15 Şubat 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 17

15 Şubat 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

in en büyük içimli esmer u tehavvü örünüyor, bu du. ç kız eya iretmeğe dal i mayi elbis ini inseliğini, ce meydana ilmin üzerinde »İmişti, ç gündür yer: ı hayatında, ya benzetti. em bu müşa- Hiç olmazsa t edecek miy- pk istemiyor: rmaklara te. kusursuz çal. kapısına vu- inden fırlattı, xabarttı, saç: irünmeğe çe Ekrem, pi oturmuş, de Söyleyen kalbimdir. X// €vrem açıktı, ufka kadar. yarar: Bakışları mi indiden bu geniş alanlık, sivri dikenlerle, keskin taşlarla doludur. Burada hiçbir canlı do- aşamaz. Burası bir ölüm yoludur. Sarı, boz parıltılarla toprağı bir deri gibi kaplıyan bu alanlığa, ufuklar bile bir emer olamaz. pe Gideceği yeri düşüne düşüne, isteksiz adımlarla ilerliyen akşam güneşi karşım- dadır. Ve renk dağılan uzun eteği de ar- dında ağır, ağır sürünmekiedir. Eterinden dökülen ışıkların büyülü 0- yununu seyrediyorum. Onların dokundu- gu dikenler, yalçın kayalar, asıllarını de- giştiriyordu. Bakışlarımı bile barındiırmıyan koca alanlıkta ilkbahar çiçekleri dalgalanmağa başladı. Gökler, güzel boynunu öpen, ben- den talili, eşarpa benzedi. Işıkların sihirli oyunu, şünmekten alıkoym a seni dü- çek olan me- nekşelerinden, gerçek Sr Dm istiyor- dum ben, $r Ve bir kanat sesi var. Sevinç- li bir ötüş MY Bu, kar gibi beyi az vercindi. En yakın ii çicekli ali üzerine süzüldü. Konmak istedi. Acı bi çığlıkla havalandı. Bir zanbak kadar temiz göğsünde kıpkızıl bir çiçek vardı. rgü- Süt gibi ke güvercinin birçok defa: ; sesleri çıkararak si ve yine her sefer, yürek parçalıyan çığlık- larla havalandığını gördüm. Her havalanışında göğsündeki kıpki- zil çiçeklerde artiyordu, Artık o, bembeyaz güvercin değildi. Alevden bir kuştu. Aldanışın hıçkırıklarını, sevincin kahkahalarımı içimde bırakarak, VEVVİK VANYOLAĞ süzülüp havalanarak uzaklaşıyor beyaz Güverelim.. Hâlâ, gözlerim onun eridiği tarafa bağ- lıdır. Şimdi, oradan pırıl piril bir yildiz doğ- du.. Gülümseyen bir sarışın kız doğdu. Kirpiklerim ıslak, Kalbim sicak sıcak çarparak, seni düşünüyorken, zaman bile işimden dut tu: oprağın oğlu, dedi, bak!, Bu gü- iris içindeki sürükliyen Ve ır. Sizi renkten renge 1- 1 renklerin gizlediği çıplak Yar VETCI, sönmeyen sesle 5 Git, EN senim çarkların nasıl veriye dönme ve gözlerin mazi deyg& birşey göreme Ben de elasiziik dönemem, Kendi- mi onsuz göremem. Işıkların, “renklerin, çıplaklıkların oyununu larin ben. Be- nim o seven, hiçliğe rağım ima cebinde ni kitaplardan birini okumağa dalmıştı. Jale odaya girince kitabını Mi ve ie kalktı. Dal- gın gözlerinde bu gün, Jalenin görme: ge alışmadığı bir parlaklık vardı. Ta: lebesinin elini sıkarken : kocaman bir hanım ol- muşsünuz Jale, dedi. Öl imi parça- kızı azarlamak mecburiyeti bana çok güç yelecek.. ale heyecan içindeydi. Bu sözler ona, saf aşkının mukabelesiz kalmiya- cağı ümidini verdi. Sevinçle piyanoya doğru ilerledi. Ekrem iskemlesini çe- kerken biraz mahcup bir tavırla cebin- den büyükce bir zarf çıkararak Jaleye uzattı ve: — Jale! dedi, yarın akşam Nezi- ile nişanlanmamız şerefine Belvü çok kabiliyetli bulduğumj Jaleyi de gör mek benim için büyük bir sevinç-ola- ca Birân içinde en büyük bir sevinç: ten, en derin bir ümitsizliğe'düşen Jale, on altı yaşından beklenmeyen; bir ira- de kuvvetile tebessüm edere hayl.. Memnuniyetle geliriz; dedi: ve (piyanosunun önüne oturdu. Mütemadiyen gözlerine hücum eden doladığı örgüden tacı kafasını sıkıyor, kabarık |, kolları, sıkı elbisesi içinde muazzap oluyordu. Buradan kaçmak, saçlarını çözmek, el- bisesini çıkarıp atarak odasında doya oya ağlamak istiyordu. Fakat bunla- rın birini yapmamağa, mesut görünmeğe burdu. ağlamamağa, ve çalmağa mec- sterseniz bu gün, eskiden ça- atsiz parçaları yl dedi; uzun zamandır çalmamıştı Ve, “Şopenin,,, “Fa Major, Pre: lüdü beyaz taşlardan damla, damla da- gılmağa başladı. Jale, ilk büyük acısının cereyanına kendini kaptırmış, Ekremi de, başını sıkan saçları da unutmuştu. Şu dakikada çektiği azabın bir aksisedası gibi gelen seslere dalmıştı. Şopenin Prelüdünde, Jalenin gözyaşları aktı. Istırap genç kıza kendi kendini bul- durmuş, kalbindeki bu acayip sızı, ona şimdiye kadar göremediği kapalı bir âlemin kapılarını açmıştı. Duymak için, bütün hisleri, acı ve tatlı İRK ol- mak lâzım değil miydi. Zaten? korlar boğuk bir inilti halinde akislen- diği zaman, Jalenin artık tutamaz ol- duğu yaşlar, gözlerinden sel gibi ak mağa başladı Önüne bukiyor ve gözyaşları mavı entarisinin üzerinde, — koyu iz bıra- karak süzülüp gidiyor: gülerek ei eni kli dudaklarına yaklaştırarak ö; — Beni affet Jale! İk gana çok azap çektirdim. Fakat, san'at namına böyle yapmağa mecbur gördüm kendi mi. Bu çaldığın eserleri tam olarak ça- labilmen için, ıstırap ne demek oldu- ğunu bilmen lâzımdı. Tabii sen de, ha- yatın mukadder olan azaplarını yavaş yavaş öğrenecektin. Fakat, ben telâş ettim, İlk azabı, ilk saadeti benim &- limden tatmanı ami Seni sen yapmak, bu eserlerin na- sil yazıldığını sana İkissirirmölz için bu hileye müracaat ettim, Seni seviyorum Jale! Babana söyledim. Nişanlanmamı: za itiraz etmiyor. Artık “Şopen,i is- tediğin karlar bina dinletebilirsin, Hem de parmaklarının o tükenmez inatcık- gına ihtiyaç kalmadan olmaz mı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: