15 Kasım 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

15 Kasım 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

n birin» m ki.. uyarlar» “dı.f Sanki büviyetim birden ikiye e lünüverdi. Bir gün makbemayo bir karı koca “ “davası düştü. Biz bu a ötedenberi ken severdik Sen Onları, iki yıldır karşıdan görmeğe, gözlerimizle sevmeğe alışmıştık. Akşam n masını, y den bizim de aklı- geli ilde en Blçü enli iki im 1 kocanın, ayrılmak için mahkemeye denle meslek hayatım- da beni, bütün a sarsan en acı bir m se ki hatırlarsın. Onların davasın- yemek yiyememiş, ) bunu havaların birden değişmesine veriyor, sıhbatim- den küşkulanıyordun Onları barıştırmak için tayin etti ğim saat çaldı. Kapıdan ince bir kadın, siyahlar içinde titrediği pek belli olan incecik bir kadın.. ve arkasından kocası girdi. İki sene önde bu genç kadını ilk ördüğümüz günü birden düşündüm. Üstünde pembe, kısa tüllü, beyaz ya- kalı bir rop vardı. Yanakları kıpkızıl, gözleri Bil m Toplu idi. Güzel yüzü yusyuvarla O göğsü fr. daha karşıdan göz alacak kadar biçimli idi, idi. Halbuki şiradi. Karşımda yanakları soluk, yüzü uzamış, omuzları iyemiimi küçülmüş, bir hasta kuş gibi büzülen titreyen bir kadın vardı Hele gözleri.. Tatlı, yumşak kestane renginde “daima güler, konuşur gibi canlı duran Beler. puslu bir cam gibi donuktu. “Bü gözlerde acı, bu ye Sie e gözlerde isyandan başka her- Onlara, ne lâzimsa ll Si Barışmalarını, buradan çük kadın, hayata çile çekmek için gelmemişti. Serlerde yetişen çi: çekleri akla getiren bir hali vardı. Bir suçiçeği e solgun, nazik, tertemiz yükseliyor lek için sık sık açılıp kapa" nan bu gözler u titreyen dudaklar, bu vuruşları ln belli olan mini- mini yüreci İstırab çekmek için mi bu adamın a katılmıştı ? Dudaklarım söylerken, içim ayrı bir hisle, ayrı bir basretle Ge ia çocuk denecek kadar incelmiş, ma* ia genç li EE içimin sadiye kadar isim veremediği boş ğini uyandırıyordu. Çocuğumuzun olma ayışı.. Bu yoklu- gum biçbir şeyle ölçülmez azabı.. Ru- bumu lik defa bu çocuk bakışlı genç kadının, bu güzel Saranın karşısında yakip kavuruyordu. n söylerken, onlar karşılık verir lerken Oartık Oberşeyi unutmuştum. Yıllardanberi “işini serinkanlı ve en dürüst bir kafa ile gören bu adam, allakbullak olmuş hüviyeti ile çekişi. yordu. ir kuvvet, soğukkanlılıkla beni vazifeme çağırırken, bir ses sızlayarak, yanarak herşeyden önde bir insan ol- duğumu, ve benimde her insan gibi göğsümün içinde bir avuç kanla çırpı nan bir yürek olduğunu söyliyordu, arşımda duran erkek gözümden siliniyor, devriliyor, bu küçük kadın san Iı: i — Babacığım, beni sen kurtar. ve bu kadar aşılmaz görünmedi Seniha. na; Kendini sıkma küçüğüm. Bu vallı incelmiş göğsü hıçkırıklarla - kayarak hırpalama, Ağla ç çocuğum. İs- tediğin kadar, kana kana ağla... Gözyaşlarının, acıları silip götüren bir kuvveti vardır. Istırabını bu Yaşı larla dök kızım Diyemiyordum. — Gel, başını göğsüme dayayarak, orada birşeyden korkmadan, yılmadan m, Haksız olan, suçlu olan erkekti, Bu narin yapılı, temiz, sevgili çocuğa kıy» mış, üstüne, bir sokak kadınından da" ha a ie bir ye sevmiş; varın oğun ona yedirmek için, delik arala derinliğine dalıp gitmek için,ona bu mahkemeyi açmıştı. Barışmadılar Ve davamız yürüsün, dediler. Sara olduğu yerde bir gül fidanı gibi sav ruldu. Ve başı öne düşmüş, omuzları biraz daha açi bükülmüş gibi. Oradan çıktı, gitti. Seniha, senin de gözünden kaçma» yan dalgınlıklarım, iştehasızlığım, uy- suzluğum © günde şladı. Bir çocuğumuz olsaydi, bir kızımız olsaydı, Du olmayacaktı. Böyle sarsıl- mayacak Sarayı seviyorum. Fakat onu eti, kemiği, burnu, gözü için değil. Onu, gönüllerde yaşayan, gönüllerde dolaşan yaklaşılmaz bir mahlük gibi benimsemiş vaziyetteyim. Rüzgâr esse, gök gürlese, yağmur yağsa, sokakta bir köpek ulusa ürepe- NİNE şimdi yalnız mı? iie korkuyor, talihsiz başını yorgan altına saklayarak ağlıyor mu diye titriyorum. Sen, belki yerim, beğenirim de bir- kaç lokma alırım diye, türlü törlü ye mekler yapıyor, önüme seriyorsun. Ben, tabaktaki yemeklere baktıkça hayatta yapyalnız, kimsesiz kalan Sa» rayı düşünüyorum. Sara, aç kalmasın e bütün bunlardan çok düşündü: ğüm, korktuğum şey ara kendisinden üstün olmayan bayağı bir kadına feda edilmenin kat RE acısı ile.. günden güne sararı rimesin ve bir gün sessiz, şikâyetsiz, bl ei olarak sönüp gitmesin... m Bir gün, senden gizli benimsenmiş bir acının dile geldiğini, bu kâğıtlarda okuduğun zaman acaba bana hak vere cek misin? Sana hiyanet etmedim Seniha. Fa. bat bu ince genç kadın, bir ay ışığı gibi belirsizce içime süzüldü. Onu önce kızım gibi... Sonra, sonrada Seniha, erişilmez bir sevgili gibi içimde canlanmış buldum. açlı dostunun, gözlerini hayata yumduktan sonra öğreneceğin, bu acı sırrını. o sızlanmadan, bırçınlaşmadan saklamasını bileceksin karıcığım. Ben, buna inanarak öleceğim. »» Bu yazının üstüne henüz bir ay kapanmıştı ki.. Senihanın ağır başlı, dürüst ve pek iyi yürekli kocası can verdi. Onun kitapları arasından, uçuk mavi kâğıda yazılmış bir mektup çıktı. Seniha bu mektubu okuduktan sonra çok, pek çok acı çekti. m on sekiz yıl, benim diye inan. * dığı kocasının gözlerini örterken: — Bu gözler, benden başka kimseye bana olduğu gibi bakmamışlardı; diye düşünmüş, hıçkırmıştı. Halbuki şimdi?l.. Fakat ölülere o Onlar aramızdan bir daha mek üzere çekilip gittikten sonra, daha aziz ve sevgilidirler. Seniha; kocasının büyük sırrını hirs çınlaşmadan saklamasını bildi. Ve birkaç ay sonra bir sonbahar akşamı Elindeki solgun çiçekleri; onun bes yaz taşlı mezarına bırakırken yavaşça, yanık bir yüreğin titreyen sesi ile: — Artık fırtına, açlık, şu ve bu. Senin küçük Saranı yere vuracak diye korkma, ürperme iyi kalpli dostuml.. edi, O da; senin gibi bir servi dibinde dinlenmek üzere çekildi, gitti...

Bu sayıdan diğer sayfalar: