15 Ocak 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24

15 Ocak 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ağaçla- gölge- nsahlar tembel de yu- beyaz k huhu etmeğe aharda taşlar .âl: kır- fir de: e örünce almağa galaya- .sbütün benim ağımla sira Ar- | Cevfik Abdurrahman Canyolaç: | PINARCIK TEPE | e AŞIKLAR MEZARI R.N. E,e Ti i Bakıyor, dolu gözlerle, yılların sırlarından! Yaman bir akıncı ki, henüz inmiş atından | Ak pak olmuş,yüzünün her çizgisi karlardan; | Ü, alını sürmüş le, aşmış derini yarlardan. O, Kızıl ovasını süzen, bir yalçın baştır; | O, Tarihten uçmuıyan, içten gelen bir yaşlır. Varıp gideyim, dedim; yüz süreyim dizine; | Atıldım karlı yolun, ayak dolu izine, “ ** | Pınarcık tepe, Filibe Pınarı, w dedi iler. Bu © akşamın andacıdır Uyanan rüyaları, gözlerim öpe öpe koştum, beni koynuna aldı «Pınarcık tepe», , Gözlerinden seyrettim, serpilen Filibe'yi; Geçmiş günler, üflerken Berimi ürperliyor, kıvrılarak akan su: uk; benzi sarı Meriç'in, Çekinerek söyliyor, yarasını bu için.. “ Gözlerimi bağladı, küçük bir taş yığını! a, cana söyliyor, gönül kırıklığını.. Dağılmış taşlarına sarğı olurken karlar, Bağışladı adını, «wÂşıklarv adlı mezarı,. Bir de, yanı başında susuz bir pınar vardı, Kırık mermerlerinde dertli yazılar vardı. Esen yelin soluğu, okşadıkça yığını, Balkanlar, kuşanıyor yasın kızıllığını.. * ## şehrinin kurulduğu ovadaki tepelerden biridir. 1<1- | yaşlı Bira azıları Ke bağrı yanmış bi Taşan sıca Açtı, Tuna boyunun gününü yapr korusunda bir neyi. o Her yapraktan çekildi,kan akarak birbayrak. Kaç Ba Geçtim karlı ormanın Rüzgâr, Türkü yakmada,aşıkların bağrından u aşıklar mezarı, dile gelmiş bir sazdı, | k sesleri, karakışla bir yazdı; | ak yaprak, Ilkan türküsünü, yaşatlı baştan başa, | nn dudaklarımı, verdim dillenen taşa., Anladım : Bu yüreğin dileği yok, yanında, Halâ, çeken sılası, tutuşuyor canında.. D aha neler anlattı ! Uçan Toprakların içinde arıyormuş güneşi. renk olmuş eşi; Balkanın kargısında, güneş, kesik bir dai dı beyaz karanlığından karlı bir günde, bu tepeye Si ! . ığ İr çeşmenin yanında büyük bir taş BE vardı. “Aşıklar Mezarı ve Pınarcık Tepeni El Hiçbir sır, sefaletin sırrı kadar büyük olamaz. enim şehrimin üzerinde uç küçük kuşl ve bana orada neler gördüğü- nü anlatir, “Bun un üzerine kırlangıç büyük şehrin öl uçmağa başladı. Şehirde zenginleri, şen ve şatır, güzel evlerinde o eğlenirken gördü, Fakirler kulübelerinde.. dilenciler de kapılar önünde oturuyorlardı. Karanlık sokaklara giiti. Açlık çeken sarı benizli çocukların, lâkayt lâkayt karanlık yollara baktıklarını gördü. Bir köprünün altında iki küçük oğlan, ısınmak için biribirine sarmaş dolaş yatıyor- lar: «Karnımızo kadar sç kir.» dediler, adan geçen bir bekçi onlara : «Burada, yatmak yasaktır biliyor musunuz?» diye bağırınca, yerlerinden kalktılar ve yağmur- lar içine yürüdüler. Kuş, tekrar prensesin yanına giderek gördüklerini anlattı. Prenses kuşa : «Bak! dedi; benim üstüm ince altın varaklarla örtülüdür. Bu varak- pi birer birer al, götür ve fakirlere dağıtn dedi. sela ei zannederler ki altın insanı me Kuş, bu LE e vali birer birer prensesin üzerinden gagaladı. Nihayet pren- sesin üslübaşı siyah ve matemli bir ren“ ge büründü. Bütün bu altınları fakirlere götürdü. Çocukların yüzleri pempeleşti, artık onlar da gülüyor ve eğleniyorlardı, Sokaklarda oynarlarken biribirlerine: “Bi- zim ekmeğimiz var ,, diyorlardı. r yağmaya başlamıştı. Kardan sonra bi bastırdı. Sokaklar gümüşten imiş gi» bi parıl parıl parlıyordu. Evlerin damla- rından, billâr hançerler gibi buz parçaları sarkıyordu. Herkes il kürklerle soka” ğa çıkıyordu. Küçük çocuklar kalın kır- mızı kasketlerle buz üzerinde kaymağa gidiyorlardı Zavallı küçücük kırlangıç, günden güne daha şiddetle üşüyordu.Ancak prensesi çok sevdiği için, onu yalnız bırakmak istemi- yordu. Ekmekçinin kapısı önündeki kı- rıntıları, ekmekçi oruya bakmadığı zaman- lar gidip yiyordu. Biraz ısınabilmek için de kanatcıklarını çarpıyordu. Fakat nihayet öleceğini anladı. Kuvveti bir defa daha prensesin omuzu üzerine kon- mağa kâli geliyordu. Yavaşçacık ona : “Allaha ısmarladık iyi kalbli prenses! dedi. Elini öpmeme müsaade eder misin ?,, Prenses'de kuşa : «Küçük kırlangıç! Mı- sıra gideceğine çok seviniyorum. Zaten çok uzun zaman burada kalmağa mecbur ei artık gitmelisin. oGel beni ağzım- SE a öp, çünkü ben seni çok seviyorum” Kırlangıç : «Hayır prensesim Mısıra git- miyorum. Ben, artık ölüm evine gidiyo- rum, Ölüm uykunun kardeşidir değil mi?» dedi. Ve prensesi EE öperek ayakları ucuna yuvarlandı. (Kırlangıç ölmüştü, parçalanmıştı, Kurşun kalb ortasınadan yrılmıştı. Ertesi sabah belediye reisi, belediye azalarile beraber meydanlıktan iii Sütunun önünden geçerken heykeli gö- rünce £ «Aman Yarabbi! Mes'ut Prenses ne ka- dar iğrenç bir şekle girmişl» dedi. Fikir- leri daima belediye anin fikrine muta- bik olan belediye azala «Evet, hakikaten rene olmuş» dedik- ie heykele Belediye reisi : Bakal, prensesin yayındaki lâl düşmüş, gözleri çıkmış ve artık altın varakları da kalmamış. Hakika- ten li bir dileneiden hiç farkı kal- a r da: «Evet, dediler, dilenciden farklı deği a Belediye reisit« Ya şu prensesin ayakları ucunda ölmüş kuşa bakınızl. bir kuşun ölmesine müsade edilmez! diye, birde nizamname as , Belediye kâtibi bu teklifi derhal not etti. Üniversitenin güzel sanatlar prolesörü: «Bu heykelin artık güzelliği ka almadığı için, hiçbir faydası da olamaz» e için Mes'ut Prensesin heykelini yıktılar. eykeli dökümhanede eritm ei istedi- ler. Belediye reisi, bir komisyon toplatarak heykelin madeni ile yapılacağını tayin e istedi. Ve kendisi de ilâve etti : unun yerine tabii başka bir heykel ral Buda benim heykelim olmalıdır». Belediye âzasının herbiri: «Hayır be: nimki olmalıdıri» diyerek biribirleriyle kavgaya başladılar. Son zamanlarda onları gördüğüm zaman, hâlâbu yüzden biribirleriyle kavga ediyor: ye Dökümhanenin ustabaşısı yanındaki- e: uNekadar garip şey!.. dedi. Bu kurşun kalb a erimek Mi | gibi malıyız.». Hemi kurşun kalbi ibreliğe ölü Klape da balunlağ yere attılar. > in aki birine: “Bani > myadan en kiymetli iki it getir, dediği zaman, iş ona Közçan al kalb ölü ii tirdi. Allah m e unu çok iyi ani ye Çünkü benim cennet bahçe de bu küçük kuş ebediyen ötecek.. itim şehrinde de bu Mes'ut perensen daima beni methüsena edecektir.,, 28 e ğe ri ai MER,

Bu sayıdan diğer sayfalar: