23 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

23 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir yalan Xe HOLİVU w *15 GÜN sayesinde yıldız olan kadın Avrupadan Amerikaya yeni dönen Claudette Colbert, bu seyahatinin intıbalarını anlatıyor (“Son Posta,,nın Amerika hususi muhabiri İbrahim Safa yazıyor) Claudette Colbert son Amerikada zararsız yalanlara (White Hoes — Beyaz yalan) derler ve bu yalan- lardan da fayda geldiğine inanırlar. İşte Claudette Colbert de böyle bir «be- yaz yalan» la sahne hayatına girip meş- hur olmuş bir yıldızdır. Hollywoodda bir gün tiyatro direktör- lerinden birine müracaat ederek kendi- sinin tecrübeli ve maruf bir Fransız ak- trisi olduğunu söylemiş ve işe başlamış- tır. Talihi ve kudreti ile rollerinde mu- vaffak olmuş, gittikçe yükselmiş, beyaz perdenin birinci sınıf yıldızları arasına girmiştir. Yakın zamana kadar Claudette Col- bert komedi filmlerinde muvaffak ola- anaz sanılırdı. Ayni şey Gary Cooper için de söylenirdi. Fakat bu yanlış kanaat on- ların ilk komedi filmleri ile tamamen or- tadan kalkmış bulunmaktadır. İki san'atkârın en son filmi olan «Ma- vi sakalın sekizinci karısı» insanı katıl- tacak kadar komik birçok pasajlarla do- ludur. Claudette Colbert bu filmden &:- nema kumpanyasını o kadar memnun bırakmıştır ki bir Avrupa seyahati için istediği izin derhal verilmiştir. Seyahatten dönüşünde kendisini çok neş'eli buldum: — Ruhan ve bedenen gençleşerek A- merikaya döndüm, dedi. Bunun sebebini sakin bir sesle şöyle izah etti: — «Mavi sakalın sekizinci karısı» bana neş'e verdi. Kaç senedenberi Hollywoo- dun o hummalı muhitinden uzaklaşa- mamıştim ve bunun için de neş'emin tam olarak yerine gelmesini bekliyor- dum. Nihayet yeni filmim bende - tetil yapmak ihtiyacını duyurdu. Dr. Joel Pressman (kocası) ile birlikte İtalya yo- Nile Avusturyadaki St. Anton dağlarına gittik. Orada geçen 3 aylık tatilim çok hoşuma gitti. Meşhur kayak hocası Han- nes Sehneiderden hususi ski dersleri al- dım. Bu adam ömründe Duke of Kentten başka kimseye hususi ders vermemiştir. | Bu benim için de bir iftihar sebebi oldu. O kadar dikkatli ders aldım ki, kısa bir zamanda hocamın takdirini kazandım. Claudette Colbert bir dakika sustuktan sonra devam etti: — Bu tatil esnasında beni tanıyan çok insanlara rastladım... Evet, bu yüzlerini biç görmediğim insanlar, benim hayran- filmlerimden birinde mayo ile larımdı. Hepsinden takdir ve hayranlık gördüm. İnsanın bu kadar çok dostu ol- ması bir talih eseridir ganırım. O zaman sinema artistlerinin ömür lerinin sonuna kadar beyaz — perdede yaşamalarını neden istediklerini daha iyi anladım. Bu, hep o takdirlerin, hay ranlıkların doğurduğu bir arzudur. Son ra sihema artisti olmak pek kolay bir iş değildir. Meselâ ben bu kadar şöh- ret kazandıktan sonra sinemadan çe - kilecek olursam ne yapabilirim, vak - timi nasıl geçirebilirim? Yemek - bil - mem, dikiş bilmem, biçki bilmem, ağır sporları sevmem. Buna mukabil sine - ma çalışmalarım olmayınca tenbel ha- yat beni birkaç gün içinde bitirir. Vak- tinden evvel ihtiyarlarım. İşte onun i- çin ben de sinemadan ayrılmak iste - mem. Fransalı güzel yıldız, sigarasını tab- laya bastırırken sordum: — Pariste akrabalarınızı ziyaret et - tiniz mi? — Evet, bir müddet de onların ara- sında kaldım. Orada yalnız bir amcam var. Karısı, çocukları arasında geçir - diğim kısa zaman benim için çok isti- fadeli oldu. — Pariş ile Holiyud modaları ara - sında farklar buldunuz mu? — Parisin daima dünya kadınları i- çin moda merkezi olacağına — kanjim. 20 nci asır kadınları her yerde, her za- man şık giyiniyorlar. Her yerde süse ve modaya ehemmiyet veriliyor. Ho - livudda bile moda icadı başladı. Fakat Amerikan kadınları sade giyinmekten hoşlanıyorlar. Paristeyken Sehlaporel- li?nin birkaç teçhirinde — bulundum. Çok şık şeyler gördüm. Bazı elbisele - rin omuzlarında güzel kuşlar gözüme çarptı. Orijinal şeyler, fakat çok paha- ha Claudette Colbert Holivuddaki köşkü- nün bu çok lüks istiraHat odasında be- yaz perdedekinden daha cazib ve gü- zel görünüyor. Ayağa kalkıp da zarif bir hareketle ileri pencereye doğru yü rüdüğü zaman gülüyordu: — Evet, kadınlar şıklık için ne garib çarelere baş vuruyorlar. — Komik filmler çevirmekte devam edecek misiniz? (Devamu 11 inci sayfada) TTASZEN İCLASKERLİK BAHİSLERİ — İspanyada harb, arkasında yüz bin - lerce insan kurbanı ve yığınla harabe bırakarak, geçen temmuzun ortasında ü- çüncü yaşına girmişti. İberya yarımada- gının İç durumunu görüp bilenlerin de « diklerine bakılırsa, onlar harbin, milli- ciler Jehine mukadder olan neticesine bir şüpheleri olmamakla beraber, bu yaz sonu ve hattâ sonbahara bile, bitebile - ceğini hiç ummuyorlar. Millicilerin kuvvetçe üstünlüğüne şüp- he yoktur. 50 vilâyet merkezinden $7 si, 23 milyon kadar olan gencl nüfustan 14,5 milyonu, buğday, zeytin mahsullerinin, zeytinyağı istihsalinin, kömür, maden ve ağır sanayiin çoğu milliciler tarafındadır. Üstelik, denize hâkimiyet, memlekette eksik olan şeyleri ve silâh, cephane, uçak, |tank ve hülâsa ordunun her muhtaç o! - İduğu malzemeyi dışarıdan ve müttefik- leri devletlerden, hükümetçilere nisbet- le, daha kolay ve daha bol tedarike im - kân vermektedir. Ordularının teşkilât, zabıt ve rabıt, hareket kabiliyeti, talim ve terbiye ve emir ve kumanda cihet « lerile iyi, hattâ hükümetçilerinkine üs - tün bile, olduğu tasdik olunuyor. Fakat, bütün bunlara ve harbi kat'i (bir zaferle neticelendirmek — hususunda hiçbir faaliyet ve fedakârlığı esirgeme- melerine rağmen, millicilerin, memleko- ti iki senedir kasıp kavuran iç harbine bir sön verememelerinin sebebleri araş- tırılırsa bunların birkaç noktada toplan- dukları görülür: a) Millicilerin kuyvetçe ezici değildir. b) Dağlık arazi müdafaayı kuvvetlen- diriyor. €) Yeni silâhlar ve her türlü asri harb vasıtaları taarruzdan ziyade, müdafaayı şiddetlendiriyor. d) Demiryolları, otomobil caddeleri ve her türlü seri nakil vasıtaları yarılan cebhelerin çarçabuk tamiri ve yaman- ması için, en uzaklardan bile acele kuv- vetler celbine yarıyor. Filvaki, hükümetçilerin elinde kalan üç büyük şehir, Madrid, Valansiya ve Barselona, her şeyden evvel mukaveme- ti arttırıp uzatmaya yarayan büyük insan kaynaklarıdır. Bundan başka, millicile- İrln deniz ve hava hâkimiyeti tam manşı- İda olmadığı için, hükümetçiler de harb ılhllyıçlınnı yabancı illerden tedarik &- debiliyorlar ve işte İspanya iç harbini a- labildiğine uzatan başlıca âmiller bun- lardır. Milliyetçi İspanyanın * başbuğu, -geney ral Franko evvelâ, cebhenin Akdenize en yakın bir çıkıntısı olan Teruelden Sa- gunto ve Valansiya kıyılarına kestirme inmek ve hükümotçileri ikiye bölmekle kat'i bir netice alabileceğini umuyordu; bu sebeble Teruel bölgesi bir aralık, iki taraf için, bir cehennem ve bir maktel olmuştu. Buradaki muharebeler, az çok, büyük harbde bizim Gelibolu yarımadasındaki Seddülbahir ve Arıburnu yaman savaş- larını andırır; dar alanlarda çok çetin ve çok kanlı tarruz ve mukabil taarruzlar; bir hendek ve bir kaya için binlerce can ve kan vermeler.. Teruel bölgesi büyük kuvvetlerin top- lanıp muharebe için yayılmasına kâfi ve mMmüsaid değildi; ve cenuba doğru, arazi Yükşek ve sarp dağlar ve derin dere ve uçurumlarla kesik olduğu gibi düşman da buraları hem takviye ve hem de bir | üstünlükleri ceraeğp Üikümeteilerin Hamuz ve makabil cebhesini ansızın yardı ve Eber nehri ce- nubundan denize doğru sür'atle ilerleme- ğe başladı. Bu hareket onun, Teruelden muvaffak olamadığı Akdenize inmek ve hükümetçileri parçalamak, eski plânını daha şimalden, daha kolay bir mımtaka- dan takib ve tatbik etmek hususundaki yeni kararını göstermişti. Yarmanın dar- besi ile sersemliyen ve dağılan cebhede- ki hükümetçi kuvvetlerin gerilerine a- cele yeni kuvvetler yetiştirilmeye başla- diği İçin Frankomun tasrruz kollarının Hleri hareketleri yavaşlamaya ve nihayet Kaspe ve Alkanizde yani umumiyetle Guadalape suyu gerisinde duraklamaya mahküm görünüyordu. 'Tam bu sırada 23 martta, millicilerin, Eber nehri şimalindeki hükümetçilerin zayıf Aragon cebhesini bir yıldırım hizi- le dekâklerini ve bu parlak tabiye mu- vaffakiyetini, Aragondaki — hükümetçi kuvvetlerin gerilerine, Guintodan Eberin şimaline bir kolorduyu, Yagüe kolordu- sunu, geçirmek gibi mühim bir sevkül- cayş hareketini Mmuvaflakiyetle başar- makla tamamladıklarını ve bu hareketin neticesi olarak Segre kadar bütün Ara- istihkâm halinde tahkim etmişti. Bu ge- gon eyaletini ele geçirdiklerini görürüz. beblerle buradan Valansiyaya İlerlene- medi ve bütün o çok korkunç Teruel kav- gaları en nihayet bu şehri bir harabe halinde millicilerin eline düşürmekten ve bu mintakadaki yerlerini biraz geniş- letmekten başka bir şeye yaramadı. Bunun üzerine, general Franko Zarago- Nihayet hükümetçiler, Katalonyaya ye- tiştirdikleri taze kuvvetlerle, yeni - bir cebhe teşkil ettiler ve mütearrızın ileri harakâtını Seğerde düurdurdular; o su - retle ki, generâl Franko, Eber şimalinde- ki harb bölgesinde, Pirene dağları cenub etekleri boyunca şarka ilerliyerek hükü- za cenubu dolaylarında habersiz topladığı | Metçileri Fransadan ayırmak ve Barce- 3 kolordu ile Belehitede hükümetcilerin lonayı da alarak hasma çok ağır gelecek İspanyadaki dahili harb ne zamana kadar sürecek ? Son taarruzlar ve mukabil taarruzlarla elde edilen neticeleri tedkik Yazan: General H. Emir Erkilet ve belki harbi neticelendirecek darbeyi indirmekten sarfınazâr etmeğe mecbus oldu. Çünkü kuvveti işin sonuna kadar devama yetmiyordu. Aragon harekâtının millicilere faydası, yalnız birçok nüfus, mühim bit ağır sa< nayi bölgesi ve Barcelonayı besliyen e-« lJektrik kuvvet kaynaklarının çoğu ile beraber geniş bir eyalet kazandırmakla kalmadı. ayni zamanda, Eber tenubun. dan denize doğru ilerlemek ve hükümet« çileri ikiye bölmekten ibaret eski hedefi takib için söl yan ve gerilerini temin ot mek oldu. Bir de gerek Eber cenubi ve gerek Eber şimali yarma hareketlerinde hasmın birçok livalarının bozulduğu, bir çok top, tank ve diğer harb malzemesi' kaybettiği ve binlerce esir verdiği ve bü« tün bunlarin millicilerin, harb için ela zem olan, manevi kuvvetlerini ne derece yükselttikleri düşünülüyorsa bu hares ketlerin ve muvaffakiyetlerin ehemmis yetleri artar. Fakat, mevzilt kaldıkları için harbi bilirebilecek kesin bir mahie yet alamamışlardı. Franko için bundan sonra, tasarruf ee debilecekleri kuvvetleri Eber ile Teruel arasında toplıyarak, denize inmek h; kâtına tekrar başlamaktan başka ya, cak bir şey kalmamıştı. O da bunu yap« mış, her tepe ve dereyi düşmandan xo- parmak için bin emek, bin can ve kan' sarfede odo nihayot 15 nisanda Vinaroze da Akdenize varmış ve arzu ettiği gihi hükümetçileri ortadan biçmişti Fakat gene hasmin eğikliği görülmedi. Çünktü evvelâ, karşı tarafta, fikirler bu ikiye bö« lünmek keyfiyetine o kadar alışmış idis ler ki, aylardanberi beklenen bu âfetiş vukuu hemen hiçbir hayret ve dolayısile hiçbir dehşet uyandırmadı. İkincisi İse panya harbi yaman bir iç savaşıdır. va bir tarafın kat'i galebesinde diğer tarâfu hiçbir aman ve selâmet ümidi yoktur. Onun içindir ki her iki tarafın idare e- dicileri işin sönuna kadar gitmeğe — va partizanlarını, her bir vasıta ile, birlikta sürüklemeye mecburdurlar. Böyle harlee lerde, coğrafi ve sevkülceyşf tesirler, 1 kadar ehemmiyetli olursa olsunlar, kat J bir notico elde etmeğe kâfi gelemezler. Franko denize ineli ve hasmının böğa rüne Vinarozda bir kama saplıyalı epey zaman, dört küsur ay geçti. O, bu uzun zamanda, gâh İspanya yüksek dağlarının meşhur ve ani büyük seller yapan ve ne- hirler taşıran sağanaklarına, gâh sargı kayalıklarda tahassun eden çok inadcı düşmanın ateşlerine göğüs gererek deniz bölgesinde hükmünü genişletmeğe çalışe tı. Takib ettiği tabiye, hep düşmanın çı« kıntı yapan yerlerini yanlardan vurmaki ve hasmın kuvvetlerini ağzı kapanan bir torba içinde hapsederek bunları silâh, top Vvesaire hazb malzemeleri ile birlikte elde etmektir. İşte böyle yapa yapa, mil- Hcilerin deniz böyunca, Valansiyanın yalnız 25 Km. şimalindeki Sagüntaya 16 Km, yaklaştılar. Teruel bölgesinde de Andillaya vararak Valansiyaya 60 Km, yanaştılar. Fakat hükümetçilerin müda« faa şiddeti bu bölgede gittikçe artıyor ve üç millici kolarduyla devam ettirilen Sabunta - Valansiya harekâtı duraklı. yordu. Bunun üzerine general - Frankenun, temmuzun üçüncü haftasında, hükümete çi cebhenin Estromadardan, Porteki: su nırlarına en yakın, Don Benito çıkıntı sına, gene âdeti veçhile ansızın ve çıkıntı yeri kesecek surette, şimal ve cenubdan taarruz ettiği ve İspanyada uyusşmaya başlıyan harb faaliyetine yeni bir can üfürdüğü görüldü. Bu hareketin de kat" bir mahiyeti olmadığı aşikândı, fakat milk licilerin istedikleri zaman İstedikleri yer de hükümetçilere kuvvetli bir yumruk indirmek kabiliyet ve kudretlerini göm teriyordu. (Devamı 10 ncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: