15 Şubat 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 22

15 Şubat 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iz İer ki... Yıllarca tam iki kardeş gibi seviş- © miş, bağlanmış, biribirlerine ileri bir sami- miyet göstermiş iki insandırlar. Görüşme- İerinde ne mahzur var Diye Nesrinin Eğin gitmesini arzu- liyordu. ei : Nesrin, kalın paltosunun yakasını. kaldı- rarak kapıdan çıktı. Etinde olmadan göz- leri Nesibenin penceresine takılmıştı. Sa- rişın kadın, havanın soğuğuna aldırmadan, pencere başında Berrinin evini gözliyordu, Demekki Fazlı çavuşun gelişi, mektup landırmıştı. Genç Lala sinirli sinirli güldü. Yokuşu çıkarken kafasında binbir plâna şekil ver- © meğe çalışıyordu. Cevadı görünce ne yapacaktı? Niçin kendisini çağırmıştı? Ne söyliyecektir Bunları düşüne düşüne bö'ü- gün önüne geldi. Nöbetçi, kapıdan geçer- ken sesini çıkarmadı. Löş merdivenleri in koşa çıkarak Cevadın kapısını tıkır- dat Kaşıklar anda iki parçalanmış ses birden yükse Sonra ikisi de, birşey söylemeğe güç- lerinin yetmiyeceğini anlamaktan gelen bir çeresizlik içinde karşılıklı oturdular. Yüz- başı sarırmış, zayıflamış, şakaklarırda bir- kaç tel beyaz saç belirmişti. «Sana ne oldu böyle Cavat, bu ne hall?». Nesrin bunu dudaklarına düşürmeden gözleri ile sordu ondan.. Cevat da; «Görüyorsun ki pek perişa- nım. Şaşkınım. yapacağımı bilemiyo- rum!» diyen bakışlarla genç kadının yüzüne daldı ve sonra birdenbire başladı ağlama- ğa.. Koca asker! Hıçkıra hıçkıra tıpkı bir çocuk gibi ağladı, ağladı. Nesrin ne olursa olsun çok geç ağlar- dı. Yürek paraliyan bu hıçtırıklara, yü- rekten kopan bu gözyaşlarına kendini — kaptırmamak için başka şeyler düşünmek istedi. İçinde nerden duyduğunu, kimden dinlediğini hatırlayamadığı bir sen: «Her- kesin bir alın yazısı vardır. Ne mukadderse © olur. İnsanlar bir ömrü, ya sürerler; ya çekerler lw diyordu, Genç kadın bu sade kanaalın tahlilini yaparken, bir asker ç kapıyı vurarak içeri girdi. Cevat çabucak kendini toplıyarak eline tutuşturulan sarı kâğıdı aldı, Bu renkte ne vardı, bu kâğı- dın taşıdığı şeyler nelerdi, kimden gel- mişti? Nesrin, bir küçük kâğıt parçası ile “allak bullak olan Cevadın yüzüne bakarak, bunu anlamak istedi. Yüzbaşı şaşkınlığını gizlemiş olmak için lüzumsuz birşeymiş gibi kâğıdı masanın üstüne bıraktı, Ve askere taze iki çay getirmesini söyledi Şimdi tamamen değişmişti. Havadan, « ,, köyden», kışla işlerinden kısa kısa bahsetti. Büyük bir dolaptan gayet zarif 20 verişi, Nesrinin sokağa çıkışı onu kuşku- bir kutu alarak Nesrine uzattı, İçinde gü- zel bir kalem vardı. Genç kadın gülümsi- yerek baktı: — Pek şıkl, Teşekkür ederim. Cevat daha dolabta birşey arıyordu ki, genç kadının gözleri sarı kâğıda gilti. Yaptığı şeyin yüzkızarlıcı manasını bir anda hiçe sayarak eğri, büğrü, bozuk bir kadın yazısı ile kaleme alınmış tezkerenin baş satırlarını okudu! kerim! ne olursa olsun gitsin, Bir ayak evvel buradan gitmesini istiyorum. Eşya verme....» Nesrin daha fazla okumak lüzumunu hissetmedi. Kâğıdın o kadından gelen bir emri taşıdığını anlamıştı artık. Biraz önce yürek Baraları hiçkırık- larla sarsıla sarsıla ağlayan Cevadın göz- yaşları, kumlar arasında kaybolmağa mah- küm zayıf bir akar su hiçliğine indi. Ce: vadın deminki ıstırabı yalandı. O, bir buhran geçiriyor; tam manasile samimi olamıyordu. Nesrini gördüğü zaman belki de geçen çok iyi günlerin hatırası ruhunda esmiş; geride bıraktığı şeylerin sızısını duymuştu. Fakat o kadının en küçük bir işareti, bu aksülâmeli çabucak öldürmüş; onu yine karısından, çocuklarından ayıran hâkim kuvvete doğru çekip almıştı. Nesrin, Cevadla eskilere ait en ufak birşey bile konuşmamağa karar verdi. Ce- vadın elbet söyliyecekleri vardı. Böyle olmasa kendisini çağırmazdı. Fakat o, kar- şısında sözlerine nereden başlayıp nereye varacağını keslirmeden gelişi güzel konu- şuyordu. Nihayet — Yolculuk ne zaman Nesrin? riye sordu. — Yarın., Yüzbaşının gözlerinde ancak Nesrinin seçebileceği bir sevinç şimşeği çaktı, sön- dü. Ru ışık, genç kadını kalbinin en ince yerinden vurdu. Sevilen şeylerin, eski sevgililerin bu kadar çabuk gönülden çıka- rılmış olmalarına yanmamak elinden gel- miy ordu — Ot tomobile telefon ettim. Fakat yol- ları aşmasının imkânı yokmuş. — Mersi Cevat, akl tutuldu. — Nesrin, yavrularımı sana emanet ediyorum. Onların yetişmelerine, iyi birer insan olmalarına çalışacağına imanım var kadın ince bir sitemle kaşlarını kaldırarak: — Benden ve dünyada herkesten daha iyi onları bakacak, bağrına basacak, yetiş- meleri için gençliğini, hayatını verecek biri var. Bundan emin olabilirsin Cevat! — Berrin beni müthiş kırdı, Nesrin. Öyle bir sukutu hayale uğrattı ki beni. — Ya!.. Bilmiyordum. — Evet, dünyada yapmadığım, yapa- miyacağım en feci şeyi üslüme yordu. Memleket halkının yüzüne bakacak halim kalmadı. Komutan, arkadaşlarım, bütün dostlar benden yüz çevirdiler, Hattâ, ha askerlerim de bile eski candan bağtılığı gö remiyorum Sanki hepsi de ayrı ayrı bire şikâyet ve sitemle gözlerime bakıyorlar.' — Ne yazık! * — Acıyorsun değilmi Nesrin? — Sana çok, tahmin ve tasavvurundi; daha çok acıyorum Cevat — Teşekkür ederim — Bense aksini bekliyordum. Kızmani isyan etmeni, kimsenin merhametine mul taç olmadığını haykırmanı istiyordum, (* üzbaşı sarardı. Nesrinin ne deme * islediğini kavrıyamadığı için bir an susk lerşeye, herşeye rağmen seni ço t severim Cevat, Şimdiye kadar kalbimd ! iki kardeş duygusu başbaşa yürüyordi * Eğer sende de eskiye ait herşey sönme | miş, tükenmemişse bana doğru söyle.. açıl * apaçık konuşalım. Berrin yalanmı söy! yor? Yanıldımı? Bu faciada tamam: | haksız mıdır, Cevat gözlerini genç kadının yüzür j kaldırdı. Nesrinin bakışları, eski müstek | ışıklarını söndürmüş; bütün bir dikkat ve en ince bir araştırma kudreti ile gözleri! takılraştı. — Berrin haksızdır Nesrin | — Bunuisbat ederbilir misin kardeşir Mademki onu itham ediyorsun. Kon mamızın esası yuvanızdır. Suçluyu anl mak, bozulan işe doğru bir zaviyedi bakmak isterim. Berrin senden ne istef niçin onu sldatdığını zannediyor, niç mahkemeye düştünüz ? : enden ne istediğini bilemem, Ye nız sarsılmaz bir şekilde içime saplanı şudur ki... Berrin vehme kapıldı. Be manasız bir kıskançlıkla bana isnatda b lundu. Ben düşündüğü şeyi yapmış def lim. Bundan sonra da yapmamın imkil yoktur tabii.. Cevat o kadar kat'i söyliyordu ki, ger kadin biraz önce birkaç satırını okuduj sari kâğıdı görmemiş olsaydı, kardeşi itham eden yüzbaşıya inanacak; onu yan dığı, Dai vi çocukluk vaptığı için m ahaza edecekli. — iii a Cevat; Kalbini dilediği şekilde dökebilirsin bana. biliyorsun histen, ıslıraptan anlarım. Kalbimde muh aşklara tutulan, sonu gelmez yollara e insanlara karşı, nihayetsiz bir acıma gusu vardır. Aşkın sesini tanırım.. aşi inananlara, ona bağlı kalanlara, o uğu fedakârlık yapanlara hürmet ederim. Aşkın yenilmiyen tek kuvvet olduğur. ve daima da tek kalacağını bilenlerdeni: Seviyorsan bana söyle; bilirsin Cev — Ben onları buradan alıp gidiyoru Sana tam bir serbesti veriyoruz. Kendi. geniş bir denemeye tabi in Kapl. ğın şeyin sadece bir heves, istek Mm anlarsan dilediğin şekil hareket eder; bu gayri tabii e nel kapılarına dayanmasını beklers davasi vali

Bu sayıdan diğer sayfalar: