15 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

15 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

www 4 — VAKIT Ikı#baslar : Avusturya yüksek mekteplerinde disiplin “Neues Wiener Journal,, yazı- 15 EYLÜL 1934 Avusturya hükümetinin resmi tebliğidir: Dün Başvekil Doktor Schus- chnigg'in riyaseti altında nazırlar meclisi toplanarak cari muamelâ- tı ikmal ettikten sonra O yüksek mekteplerde tahsilde bulunan ta- İebeler arasında disiplinin muha- fazası hakkında bir kanunu kabul etmiştir. Yüksek mekteplerde in- zibati salâhiyetleri, ahval ve şe- raiti mahsusanın icaplarına uy- gun olarak kuvvetlendirecek olan ve meriyeti — muvakkat istisnaf bir tedbir olarak — bir sene müd- detle temdit edilmiş bulunan bu kanun, memnu bir fırkanın mak- sat ve gayelerine hizmet için ta-| lebe tarafından e ika edilen her hangi bir cürümden dolayı, müc- rim talebenin bütün © Avusturya yüksek mekteplerinden müebbe- den. yahut asgari (o iki Sömester müddetince tardı suretiyle teczi- yesine salâhiyet vermektedir. Bu kabil çürümler hakkında ad- li hükümler vermek ( salâhiyeti, bütün yüksek mekteplere şamil ol- mak üzere (Yüksek mektepler di- siplin muhafaza komiserliği) is- mindeki hususi bir teşekküle ve- rilmiştir. Mezkür kanun bu ko- miserlik makamına, mani ted- birler ittihazı için ve inzibati sa- lâhiyetler dahi bahşetmiştir. Ni- tekim nizam ve intizam için tehli- keli olan unsurların mekteplerden tardı salâhiyeti bu kabildendir. Bundan maada, üniforma ima- li ve satışı hakkmda da bir kanun kabul edilerek bu yüzden vaki sui istimallerin bundan sonra önüne grcilmesi temin olunmuştur. Derincede silo yapılacak Şehrimizde bulunan buğday tacirleri, Derincede bir silo ya - pılması hususunda Ziraat Vekâle- tne müracaat etmişlerdir. Vekâ- | let bu teklifi muvafık bulmuş, De- rincede Anadolu Demiryollarına ait buğday ambarlarının silo ha - line konulmasını kararlaştırmış - tır. EAA A 130,000 kelime bulunarak, (bunların 18.000 İ resmen ecnebi ıstılaha karşı- lık olarak kabul edildi. Kemalistler, daha ileri gitmek iste- diler. Belki de fazla idi. Fizikte, kim- yada, tıpta, mekanikte, bütün fenler. de Greco - latin esası olan beynelmi. iel ıstilahlar buldular. Bu mübalâğalar dışarda garip te - âkki edilmiştir. Türkiye Posta ve tel. graf idaresinin “Ankara” ve “İstan - bul” yerine “Angora” ve “Gostanti- nople” isimlerini taşıyan mektupları- “Semti meçhul” kaydiyle iade etmesi ile lâtife edildiği gibi bu Kemalizmi anlamamak demektir. Yeni, genç, cesur ve şevkli Kema- list inkılâbı Türkiyeyi asri bir memle- ket, nümune olacak bir Cümhuriyet, hür, müstakil, canlı ve Avrupal bir hale koymuya yemin etmiş ve bu yol- da pek çok manilere tesadüf etmiş - tir, Mefkürelerini hakikate (erdirmek istiyen Gazi ve arkadaşları, bazan mü- teessir tedbirler almak ve bazı karar- larda ifrata © gitmek mecburiyetinde kalmışlardır. Kemalist inkılâbının bir parçasını teşkil eden Türk dili inkılâbı, bütün diğer sahalarda olduğu gibi o kültür İ mıştım. Biz karaya #ahasında da genç Türkiyenin verimli olduğunu gösteriyor, Otuz üç sene denizle uğraşan Osman kaptan anlatıyor Osman Bey sade bir denizci değildir; o vaktile Belediyeye ikiyüz maddelik bir lâyiha vermiş, Istanbulu yangından kurtarmanın yollarını göstermiştir!! “Kaptan Osman,, ı İstanbulda tanıyan çok insan vardır. Zaman zaman onun büyük projelerinden gazete sütunlarında (o bahsedi- lir. Ekseriya denizcilik bahisle- rinde kaptan Osmanın mütaleası sorulur. Meşhur Lotüs faciası sı - | rasında kaptan Osman bir gaze- tenin başmakalesinde de mevzu » ubahsedilmiş, fikirleri makul bu- lunmuştu. Kaptan Osman bey kırk sene denizle uğraşmış, tam otuz üç ge- mide kaptanlık yapmıştır. Söğüt- lü, Kâmil paşa, Şerefsar, Lütfiye, Selânik, Aslan, Teshilât vapurla- rı, onun kaptanlık yaptığı gemi - lerden birkaçıdır. Onu tanıyanlar: — Kaptanlıktan belediye reis- liğine, mimarlığa ve mühendisli- ğe heves etmeseydi, kaptan Os- man bey bugün çok yüksek bir $i- ma olabilirdi! diyorlar. Fakat kaptan Osman, bunları tekzip eder. Şimdiye kadar hükü- metin en büyük makamlarma ver- diği on iki lâyihayr, yalnız ve yal- nız memleketin, şehrin menfaati için hazırladığını söyler. Denizin yeşil sularma hayran insanlarımız — Deniz bir kadındır. Dalga- | lar ılık bir rüzgârla okşanan sev- | gilinin saçlarıdır.,, Fikrine emektar kaptan kati - yen iştirak etmiyor. O, denizin ne olduğunu bilir. o Korkunç, tüyler ürperten bir çok deniz hâdiseleri ona denizin ne olduğunu anlat - mıştır. Evet “Deniz kadın gibi - dir!,, fakat, “Ona inanmak olmaz hal, s.s Kaptan Osman Bey bir hatıra- sını şöyle anlatıyor: — Keşan vapuriyle Zongulda - ğa gidiyordum. Uztktan bir Rus denizaltı gemisi bize yanaşmakta olduğunu haber verdiler. Tehli- ke büyüktü. İlk tertibatı alıncıya kadar, müthiş bir torpil denizi ya- rarak üzerimize saldırdı. Kömür almağa gitmekte olan vapurumu - zun tayfasından hiç biri harbin dehşetini görmemişlerdi. Bilmi - yorlardı; şaşırmışlardı. Birinci torpil boşa gitmişti. Rus denizaltı gemisi peşimizi bırakmı- yordu. Arkasından bir ve bir müddet sonra bir üçüncü (torpil daha yolladı. Tesadüf bizi koruyordu. o Üç torpili de isabet etmemişti. Ben, kurtuluş yolunun sahile baştanka- ra etmekten başka bir şey olmadı- ğını anlamıştım ve bunu bir an ev- vel temin için çalışmağa başla- yanaşırken dördüncü torpil de peşimiz sıra karaya saplandı. Kurtulmuştuk.. Patlamıyan torpil bugün tersane- dedir. e “Keşan vapuruna atılan torpil,, etiketini taşımaktadır. Kaptan Osman bir müddet dü- şündü. Sonra birdenbire: — Sizce vapuru düşman torpi- linden kurtarmam beni idam etti- rebilir mi? — Anlamadım! dedim. — Bu muvaffakiyetim beni di- vanıharbe sevkeder mi? “Deniz kadın gibidir, inanmak olmaz ha!,, — Bilâkis, takdir...... | — Hareketim bir cinayet kadar mesuliyeti o mucip göründü. Üç gün Şileden İstanbula kadar yürü- tüldüm, Elimde kelepçe, işkencey» | le doğru askeri (o hapishanesine... Derdimi kimseye (o anlatamadım. Tam bir ay yattım. oDivanıharp Osman Kaptan beni muhakeme etti. Yedi ay sü- rüklendim. o Neticede hiç bir su- çum olmadığı meydana çıktı. Be- raet ettim. (Bir kişinin şahsi kini beni aylarca yok yere inletti. v.. — Başka başınıza gelen heye- canlı bir vaka var mı Osman bey? — Bir değil, bir çok... Haya - tem baştan başa heyecan içinde geçti benim... Gene bir gün Kös. tenceye gidiyordum. Bir denizaltı gemisi peşimize takıldı. Belki yüz elli mermi attı, Artık ben kurtul- ma yolunu biliyordum. Hemen | diye verdim yolu gemiye.. Mav - | Haklı çıktım. i tın semereleri görüldü mü? baştankara ettim... Fakat gemi bir çok mermi ye - iş, yarıya kadar (suya gömül - müştü. Hava kararınca bütün tay- falar birer birer srvışmağa başla- dılar, Bir de baktım koca gemide benden başk kimse Beklemeğe mecburdum. beni sıkan cigarasızlıktı., kalmamış! Yalnız Su içinde kalmıştım. Bir tek kibrit bulup cigaramı yakmak im- kânı yoktu. Delirecektim... Tütü - nü avuç avuç ağzıma doldurarak İ çiğnemiye başladım. Ben belki tehlike içindeydim. Ama, kaçan tayfalarım, daha sahile (çıkınca, Bulgarlar, Rus asker çıkardı, zan- niyle üzerlerine ateş açtı. Canları- nı güç kurtardılar... Bir sene, İstanbulda görülmemiş bir fırtına ve kış olmuştu. Şehirde tramvaylar işlemiyor, dükkânlar açılmıyordu, Cuma günü padişah bile selâmlrğa çıkmamıştı. e Ben, fırtmaya ehemmiyet vermiyor - dum. Gece karanlığında Üsküda- ra yanaştım. Duyan halk, merak ve endişeyle sahile (toplanmıştı. Beni görünce: — Yaşa Kaptan Osman, diye bağırdılar. Bu o kadar velvelelendi, ki Ab- dülhamidin bile kulağına gitmiş, o günden sonra bana bile düşman oldu: — Ben varken kime yaşa denir- miş, diye küplere bindi! ,. » Osman kaptan Arap İzzetle ça- tışması neticesi dört sene menfa İ hayatı yaşadığını anlattıktan son- ra yedi düvele nasıl karşı geldiği: | ni de söyledi: — Yedi düvelin kanunlarını | çiğnedim, diye başladı, Zongul - | daktan geliyordum. Vapurumda üç yüz yoleu vardı. Boğazda: “Kolera var, vapurun temiz değil, bulaşıktır!,, diye beni salıverme - diler. — Yoktur.. Vapurum temizdir. dedim, — Hayır, geçemezsin! dediler. Vapurumun temiz olduğuna i - manım vardı. — Bakınız, ben nasıl geçerim, zerleri çevirdiler. o Dinlemedim. Pratika almadan Boğazı geçtim. Sonra beni mahkemeye verdiler. . * Osman Beye sordum: | — Verdiğiniz bir çok lâyihala- — Pek tabii.. Mücavir sahiller- | de vapur işletmek hakkı bir İngi- | liz kumpanyasına elli yedi sene ! müddetle veriliyordu. İtiraz ettim. Neşriyat yaptım ve mani oldum.. Osman kaptan © tomar halinde | hiç yanmdan ayırmadığı vesika - İ larmı çıkardı. O zaman yazdığı imzalı yazılarını gösterdi. | Osman kaptan belediyeye ver « diği lâyihayı da şöyle izah etti: — Belediyeye müteaddit defa- lar lâyiha verdim, Bunlardan biri | iki yüz maddeliktir. Bu lâyihamda zikrettiğim bir madde bilhassa dikkate değer. Ben bu maddede İstanbulu yangından kurtarabil - Günün Siyaseti H ini arp sebeplerini kısırlaştırmak mümkündür Doktor Benes Milletler Cemiyet iştimamı açarak nutkunda dünyan ahvalini gözden geçirirken vaziyeti karanlıkça (olduğunu © anlatmak beraber nutkunun sonunu az çok üm verici sözlerle bağlamıştır. Çekoslovakya (© Hariciye nazırı göre harp “Kaçınılamıyacak bir şey di. Fakat mesul ricalin elinde ona m? ni olacak vasıtalar mevcuttu. Bun'4 | isterlerse harbe hemen sebep olabile cek âmilleri kısırlaştırabilirler. Bunu en yakın misali Almanya ile Lehista nm Danciğ koridorunun statokusum on sene müddetle kabule razı olmala rı ve bunu bir muahede ile tesbit et meleri idi, Koridor meselesi, (bütü! mütehassıslarca Avrupada harbe #6 bep olacak meselelerin en başında g* Diyordu, Çünkü iki alâkadar derlet # rasındaki ihtilâfı berataraf etmek içi! hiç bir çare bulunamamakta idi. Hal buki iki taraf arasında muahede imz# landıktan sonra koridorun adı :“# duyulmaz oldu. Bir çok harp sebeplerinin bu şekik de önünü almak mümkündür. Diğer taraftan o Doktor Dolsufu! katli ve Avusturya ihlâli gibi bir ts* kım hâdiseler de harbi çabuklaştıra * cak sebepler arasındadır. Avusturya * İ mın istiklâlini sağlamlaştırmak meself si bugün de orta Avrupanın en mü * him meseleleri © arasında bulunuyof Şayet bu mesele İtalyanın fikrine gö re yani bir Tuna devletleri misakı vö” cude getirilmekle halledilecek olur Almanya bu hal çaresine karşı basım vaziyetini alacaktır. Çünkü bu vaziyet önün auştus siyasetine karşı gelir. Doktor Benes'in mevzuu bahsetti" ği en mühim meselelerden biri de Ah manyanın Milletler Cemiyetinden 6€” kilmesidir. Buna mukabil Sovyet Bir* Yiğimin öömiyeta sirma,ı ei a tedir. Japon gazeteciliğ Japonyada gazeteci küçü mek için bir yol göstermiş, lodos ve poyrazın esintisine göre yapıl» masını tavsiye etmiştim. l Boğazlara giren rüzgâr olanca şiddetiyle en evvel Sarıyer üzeri - ne hücum eder. Oradan Fındıklıya, buradan da Arnavutköyüne, Beylerbeyine, sa- hili yalıyarak Üsküdür ve Saray » burnuna geçer, Rüzgârın esintisi göz önünde tutularak evler inşa edildiği tak - dirde İstanbul, büyük yangınlar - dan kurtulur. Sonra itfaiyede, bilhassa ge -! milerde ateşçilik etmiş olan ame - leler kullanılmalıdır, çünkü bun - lar ateşe daha fazla dayanıklıdır - i lar, İ Osman kaptandan resmini rica | ettim.. | “Fartı mahviyetinden,. bahse- derek razı olmadı. Foto Âli: — Üstat, dedi, yazmızın kıyme- & noktasından resim çok iyi olur- du.. Ona da cevap yetiştirdi: — Hayır evlât, ben tefahürü sevmem... — Müsaade edin de hemen bir resminizi çekeyim, — Hiç zahmet etmeyiniz. Yazı kâfi. çi Ali kısa kesti: o, » — Nasıl isterseniz..: Dedi.. Ayrıldık. >. Akşam üzeri Foto Âli, Kaptan Osman Beyin resmini önüme ge tirince şaştımı.. e N.A. bir kral gibidir “Japan 1934, tarihli muvafff kiyetli kitabı ile çabucak şöhrf sahibi olan gazeteci Maurice Lf chin, haftalık mecmua olan suis partontda Japon gazeteciliği hakkında dikkate değer malü vermekte ve ezcümle şunları yar maktadır: Japonyada gazeteci, küçük bir kral kibi dilediği tarzda “ kendi keyf ve hevesine tabi ol# rak hareket edebilir. O istediğ gibi nazırlara ve yüksek memü' lara küfredebilir. O, içtimai k* yit ve kavaidin fevkine çıkabi ve her yere girebilir. | Namu adamların yüzlerini kızartan ** elleri ile başlarını dövdüren ah vale o, yani gazeteci pervasız b kabilir. O bir nevi gazetecilik muafiyet ve masuniyetinin him# yesi altındadır ve bu himaye © fanilerin hayatı fevkine yükselt” miştir. Onun bu kudretinde nız bir zayıf nokta vardır. kudret sahibi hükümdar gibi da bütçesini mütevazin tut mecburiyetindedir. Bürokratlar ile muki o kendini mümtaz addedebi” zira evvelce Japonyada yaln”) istihkar edilen gazetecilik gazetelerin büyük ticari teşebo” ler sırasma girdiği ve sayeleri””| Karrier yapılabildiği gündenb* son derece itibarlı bir mesleki”

Bu sayıdan diğer sayfalar: