3 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

3 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D oktor Ensari (1) VW. P, eya- de olduğu gibi, orada da muhtelif vilüyetler aşağı yukam muhtelif Zihniyetlere alâmet olmuştur. Hint li mütefekkirlerle konuşurken bir kısmı size U, P n Yöletinin en çok ider yetiştirmeye müsajt olduğu- nu söyler; bir kısmı da hudut ©- yaletinin asıl başbuğ yetiştirebile- ceğini iddia eder, Herhalde 1935 senesinde bile Hindistanın #stiklâ- li Doktor Ensarinin hayatında (2) alımabilir gibi görünmüyordu. Bu- hA rağmen mütefekkirlerin müs- takil Hindistanı idare edecek zih- niyet ve kabiliyet için neler dü- Şündüğünü göstermesi bakımın- dan beni alâkadar etti, U. P. eya- Jeti halkında idare ve liderlik ev- safı görenler diyor kiz P. halkı Süratle ( düşünür, çabuk anlar ve kavrar. Ayni zZa- manda teşkilâtçıdır ve zihniyeti tek cepheli değildir.,, Doktor Ensari'nin ecdadı şimal- den gelmiştir. Aralarında tanınmış askerler, hikimler, memurlar ve ulema vardır. Eğer insan ecdat va- sıflarına tevarüs ediyorsa Ensari de cösaret, teşkilât kabiliyeti, ka- nün mefhumu, eyni zamanda ru- kani evsaf olması lâzımdı. Bütün bunlarla beraber Hinsari doktorluk mesleğini intihap etmişti, Bes distan topraklarının mah- sulüdür. Tahsilini evvelâ Haydarâ- bütün manasile bâtta yapmış ve en ziyade fenni mevzularda kabiliyet kazanmıştı. Oradan aldığı, daha doğrusu ka- zandığı bir ya ımla (Edinburgh) Tip fakültesinde tahsilini bitirmek işin Igiltereyo gitmişti. Kendi za- anında Londrada (Charing Cro- 5) hastanesine dahili doktor, Godk) bastanesine cerreh olan tek Hintli doktor Ensaridir. Bu, ta olarak mesleğindeki kabili- Li in fevkalâde olduğunu isbata lidir. Ayni zamanda batı mede- etinin ilim ve fendeki (me larını kavradığını da gösterir. — Doktor Ensari benim tanıyabil- e. üslümanları arasın bafila oldi hususiyetini mu- pe Zİ le beraber, garbe mah dürümü Ciüen gündelik hayattaki “iğ tamamen almış küçük bir zümredendir. Horhalde Müslü- mmanlâr #rükinda sarp doktor ee leşi müvaffakıyetle temsil etti- ği gibi bütün Hindistanda da meş- hur olan birkaç doktor arasında bulunuyordu. Şunu ilâve etmek lâzımdır ki, Hindistanda bugün 5 seriyet “Yunan” iamini alan eski doktorlara kendini gösterir. Bu eski doktorlar, | zannedildiği gibi cahil adamlar değildir, Gerd ekseri tıp fakültelerine gidiyorlar, fakat, tedavi usulleri başkadır, Bun lar arasında çok İlimeş edilen simalardan biri doktor Epgarinin büyük kardeşi idi. TK gözü de âmâ olan bu adamın tedavi hususunda bir çok muvaffalayetlerinden bah. settiler, Meselâ; Hindistanm bü. yük şairi Mehmet Tkbel bana, garp h doktorların tedavi edemedikleri boğaz hastalığını, Yunani usulle Ensarinin kardeşi tedavi ettiğini söyledi. Bunların kullandıkları, hemen umumiyetle nebati ilâçlar. dır. Bu nebatları şimdi Avrupa doktorluğu da bazı yerlerde tetkik ediyor, tot D oktor Ensari Delhide 1910 da muayenehane açmiş, tababete başlamıştı. 1912 de Bal- kan barbi münasebetile Hindistan Hilâliahmerinin reisi olarak, Istan- () United Provinces, (2) Doktor Enssri 1986 sensei sonun- da öldü, Hind İstiklâli Dr. Ensarinin Rolü letindendir. Çünkü, her yer- # ASR AN Yazan: 4 / “Halide Edip İrsen arman arar Dr. Ensari bula gelmişti. Bu adamın Türkiye- ye ve Türklere karşı beslediği tak- i ü muhabbet, öteki arınınkinden başak Onu Türklere bağlıyan rabı- tadâ Sirf Müslüman hissi “hâkim değildi. O, dâha çok yeni ve inkı- Tüpçi Türkiyeye merbuttu. Doktor Ensari genç Müslümanlara Türkle- rin yeni cephelerini öğretmiş bir adamdı. Ayni zamanda da Hindu- larda da Türkiyöye karşı alâka u- yandırmış, onlara da genç Türki- Yeyi sevdirmişti. Garip olarak genç Türkiyeyi sevmek Hindu ve Müs- lümen. gençliğini bir uraya topl yan, biribirine bağlıyan o mühim rabıtalardan biri olmuştur, Bura- da izahi faydalı olacak bir nok- ta vardır. O da Türklere muhab- bet ve alâkanın biribirine zıt iki cephesidir. Birkısım Müslümanlar Türkü sırf Müslümandır. diye se- verler, Hindular bunlara şüphe ile bakar “Bu Müslümanlar, vatandaş larından fazla Türkleri seviyor. lar!” derler. Birkısım Müslüman- lar da — ekseriyetle gençliği — Şârktaki inkılâpçı milletlerin bir modeli diye Türkleri severler. Bu kısım ile genç Hindular arasında ayrılık gayrilik yoktur, Hattâ di- yebilirim ki, Türkiyeyi — bu yeni cephesinden seven Hinduların bel- ki sayıları fazladır, bile. Nasyona- Tist Hindular arasında, en sola doğ ru olanlar da, hattâ en çok tanın- mış “Cevahir Lalnehru,, gibi 808 yalist liderlerin lâkırdılarında ve yazılarında, bugünkü Türkiyeye karşı samimi bir muhabbet gö- rünür, oktor Ensariyi herhalde si- D yasete sürükleyen ilk âmil Türkiye. olmuştur. Fakat, bir defa o sahaya girdikten sonra umumun emniyetini kazanmış ve Hindista- nn kafa ve ahlâk bakımından çok nüfuzlu bir politika adamı ol- muştu. Ensarinin Hindistan siyasetin- de en çok iman ettiği ve fikir ba- linden filiyata geçirmek için öm- rünü vakfettiği şey şudur: Hindis- tan vatandaşlığı yalnız dine ve mezhebe dayanan bir bağ olmama- lı; ber Hintli memleketindeki is- tiklâl davasında tam bir müsavat içinde çalışmalı; ve yarının müs- takil vatandaşları arasında hiçbir hukuk farkı olmamalı. Onda bu a- kide hiç değişmemiştir. Bundan do- Davasında . layı (Communalist) lerin (3) bü- cumuna uğramıştı. İş bu kadarla da kalmadı. Müslümanla Hindi- nun birleşmesini o azmanki Ingiliz idaresi için tehlikeli bulan Ingil- terenin de husumetini celbetti, tev- kif edildi ve hapse atıldı. Bu ha- Pis onun esasen nazik olan bün- yesini tamamen hırpaladı, yıpran- dırdı, Fakat, ideali yüzünden çek- tiği meşakkat sadece maddi bir s3- hada da kalmadı, Şarkta maalesef siyasi tenkitler çok çirkin ve şah- si bir şekil alıyor. Bu nevi hücum- lardaki mefsedet ve iftira icadı bir sanat halindedir. Bütün bunlara rağmen Ensari memleketinin dü - şünen ve ahlâk sahibi olan büyük bir zümresinin itimadını kazanmış t. Hindistan milli o hareketinde, “Fırkasız içtimalar”, “Bütün Hin- distan”, isimleri altındaki büyük ve umumi toplantıların bir çoğuna Ensari reis olarak seçilmiştir. 1935 te kongre partisinin hem idare he- yetinde, hem de “Gölge kabine” sinde aza bulunuyordu. Evi idare beyeti merkezi olduğu için parti o- rada toplanıyordu. akat bunların biri onu mes- leğinden ve hastalarından ayıramıyordu. Hindin essen baş- lca prensleri ve zenginleri hasta- larıydı. Fakat, onun evdeki mua- yenesine gelen hastaların çoğu fıka ra idi ve bedava bakılırdı. Evin muayenehane olan tarafında (Rols tek, atlı arabalar, hattâ yalmayak has talar da görünürdü. Muayene saa- tinde, evinde nekadar mühim siya- si bir içtima olursa olsun, o, has- talarının başından ayrılmazdı. Fu- karaya verdiği saedee kıymetli za- manı değildi. Zenginlerden aldığı büyük ücretlerin bir kısmı fukara nın cebine girerdi. Bütün Hindis- Roys) ler göründüğü gibi, tan onu, hastalarının servetinden, âdedinden ve evinin açık misafir. perverliğinden dolayı, en zenginler den biri diye tanirdi. Öldüğü 2a- man evinden başka servet bırak- madı, Bu adamın hususi hayatını an- lamak için odamın sol tarafında, taşlığa kapanan perdeyi kaldırıp içeri girmek lâzımdır. Orası Be- gum Ensarinin dairesidir. Şahsi hizmetçileri ve manevi kızı Zoh- ra (4) ile yaşar. Bu kız ayni zs- manda dotkorun yeğenidir. Begum Ensarinin kendi evlâdı olmamış- tır. Begum Hindistanda “perde ka- dımı” denilen, yani “kaç göç” âde- tine sadık kalmış sınıfın en iyi nü- munelerinden biridir. Dairesinde namaz kılmadığı zaman ekseri e- İinde arapça, farisi yahut ordu li- sanında bir kitap vardır. Bu üç li- sanın da edebiyatını esaslı bilir. Sokağa nadir çıkar. Çıktığı zaman perdeleri kapalı kendi otomobili ile gider. Yürürse kıyafeti Hintli kadınından ziyade bizim kalın pe- çeli eski ihtiyarlarımızın çarşafı gibidir. Akrabısı haricinde gör- düğü bir tek erkek vardır: Mahat- ma Gandi, Bundan başka da çok fukaraya bakan bir kadındı. Hiz- metçilerine muamelesinden sınıf, farkına hiç inanmaz olduğunu an- ladım. Iki genç kız her gün mer- merliğe açılan yerde bir hocadan ders okurlardı, Tavırları Zohra ka- dar serbestti. (3) Cemaatçi demektir. Bunu İleride etraflı izah edeceğiz. (4) Bizim Zehranın ordu talâftuzu, Msanında Yatağını kendi yapıp, kendi temizler. Ve gece geç vakte Mg kadar petrol lâmbasının ışığında dersini hazırlar. Fakat bu A hayat onu bedbin yapmış değildir. Bilâkis, neşesi yerinde- a dir. Haftada bir defa bu mütevazi oda, çalgılarla bir eğ- un lence mahalli haline girer. (Başı 6 ncıda) kalecisi kapaklandı. Üç Muhafızlı ve iki Beşiktaşlı müdafi arasında — Üç metre arasında beş kere zıkzak eden top bir türlü içeri girmedi. Muhafızın beraberliği 21 inci dakikada, sağdan çekilen bir ortalayışa merkez mühacimle sol iç atıldılar, Kale ağzında kafa ile merkez mühacim ağlara taktı. Bu su- retle mütemadi sıkıştırdığı halde gel çıkarmakta şansızlığa tutulmuş görü- len Muhafızlar talihsizlik düğümü çözmüş oldular, Muhafızlar bep ağır basıyorlar. Beşiktaş takımı hatalı değişikliklerle daha karıştı. Mahküm bir vaziyette bocalıyorlar.. Muhafızın ikinci golü 25 inci dakikada soliçin geriden aldığı üzün pası soliç yerinde duran merkez mühacimi alıp ikinci golü ağlara gömdü 30 üncü dakikada, Beşiktaş sağ &- çığının ortaladığı topu Hakkı kalenin üç metre açığında aldı. Onü dolduğu için bir metre arkasındaki Hüsnüye geçirdi. Hüsnü geç kaldığından Mu- hafızlar kaptılar. Bu Beşiktaşın ya- kaladığı son bir fırsattı. 31 inci dakikada Muhafiz mühset- minin çektiği şütü yatarak tutan ka- lecinin topu çizgiden içeri bloke et- tiğine kani olan hakem Muhafızlara gol verdi. Fakat, sonra nedense çar- İ ÜNİVERSİTE TALEBESİ NASIL YAŞAR? Dünyanın her tarafında üniversite talebesi feragat ve mah- | | ramiyet içinde çalışır. Memleket içinden gelen binlerce Türk | çocuğu üniversite tahsilini ufak bir para ile ve bin mahrumi- yel içinde yapar. Bunlardan bir kısmı medreselere yerleşmiş- lerdir. Burada eski medrese müdavimleri gibi mütevazı bir hayat yaşarlar. Aşağıdaki fotoğraflar, Fatih medreselerinden birinde yaşıyan bir Üniversitelinin hayatını tesbit ediyor: maa » . — Bu Üniversiteli genç, bir avuç kömürle yemeğini kendi pişirir, çamaşırını kendi yıkar. "SPORDAN MABAAT Mılli Küme Maçları rı IŞu Garip Dünya: 20 Yaşındaki Talebeler Evlenmeli Amerikada Şikago Üniversitesi profesörü Dr. Core Vorks, kız ve €r- kek talebeye hitaben bir tebliğ neş- retmiştir. Bu tebliğinde profesör, Ü- niversitelilerin 20 yaşma varmadan evlenmelerinin memleket menfaati için zaruri olduğunu ve eksi takdir- de Amerikanın felâkete doğru gitti ğini bildirmiştir. Fakat şurası garip- tir ki profesör Vorks, kendisi de be- kârdır. Niye evlenmek istemediği hakkında talebeler tarafından soru lan bir suale, verdiği cevapta, 20 yâ- şında iken evlenmediği için şimdiye kadar bekâr kaldığını söylemiştir. » Kabiliyetli çocuklar ne zaman doğuyorlar? Amerikan âlimi Dr. Elsvort Hap- tington'un Şikagoda neşretiği bir tet kik eserine göre, büyük adam ola cak en kabiliye:li çocuklar 13 şubat ile 12 mart arasında doğuyorlarmış, Meselâ, Kopernik, Vaşington, Şopen, Mikelanjelo gibi Otanınmış birçok yüksek simalar da bu müddet zer- fında doğmuşlardır. * Orijinal bir askeri manevra Ingilterenin Notingam şehri ci- varında bugünlerde, çok enteresin sskeri manevralar yapılacakmış. Bü şehrin belediye riyaseti, şehrin civa- rında bulunan amele evlerini kâmi- len yıkmayı kararlaştırmıştır. Bunla rın yerine smelelere, hükümet tarâ- fından yaptırılmış daha sıhhi evler verilecektir. Bu suretle eski amels mahallesi ortadan kâldırılacaktır. Bu- nu öğrenen Harbiye nezareti, beledi- ye ile anlaşarak, amele mahallesinin ir askeri manevra esnasında imha edilmesini kararlaştırmıştır. Mahel- le, tayyarelerle bombardıman sureti- le yıkılacaktır. Kararın tatbikine ya kında geçilecektir. * Bir milyonerin karısı Nevyorklu milyoner Bard, komü- İnistlik suçile itham ettiği kasırı aley- hinde bir dava açmıştır. Muhakeme. ye başlanmıştır. Davacı kocanın mah parak hava duruşu yaptı. O sırada sertliğinden dolayı Beşiktaşlı Fâ- ruk'u dışarı çıkardı. Bu verilmiyen göl için de halk şöyle bağırıyordu: — Diplomalı hakem! Golü diplere götürmek olur mu yal... Muhafızın üçüncü golü 37 inci dakikada sağdan ortala- nan topu Muhafız merkez mühacimi Ali Rıza elile koyar gibi kafasile ka- le içine oturttu. Bundan sonra geçen dakikalarda, da Muhafızlar kat'i bir müdafaaya çekilmiye lüzum görmeden maçın sonuna kadar kâh hücumda, kâh mü- dafanda emin bir şekilde oynayarak hakemin son düdüğünü 3—I galibi- yetlerini devam ettirirken işittiler. Yedek Subay, eykozu Yendi Muhafızgücü — Beşiktaş oyunun- dan evvel yapılan Yedek Subay — Beykoz maçı Beykozun 4—I1 mağlü- biyetile neticelendi. Tik devrede Beykoz Penaltıdan bir gol atmıştı. Bu gole Hasan beraberlik golile mukabele etti, Birinci devre 1—i berabere bitti, Ikinci devrede Beykozun eski mer kez mühacimi Yedek Subay takımı: nın merkez mühacimi vaziyetinde iki golü sivilken oynadığı klübün kale- sine soktu. kemede iddia ettiğine göre, karısı son zamanlarda komünistlik prensip. İlerini evin hayatında da tatbik ets İ mekteymiş. Milyonerin malikânesin- deki bütün amele ve v #klarına mü- İsavi haklar vermiştir. Evinin büyük İ salonunda, karısının riyasetinde e şak, ve müstahdeminin iştirakile kos münist içtimalarının yapılmasile, ey âdeta bir anarşi ocağına dönmüştür. Nihayet milyoner Bard, kendisinin de bu hastalığa tutulacağını İleri sürmüş, derhal komünist karısından “İayırdedilmesini istemiştir. Mahkeme boşanma kararı vermiştir. # Suni kediler yaptılar Amerikanın garabetler memleketi olduğu mslümdur. Orada akıllar o kadar incedir ki, bir kedinin fsre yakalayışını, ve bu küçük hayvanı bağırta bağırta yiyişini iğrenç bulan Amerikalılar, şimdi fare avlamak i- çin sun'i makanizmalı bir kedi yap- mışlardır. Bu madeni kedi, hakiki kediden daha iyi fare ve sıçan tutuyormuş, Madeni kedinin gözleri de geceleyin yeşil renkte parlıyormuş. Otomatik olan bu kedi, yakaladığı fareleri ken diliğinden öldürüyormuş. Bu suhy kedinin öldürdüğü fareler canlı kedi) lere verilecekmiş. Bu suretle Amerj. kalilar canlı kedilerin iğrenç şekil. de fare yiyişlerini görmiyeceklermiş, * Dünyanın en kısa boylu kadını Dünyanın en uzun ve en kısa adamı Mısırda bulunmaktadır. Uzun boy. lusu bir rkek çocuktur. Ismi Abu El Sait'tir. 16 yaşında olup 3 metre 6 santim boyundadır. Boyu el'an uzg, makta devam ediyormuş. Hâlen Aşağı Mısırda Dezuk'ta ya şıyor. Bir müddet garsonluk yapmiş» tir. Bunun aksi olarak Mısırda 45 san- timetre uzunluğunda ve 40 yaşların- da cüce bir kadın bulunmaktadır. Dördüncü golü de Güneşin yan muavini Omer attı, Seyyar'bir sirkte kendisini teşhir et- mekle geçiniyormuş. Li

Bu sayıdan diğer sayfalar: