1 Haziran 1935 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13

1 Haziran 1935 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rey mü — Fay, dostum... Bizans'ın dilber- lerini görmeyi, Meryem'in meleklerini görmeye tercih ederim. Sen, şimdi bizi şehre nasıl sokacaksın?.. Onu söyle. Bizanslı balıkcı, Meryemin melekle- rine hürmetsizlik gösteren bu Romalı asılzadeye kızmadı. Yalnız, bu hakare- tin getireceği şaametten kendini kur- tarmak için, köşedeki rafda, önünde cılız bir kandil yanan Meryem'in tas- virine dönerek, bir haç EN Ve sonra, plânını izaha başlad — Muhterem inisadalaribi . Orta- lığın aydınlanmasını, lütfen burada bekliyeceksiniz. Sabah duasından yarım saat sonra, Şuradaki ( Langa kapısı | açılır. Kayıkcılardan, balıkcılardan, ha- mallardan mürekkep kalabalık çoğalır. O zaman buradan kalkar. O kalabalı- ın arasına karışırız. Kapıdan içeri dalarız. Kıyafetleriniz, tıpkı, bizdeki Roma Lejyonlarına benzediği için, kim- senin nazarı dikkatini celbetmez. Hiç ekinmeden istediğiniz yerde gezer, istediğiniz Bizans kadınlarına bıyık bükersiniz. Geçirdiği buhrandan biraz kendine gelen Hâkan sordu: — Ya, PAYAŞIA görülecek bazı işle- rimiz olursa Fallıçının dudaklarındaki tebessüm, genişledi : — Ah asılzadem.. Bizansta, altın anahtarın açamadığı ve açamıyacağı hiç bir kapı yoktur. B para veriniz, şimdi size imparatorun kellesini geti- reyim. Cevabını verdi. Bu söz, Hâkan'ın kalbini yeniden titretmiş. İri bir domuz sucuğunu belindeki hançerle kesen Saluru iğrendirmişti. Bizanslı balıkcı devam etti — Meselâ, Ayasofya kilisesinde akrabamdan bir keşiş vardır. Bu Allah için, eline geçen altınların yazıları ve markaları ne olursa olsun birikdirir. Fakat buna mukabil, bu muhterem ak- rabamın bir meziyeti varsa, o da, en BÜYÜK » HEYECAN » 12 , kenetlenmiş olan dalavereli AŞK o» YAZAN: ZIYA ŞAKIR çetin kilitli kapıları bile açabilir. Ge” çilecek entirikalı yolları, biribirlerine kanallari onun kadar bilen kimse yoktur. Eugün mayilerin, yarın kırmızıların, öbürgün yeşillerin arasında gezer. Fakat garip- dir ki Bizansda biribirinin kanına ek- mek e e bu üç renklilerin hepsi de onu, ayrı ayrı sever. Kiliselerde, iamvirlerin kaldırılması meselesinde ilk feryadı o kopardı. Fakat aynı günde de (Hora kilisesi) ne (Aziz, Ayayörgi) nin bir resmini asdı. Hergün üç saat (Aya) ların önünde hüngür hüngür ağlayarak dua eden bu kurnaz keşişin adı nedir, bilir misiniz?.. — Zeytinyağı. Salur, bir kahkaha kopardı. Hâkan bile dudaklarının ucile gülmekden ken- dini alamadı, Bizanslı balıkcı, ciddi bir tavırla Salurun yüzüne baktı — Gülmeyiniz, asılzadem... Yarın bu keşişle karşılaşacaksınız.. Ve hisse- deceğiniz memnuniyetten dolayı, önü- me bir kese para daha atacaksinız. Diye mırıldandı Bu küçük balıkcı kulübesinde, üç kişi, ayrı ayrı düşüncelerle sabahı etmiş- lerdi. Gün ağarınca, adı Barba Nikola olan Bizanslı balıkcı, her ihtimale karşı ihtiyatlı hareket etmiş.. evvelâ gidip (Langa kapısını) odolaşdıkdan sonra gelmiş: — Avarların donanması olmadığı için hükümet, deniz kapılarında fev- kalâde tedbirlere lüzum görmüyor. Yo- lumuz açıkdır. İsterseniz, derhal gide- biliriz. Fakat, benim gibi bir balıkcı parçasının, sizin gibi asılzadelerle be- TARİH EN GİZLİ VESİKALAR * raber gezmesi, Bizansda adet değildir, ! Siz, beni birkaç adım arkadan takip * ediniz. Demişti. Hakikaten, Barba Nikolanın dediği © gibi, Langa kapısından kolayca geçi: © vermişlerdi. Barba Nikola, önde gidi. diyor.. Köşe başlarındaki mukaddu tasvirler önünde, haç çıkara çıkara © ilerliyordu. Kalabalık cadde ve sokak: 9 ların gürültüsü, - hayatları büyük bir sadelik ve sükünet içinde geçen- Hi-© kan'la Salur'a hayret veriyor; adeta 7 başlarını döndürüyordu. Bazan, bölük bölük askerlere tesadüf ediyorlardı, Bunlar, nöbet değiştirmek veyahut za. yıf noktaları takviye etmek için sürlara koşuyorlardı. Küçük meydanlarda, bir takım he tipler nutuk söylüyorlar.. Dün akşam sürlara yerleşen (Melek ordusu) nun, bu sabah onbin Avarın gözlerini körü ettiklerini tebşir ediyorlar : nlar.. Kızlar.. Eli silâh tw” tamıyan ihtiyarlar !.. Bu orduları besle © mek için mum lâzım.. zeytinyağı lâzım. i günlük lâzım... Bütün bunları tedarik etmek için de para lâzım... Çömlekler içinde sakladığınız küflü altınları çık& rın, Şu önümdeki tepsiye atın. Hem şu! mübarek beldeyi.. hem de kendi haya | tınızı kurtarın. Diye, feryat eyliyorlardı : y genç sevgililer!.. Ey, biribi rini sevip te henüz birleşemiyen kızlar ve erkekler !.. Ölüm, başlarımızın üze ? rine siyah kanatlarını germiştir. Ahi rete tek başına gidecek olanlar, ors daki fasulye ağacının gölgesi altına giremiyecekler.. Cehennemin harareti altında dayanılmaz azap ve ıstıraplar © çekeceklerdir... Geliniz avuçlarınızın içini bana gösteriniz. Sizi, sevgilileri” nizle birleştirmeyen sebebleri keşfede: i yim. Sizi sevgililerinizden uzak tutan büyüleri çözeyim. Sizi, sevgililerinizle birleşdireyim. Yaşarsanız, bu dünyada. şayet ölürseniz, öteki dünyada mes "ut | olun, memnun olun. va hasret acr ol larını iinde kurtulun Arkası 30 uncu sayfada) * MACERÂAİ AKİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: