1 Temmuz 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

1 Temmuz 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yüzüme bakarak, yordu ; yavaş sesle söyli- — Aylâ nine, sen bana; dünyanın biribirine benzemeyen, iki hissini, bir arada duyuyorsun, Anlayor musun ? Aylâ.. — Anlamıyorum ustaciğım Gözlerindeki yaş çoğaldı. Anlama Aylâ nine, anlama, Daha iyi, Benim bu hislerimi sen duyma. Duy- manı da istemem. Başını, ellerimin üstüne eğmişti. Yaş damlaları ellerimi yakıyor. Uslam ağlıyor. Ustam çocuk gibi ağlıyor, tesism hıçkıra hıçkıra eğliyor. Ne tuhaf, onu, o kuvvetli adami ağlar inamı'an insanların zalını çok güzel, Ustamı karşımda çocuklaşmış görünce, benim, kuruyucu duygularım uyandı, Yerimden kalkarak onunu yanına yaklaştım, dalgalı yumuşak saçlarını, ok- Yüreğimde, evlâdına olan sicak ve sevgi dolu hisleri var. — Ustaciğım... Ustacığım Diyorum. Benim de gözlerim yaşlı. Ustam, eğik başını birdenbire kaldırdı. Siçlirinde dolaşan elimi, a'arak dudakla- rına e dü Aylâ nil Ben budalanın biriyim, — Benim sevgilimsin uslacığım... görmek, kazan bir ananın li parmakları arasında ellerimi Kuv ie biyerde Olu tur da konuşalım karşında bazan ço rum. Sonra da Ay Senin Galler apiallağ ia beni sevmiyeceksin diy korkuyorum. rl kenarını yavaşca dönerek, yerime olu Kahvaltı yiyemiyorduk. Tabakları elin bir kenara çektim Boşalan masa üstünde, ellerimiz biribi- rini buldu. Ustamın gözleri içine bakıyo- rum. Bakışları şimşek ışığı gibi parlıyor Yüzünün biraz önceki manaları de eğişti ; — Aylâ nine, İhsan sana âşık değil mi ? Ustam ne şaşırlıcı adam ei yüzü ti kere manalarını değişi irdi. Hayretle ona bakıyordum. Gözlerime YK cevap bekliyordu ylâ nine, sana biliyorsun değil mi ? Yüzüme, ağır ağır, bir sıcaklık yükse- liyor, babası tarafından, sorguya çekilen küçük bir kız gibi korkuyordum. 4 âşık olduğunu Başımı önüme iğdim : — Evet biliyorum Bir dakika süren sessizlik. — Sen de onu seviyor mısın ? Çılgın ve sesli bir kahkaha kopardım. Eğik başım doğrulmuş.. Utancım dağıl- miş.. korkum uzaklaşmıştı. Gülüyordum. Avuclarındaki ellerimi sarsli ; — Gülme Aylâ, seviyor misin — e Necip Cevat. geniş: ucsuz bir Şen de onu — mi ? Benim dudaklarımdan, duyduğu kendi ismi ona yabancı gelmişti. Gülmekten yaşlanan gözlerime şaşkın şaşkın bakıyordu — Niçin cevap vermiyorsun Aylâ ? Başımı çevirmiş, sislerinden sıyrılarak yeni kayanın karşı kıyılara baktım ; hsanı seviyorum. De . Ustam, inanmakla inan- ME arasında, yüzüme bakıyor, göz- lerinin parıltısı sönmüş, a — Hakkın Aylâ ninel hakkın. Kendi yaşının yakınını sevmek hakkın... İhsan benden genç, ve güzel bir delikanlı. çocukluğunuz beraber geçmiş, gençliğe beraber başlamışsınız. İhsan senin eşin... nuna doladım, kulağına fısıldadım : Sen, dünyada, daha bir eşi olma- yan eşimsin ustacığım... — Birdenbire körktum Aylâ nine; sahi zannettim, inandım, Saçlarımız, yanaklarımız biribirine de- giyordu. Ustam bilmiyor ki, dünyada onu hiçbir şeye değişmem, : Buna lüzum yokıği sebep yak.. Us ğin sana rk — İhsani mı Aylâ* —- ustacığım. Kollarımı e çözmeden, saç- larım ai m yanağını okşaya rak, $ yavaş vi ln — “Bir varmış, bir yokmuş uslacığım Aylâ adlı, pembe yanaklı, gök gözlü, sarı örgülü, küçük bir kız olacak, Bu kız, denizi derin, kıyıları portakal, limon çiçeği kokan bir memle- kette Yağıpormağ. Ve bir keçi yavrusu ibi e korkusuzmuş... ENİZ kğılireda dağ gibi kayalıklı, havası yüksek ağaçların tepesindeki yuva tarinde, çik cik ölen yavruları görmek | 7 ince tırmanırmış. Suyu Bg derelerin içinde, çıplak ayaklarile çılgın Yüşmeklen, parça'anmaktan, boğulmaktan korkmazmış. Yıllar. bö K gibi koşar. öylece gülerken, bu pembe yanaklı, gök gözlü, sarı örgülü küçük kızın, yanıbaşında, kendinden bir kaç yaş büyük bir oğlan çocuk dolaşır, onu kötülüklerden korur, yardımına koşar, küçük kızı bir d A ölsün yalnız bırak- isanın çocauklukları Ustami özlerinde, o anla tıklarım canlanıyormuş gibi uzak bakışla Bana bakarken küçük Aylâyı görüyordu sanki... r vardı, “tallar üyümüş. Yürek- — Sonra uslacığım. eklendikçe, bu çocuklar lerinde baharı bulmağa başlamıslar. Güneş ışıkları, aylı yıllara geceler, porlakal çiçekleri, papalyalı kırlar, ekin tarla'arı, dalgalanan başaklar, seri ö i genç kızla, tunç yüzlü delikanlının başlarını döndürüyormuş gözleri ara sıra biribirini buluyor, bakışları bakışıyorlarmış. Sonra ustacığım, arı, bep beraber gez ayrılmadan uzun uzun bu iki genç ve yine iyor, a çalıyor, şarkı söylüyorlarmış, ve gü — Niçin sustun Aylâ nine P Başımı eğerek, baktım : uslamın gözleri içine birinde, sarı genç kızla, tunç yüzlü delikanlının, yeşil da'larında, küçük portakallar in bir — Ve günün örgülü gibi kızıl güneşler ağacın gölgesinde... için sustun Ayi Anlatıyorum uslacığım, — Gölgesinde o dudakları o birleşmiş, gök gözlü genç kır, delikanlıya âşık oldu sanıyormuş. — Sonra Aylâ nine ? na uslacığım; günün anlamış ki, kerdini tunç yüzlü birinde, ençlik ve bu duygular, ilk gi baharın yüreğine yaplığı bir oyunmuş... usmuştum. Ustam içini çeker gibi bir sesle : — Ne yazık Aylâ, Siz, iki çocuk, n güzel ane. Fakat bunun yat bilmemişsiniz...

Bu sayıdan diğer sayfalar: