tıları sabahtan akşama kadar ayakta va- bit geçirmekte olduğunuzdan bahsedi - yorsunuz. Ben de ayakta vak!t geçiriyo - Tum. Hem projektörlerin karşısında ve talın makyajın altında... San'atimi severim fakat çok yorucudur Geçirmekte olduğum hayata gıpta e - Myrna Loy bir çek yilmlerde beraber oynadığı William denlere hayatımın nasıl geçtiğini anlat - mak isterim. Evvelemirde şunu tebarüz ettirmek is- terim ki: Ben cidden san'atimin âşıkıyım. San'atıma içten bağlıyım ve sonuna ka - dar bağlı kalacağım. İnsan bu san'ata bir defa kapılırsa bir daha bırakamaz, Ben para kazanmak gayesile çalışmıyorum Allaha hamdolsun kocam bana müreffet bir hayat temin etmiştir. Ben san'atkâ - rım, Çünkü bu hayattan zevk duyuyo - rum, Saadeti san'at hayatında buluyo - rum. Çok çalışıyorum, İstiyerek, heves Powell ile » Muyrna Loy bu kadar cana yakın bir şekilde tebessüm ederken belki de için için kan ağlıyordur. ederek çalışıyorum. Size çalışmamın bazı safhalarını anlatayım: Film çevirmiye başlamazdan bir kaç hafta evvel hazırlıklara başlarım. Fil » min her bir sahnesini tedkik etmek icab eder. Sahnelerin her birini müdürle, re- Jisörle münakaşa etmeli, Elbiseleri pro- va etmeli. Şapkaları seçmeli... Saat do - kuzda film çevirmeğe başlamak için saat altıda ayakta bulunmalı. Ve sıkı bir su- rette hazırlanmalı, Her sabah berbere gitmeli. Sonra makyajcıya. Her biri yarım sâat sürüyor. Her bir hareketim dakikası dakikasına tesbit edilmiştir, hiç şaşmaz. Ben kendime malik değilim. Ben kendi- mi sat'atıma vakfetmişim. San'atım be - nim patronumdur. Sabırlı olmak gerektir kafa Sizler, icab ederse patzonunuza tutabilirsiniz. Ona istediğinizi süyliyebi- lirsiniz. Olsa olsa yerinizden olursunuz. Bir başka yer bulabilirsiniz, Bizler böyle değiliz. Bir defa kovulursak bizi hiç bir stüdyo almaz. Çünkü halk bizden artık bıkmıştır. Bizim için kovulmak ölümdür. Bizler işten çıkarsak duymiyan kalmaz. Halbuki sizinkini yalnız ikl üç kişi du - yar. Doksan dokuz kişinin titizliği yüzün- den en adi bir sahneyi yüzlerce defa çe- virmek için sabırlı, hem müdhiş surette sabırlı olmahdır. İçten ağiasak bile diş * tan gülmeliyiz... HMastalık tehlikesi En zararsız telökki edi bir an'atkâr için pek büyük bir chemmiyeti haizdir. Çünkü işinin yarıda kalması ih - timali vardır. Hem bu lakdirde yüzlerce nezle “|müsamereler hiç eksik değildir. Biz bun- Tarihden sayfaar Ş Şah İsmailin - * verdiği ceza * Bu şaşkınlık ancak bir saniye sürdü. Şahın işaretile hücum eden bif kaç kişi her iki âsiyi yaka paça kaldırdılar. Bağırıp çağırmalarındı çırpınmalarına aldırmadan kazanlara doğru götürdüler. Kazanların kapakları açıldı. Sular fıkır fıkır kaynıyordu. Yazan: Kadircan Kaflı İkinci Beyazıdın oğulları babalarının e- linden tahtı almak için uğraşıp duruyor- lardı. Yeniçerilerin taraflarlığı yüzünden şehzade Selim en kuvvetli namzed gö » rünüyordu. Fakat henüz bitmiş bir şey yoktu. Şah İsmail Beyazıdın yavaşlığından is- tifade etmiş, epeyce iş görmüştü. Şimdi Beyazıda yaranacak bir harekette bulu- nuyor; biraz sonra onunla istihza edi - yor, hattâ meydan okuyordu. Bu gırada (Teke - Antalya) eyaletinde isyan vardı. Şah İsmaile taraftarlık eden| (Şeytan Kulu) namındaki adam büyük bir kuvvet toplamış, sadrâzam Ali Paşa-' ya karşı yürümüştü. Fakat yapılan harb- de hem sadrâzam, hem de kendisi ölünce âsiler dağıldılar. Bunların iki reisleri, yanlarında küçük bir kuvvetle beraber İranâ doöğru yola çıktılar. Şah İsmaile sığınacaklardı. Yollarda ortalığı yağma ediyorlar, yol- cuları soyuyorlardı, İşi 0 kadar serkeşçe idare ettiler ki yalda bir İran kervanını da yağma ettiler, binden çok adam öldür- düler, Şah İsmail bunu haber alınca fena hal- de kızdı. Fakat belli etmedi. Âsilerin başındaki iki elebaşıdan birisi (Sultan), diğeri (Vezir) diye amlıyordu. Şah İsmail onları iyi karşıladı. Yanla »« rındaki kuvvetle oracıkta bır kargaşahk | çıkarmalarını istemiyor, İşi guru'_:usuınel bitirmiye, müdhiş bir ceza vermiye ha - zırlanıyordu. Âsiler geldikleri zaman onları kısim kısım ayırdı. Her kısmını kendi kuman- danlarından birine verdi. Reislere de: — Ziyafet etsinler! dedi. Onları iki gün hoş tuttu. Üçüncü gün çok büyük bir ziyafet vereceğini sövledi. Ziyafet yeşil bir kırda, ağaçlar altında olacaktı. Davullar çalınıyor, askerler et- rafta koşular, cirid oyunları yapıyorlardı. büyük kazan duruyor, al- tındaki ateşlere odunlar-atıldıkça suları fıkır fikir kaynıyordu. Herkes: — Bunların birisinde beyler ve diğe « rinde de askerler için yemek pişmek - tedir. Diyordu. Şah İsmall iki relsle birlikte oraya gel- di. Büyük iltifatla çadır önüne ve baş -| y köşeye oturttu. Sonra şundan bundan ko- nuşmağa başladı. Bir aralık kazanların bulunduğu ta - vafa baktı. Alevler kıpkızıldı ve buharlar kapakların aralarından fışkırıyordu. (Sultan) adını almış olan herife dündü ve sordu: — Babam (!) Sultan Beyazıd hanın sayesinde çoluk çocuk rahat ederken ni- çin baş kaldırdın? (Sultan) biraz şaşırdı. Fakat itidalini muhafaza ederek cevab verdi: — Padişah çok ihtiyar olmuştur. Dev- let işlerinden el çekmiştir. Her şey ve » zirler elinde kalınca zulüm arttı. Daya » namadık ve bu yola girmiye mecbur ol- duk. Esasen şah hazretlerinin ayak - larına yüz sürmek en büyük muradımız- dı. Sizlere kul olmayı en güzel hizmet sa- yarak buraya geldik. — Mademki buraya geimek isterdiniz, memleketi yakıp yıkmak ne lâzımdı? — Bunca zulüm çektik. Anın mtikamı- sızlıktan çok ürkerler. Ne mi yapıyorum?, Bazıları soruyorlar. İşleriniz arasında ne ile vakit geçiriyorsunuz? İşlerim an - cak . akşamları fasıla verir. O vakit ar - kadaşlarım ile biraz sohbet ederim. Ya » hud evde istirahat ederim. Hollywoodda lara iştirak etmekten çekiniriz. Kocam okumaktan, ben ise piyano çalmaktan zevk duyarız. Her akşam böylece vakit geçirdiğimizi sanmayınız. Bazı akşam © kâdar bitap bir halde eve avdet ediyorum ki, ben miyim, yoksa filmdeki ben » zerim mi farkedemiyorum. Çok kere yor. gunluktan yemek bile yemeden kendimi yatağa atarım, hem de öylece, elbisele - cimle... Bereket versin ki kocam halimden an - hyor. Her türlü fedakârlığa katlanıyor. kişi işsiz kalacaktır. Bu sebebden dolayı| Kocamı tanımıyorsunuz değil mi?.. Size dığı için Beyazıdın mü: du. Şah İsmail onun başını göndermekl sinema san'atkârları en ufak bir rahat -|takdim edey! san'atkârdır. san'atkâr olduğumu biliyordu. Birbiri mizi iyice tanıyor ve seviyoruz. Çalış * malarımız.. zevklerimiz.. hep birdir... ni almak isterdik. Bundan başka yali ” mıza adam toplamak gerekti. Şah İsmall bu sözlerle kanmıyardu. F” kat kızgınlığını da birdenbire belli &* miyordu. Âdeta kedinin fare ile oynü" Ması gibi bir hali vardı. — Bu cevab da makul değildir. Ma * dem ki bize kul olmak;, bize haş görünme dilerdin, Sultan Beyazıd ile bizim âfâ" mazda baba ile oğul arasındakı duygü * aksine hareket ettin. Ona baş kaldırmi” nın bize kılıç çekmek olduğunu düşü! * meliydin. Hele bizim kervanımız. hücülü etmeyi nasıl doğru bulursun? — Tüceüft taarruz etmek eşkiyalıktır. Sözlerin haft” ketlerine uymuyor, (Sultan) buna Boynunu büktü - Evet, bir günahtır işledik! Bılem dik! Diye mırıldandı. bir cevab — bulamdd? Şah İsmail onu baştan ayağa süzdü. Sonra arkadaşma baktı. (Sultan) gibiydi. Yeniden (Sultan) a sordu: — Başındaki sorgucu sultanlardan V min iznile taktı — Şahım, gaziler alâmetidir. — Onu takınmak padişah iznine bal hdır, hem sen ne zaman gazı oldun? MÜS lüman kanını haksız yere dökmek göff mıdır? Sonra kendi beylerinder b'rine döndü" — Hoşuna gidiyorsa onun başından kendi başına koy! Herif — şahı yerlere kaj emrini hei di — (Sultan) şaşırmıştı. hemen yaptı Bu şaşkınlık ancak bir saniye sürdü Şahin işaretile hücum eden bir kaç kişf her iki âsiyi de yaka paça kaldırdılar, Bâ a al ğırıp çağı dırmadan kazanlara doğru götürdüler: Kazanların kapakları acıldı İki grupun ellerinde iki adam hava * ya kalktı, sanra buhar bulutiarı arasındi kazanların içine, kâynıyan sulara atıld? lar, Bir iki çığlık, bir kaç inilti.. Kazanlar, içindekilerin bir iki saniye” ik çırpınışlarile sarsıldı Sonra gene sessiz fıkırdamalar devaffi elti. Çayırı dolduran büyük kalabalık arâ * sında bu hareketi takdir eden sesler d yuldu. Eden bulur! Şah İsmail iki Asinin adamlarından Di kısmını kendi erdusuna kattı. Bir kıstif nın da atlarımı, silâhlarını, a elbiselerii Idı; çoluk çocuklarile birlikte sefil bi halde sokaklara saldı. Böylelikle hem kendi kervanını 80 * yanlara ceza vermiş, hem de Beyazidi hoş görünmüş oluyordu. Bununla berâ * ber Beyarıda bunu. haber vermek üzeff* gönderdiği elçiye (Özbekler) hanının K& fasını da gönderiyordu. Bu han şii olmü” sayılıyot * kendisinin kudretini göstermiş — oluy' meydan okuyordu. Kadircan Kaflı : Arthur Harnblow... Kell disi sahne vazildir. Çekirdekten yetişm? Benimle evlendiği - vabil 4 Ben tam manasile eve merbut bir mah” lükum. Müsamerelerden, balolardan, ti valetlerden hiç zevk duymam. Bilâi Riyinmekten tiksinirim. Halbuki film * lerde beni görenler tam manasile © monden sanırlar. Stüdyolarda tuvalet yapmak, giyin * mek için boş yere © kadar vakit geçiri * yorum ki artık tuvaletten usandım. Hem ben Montanada bir çiftçi ailesi * nin kızıyım. Cowboylar arasında büyü düm. Onların sadeliklerimi öğrendilik Bundan dolayıdır ki Hollywoodun palât” Jarına küçük köy evimizi tercih eti İşte hayatım aziz dostlarım Nyrnu LoW

Bu sayıdan diğer sayfalar: