19 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

19 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yıldızın amcası zengin bir adam- Üç yeğenini de pek severdi. Bir onlara motör kullanmayı öğret Bir de güzel motör aldı. Adını alga) koydular. Şimdi akşam, se- çocuklar bu motörle denizde u- ik gezintiler yapıyor, sonra karan basmadan evlerine dönüyorlardı. ösinin de neşesine diyecek yoktu. Fukat yavaş yavaş ufak gezinti - lerden hoşlanmaz oldular. İçlerinde! kıyıdan « uzaklaşmak, bilmedikleri doğru gitmek hevesi başla- Ba isteklerini birkaç gün berkes- gizlediler. Fakat sanra biribirle- açıldılar. İ Yıldız — Ağabey, dedi, sanki her akşam, sabah denizin mendil kadar yerinde dolaşmak neye yarıyor. Böy İle giderse ben denizden yakında bi- kacağım, Büyük ağabeyisi — Hakkın v kardeşim, dedi, biz motörü yalnız. pınıza kullanabildikten sonra ne di- ye bep şuracıkta kalalım. Biraz açıl- İmalı, etrafı görmeli, Küçük ağabey de onlar gibi dü- Şünüyordu. Amcalarından o gün biraz daha u- Hun zaman için izin kopardılar. Fa kat üzağa gideceklerini söylemedi- ler. Yoksa dünyada bırakmazdı. An- İ seleri, babaları da zaten orada de Üç kardeş, öğle yemeğini yer ye- Dez motürlerine atladılar. Hava çok Şüzeldi. Deniz sütlimandı. Kıyıdan ze vakit baksalar uzakta, çok uzak- ta bir ada görünürdü. Amcalara bu- nun mağaralarla dolu ıssız bir ada olduğunu söylüyordu. Yıldızla ağa beyisi kaç kereler ona kendilerini 0- Taya götürmeleri için rica etmişler. 'di. Amca her seferinde: kopar, derdi. artırmıştı. Uzun bir deniz gezintisi. ne çıkmıya karar verir vermez akıl- “larına ilk gelen yer bu ıssız ada ol- 'gidebileceklerdi. Bir saat te dönmek. Adayı dolaşmak ta yarım saat sürer tam vaktinde geri dönmüş olacal- > Dedikleri gibi bir saatte oraya var dılar. Yanaşmak oldukça güç oldu. “Çünkü, ıssız adanın her tarafı kaya- ikta. Mağaraların tepede olduklarını bi- İha çok yürüyeceklerdi. Onun gözü Büyük hikâye : ilde Tiyorlardı. Hemen oraya tırmandılar. Önlerine gerçekten korkunç ve ko- caman bir mağara çıktı, İçi zifiri ka: Tanlıktı. Fakat çocuklarım büyüğü yanında bir meşale getirmişti. Onu Yaktılar ve içeriye daldılar. Yıldız, biraz korktu. — Ağabey, ya yolumuzu kaybeder de, geri dönemezsek... Ağabeyisi: | — Korkma, Yıldız, dedi, ağır ağır yürürüz. Geçtiğimiz her yere dikkat İederiz. Üç kişi birden kolay kolay kaybolmaz. Yıldızın yüreği rahat etti. Elele mağaranın içinde ağır ağır ilerledi. ler. Birçok dolambaçlı yerleri geçti. ler, Böyle görülmemiş, 1ssız bir yer- de dolaşmak içlerine o kadar tatlı bir heyecan veriyordu ki, vaktin na- sıl geçtiğinin farkına bile varmadı- lar. Yıldızın kolunda saat olmasa da- nasılsa saatine işti — A.. Saat beşi diye bağırdı. A- daya çıkalı üç saat olmuş. Ne kadar bazlı yürüsek bu mağaradan bir s0- atten evvel çıkamayız. Doğru söylüyordu. İki büyük bir şey demediler. Onu korkutmamak i- çin ses çıkarmadan gerisin geri dön- düler, Mağaranın kapısına geldikle- ri zaman ne görseler beğenirsiniz? Onlar içerde iken öyle bir fırtına ve yağmur başlamış ki, görmeyin. Önce dışarı çıkıp, motörlerine at- lamak, bemen eve dönmek istediler. Daha birkaç adım gitmeden geri dön İdüler. İçerde durup fırtınanın din- mesini beklemeyi daha iyi buldular. Çünkü: ın aşağı inmek kolay iş değildi. Tuhaf tesadüf! Mağaraya gi- rerlerken acı bir feryat duydular, bir kadın sesi uzaktan imdat istiyordu. Kimdi acaba? Sesin geldiği yana baktılar, Bulun- dukları tepe yüksekti. Her tarafı gö rüyordu. Çok geçmeden adanın ya- İkınlarında bir yelkenlinin dalgalar a- rasında bocaladığını gördüler. Şimdi ne yapsınlar? Üçü de kü) İçuk ama üçünün de yüreği çok mer-| /hametli. Böyle havada imdat istiyen hiç dalgaların keyfine bırakılır mı? Büyük hemen atıldı: — Koşun çocuklar! Gidip “Dalga, ya atlıyalım. Şu zavallı yelkenlinin imdadına yetişelim. Ötekiler hemen razı oldular. Hep birden kıyıya koştular. Güç belâ mo törlerine atladılar. Bereket adanın yavaş kendine gelmişti: tutmuyordu. Yelkenliye ulaşmcaya İkadar ne hal çektiler. Onu hiç sor- mayın. Kuvvetli bir rüzgâr yelkeni #işirdi. Yanına yaklaşan motörün üs tüne attı. Nerede ise çarpışacaklardı. Yelkenden kendileri gibi küçük bir koz ağlıyarak onlara sesleniyordu: — Yetişin! Babam yaralandı. Ben yelkeni kapıyamıyorum. “Dalga,, daki oğlanlar hemen yel- kene atladılar. Kızın babası yavaş — Korkmayın, ağır yaralı değilim. Başım direğe çarptı. O kadar, dedi. İkisini de motöre geçirdiler. Bu se- rada kaç kereler kayalara çarpıp parçalanacak, yahut ta yandan vu - run devrilecek gibi oldular bilseniz. Ne ise şimdi beşi de “Dak sa, da yani motörde idiler. Adaya ilk çıktıkları koya dönmek göre gö- 'TANın Çocuk Ilâvesi yecekler, nerede yatacaklardı. Hep» sinin yüzü gölgeliydi. İçlerini bu me rak yiyordu ama biribirlerine birşey #öylemiyorlardı. Söyleseler bütün bütün korkuya düşeceklerdi. Halbur ki en dar vakitlerde insana yardım eden kuvvet cesaret değil midir? Düşüne düşüne otururlarken yel kenlideki kızın aklına şeytanca bir çare geldi: — Çocuklar, dedi, fener pek uzak- ta değil. Bir işaret verebilsek görür, kurtarmıya gelirler. Ne ile işaret vermeli? Meselâ be- yaz, koenman bir bayrak olen. Çok uzaktan görünür. Derken akıllarına kıyıya dönüp yelkenlinin ne olduğu nu görmek geldi. Ah bir onu ele ge- irebilseler, beyaz kanadını sallıya, #allıya imdat istiyebilirlerdi. re tehlikeye girmek demekti. Bunun | Bazan aksilikler insanin işine ya- için çalışıp çabalayıp oracıkta bir ye- re yanaştılar, Yıldızın büyük ağabe- yisi yelken sahibine: — Sizin yelkeni kurtaramıyaca- Bız, ne yapsak ncaba diye sordu. A- damcağız, yelkeni filân çoktan unut | muş kendi derdine düşmüştü: Beşi birden bin güçlükle adaya çı- kabildiler. Yine © mağaralara dön- diller. Çünkü: Barmacak hiçbir yer yoktu. Yelkenlide yaralanan sdamın. yarası da durmadan kanıyordu. Hep- si mendillerini biribirine eklediler, ona sargı yaptılar. Far, Tam onlar kıyıya inerken bir dal şa yelkeni kayaların üzerine atmasın mı? Tabii orada param parça oldu. Fakat zarar yok. Kanadı duruyor ya... Birinin cebinde bir çakı varmış. He- men onunla bezi yerinden £ kopardı. lar. Sonra yine keçi gibi tepeye tir» mandılar. Yelkenin beyaz bezini sal- Tdılar, salladılar. Dakikalar geçti, ne gelen var ne giden. Artık umutla rını kesiyorlardı. O sırada... Azgın de- rizğin üstünde kendilerine doğru yak laşan iki sandal farkettiler. Bunlar kurtarıcı sandallardı. Çok geçmeden Denizde boğulmaktan nihayet kur- tulmuştardı. Fakat fırtına hiç dine- ceğe benzemiyor, gittikçe artıyordu. Şimdi yeni bir tehlike başgöstermiğ- ti. Akşam yaklaşmıştı. Ya bu rüzgâr günlerle sürerse... Ne yapacaklardı. Bu kupkuru adada ne bulup e yi- ALPLE BABASI o—(| karaya yanaştılar, Kazaya uğrıyanla- rın beşini de alıp döndüler. Zavalh amcaları meraktan çılgına dönmüştü. Onlara kavuşunca szarle- İsın mı, gülsün mü şaşırdı. Kollarımı alabildiğine açtı. Üçünü birden ku- cakladı. ği Alpin babası birisini suda çırpınır görünce hemen soyundu. Onu boğulmaktan kurtaracaktı. giren yüzme Halbuki adam, deniz yarışına lan biri... .sporcularınde Alpin babası iyilik yapayım derken fenalık yaptı... 9 tarafı ulacık bir koydu. Pek dalga! o Adamın yarışı kazanamamasına sebep oldu... e ” TANım Çocuk İlâvesi ş işlemektedir. Uzunluğu 21, genişliği 2.5 ve yüksekliği de 3,5metredir. Bir tayyare kadar da hızlı! gidiyor. lu gördüğünüz otobüs, Şamla, Bağdat arasında Bu yüksek bi manın © yanındaki ev Amerikanın Şi| İğ kago şehrindedir. | MK 1841 senesinde) yapılmıştır. Ve şeh Fin en eski binasi- dar. İki katlı kü şük bir evdir. Yanı başında şim di gördüğünüz 60 katlı bina yapılmış tr. gi. Bacaksız Amca - Izbandut Ali Filler em Çift Süren 7 Sekiz Sene Sonra... ( ekiz sene evvel bir adam babasi- nun hastalığı dolayısile bulunduğu şehri bırakıp gidiyor. Giderken & mekli kedisini bir dostunun evinde burukmış.. Sekiz sene sonra bu adam memle-| ketine dönünce dostunun evine misa- fir gidiyor. Kedisi hâlâ ondadır. İhti- yarlaraıştır. Eski sahibinin eve girdiğini görün- ce hemen onun kucağına sıçrayıp ay- rılmamak istememiş.. Sekiz yıl son- ra sahibini tanıyan bu kedi hayret e- dilecek bir hayvan değil mi? Pil, gayet uysal ve çalışkan bir bay vandır. İri gövdesine rağmen bir ço- cuk kadar söz dinler. Bu yüzden, fil- lerin kuvvetinden birçok istifade ler oluyor. Birçok işlerde kullanıyor- lar, Bir seyyah şunu anlatıyor: “Hindistanda bazı yerlerde filleri sapanlara bağlayıp çift sürüyorlar» işin “Anlaşılan gitgide filler, öküz ve at yerine geçecektir. - Amma bizde de-)| w İdükten sonra eserimin hakiki kıyie- Onu kulağından tutup polise tes- Tim ettim. oğlum değildir. İstisnasız insanlar istisnasız ölüyor. ediyor. İşte istisnasız kaide yoktur. a, beş on lira versene.. BP Kahkaha Köşe Nereden irak Beli (İİ) Bir sanatkâr arkadaşına — Ben öl- anlaşılacak! © ŞE Geçmez 7 — Oğlunuz üzerime bir taş attı. — Taş üzerinize isabet etti mi7. — Hayır. — Şu halde taşı size atan benim Ji Kalde GENİN mii — Bu fikir doğru değildir. Bütün) — İyi ya, bu benim iddiamı isbat) Falcının Yanında — Sana büyük ikramiye vuracak: — Ya. öyleyse buna mahsuben ba- TAN - Çocuk Bilmece Kuponu Bilmece hal hâğıtlarile Beraber bu kuponun herhal- de gönderilmesi lâzımdır. Kuponsuz gönderilen kâ- ğıtlar gelmemiş addedilir. Daha Evvel Görmüş te Ondan reden gördüm. EZ ME İN ZN 0, <A YAZ AA Kİ a Kiz 1 Çok açık mavi 2 Açık kahve rengi 3 Açık sarı 4 Boz 8 Açık yeşili . 6 Nor 7 Siyah Çıkacak resmi çök seveceksiniz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: