Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ULUS 2-5-1937 Gunun ıçınden. “Milli,, kelimesi Bir gazetede bir grup fotografı gördüm ve altında şöyle bir resim- altı: “ . de verilen bir baloda bulurtanlar milli kıyafetleriyle...,, Resimdeki kadınlar işlemeli köy kıyafetine girmişlerdi; erkeklerin sırtında çepken vardı. Bu kıyafetler eski türk köylüsünün kılığı idi. Şimdi de arada sıra- da yaptığımız kıyafet balolarında onları erkeklerin ve kadınların sırtında gördüğümüz zaman yadırgamıyoruz; hoşlanıyoruz. Fakat yer yüzünün en modern cemiyetini kuran türkün milli kıyafeti deyince hatırımıza çepken, kısa şalvar ve salta gelebilir mi? Yeni rejimimizin bütün anlamlariyle tarif ettiği ve “milli ” kelime- sini, arada sırada, yerinde kullannmadığımız oluyor. Yaşama, olurma, kalkma ve giyinme bakımından bizim için “milli” kelimesi, ancak, “medeni ve modern,, kelimelerinin müteradifi olabilir. “Milliyetimizi muhafaza ediyoruz,, kanaatiyle Paris sokaklarında ve Londra parkla- rında kırmızı fesle gezenlerin zihniyetinden çok ,ama çok uzaktayız. Belki de, hâlâ, etnografya müzesinin içinde bulunduğu yapıyı milli, Ziraat Enstitülerinin binalarını gayrimilli sanmak gafletinde bulunan- lar vardır. Fakat millete daima ileri'nin, iyinin, güzelin ve rahatm yolunu gösteren medeni ve modern bir rejimde bu telâkkiyi kökünden dü- zeltmek başlıca vazifelerimiz arasındadır: “Milli,, kelimesini yerinde kullanmalıyız! Nurettin ARTAM Kımya talebeleri Sergi için £ nkaraya geldiler Kömür sergisini gezmek üzere kim- ya talebe yurdu idaresinde 47 kişilik bir talebe katilesi dün şehrimize gel- miştir. Kimya talebeleri istasyonda Halkevi ve 'Genel kimyagerler kurumu tarafından karşılanmıştır. Kimya talebeleri Atatürk âbidesine bir çelenk koymuşlar, sonra yatmaları için hazırlanan Gazi enstitüsüne git- mişler ve öğleye kadar dinlenmişlerdir. Saat 1 de Halkevi tarafından Çıftlik lokantasında kimya talebelerine bir öğ- le ziyafeti verilmiş ve yemek çok sami- mi bir şekilde geçmiştir. Yemekten sonra talebeler kömür sergisine gitmişlerdir. Sergi gezilirken mühendisler kendilerine izahat vermiş- tir. Kömür sergisi kimya talebelerinde çok güzel bir tesir bırakmıştır. Talebe- ler bilhassa muhtelif makineler üze- rinde uzun uzun izahat almıştır. Sergi komiserliği tarafından sergi- nin lokantasında verilen bir çay ziyafe- tinden sonra talebeler Orman çitfliğini gezmişler ve oradan doğruca Gazi ens- titüsüne dönmüşlerdir. Gece enstitü ta- lebeleri tarafından şereflerine bir ziya- fet verilmiştir. Talebeler bugün Yüksek Ziraat Ens- titüsünü, Çubuk barajını ve şehrin muhtelif yerlerini gezeceklerdir. Bu akşam Yüksek Ziraat enstitüsünde An- kara yüksek tahsil gençliğiyle kimya telebelerinin tanışmaları için bir gar- denparti verilecektir. Bir bahçıvanın cinayeti İstanbul, 1 (Telefonla) — Halil a- dında bir bahçıvan bir para meselesi yü- zünden çırağı Mustafayı sustalı çakı ile ağır surette yaraldı. Sarhoş bir halde ya-- kalanan bahçıvan işe nefsini müdafaa mahiyeti vermek için bıçağı kendi bile- ğine de batırdı. Elini bileğinden kesti. K 1 p < p Ankarada ısı 21 derece Dün şehrimizde hava sabahleyin çiysentili, öğleden sonra kapalı ve ha- fif rüzgârlı geçmiş ve ısı ancak 21 de- receye kadar yükselebilmiştir. Meteo- roloji işleri genel direktörlüğünden ve- rilen malümata göre dün yurdun Trak- ya ve cenub mıntakaları ile Karadeniz- in garb sahilleri tamamen kapalı, diğer kısımları yer yer yağışlı geçmiştir. En çok yağış Elâzizde olmuş ve karemet- reye 16 kilogram su düşmüştür. Dün yurdda en düşük ısı sıfırın üstünde ol- mak üzere Erzurumda 4, Van ve Kay. seride 6 derece idi En yüksek ısı da İs- tanbulda 20, Antalyada 21, Diyarbekir- de 26, Adanada 27, İzmirde 28 derece idi. Çorapların standardizasyonu Ekonomi Bakanlığı çorablardaki ka- lite düşüklüğünü önliyebilmek için ço- rab cinslerinin standardize edilmesi işine başlanmıştı. Öğrendiğimize göre, kadın çorab- ları üzerindeki tetkikler bitmek üze- redir, Bundan sonra erkek çorabları standardı işinin tetkikine başlanrlacak- tır. Bayan Leska konseri Varşova operasının muganniyelerin- den Bn. Halina Leska tarafından dün akşam Ankara radyosunda verilmiş olan konser şehrimizin musiki mahfilleri ta- rafından alâka ile dinlenmiş ve çok tak- dir kazanmıştır. Polonyanın yüksek sa- nat şöhretlerinden olan Bayan Les- ka bugün saat onbeş buçukta Mü- zik üğretmen okulunda senfonik or- , kestramızın konserine iştirâk etmeyi ve gece saat 20.30 da halkevinde ayrıca bir konser vermeyi kabul etmiştir. An- kara sanat Sseverlerinin bu güzel fırsattan istifade ederek bu konserlere büyük bir alâka gösterecekleri muhak- kaktır. f bil Şi difer - Fransa devlet demiryolları umu- mi müdürü, Raoul Doutry, Erkek sa- natları başlığını taşıyan bir kitab neşretmiştir. Bu eserde demir yolcu- duğunun hiç bilmediğimiz birçok hu- suüsiyetlerini buluyoruz. Yazın, tatil gününde, kışın, meselâ banliyö hat- darında şimendifer işletmek, gerek şimendifer tekniği ve gerek finans bakımından büyük bir tecrübe sahi- bi olmağa tevakkuf etmektedir. Bu meseleler, meraklı bir münev- ver için, lezzetle takib edilecek ka- dar cazibelidir. Fakat Raoul Dautry- nin şimendifer - otomobil rekabeti hakkında ileri sürdüğü fikirler he- men herkesi alâkalandırabilir: “Ya- pılan tetkiklere göre şimendiferler otomobillerden 25 kere daha az teh- likelidir. Biz, 1929 senesinde, şimen- difer kazalarındaki ölüm nisbetinde bir rekor kırdık: o yıl hiç ölüm kay- dedilmedi. Bunun türlü sebebleri vardır: demiryolları üzerinde çalı- şanların teknik bilgileri; işaret ter- tibatı; bu işaretlere dair, en küçük noktaların dahi unutulmamış oldu- ğu talimat; daimi knotrol, ilâahır... gibi.,, R. Dautry otomobil kazalarından şöyle bahsediyor; “Fransada bu gibi "kazalarda 1926 da 2.089, 1929 da 2.284, 1930 da 3936, 1931 de 4000 kişi öl- müştür. İngilterede — otomobiller, Atlı nomad kültürü Halkevınde guzel bir konferans verildi Ankara Tarih, dil, coğrafya fakül- tesi profesörlerinden B. Raşoni dün Halkevinde çok kıymetli bir konferans vermiştir. Konferansın hulâsasını aşa- ğiya koyuyoruz: Beşeriyetin en ehemiyetli medeni. yet mahfillerinden biri, savaşsever hay- van besliyen, kısaca atlı nomad kültü- rüdür. Atlı halklar, etnologların en ye- ni araştırmalarına göre, iki bakımdan dünya tarihinde fasledici bir rol oyna- mışlardır: Hayvan beslemeyi temin ve inkişaf ettirme ile iktisadi; en yüksek teşkilâtçılık kabılıyen ile içtimai ba- kımdan... En eskı yüksek medeniyetler dahi, önceden çalışkan ziraatçi fakat devlet kurmakta kabiliyetsiz halkların yerleşti ği büyük nehir kıyılarında, savaşçı göçe be halkların hücumundan sonra doğmuş tur. “Muhtelif ırkların teşkilâtçılık ve siyasetteki yaratıcılık kabiliyetini, an- cak göçebe halkın karışması ile izah edebiliriz.,, Bir kaç âlime göre, İndo - Germen- ler dahi en eski medeniyetleri olan hav- van besleme kültürünü ve buna bağlı dini fikirleri türklerden aldılar, Bu halkların sanatında, arkeoloji. sinde, küçük plâstik hâkimdir: Suvari takımları, silâhlar v. s. En ehemiyetli motifler, hayvan mücadeleleri ve nebat arnomentleridir. Hayvan üslubunun çok derin ruhi, efsanevi rolleri görülmek. tedir. Macaristana gelince: Karpatlar hav- zasında dünya tarihinde mühim üç halk siyasi birlik kurabildi. Bunların tetki. ki ile Alföldi, arkeolojide fevkalâde enteresan yeni bir yol açtı. Her üçü at. İr halktır. Bu atlı halklar; Hun, Avar ve Macarlardır. Hunlardan kalma eşyaları, yalnız 4.5 seneden beri Alföldinin tetkikleri neticesinde Avarlarınkinden ayırmak mümkün oldu. Şimdiye kadar, Macaristanda 15000 Avar mezarı kazıldı. Macar mezarları ise, yalnız Macaristanda değil, cenubi Rusya, Volga - Kama mıntakalarında da bulunuyor. Konferansın ikinci yarısında her üç halka aid buluşların resimleri göstere. rek, tarihi münasebet ve' sanat usulleri- izah edilmiştir. Enternasyonal ilim ve sosyal ilim olarak hukuk Prof. Lamberin konferansı büyük alâka ile dinlendi Profesör B. Lambert, dün saat on beşte Halkevinde çok seçkin din- leyiciler huzurunda (Sosyal ilim ve enternasyonal ilim olarak hukuk) mevzuundaki konferansını vermiştir. Konferansçı evvelâ kendisinin çağırılmasından mütevellid samimi teşekkür ve duygularını anlatmış ve Yeni Türkiyenin ideal muhitinde bir konferans vermek saadetin- den çok mütehassis bulunduğunu; kırk senelik tedris hayatı ile bir- likte Liyon mukayeselı hukuk ve içtimat ilimler ve arsırulusal münase- betler enstitüsü müessis ve direktörü sıfatiyle yapmakta olduğu hiz- met ve vazifenin burada da yapılmasının ayrı bir iftihar vesilesi oldu- ğunu söylemiştir. Hukukun sosyal ve enternasyonal i- lim olarak tedrisi meselesi etrafında hu. susi bir görüşle vaziyeti belirten pro- fesör her şeyden önce mukayeseli hu- kukun enternasyonal hususi hukuk membaları arasında mühim bir yeri ol- duğunu izah etmiş ve enternasyonal müşterek hukukun membalarından baş- lıcalarını 4 grup etrafında toplamıştır: 1 — Mevzuatta birlik ki; bunun en mühim misalini Cenevre enternasyonal konferansının 930 daki poliçe hukuku için tayin ettiği modelde görmek kabil. dir. 2 — Seçilmiş — kararları enternasyonal neşriyat, 3 — Türlü ticaret ve sanayi şübeleri tarafından ticari münasebetlerin tanzi. mi münasebetiyle vücude getirilmiş olan kooperatif hukuk, 4 — Avrupa ve Amerika memleket. lerinde hususi hukukun en zegin bir kay nağı olmak temayülünü gösteren hususi hukukun idare etrafında tatbiki: Bundan sonra profesör, hukuk il. minin halen evrenselliğe doğru bir cer. yan almakta olduğuna işaret etmiş ve bu ceryanı Roma hukukunun tekâmü. lünde amil olan hukuk telâkkilerine benzetmiştir. muhtevi M Hukukun içtimaileştirilmesi: Gerçekten bugünkü hukukta enter- nasyonal hukuk ruhunu uyandırmağa hizmet eden âmiller arasında bir çok memleketler kamoyu, hukukun içtimat. leşmesine doğru beliren arzuyu ilk safa koymak lâzım gelir. — Bu arzu —hayatın — icablarından olarak sanayileşme ihtiyacının zaruri bir neticesi oluyor. Bu nokta üzerinde duran profesör, bu iki cepheyi yekdiğe- rinden ayırmaktaki imkânsızlığa işaret şimendiferierin ne şartlar içinde iş- Jemekte olduklarını düşünün, bu su- alin cevbarnı kolayca bulursunuz. Yolların kötülüğü, otomobil kul- lananların bilgisizliği, esasen eksik olan yük talimatına riayetsizlik, kontrolsuzluk ilâahır... daha uzun seneler, ötomobilleri, nakil vasıtala- rının en tehlikelisi olarak karşımıza bir canavar gibi çıkaracaktır. Lokomotif kondöktörü ve otomo- bil şoförü: bu iki sosyal tip arasın- daki fark, iki nakil vasıtası arasın- daki farkı izah eder. — N.B. Bir okurumuzdan mektub Muhterem gazetenizin dünkü sayı- sında “Yenişehirde sabah” başlıklı yazı- nızı okudum. Malümdur ki belediyemiz bundan bir müddet evel kümes hayvanlarının kal- dırılması emrini vermişti. Böylelikle et- da hiç bir medeni şehirde görül- miyen o çirkin manzaranın kısmen kalk- tığını gördük. Fakat, meselâ: yanımız- daki bir komşumuzun kümesini dağıt- masına mukabil bir tarafımızda bir ...., ve diğer tarafımızda bir ..... olduklarımı bildiğim iki komşumuz belediyenin bu emrine maalesef uymadılar. Ve, asıl mü- himmi, evvelce verilen emre uyarak ta- vuklarını dağıtanlar, bu dur mün- fail olarak ve kendilerince kendilerini haklı bularak yeniden tavuk aldılar.... Demokrat bir memlekette ve sınıf | - L ÇOĞ | bir di. rafı Kİ Ç hergün yollarda 25 çocuk çiğ, k tedir. Amerikada bir senede 34,000 kişi otomobillere kurban gitmiştir..,, Şimendifer ne sebeble otomobil- yarda bu gibi hallere göz yumulmama- sı gerektir. ve bence bilhassa bu gibi tandaşların ittihaz edilen mukarrerata den daha az tehlikelidir? Otomobillerin ne şartlar - içinde, ve verilen emirlere herkesten ziyade ri- ayetkâr olm Varı zarureti vardır. Aksi Hatırlıyor musunuz? 1 — Milletler Cemiyeti ne za- man kuruldu? 2 — Liverpul ve Mançester ara- sında ilk demiryolu ne zaman açıldı? 3 — Amerikada Ku - Klaks - Klon hareketi ne zaman başladı? 4 — Fransız büyük ihtilâlinin ilk çıkış tarihi nedir? 5 — Yahudiler İngiltereden ne zaman koğuldular? Dünkü suallerin cevabları S — Şang - Kay - Şek'in hangi dinde olduğunu biliyor musunuz? C — Hrristiyan, S — İngiltere parlamentosu kö- leliği ne zaman kanun dışı saydı? C — 1883. S — Fransada cumhuriyetin ku- ruluş tarihi nedir? C — 1870 de. S — Briyan - Kellog paktı Ame- rika tarafından ne zaman tasdik edildi? C — 1929 tarihinde. S — Amerikada ilk yolcu treni ne zaman işledi? C — 1828 def halde halkımızda emirler ve kanunlar i- çin inan kalmaz ve bence büyük inkilâ- bımıza olan ilgi ve inanımız için bun- dan daha iyi bir ölçü olamaz. Nazarı etmiştir. Esasen 19 uncu asrın büyük biy heyecanla benimsediği esaret düşmanlı- ği ile 20 inci sarın kendisine mal ettiği feminist ceryanlar beynemilel hukuk fikrine bir misal olarak gösterilebilir. Profesör (Lamber) mukayeseli hu- kukun kendisine lâzım olan unsurları sosyal ilimlerin tatbikat sahasından alın ması fikrindedir. Esasen bu fikir bilhas- sa Fransada mukayeseli hukuk tetkikle« rini tanzim için üniversitelerde vücude getirilen enstitülerde kendisine bir mev- ki sağlamıştır. Halbuki : evelce mukayeseli hukuku hususiye şubesi etrafında mukayeseli âmme hukuku, mukayeseli ceza hukuku, maliye ve nihayet ekonomi şubeleri ku- rulmuş bulunuyordu. 1932 de (Liyon) ve 1933 (Paris) de mukayeseli hukuk enstitüsü â ilerin yardımlarını kolaylıkla elde edebildiler, Ancak profesörün,. zarif bir teşbih ile işaret ettiği gibi “ayni evde oturmak samimi tanışma için kâfi gelmez.” Ens-« titü altında toplanan bu mevzular arala- rında samimi bir anlaşma tesis etmekten halâ uzaktadırlar. Ayni kürsüden okutulmalarına rağ- men aralarında tam anlaşmanın mevcud olduğu iddia edilemez. Gerek iktisad ve gerek diğer içtimat ilimler, hukuka yar<- dımcı bir rol oynamalıdırlar, “Gerçekten iktisad ilmi hukukçuya e- konomik hâdiselerin ne olması lâzımgel: diğini değil, belki ne olduğunu göster- mesi icab eder. Ve bu süretle hukukçu ve iktisader iki arkadaş mevzuun mahi- yetine kolayca nüfuz edebilirler. Aslın« da mukayeseli hukukta sosyal ilimlerden istenmesi lâzım gelen yardım, ona yeni bir malzeme vermekte tekâsüf etmez, tamtersi hukuk kendine hâs olan malze- me ile çalışırken, içtimat ilimler ona ha- riçten akseden bir ışık vermelidirler. Bu ışık, hukuki hâdiselerin daha reel bir su- rette tahlil edilmelerine imkân verir. De reek ki, sosyal ilimlerden alman ziyalar, mukayeseli hukukun zaruri bir çerçeve« sini teşkil ederler. Mukayeseli hukukta fonksiyon Mukayeseli hukukda 2 fonksiyon te- barüz eder, 1 — Milli hukuk görüşlerini biribiri- ne yaklaştırarak, enternasyonal hukuk şuürunun inkişafını temin etmek, 2 — Hukuki prensiplerle sosyal ve politik ilimler arasındaki teması sa- mimileştirerek iş birliği temin eylemek- tir. Bu mevzu etrafında tetkiklerini izah eden profesör, türk hukukunun tedvi- ninde hâkim olan ruhun beynelmi- lel müşterek hukukun bir ifadesi ve. Türkiyeyi arsrulusal hukukun en iyi geliş'iği müsbet bir saha olarak tavsif etniişlerdir. Bu hakikatleri yakından gör- mek için Ankaraya gelmelerinden bü- yük bir zevk duyduklarını ifade etmiş- jerdir. Konferansına nihayet verirken hu- kuk ümini yayma kurumunun hukuk â- lemindeki çalışmasına minnetdar oldu- ğunu ve konferansı dinlemek için ge- lenlere ve bilhassa genç ve erkek kız telebeye hararetle teşekkür etti. Profe- sör çok alkışlanmıştır. t h icilerle Hamidiye Yugoslavyaya gidiyor İstanbul, 1 (Telefonla) — Deniz li- sesini bitiren 50 gence bugün diplorşl' larr törenle verildi. Gençler Hamidiye dikkati çekmenizi diler ve sayg sunarım. Yenişehirde bir okurunuz g uğurlalndılar. Gemi ilk defa olarak Yugoslav ve yunan limarılarına çıkacaktır.