23 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

he - HLA — lısırın ihtiyar VE _ LA n l mily oneri ile nişanlanan Türk kadım (Baştarafı 1 inci sayfjada) Dün Gallini Fahmi Paşanın Venedik- ten gönderdiği mektub bize bu işin haki- katini izah etmiş oldu. Aşağıda tercüme- sini neşrettiğimiz fransızca mektub, Ve- nediğin meşhur Lidosundan ve- oradaki meşhur Excelcior otelinden yazılmıştır ve işte tercümesi: : «Bay Direktör: Müteaddid gazetelerle birlikte «Son Pos - ta» yı da almıştım. Gazetede beni çok şa - şırtan uzun bir makale vardı. Bu makale gü- zel Belkisin şereflile alâkadardır. “Tezyifkâr bir lisanla, «kimdir bu Belkis?» diye sorüyor- dunuz. Bu Belkıs, benim çok zamandanberi dos - tum olan sabık harbiye nazırı Ekselans Sü- leyman Şefik paşanın kızı ve avukat — Sadi Rıza Dağ'ın eski karısıdır. Bu kış allesile birlikte Kahirede talâk işi- nin neticelenmesini beklerken kendisile ta - nışmak şerefine nail olmuştum. Sizden saklamıyacağım: Ben ilk defa bü- yük bir süvarede gördüğüm zaman, — ender bir güzellikle müterafik yüksek bir — zekâya malik olan bu güzel yıldıza birdenbire de - licesine âşık olmuştum. Evlenme muamelesi için Paristeki Türki- ye ve Mısır sefaretlerine müracaat ettikse de maatteessüf kanunun ortaya koyduğu talâk- tan sonra on ay beklemek mecburiyeti do - layisile nikâhımız ancak kânunuevvel ayın- da Kahirede yapılacaktır. Nişanlım, hiç bir zaman 'Türkiye güzellik kraliçesi olduğunu iddia etmiş değildir. Eğer Avrupa gazeteleri Avrupada ve Misırda ona Türkiye güzellik kraliçesi ismini — verdilerse bunda kendisinin bir hatası olamaz. Nihayet gazeteler onu güzellik kraliçesi addetmekle doğru bir hüküm vermişlerdir. Türk olma - nız dolayısile bu sizin de hoşunuza gider. Şahsıma gelince; eğer beni tanımıyorsa- nız, Kahiredeki Türkiye sefaretine müracaa- tınızı rica edeceğim. Ben yeni Atatürk reji - minin hayranıyım, Bütün gazeteler hususi mek mecburiyetinde kalmıştım. Bunlari bir- kaç gün içinde Ö İ Hürmetlerimin kabulünü rica ederim.» Gallini Paşa Demek oluyor ki İstanbulun şîizel şcriıl- dızı, şimdi Lidonun meşhur plâjlarınaa, akdedilemiyen sadık ve âğık nişanlısı ile, mukadder _._saadetm yaklaşmasını temin edecek günlerden bazılarını geçirmekle meşguldür. 3 Yalnız, Gallini Paşanın mektubundakı bir fıkraya işaret etmek isteriz: «Kimdir bu Belkis hanım?» diye yazdığımız satır- lar, herhangi bir tezyif kasdını havi de- ğildi. Biz Mısır gmteleğnğe "bu ismi yalnız Belhis olarak gördü_ğıjmuz ve arî- da egüzellik kraliçesi» gibi u.nvn_nlam_ a tesadüf ettiğimiz için kim oldı_ıgunu ıi,lvı anlıyamamış ve bu suali tezyif kasd_le değil, kendi kendimize merak duygüusile sormuştuk. Şimdi iş anlaşıldı ve buü ılne- rak ta gerek bizden, gerek okuyucular- dan zail oldu. Aşk hangi k için en münasi albe girerse orada kendisi b yeri bulmuş olur. Aşkın ne yaşı ve ne de başı vardır. (_._ı'rall%ni Pa- şa gibi, ismi dünyanın her köşesine so- kulmuş ve bilhassa yüksek kadm_eem;- yetlerinde kırmızı dudaklardan hiç ek- sik olmamış bir zatın güzelleri sevmek hakkı herkesten biraz daha fazla olsa ge- rektir. Bunun için işde hayret edilecek bir taraf ta görmüyoruz. Birbirlerini sev- mek için kâli derecede karşılıklı sebeb bulan her erkek ve kadın birbirlerini se- vebilirler ve evlenebilirler. Bizim vazi- femiz de herkese olduğu gibi onlara da saadet dilemektir. Biz ayrıca şunun için de memnunuz: Gallini Paşanın kalbini fethetmek, Mısırın bir parçasını fethet- bir meseleyle niçin meşgul olurlar bilmiyo - rum, Mısır ve Avrupa gazetelerile cevab veT- Macaristan sesini yükseltiyor mek değil midir? (Baştarafı 1 inci saylada) donanma başkumandanı amiral Von Re- der, General Keitel ve birçok ordu, döü- nanma ve hava yüksek erkânı bulun- makta idi. o Takdim merasiminden sonra, Macar kral naihi ve Hitler, selâm resmini ifa eden bahriye kıt'asını teftiş etmişler ve istasyon civarını Ve yolları kaplıyan ka- labalık bir halk kütlesinin alkışları ara- sında, binlerce Macar ve Alman bayrak- larile süslü sokaklardan geçerek limana gitmişlerdir. Orada, maiyetleri erkânı ile yata binmişler ve Alman deniz kuv- vetlerini teftiş eylemişlerdir. Bilâhare amiral Horty, Hitler ve mai- yeti erkânı huzurunda, on bin tonilâto- luk yeni bir kruvazör denize indirilmiş- tir, Merasime Bayan Horty riyaset eyle- miş ve yeni geminin adını «Prens Öjen> olarak koymuştur. Avusturya genel va- lisi Says İnkuart, bu münasebetle bir nu- tuk söylemiştir. Bu merasimi müteakip, Hitler Griy a- vizosuna ve amiral Horty de, yanında a- miral Von Reder olduğu halde Nike "y_s_l— tına binmişler ve Alman bahrı'ye_si ölü- ler için dikilen âbidenin bulunduğu ma- halle gelmişlerdir. Amiral Horty, bura- da, bu âbideye bir çelenk koymuştur. Öğleden sonra Kiel limanında Alman donanmasının hemen hemen bütün cüz'ü- tamları, Hitler ile amiral Horty önünde bir geçid resmi yapmışlardır. Geçid res- mine iştirak eden gemilerin adedi 110 idi. Küçük Antant konferansında Bled 22 (A.A.) — Küçük itilâf konfe- | ransının nihat tebliğinin neşri, Küçük itilâf daimi meclisinin tekliflerine Buda- peşte tarafından verilecek olan_ C?V'fba intizaren yarına kadar tehir edilmiştir. Bu cevaba göre ya Macaristan _ile yek- diğerine muadil iki taraflı üç misak im- za edilecek veyahud Küçük itilâfın 'Bul- garistan ile Balkan itilâfı arasındaki Se- lânik itilâfına zihniyeti itibarile, muva- fık müşterek bir beyanname neşroluna- caktır. Bu gece Stoyadinoviç, bir ziyafet Ve- recek ve bu ziyafette mühim hitabeler irad edilecektir, Bled 22 (A.A.) — Küçük — Antant konseyi, dün akşam saat 18 de- ikinci içtimamı yapmıştır. Görüşmeler hak - kında bu âna kadar hiç bir şey sızma - miştir. hariciye nazırının yanına gitmiş ve u- zun müddet kalmıştır. Bundan istim - zaç edildiğine göre, dün Macaristanla olan paktların normal bir hale getiril- mesi meselesi görüşülmüştür. Diğfer ta raftan sanıldığına göre, Macar ekalli - yetlerinin vaziyeti dolayısile Macaris - tanın Çekoslovakya — hakkında jhtiraz kayıdları ileri süren talebleri, Çekos - lovakya tarafından kabul edilmez ma- hiyette telâkki olunmuş ve Romanya da bu bahiste Çekoslovakyaya müzahir len paktların tehir edilmesi pek muh- temel bir hal almıştır. Yugoslavyanın gayretleri, küçük antantın hattı hare - ket birliğini muhafaza edeşı bir uzlaş- ma zemini bulunmasını istihdaf eyle - mektedir. Diğer taraftan İtalyan diplonîasisi - nin bazı faaliyeti nazarı dikkati cel - betmektedir. Filhakika, İtalyanın Bel- grad elçiliği erkânı, dî'nî %ı![acanstanm Belgrad elçisi ile uzun görüşmeler yap- mıştır. ' - Nöbetci eczaneler —e Bu gece nöbetci olan eczaneler şun - lardır: | İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Bş- ref Neş'et), Beyazıtta: (Haydar), Sa - matyada; ( Erofilas ), Eminönünde : KMehmed Kâzım), Eyübde: (Hikmet At- 'damaz), Fenerde: (Hüsameddin), Şeh - gadebaşında:! (Hamdl), Karagümrükte: WFuad), Küçükpazarda: (Hulüsi), Ba -| kgırköyünde: (Hilâl). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga- tatada: ( Hüseyin Hüsnü ), Taksimde: KLimonciyan), Pan.gamda:) (Nargileci - an), Beşiktaşta: (âli Rıza). ?Boiuld, Kadıköy ve Adalardakiler: ı Üsküdarda : (İskelebaşı), BSariyerde: KAsaf), Kadıköyünde: (Büyük, Üçler), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Heybelide: KTanaş). e. V Doktor İbrahim Zati Öget Belediya karşısında, Piyerloti caddesinde 2İ numarada hergün uüğleden sonraâ hastalarını kabül eder. Macaristanın Belgrad elçisi dün üç olmuştur. Bu sebebten imzası düşünü- | |hakkında maruzatta bulunmuştur, Bordaki sel felâketinin tafsilâtı - Ankara, 22 (Hususi) — Niğde, Kayse- ri, Bor ve Bünyandan sel felâketi hak- kında Dahiliyeye gelen tafsilâta göre Cumartesi günü sağnak halinde yağan yağmurlardan Niğde istasyonundaki d?f re taşmış ve 200 metre genişliğinde bir ırmak halini almış, önüne gelen bağ ve bağ evlerini, köprüleri götürmüştür. Halk ağaçlara çıkarak canlarını kurtar- mış, üç kadın boğulmuştur. Bor kazasında da ayni çay bağ ve bah- çeleri tahrib ve Kemerhisar köprüsünü yıkmıştır. Kayserinin Bünyan kazası köylerine de şiddetli yağmur ve dolu yağmış, Elbaşı nahiyesinin Karadayı, Zerezek ve Kızılviran köylerini su basa- rak 20 den fazla evi ve iki kişiyi su gö- türmüştür. Gene bu yağmurdan Zamanti suyu taş- mış, Akmezar köyünden 10 inek, 20 da- na, 9 merkeb, 165 koyun ve keçi, 100 ku- zu, 4 tay, 50 kilim, 9 yatak, 70 çuval buğ- day, 11 araba, 80 düven ve 350 arpa ve buğday harmanını sular götürmüştür. ihracatcılar neler istiyorlar ? (Baştarafı 1 inci sayfada) palamut, tütün, mevzuları hakkında ser- dettikleri mütaleaları, dilekleri tesbit et- miş, hükümetin bu noktalar üzerindeki düşüncelerini anlatmıştır. İncir tüccarları incir ambalajlarının pahalıya malolduğunu, rakiblerimizin ambalaj kâğıdlarından gümrük alınmadı- ğı için onların hariçte bize rekabet ede- bileceklerini söylemişlerdir. İş kanununda incir işciliği kayıdlarının genişletilmesini ve incir işcilerinin vergf kayıdlarının hafifletilmesini de temenni etmişlerdir. Şakir Kesebir ambalaj kâğıdları için İnhisar Vekili ile görüşerek buna bir şe- kil bulunacağını vâdetmiştir. Tütün ihracatçıları, bilhassa Amerika- h alıcılar tütün kanununun temizleme ve denklere aid kayıdlarının tamamen tat- bikini dilemişlerdir. Vekil bu kayıdların tamamen tatbik e- dileceğini, tütün piyasası açılış gününün tesbit edileceğini, temiz tütün yetiştiren- lere alıcı firmaların fiat farkı vermele- rinin doğru olduğunu beyan etmiştir. Toplantıyı müteakip Şakir Kesebir | 'Çeşme plâjlarına hareket etmiştir. Sabah İzmire avdet edecek ve akşam üstü de İs- tanbula doğru yola çıkacaktır. Başvekil dün izmirden döndü ve Atatürk tarafından kabul edildi (Baştarafı 1 inci sayfada) mında Başvekil, Riyaseticumhur U - mum Kâtibi Hasan Rıza, Riyaseticum- hur Seryaveri Celâl, Saylav Salih Boz- ok, İstanbul Vali ve Belediye Reisi Mu hiddin Üstündağ, İstanbul Komutanı Örgeneral Halis, Polis Müdürü S_alih Kılıç, Üniversite Rektörü Cemil Bilsel tarafından karşılanmıştır. Başvekil Celâl Bayar, kendisile gö- | rüşen bir muharririmize seyahat intı- balarını şöyle hülâsa etmiştir: «— Sualinize İzmirden — ayrılırken övlediklerimi tekrarlamakla — cevab îîîıeıiş olurum. Bir çok defalar İzmir- den memnuniyet havası içerisinde ve neş'e ile ayrıldım. Bu defa halkı daha büyük bir huzur ve faaliyet içerisinde gördüm. Herkesten emniyet,, hal ve â- tiye itimad gösteren cevablar aldım. Mewvcud hava, insanda bundan evvelki seyahatlerimde gördüklerimle ölçüle - miyecek kadar büyük bir sevinç yarat- maktadır. Sevincim, bana verilen ma - lümatın ve realitelerin müsbet netice - sidir.» İstanbul 22 (AA.) — Bugün, «Sa - varöna» yatile Bandırmadan İstanbula avdet eden Başvekil Celâl Bayar, Hari- ciye Vekili Doktor Tevfik Rüşdü Aras- la beraber yattan çıkarak Dolmabahçe Sarayında Reisicumhur Atatürk tara - fından kabul buyurulmuş ve seyahati « ' V e AA B “Elimizde her nevi L — —— - LA S -O (Baştarafı 1 inci sayfada) Daha altında demir kapının üstünde bir ikinci levha: <Müracaat günleri pa- zartesi çarşamba 12 den 2 ye, cuma gün- leri ondan, on ikiye kadar.» Bugün pazartesi saat bir buçuk olma- h... Demir kapı yarı aralık... Kapıyı iti- yorum, açılan kapı bir çıngırağa çarpı- yor, kapıyı açıyor. Ufak bir antreye giri- yorum. Yeşil boyalı bir caâamekânla bö- lünmüş daracık bir yer. Karşısında yeşil kapağı örtülmüş bir gişe. Gişenin öteki yanı camekânla bölünmüş, fakat camla- rın içi kırmızı kâğıdla örtülmüş olduğu için içerisi görünmüyor. Gişenin üstünde siyah harflerle yazılı bir levha: «Oturunuz!» Bu emre itaat etmek için etrafıma ba- kınıyorum. Kenarda park kanapeleri gi- bi tahtadan bir kanape var. Tam ona 0- turacağım sırada nereden geldiğini an- lamadığım bir ses: — Oturmayınız! diyor. Ürküp sıçrıyorum. Şimdi merdivenler- de bir takunya sesi var... Gişe açılıyor. Karşımda elli yaşlarında tahmin edilebilecek sevimli bir zat var. Kolalı çok dik yakasının bir ucu düğ- mesinden kurtulmuş nefti kravatının üs- tüne çıkmış. Üstünde yelek var, fakat ceket yok, Beni görünce selâm duruyor ve: — Durunuz kızım, diyor ,kâğıd, kalem getireyim! Arkasını dönüyor. Şimdi açık gişe peti- ceresinden gördüğüm dar merdivene doğru gidiyor ve giderken ihtar ediyor: — Sakın oturmayınız, eteğiniz siyah, kanape tozludur. Başımı kaldırıyor, şöyle bakıyor ve an- hyorum ki o beni demin yarım camekâ- nın üstünden görüp oturmamaklığımı ih- tar etmiş... : 'Tekrar aşağıya iniyor. Ne istediğimi sormuyor. Ne de olsa bir kadını: «Evlen- mek istiyorum» demeğe mecbur etmenin hiç te ince bir hareket olmadığını, bir kadın ne kadar da evlenmek istese bunu itiraftan daima eza ve azab duyacağını gayetle iyi takdir eden bu ince adam, be- ni konuşmağa mecbur etmemek için he- men kendi konuşuyor: — İsminizi, adresinizi söyleyiniz, iste- diğiniz evsafı da ilâve ediniz... Size iste- diğiniz evsafta br talib çıktığı zaman ha- ber veririz. Fakat siz talible görüşemez- siniz. Talib ancak akrabanızdan bir er- kekler görüşür, o kadar. Eğer düğün ya- pacak iktidarınız olmazsa lâziım olan pa- rayı da ikraz ederim. — Peki buna mukabil ben ne ücret ve- receğim? ; — Hiçbir ücretiniz yok. — Allah... Allah. Bu işle siz neden uğ- raşıyorsunuz. — Allah rızası için... Genç kızlara acı- dığımdan, onlara koca bulmak, onlara karşı babalık vazifesini görmek için... İnanmamış gibi duruşum yazıhane sa- 'hibi Bay Salih Karahanı biraz asabileş- tiriyor: — Evet... Allah rızası için bu işi yapı- yorum. İçtimai ve vatani bir vazife ola- rak bu işle uğraşıyorum. Benim tâ genç- liğimden, çocukluğumdanberi bir şey na- zarı dikkatimi celbeder, O da kız velile- rinin kızlarını evlendirmekte duydukları müşkülât. Erkek velileri için bu böyle değildir, fakat kız velileri gidip te: «<Be- nim evlendirecek kıizım var alır mısı- nız?> diye sağa sola teklif edemezler. Genç kızlar da gidip bir erkeğe talib o- lâmazlar. Erkeklerin bir çoğu da nerede geldikleri, yollarının üstüne ilk çıkan kız- Ia evlenirler. Uyuşamazlar, ekseriya aile saadeti yıkılır. : — Sizin tığınız izdivaçlar hep mes'ud mu oluyor? «Bu ne biçim müracaatçı!» der gibi yü- züme bakıyor. — Çok şükür diyor, yaptığım izdivaçla- rın hepsi mes'ud olmuştur. — AÂman, nasıl olur?... Böyle söylerse- niz hiç inanmam. Çünkü insan kendi gö- rüp, sevip evlense bile gene bazan anla- şamıyor, ayrılıyor. — Benim evlendirdiklerimin içinde yalnız bir çift ayrilmağa kalkmışlardır. Onun da sebebi başka,.. Diğerleri hep mes'ud olmuş- lardır. yazalım kızım, Gülüyorum: — Bay Salih Karahan diyorum. Ben ev- lenmiye talib değilim. Bir gazeteciyim. siz- den malümat'almak için buraya geldim. — Ziyanı yok diyor. İşte size oldukça iyi malümat verdim, galiba. — Fakat daha soracaklarım var. — Buyurunuz. evlenecek kız var, bilmedikleri için ras-| — Bize müracaat eden insanlar hangi ta- bakaya mensubdurlar? — Doğrusunu isterseniz bu şey benim tah- minimin ve ümidimin kat, kat fevkinde çık- maıştır. Zenginlerde evlendirilecek kızlar pek çoktur. Asıl onlar müracaat ederler. Meselâ elimde bir zengin kız var ki babası namuslü İyi ve kendine göre evsafını tesbit ettiği bir damad arıyor. Bu damadı tahsil ettirecci hattâ Avrupaya yollayacak ve o tahsilini ik- mal edinceye kadar kendisine bakacak, Bon- İra gene ev sahibi bir bayan var, bu da ken- disinden yaşlı ve dolğunca maaşlı bir me - mur istiyor. Gene üç yüz lira maaşlı bir mü- fettiş var.. O da bir genç kız arıyor. Tal | onun da evsafı bizce malüm. Yani elimizi: hem orta halli, hem de İyi ve zengin kız - larımız, damadlarımız pek çok. — Bay Salih Karahan affedersiniz ar 1 demin müracaatcı sıfatile söz arasında sol- duğum bir suali şimdi gazeteci sıfatile tek- rarlıyacağım. Muğber olmayınız. Fakat ver- diğiniz cevablar beni ikna etmedi. Çünkü yirmineci asırda bit insanın bu kadar diğer- gâm olabileceğini zannetmiyorum. Sizin şah- san bir menfaatiniz olmadan niçin bu İş-- lerle meşgul oluyorsunuz? — Bevabı için.. Siz hiç tasadduk —etmez misiniz? — Sadaka veren bir insan bir dakika eli- ni cebine sokar para verir. Halbuki siz se - kiz senedir bu işle meşgul oluyormuşsunuz!, — Bu benim başka işlerime — mani teşkil etmez ki. Haftada üç kere ikişer saatimi bu işe tahsis ediyorum. Hepsi o kadar. f — Böyle canla başla evlendirmeğe çaliş - tırdığınız insanlar size bir hediye de ver - mezler mi? — Ne hediyesi kızım; onlara yardım olsun diye verdiğim paraları bir geri alabilsem, bu bile kârdır. Onları bile bazan alamam. Ben onlara yardım olsun diye daha neler yap - miyorum. Kredi ile maliyet fiatına eşya ve- ren mafazamız vardır. Cemiyet olacaksa o - radan veresiye cihaz alabiliyorlar. Kendile - | rine faizsiz para ikraz ediyorum, Şimdi şu - nu yapacağım; on genç bir araya gelip ba- na müracaat edecek olursa <kendilerine bit hesab ve bir de İngilizce, Fransızca veya Al- mancadan istedikleri lisanı altı ayda öğre - tirim. Bunu garanti ediyorum. Ben eski li- san ve hesab muallimiyim, Buna mukabil kendilerinden ücret istemiyorum. Yalnız ba- na ücretle işe girdikleri sene evleneceklerine dair sened versinler kâfi! Bir de müsaade aldım; Sahibleri evli ticarethanelere bir alâ- meti farika dağıtacağım. Ve herkese evli in- sanların mağazasından alış veriş — etmeleri için propaganda yapacağım. Evliye — verilen paramız, harcolur, israf olmaz, bekârların kazandığı para sefahate ve hayhuya gider. — Sizi çok rahatsız — ettim, affedersiniz. Fakat bir sual daha sorayım: Size en fazla kaç yaşındaki kadınlar müracaat eder? — Bana müracaat eden kadınlar arasın- da yetmiş yaşında olanlar bile var... /-Büu dünyada her yaşda mes'nd bir aile ku- rulabilir. Kadınları, genç kızları sefaletten, erkekleri sefahatten ve cemiyetl — rezaletten! kurtarmanın yegâne — çaresi mes'ud nnelerf Bu idealist çöpçatana verdiği malümattan dolayı teşekkür ederek yanından ayrıldım. Hatice Hatip Holivutta 15 gün (Baştarafı 8 inci sayfada) — Evet, şimdi yeni komik bir film var, İsmi «Gece yarısı» dır. Komik film ler çevirmek cidden çok eğlenceli olu- yor. Amma, bana sorarsanız — içtima! facia filmlerini tercih ederim, — Avrupa filmleri ile Amerika film- leri arasında ne farklar buldunuz? Bu son sualime Claudette Colbert biraz düşünerek şu cevabı verdi: — Avrupada, bilhassa Fransada ya«- pılan filmler daha ziyade ciddi, hayatf meseleleri temsil ediyor. — Amerikada yapnlanların ekserisi — ise ciddiyetten uzaktır.» MSPAMPAIMIMARAMARAAAAN SA LAAAAAAAA SELÂNİK BANKASI 'Tesis tarihi : 1888 & İdare Merkezi : İSTANBUL (GALATA) Türkiyedeki Şubeleri: İSTANBUL (Galata ve Yenicami) MERSİN, ADANA Bürosu Yunanistandaki Şubeleri: SELÂNİK - ATİNA e Her nevi banka muameleleri Kiralık kasalar servisi AMAARARAARLAAA AAA A Dr. — HAFIZ CEMAL (Lokman Hekim) Dahiliye mütehassısı: Pazardan maada hergün (2 - 6) Divanyolu numara 10d, v t« lefonu 22398 « 210dk |

Bu sayıdan diğer sayfalar: