4 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

4 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MMM AURÜAAUUANA AUADA DU A AAA AAA AAA AA AAA AAA AA AAA AAA AAA AA AAA Ben bir Buhtunnasır olmak iyorum, Evet... Bir Buhtunnasır! “Yanlış mı işitiyorum?” gi- bilerden bakmayınız yüzüme... vet,tam bildiğiniz gibi bir Buhtunnasır olmak — istyorum n, Hani şu “Kudsü Şerif,i Yakrp yıkmış, ve İsrail Oğulla- Tını Babile sürmüş olan hüküm- dar gibi bir Buhtunnasır. Hatta hatta tapacağı bir “belediyeci” nümunesidir. Koskoca Avrupada bugün o- nun yaptırdığı Babile benzer kaç şehir gösterilebilir? Berlin... Petrograt... Ya son- ra? Roma mı? Moskova mı? Pariş mi? Londra mi? hiçbiri... Ve bütün bu eski Avrupa şehir- leriya birer Buhtunnasır bulmus © bedbahtı olduğundan bir kat İi daha barbar gösteren, ona eli kanlı bir canavar korkunçluğu Veren Tevratın tariflerine uy- Bun bir Buhtunnasır, Ama yanılıp sanmayınız ki, tinirlerimde bir bozukluk var da, en büyük mimarların san'at erefini taşıyan bu muhteşem tanbul camilerinde, sıvaları dökük, —kubbeleri kurşunsuz Medrese hocrelerir.de bostanlar Yaratacak kadar cür'etli bir he- zeyan gösteren bu 1935 ilkba- harile at başı beraber gidiyor ve sıryalıyorum. Yfaşar. Dan ne Kenan Flini | yeniden allak bullak etmek ni- yetinceyim, neTE'Küdüs'ün ağ- lama taşına alm dayayıp dua e- den Musevileri önüme katmak, kırbaçlata kırbaçlata yeni bir | Babile sürmek istiyorum. Ha- Yır... Hitler'i başbuğ tanıyan bir Alman milletseveri kadar bile taş yürekli değilim ben... Ben, yalnız, 128 taş basamak- İr bir merdiveni - tırmandıktan Bonra İstanbul şehrine tepesin- den şöyle bir göz atmış ve » Çok tarih okumuş bir adamım ve bilirim ki, eski Babilden ka- lan bir kitabe Buhtunnasır'ın ıiğıındın tarihe şu sözleri söy- er: « Gözümln bebeği gibi sev- diğim Babil'e insanları hayran etmek istedim. Mabut Merdük bu saltanatı ihsan eder et- mez hemen şehri yeniden kur- mağa, yeniden yapmağa başla- ve durmadan çalıştım...” İşte ben, benden 2497 yıl ev- Vel göçüp giden bir yakm şark hükümdarıma bu — tarafından benzemek istiyorum. Zira, şu ikima göre ne kadar iyi, bu göre ne kadar kötü ©- lursa olsun Buhtunnasır her devirde her şehir hemşerisinin hasretle bekliyeceği, reyini te- Teddüt etmeden vereceği ve endin'zi Alemdağında Sanıyorsunuz değil mi ? » Yr SA 'Kariyeye giden yol ne zik |zaklar çizer bilir misiniz? ,, lardır, ya birer Buhtunnasır beklemektedirler. Zira bütün dünya şehircileri- nin hayallerinde hedef edindik- leri kutup Babile benzer şehir- ler kurmaktır. Babile benzer şe- hirler... Yani hiç kıvrılmadan giden dümdüz ve biribirine mu- vazi caddeler.. Ayni boyda, ay- ni yapılışta evler ki, önlerinde Ve arkalarındaki bahçeler onla- rı gözlere güzel gösterecekler- dir. Ve güneşi bol, havayı bol alacaktır bu evler. Ve tepesin- den bakıldığı zaman muntazam murabbalarile bir şatranç tahta- smr andıracak olan böyle bir şehrin içinde dolaşanlar, büyük abideleri, mabetleri, sütunları, heykelleri ne taraftan bakarlar- sa baksınlar derhal görebilecek- lerdir. Bu sahifadaki oklu dar ve uzun resme bakınız? Cumbaları biribirine yapışmış kara suratlı evlerin arasında bir keçi yolu gi- bi kıvranarak istifhamlar çiren şu sokağın dört adım ötesinde muhteşem bir eserin saklı oldu. ğunu keşfetmek hangi babay tin kârıdır? Sonra “ressam Münif Fehim,, in içlerinde derin bir hayret be- liren gözlerle ve acıya acıya ba- karak çizdiği renkli krokiye ve öbür ik resimlere bir göz atınız... Bur'udan biri Ka- riyenin cenup dıvarları- na ip_ ge r)i p nasıl çama- 1 gır serdiklerini, diğeri ise Kari « » yenin büyük kapısından çıkanla ra aç köpekleri, çıngıraklı keçi - leri ve yıkık kulübelerile 1453 senesi nisanındaki bakımsız köy ve fakir çoban Bizansın fiziyo- nomisini nasıl canlandırdığımı- zı gösteriyor. Halbuki böyle külüstür ve ha e bulduğum.az bu şe- onomisini biz ver - mişiz..Tepesinden bakılınca,için de dolaşırk: ı gelişi güzel yapıl- mış zannettiğimiz Türk kubbe- lerinin ne kada ölçülü ve anla- yan bilen ellerle bu şehrin ney- renki noktalarına yerleştirdik- leri derhal göze vuruyor. ayak merdivenle çıkılan minaresinden avlusuna baktım ihrim: * Sultan can iinin... ben söyleme- yeyim de bu sal.fadaki oklu b Yyük resim söylesin size.. Ve ben yalnız size diyeyim ki: * Biricik kızı Mihrimâhı,, bü- yük Süleyman , m adı deöil | büyük Sinan'ın-iki-e ölmezlere karıştırmıştır. — Bu iki eser o, yüzü, saçlarının rengi, bakışı ve endamı meç- hul saray kızını anlayan gözlere bütün “Atmosferi ,, ile sunar. Biri Üsküdardadır ki, dayandık ları mermer sütunlara loşluklar saçan yaygın ve basık saçakları ile bir yaşlanışı ve bir hayal kı- rıklığını ifade oder, Öbürü Erirnekapıdadır; kavis lerinin ahengi, mihrabınım ve dı varlarının içe ferahlıklar veren Bu çöplük, Mihrimah Sultan camiinin avlusudur. Ve Sinan'ın bu muhteşem eseri önünde ve şu sakalsız şadırvanın etrafını maksatları süsleri ve aydınlıklarile yarını düşünmeden yaşayabilen ve her saniyeden bir başka saadet uman, hayal kırıklığına henüz uğramamış,, taze bir genç kızın portresini çizmektedir. Ve bu iki eseriledir ki,Sinanınm dehası adına mimarlık denilen durgun satıhlar ve yobaz mi- kâplar sanatına empresyonist bir heykeltraşi çeşnisi vermekte dir, Bunun avlusunu temizlemek isteyenlerin güvercin gübreleri- le dolu olan bu avlunun toprak- (Bu krokiyi Ressam Münif yapmıştır| — ».. Nihayet, kara suratlı, yıkık evler ar>- n Kariyenin kubbesini seçmek bize nas.b olabildi.. ne imiş bilebilir |larma lahana ve bamya ekmek istediklerini bana söylediler. İşte Mussolini gözümüzün ö- nünde...Ö, Romanm bulduğu Buhtunnasırdır. Bir kazmacı ordusunun başına geçmiş, elin- de kazma yakup yıkıyor Roma- yı. İtalyan gazeteleri yazıyor ki: “Faşizm dar ve çapraşık so- kaklara, bakılmamış bir çiçek tarlasında bitmiş yaban otları gibi tarihi abideleri saran eski evlere, plânsız Romaya harp ilân etmiştir. Niçin? İtalya kıralının oturduğu şeh ri güzelleştirmek ve bir tarihin hatıraları önünde durup bir dev- ri hayallerinae canlandırmak | veya gösteriş olsun diye “Ben Romaya da gittim” diyebilmek için o pis Tiber nehrinin kıyıla: rmaakın eden seyyahları ço- ğaltmak için, Ve istatistikler gösteriyorlar ki, kazma Romada santanat sür- payitahtında seyyahlarla do- lup taşmayan otel kalmamakta- r, Halbuki şu İstanbul, şu bed- baht İstanbul, hem on asırlık bir Şarki Romanın hem beş a: sırlık imparatorluk Türkiyesi- |nin b. tıralarile doludur; hem de çok muvaffak olmuş cümhuri- yetçi bir ihtilâlin dünyanın her tarafındaki askerlere, kadınla- ra, çocuklara, zenginlere, herke- se saldığı hayretle dolu taptaze hir merakı istismar edebilecek vaziyettedir. Ve bu böyle iken aman Rabbim, bu Istanbul ne feci haldedir? Ben İstanbul şehrini birçok İstanbullular gibi ve zannede- rim ki, Buhtunnasırm - Babili sevdiğinden daha çok severim. Boyumuzdan yüksek olan evle- ri arasında dolaşırken kâh bir meğe başladıktan sonra İtalyan | temizlemek istiyenlerin misiniz ? Klot Farer zevksizliğine uğra- yarak, kâh bütçe darlığı içinde kıvrandığını söyliyen eski bir şehremini “idarei maslahat,, çılt ğı ile düşünerek beğenir gibi ol« duğumuz bu yampırı sokaklı şehrin nasıl bir çöplük olduğunu anlamak meğer yalnız büyük rin müezzinlerine nasip iyormuş. Bunu geçen gün Mihrimah Sultan camiinin mi- naresine çıkınca anladım. Şimdi derhal kazmaya sarıl « mak istiyorum. Evet benim içimde bir Buhtun nasır canlandı. Ama.., Kaç para eder? Ben saltanattan vazgeçen bir hükümdar nasıl tacımı verirse beynimde beliren Buhtunnasır- lık kazmasını tıpkı öyle iki elim- le tutup bu işin adamına uzat- mak isteyorum. Kazmanın bu şehirde meyda- na çıkaracağı şerefli sanat Bi- | zans değildir. Biziz. Nizameddin NAZİF “ Kulubeterle örtülmesi az U'[lxormuı gib dıvarlarına Çiviçakıp çamaşır asıyorlar

Bu sayıdan diğer sayfalar: