19 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

19 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NV 19.2 83 > TAN Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- geyde “temiz, dürüst, samimi olmak, karlin © gazetesi olmiya çalışmaktır. iyi ABONE BEDELİ Ecnebi 2800 Er. 1500 » #00 » 400 » Milletlerarası posta #tihadina dahil ni- Biyan memleketler için 0, 16, 9. 35 W- radır, Abone s Adres de- #iştirmek 25 Kuruştur. Cevap için mek- timtara 16 kurustule pr) ivesi Mâvemdır İ GUNUN MESELELERİ | Sovyetler Nasıl Hazırlanıyorlar ? (Yazan: M. Zekeriya) vazeteler telgraf haberi olarak neş rettikleri zaman aklım almamıştı, fakat son gelen Avrupa gazetelerinde okuduktan sonra inanmamakta haklı olduğumı ladım. Hakikaten inanı- ır şey değil Sovyetlerin garp hudutlarında al- dıkları bildirilen müdafaa tertibatın- dan bahsetmek istiyorum. Almanla- “ rın Avusturyayı boyunduruk altına almaları, Orta Avrupayı istilâya ça- Jışmaları ve nihayet Dantzig mese. lesi hep bir hedefe varmak için takip edilen yolun muhtelif safhalarından ibarettir. Bu hedef te Sovyet Rusya- dır. Sovyet Rusya bunu bildiği için da- hilde kurmıya çalıştığı Sosyalist dev- letini haricin tehdit ve istilâsından ko rumak Üzere bir taraftan ordu ve do- manmasını kuvvetlendiriyor, bir ta- raftan hudutlarında müdafaa tertiba ti alıyor. Bu cümleden olarak garp hudu- dunda, yani Estonya, Letviya, Lit- Vanya ve Polonya hudutlarında yep- Yeni bir müdafaa şekli tatbik etmek- tedir. Bu hudutlar boyunca 50 kilo- metrelik bir sahayı baştanbaşa bir çöl haline getirmiye karar vermiştir. Bu saha dahilinde bulunan bütün köyle- Selerkireder, demirer iner Ye Sovyet Rusya arasında bir tren hat | “fa bırakıyorlar. Bunu da İlk işarette berhava etmek Üzere tertibat alımı- Yor. Yine bu saha dahilinde nekadar ekilebilir arazi varsa buraları taşla doldurularak istifade edilemiyecek hale getiriliyor. Yine bu saha dahilinde ne varsa Yakılıp yıkılıyor. Bundan böyle ba saha dahiline ancak askeri müsaade ile girilebilecektir. Bu iş bittikten sonra bülün bu sa- hanım altı elektrikle işler bombalarla doldurulacaktır. Stratejik mahaller- de büyük bentler yapılıyor, bu bent- ler icabında açılarak bu saha su altın da bırakılacaktır. Bu plânın askeri Merkezi Leningrat olacaktır. Şimdi- den Leningratta nekadar ecnebi var- 8a şehri terketmiye davet edilmiştir. Ecnebi konsoloshaneleri kaldırılmış ir. Leningrat garp cephesinin kara, Ve hava askeri üssü haline ge- ir, Bir harp vukuunda düşman askeri #ahaya girerse Leningrattan veri- işaretlerle bu sahâ yeraltı bom- berhava “edilerek düşman Yok edilecektir. Bu suretle Ruslar garp cephesinde meşhur Maginot istih - alanından daha esaslı müdafaa te- vücuda getirmiş oluyorlar de- a ş oluy: Şehir Meclisi Nelerle Meşgul Şehir Meclisinin bu devrede meş- & Olduğu mühim meseleler hakkın- bir fikir vermek için size birkaç sıralıyorum: 1 — İstanbul sokakları kirli midir, midir? — Stadyomlarda bağırılabilir 3 Ağırılamaz mu? 77 Otobüslerin boyu 2,10 mu yok MERİ tai almalı? >— Otomobillerin rengi kırnnızı i yoksa mavi mi olmalı? m gibi bütün dertleri açık #ibi duran bir şehirde başka Posgul olacak iş bulamıyan şehir mec ie bu faaliyetine hayran olma - iç ün değildir, “mil o vakit muhteşem bii enicami Kasrmın yapıl- dığı zamanı, mimari, tarihi kıymetini tayin etmek için mimarlardan ve müzeci- lerden müteşekkil bir komis- yonun faaliyete geçeceğini öğ: rendim. Bu heyetin hakikate ereceğinden ve bu esere el sür- memekte ittifak edileceğin- den eminim. Eski Şehremini operatör General Cemil, bu kasrı bo- ğazdaki bir ura benzetiyor. Ki şinin fikri ne isezikride o olur, Fakat sayın operatör neş terini kazma yapmamalıdır. General Cemil Gülhane parkını yaarken tarihin birçok hâtıraları- nı yıkmıştı. Topkapı sarayının ta- rihi hüviyetini tayinde büyük bir yeri ve rolü olan Beşinci meydanı bir gece gizlice berhava etmişti. Beşinci meydan yıkılmadan da pek âlâ ve şimdikinden çok iyi bir park yapılabilirdi. Operatör Ce- Türk e- seri olan buradaki surları da yerin den kazıyacaktı. Fakat Matbuat, kazmasını tutmuştu. eni rejim eski eserlerin, ta- rih yadigârlarının üstüne titriyor. Abidelere kör kazmayı musallat etmez. Cümhuriyet devri âbide yıkmaz, onları saklar. Bu kasrı da yıkmıyacaktır. Bu kasır Boğazda bir ur değil, Yeni Cami âbidesinin göğsünde pırlanta bir madalyondur. Mabedin manzarası nı bozmuyor. Caminin önündeki mabetten daha alçak olan şadırvan hı avluyu tanzir ediyor. Yalnız şa- dırvanlı avlu mabedin sağında tek bir kanat gibidir. Kasır da mabe- de ikinci kanat olmuştur. Köprü nün üstünden bakan her göz bu te- nazuru ve bedilliği derhal görür, Kasrın çinilerinden, mimari yük sekliğinden, bir fen harikası olan kemerinden başka hususi bir yapı oluşu da kıymetini yükselten baş- ka bir âmildir. Çünkü o devirler- den kalma kasırlar ve hususi bina lar, evler hiç yok gibidir. a Temeli camiyle beraber salma» miş olabilir. Fakat Hatice Sultanın külliyesile beraber yapıldığında biç şüphe yoktur. Hatice Sultanın mimarı, Davudun plânını tadil e derken buraya bir de kasır ilâve etmişti. Kasır camiyle yaşıttır. Ca- milin inşasından rubu asır kadar sonra 1680 yılında yapılan bir re- simde kasrı da görüyoruz. Yalnız kasrın ahşap olan tavanı sonradan tamir görmüştür. Camiin kıble du- varındaki saçak izleri de bunu gös termektedir. Kasır camiin vakfi- yesinde de vardır. Kasrın içindeki kitabelerden de bunu öğreniyoruz. Yenicami ile Kasrın yapılışından rubu ân kullar sonra, 1680 senesinde yapılmış olan resmi |” TAN Bir Tarih Yadigârı Ve Tarihi Yaza! sa se ae maras an aa sa amam se Kasrın ayağını bir Bizans eseri 0- lan Gömlekli kuleye dayamak i- ey kemge gördüğümüz sekil veril miştir. Burdüü yıkılmaması iâZiri- gelen yalnız kasır değildir. Cami in kuruluşunda mühim rolü olan ve şimdi kasrın bitişiğindeki Arpa- cı hanı içerisinde bulunan Sinago na da dokunulmamalıdır. Şimdi lo kanta olarak kullanılan bu Sina- gon da bir Bzians eseridir. Meyda- na çıkacak kâsırla Sinagön bir müze halinde herkese açılmalıdır. Bu müzede, meselâ Yenicami külliye- sinin çok kıymetli olan vakfiyesi de teşhir edilebilir. Şimdi ayağı tramvay caddesin- den görünen gömlekli kule, Peçe- Mihisar Türkler tarafından en son (MUVAFFAK Xx, 'SIRRI* Kabiliyetimizi Artırmanın Sırrı Biri şeyler vardır ki, kul lanmakla inkişaf eder. İş- lenmiyen demir paslanır ve niha- yet kullanılamaz bir hal alır, Yücudümüzde mütemadiyen ha- reket istiyen adalelerimiz kulla- nılmazsa elâstikiyetini kaybeder. İşlemiyen vücut yağlanır, tembel- leşir, faaliyetten kalır. Onun için- dir ki, vücude mütemadiyen İd- man yapmayı tavsiye ederler. Da- ima idman yapan bir adamın vü- cudü her vakit zinde ve tazedir. Fakat vaktinin çoğunu oturarak eçiren tembelin vücudü gevşek ve âtıldır. Vücut gibi, demir gibi işlenmek istiyen birçok maddeler vardır. Bunlardan biri de istidat ve ka- biliyetimizdir. İnsan kabiliyetini kullanarak © artırır. & Dimağını kullanarak düşünme kabiliyetini inkişaf ettirir ve bir atletin vücu- dü nasıl inkişaf ederse, dimağını kullanan adamın da hisleri, düşün- celeri, inkişaf eder. Bu basit hakikati birçok kimse- ler görmek istemezler. Vücutleri- ni ihmal edenler olduğu gibi di- maği kabiliyetlerini inkişafa çalış- mıyanlar da pek çoktur. Bunlar daima hayat basamağının alt eşi- inde kalmıya mecburdurlar. Çün- kü dimağları ve kabiliyetleri in- kişaf etmedikçe ilerlemelerine im- ha düşmüştürler. İnsanlar için böyle olduğu gibi iş için de bu mütalea doğrudur. Bir çok işler vardır ki, inkişaf edemez bir hale gelmişlerdir. Bunlarda bir hareketsizlik görülür. Bu işler, ek seriya az çok muvaffak olmuş mü- esseselerde görülür, Muvaffakiyet bunları gurura sevkeder, Artık ye- ni kuvvet ve yeni enerji sarfına lü zum görmezler. Deve gibi geviş ge- tirerek şöhretlerini yerler, Her şey gibi işte daima yeni hamleler, yeni kuvvetler, yeni ha- reketler ister. İş başında bulunan adamın dimağı mütemadiyen işin inkişafı için yeni hamleler bul makla meşgul olur. Onun içindir ki, girdiği yolda on sene evvelkinden farkı olmaksızın yürüyen müesseseler artık ihtiyar- lamış sayılırlar, İşinize yeni bir ha- yat vermek istiyorsanız onu dal ma genç tutunuz. Daima faal bu- Tundurunuz. Unutmayınız ki, işlemiyen demir paslanır, PSİKOLOG İbrahim Hakkı Konyalı —— fethedilen bir burc olması itibarile fevkalâde mühimdir. Şte Hace Sürüm arkitial, hem Vasilin bu.tarihi ku- lesini, hem de Yahudilerin Sina- gonunu muhafaza etmek için kas- rı bugünkü şekilde yapmıştır. Ye- nicami külliyesinin karblacağı yer de Yahudi evlerinden başka bir Sinagon ile bir de kilise vardı. Bunların ikisi de Bizans eseri idi. Evler ve bu mabetler yıktırılacak- tu. Ev sahiplerine değerlerinin iki misli bedelleri verilecek, mabetle- rin yerine de harap bir Sinagon ile bir kilise tmair edilecekti. Fakat Safiye Sultanın bina emini Kara Mehmet Ağa vazifesini sulistimal etmişti, Sinegonu tamir ettirmedi- ği için azlolundu. İşte bu azle se- bep olan Sinagon şimdiki biraha- nedir. Sinagonun asıl kapısını kas- rın meyilli yolu kapatmıştır. asrın yapılışı hakkındaki en küvvetli maülmatı Evliya Çelebinin seyahatnamesile Fındık hi Mehmet Efendinin Silâhtar ta- rihinde buluyoruz. Yalnız şunu derhal söyliyeyim ki Evliye Çele- binin matbu nüshaları tarihi bir vesika olmıya o derece lâyik de- gildir, Onu basan Necip Asım mer- hum, herhalde bilmiyerek bazı tah rifler yapmış, asıl nüshada açık kalan yerleri karihasından ekle- mek suretile doldurmuş veyahut bu noksariları nazarı itibara almı- yarak cümleleri biribirine eklemiş tir. Bu eserin yeni baştan basılma- sını istemek yerinde bir temenni 0- lur. Ben Topkapı sarayındaki yaz- ma nüshayı nazarı itibara alıyo- Tum. E vliya Çelebi Yenicami an- latmıya şöyle başlar: “Mukaddema Fatih Egri Sultan Mehmet Hanın valdesi on Mısır ha- zinesi mal sarfedip..., Asıl nüshada (Fatih) kelime- sinden sonra (Egri) kelimesinin ye- ri açık bırakıldığı için B. Necip A- $ım Merhum matbu nüshada bu boşluğu muhafaza etmemiş ve “Fa tih Sultan Mehmet Hanın valde- 81...” gibi yazmış ve camiin; Fati- hin anası tarafından temeli atıldı- ğı kanaatini uyandırmıştır. Bu ha- tayı yerli ve Garpli tarihçiler de EEE tekrarlamışlardır. Yine Evliya Çe- debi Yenicamlin Kanuminin şehzs- desi Sultan Mehmetle Atpazarın- daki Sultanahmet camilerinin tar- zında yapıldığını anlatırken Necip Asım merhum bu Sultan Mehmedi Dördüncü Mehmet sanmış ve Çele- binin bu fıkrasını yanlış olârak mevhum bir Sultan Mehmet cami- inin serlevhası olarak koymuştur. Evliya Çelebi, camiin ve kasrın, ya ları Tekneci zade Mustafanın Ka- rahisari tarzında yazılan Çiniler- le süslendiğini söylediği halde Ne- cip Asım bunu camie Tekneci zade nin elyazsiyle yazılmış kuranlar konduğu şeklinde tahmin etmiş- tir. Evliya Çelebi camiin kıble ka- pısı üzerine inşa tarihini gösteren şu: Camii Valde Sultan bulup itmamını Oldu her küşesi bir şeyhi güzine me v Sali itmamma tarih murat etmiştim. Biri kalkıp dedikim (1074 - Kâbei ehlittakva) Mısraları asıldığını söylediği hal de Ahmet Refik merhum kapının Üzerine böyle bir tarih hâk edil diğini kabul etmiştir. Halbuki Şa- dırvanın karşısındaki kıble kapı: sının tam üzerinde ve iki yanında Hasan isminde bir şair tarafından arapça yazılmış (9) beyit vardır. Ve taşın üzerine hakkedilmiştir. Tarihi gösteren mısra da şudur: Cami - ül - bir mâle - üt takva 1074 arklı ve Garpli tarihçiler- den hiç birisi câmli ve kas- ri bizzat tetkik etmedikleri için başkalarının yaptıkları hataları ka bul etmişlerdir. Evliya Çelebi camii anlatirken der ki: “Ye haremin tâ vasatında bir havuz ve şadırvan vardır. Ve hare min iki yan ve bir kıble kapısı ve dahi taşra haremi bir sahrayı azi- min içinde nice yüz ecnası eşcarı müsmire ile müzeyyen bir harem- dir. Kıble tarafında Valde Sültan - ömrü tavil ile muammer ola - bir kubbel pürenvar, bir türbe inşa etmişlerdir. Ve Sultan Mehmet Han mihrap önündeki bahçe hari- cinde gömlekli kule nam bir burc üzerinde bir kasrı âli bünyat et- miştir ki göya kesri İremdir.” (Top kapı sarayı Bağdat köşkü kütüp- kanesi No, 304, yaprak 88) ındıklılı 1071 hicret yılı va- kalarım sıralarken kasrın ve camiin nasıl yapıldığını şöyle anlatır: “.. Ve ancak eski binanın üzerin- de bir sira taş sökülüp bina ve ih- timamına sâyi beliğ ve dikkati tam olunup icareyle musakkafat ol mak üzere etrafına Çifte çarşı ve bir türbe ve bir darülkura ve bir mektep ve iki kapılarında birer 86- bilhane ve deryaya nazır bir âli kasır dahi yapılmak emrolundu.” (Silâhtar tarihi cilt 1 ve sayfa 207) İşte kasrın cami ile beraber ya- Pıldığını gösteren vesikalar ve re- sim... GÖNÜL 5. Okuyucuların Dert Dökme İhtiyacı Eski atalar sözüdür. Paylaşılan dert çabuk zail olur. Hayatta her- kes bir dert ortağına muhtaçtır. Bu ihtiyaç bilhassa gençlerde fazladır. Çünkü bunların tecrübesi ve hayat- taki görgüleri azdır. Hayatın realite- leri ve müşkülleri ile karşılaşmea şa- şırıp kalırlar. O vakit dert dökecek, müşküllerine çare bulacak birini #- rarlar. Nitekim her gün okuyucularımız- dan birçok mektuplar alıyoruz. Biz » den muhtelif meseleler hakkında fi- kir sorarlar. Bu mektupların çoğu 0- kuyucuların en samimi, en mahrem hayatlarına temas ediyor. Size soru- lan suallerden birkaç nümune vere- yim: 1 — Sevmeden evlenmek doğru dur? i 2 — Seviyorum, fakat sevilmiyoz rum, ne yapayım? i 3 — Sevdim, fakat aldatıldım. Has kiki sevgi nasıl anlaşılır? 4 — Evliyim, fakat o bedbahtım evlilikte saadet olur mu? i Bunlar öyle suallerdir ki, okuyucu bunları ancak en mahrem dostuna, en yakın bildiği kimselere sorabilir, Halbuki gençler ekseriya böyle sami- mi bir dert ortağından mahrumdur. lar, Sırlarını olur olmaz kimseye açmıya cesaret edemezler. Dertleri- ni içlerinde saklarlar. Bu da onları bedbiniye, teessür ve kedere sevke der, ' Biz bu sütunda okuyucularımızın bu kabil meselelerde dert ortağı ok mak istiyoruz. ı Zaten o senelerfenberi (O muhte 2 lif gazete ve mec. alarda okuyucu- larımızın sırdaşı olmak vazifesini gördüm. Binlerce okuyucunun en sar mimi, en mahrem derdine ortak ol - dum. Onlara elimden geldiği kadar yol göstermiye çalıştım. Birçok aile» leri yıkılmaktan kurtardım. Şimdi bana bu vazifeme TAN sütunlarında devam etmek imkân: verdiler, Dertlerinizi, müşküllerinizi bana yazı Biz. Hiçbir şey saklamadan, hiçbir şey gizlemiye lüzum görmeden ya- zanız. Yazdıklarınızın mahrem kala» cağına emin olabilirsiniz. Sırrınızı yalnız ben bileceğim. Cevaplarımı İya bu sütunda vereceğim, yahut hu- hususi cevap istiyenlerin mektupları- na posta pulu ilâve etmelerini rica &- derim. Hiç Uyku Uyuyamıyan Bir Adam! EE Ölüm Cezasına Mahküm Edilmesini İstiyor Atina tıp âlemi son günlerde: uy- kusuzluk vakalarının en mühimle- rinden ve en tuhaflarından biriyle karşılaşmış bulunuyor. Günün birinde 33 yaşlarında Evs- tratos Dafopolos adı biri Selânik müddeilumumisine müracaat ederek demiştir ki: "“— Beni ölüme mahküm edin, çünkü yıllardan beri gözüme uyku girmemiştir! Bunun üzerine hâdise tahkik olun muş ve şu noktalar anlaşılmıştır: Evstratos 1931 de garsonluk edi- yor, geceleri geç vakte kadar çalışı- yor, yalnız arada bir uyuyordu. Çok geçmeden gözüne uyku girmez ol- muş ve bu hâdise tam yedi sene de vam etmiştir. Evstratos uyku uyu yamamaktan yelse düşmüş ve dağ havasından istifade ederek uyku w- yumak emeliyle çobanlığa başla mış, fakat bu çare de işe yaramamış, o da büsbütün ümidi kesmiye mec- bur olmuştur. Evstratos uyku ilâçlarının hemen bepsini aldığı halde 1931 o denberi bir lâhza uyku uyumamış bulunu yor. Bu yüzden ölümüne hüküm veril mesini İstemek için adliyeye müra cati düşünmüş. Yunanistan tıp âle mi bu derde bir care aramaktadır. susi mektupla bildireceğim, Yalnız

Bu sayıdan diğer sayfalar: