1 Haziran 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 15

1 Haziran 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ordum,. öyle nip geriyor. melerin, Aran giz lamıya. z ra bak m., ide bik ür uyku tonra. kir gö- uvvetli iyordü. n nasıl e e Kg — — Bundan tabii ne olabilir?. Sizin ona karşi beslediğiniz sevgi, benimkinin yanın- pek hükümsüzdür. az seven çabuk e nm utur Kemnlât EN büktü. Müstehzi le hiç ilüşiy al E — Be kia ohalde |. dedi. ve ayağa > ii tutmuştum, birakmıyordum. Göz göre Idik. İçimi eriten bu kuvvetli yeşil hüzmeler altında adeta inledim : — Demsk her şey'e rağmen, bana hüs. randan başka bir şey Mel — Elimden ne geli — O halde son dileğimi reddetmeyinl. — Nedir?.. —Sizi bir kerre öpeyiml.. Tereddüt etti (Sonra dudaklarını uzattı. O bir serçe hafıfliğile odamdan yili kan, ben bir koltuğa yığılmış, mahvolan ssadetimin, ziyan olan hayatımın kahhar arablarile kıvranıyordum. ve İki ay içinde bütün düğün hazırlığı bit- i. Nişan ve nikâh, bir buhranlı rüya gibi lip eği Nıhayet.. O mes'ut, mesu't ol duğu kadar da meş'um olan gün geldi. Sa- kindim; tevekkülle bekliyordum. Akşam olmuştu. Düğün, damadın köş- künde yapılacaktı. Saatlar koştukca, de- mir bir pençe kalbimi koparmağa ve görün: mer bir ağırlık göksüme sbanmağa başla- mışlı, üşünüyor; bu zavallı aşk masalını ba- şndan sonuna kadar gözlerimin önünden geçiriyordum: Kemalât güzeldi, şen ve ser- bestti, Hayatı anlamayan, ıstırabı mirE, #ware bir ruhu vardı. Bununla beraber rikti. Çirkin huylarile tam bir tezat teşkil eden ve aldığı terbiyenin nümunesi olan bu nezaket, daima göz boyayan bir mas- ke olduğu halde, bunu takındığı zamanlar, bir melekten farksız tutulabilirdi. Bütün tet- kiklerime rağmen, ruhunun bana yabancı tarafları kalmıştı. Bazı hallerinden, kendi- me karşı hafif bir temayül sezmiştim, Zi. yaretlerini ihmâl etmiyordu. Havai sohbet- ye beni ihya etmeğe kâfi geldiğini bi- liyor: Lâkin, bütün en lar, sırf «sevilmiş olmi yakınlıktı. Benim ad e Evet, bütün bun- ranlık bastı.. kakltım Davetliler okadar kalabalıktı ki, daha bahçeye girer girmez, karmakarışık gölğe- ler içinde kalmıştım. Hiç kimsenin yüzüne bakmadan, selâm vermeden ilerledim. Merdivenleri çıkıp alt katın büyük so- fasına girdiğim zaman Rauf karşıma çıktı. Neş'e içinde idi, Koltuğuma girerek": — Tam vaktında geldin, dedi. Şimdi gelinle göveği inecekler... Beni, geniş erdievmin tam karşısında bir yere götü- idi, Kalabalık yavaş yavaş orada toplanı yor; bütün başlar merdivine çevrilmiş, he- yecanla bekliy ordu. Birdenbire ünik, gâyet güzel bir İs. tör ikisini aydınlatıyordu, Bu mehtab ren- gi içinde, Kemalât, beyaz elbisesi ve ipek duvağı ile bir peri kadar güzeldi. Başın- da pırıl pırıl yananince bir tac, göksünün sol tarafında göz alan iri bir pılâk vardı. Genç Tayyareci, bütün bu güzelliğin sahi- İtiraza meydan bırakmadan fincanı çekip pemcereden döl öklüm. daha parlak ve güzeldi. Nasil oldu bilmi- yorum; bu gözler kalabalık içinde beni buldu; ve buluşun verdiği ani bir memnu- in hafıfçe kırpılarak başka tarafa çav- rildi. Artık beni düşünmiyordu. Orada bulun- duğumu ve muhteşem güzelliğini seyrettiği- mi görmekten doğan bir gururla, yüzlerce çift gözün kendisini ayni ayran Bey“ retmekte bulunmasına dalmı Kıskanşlığın o zalim, lira tırnak- ları kalbimi parçalıyordu. Saçlarımı yol- ma tümü başımı koparmak, bağırmak, in isek istiyordum. Lâkin vücudum keçelenmişii. Kulaklarım Kn ri gök- süm kızgın demirlerle dağlanıyordu. Merdivenin tam ortasına gelmişlerdi ki, birdenbire elim cebime gitti. Orada yaka- ladiğ sert ve soğuk bir cismi bir hamlede çıkardım. Yemin ederim ki, bu silâhı na- sıl ve ne suretle ama almış olduğumu hatırlamiyorudum raran gözlerimin son kuvvetile, ipek- ler içinde titreyen bu eşsiz göksenişan ne ve üst üste iki defa tetiğe dokun- “Müthiş gürültü ve namludan yükselen mai dumanlar arasında onun acı bir fer” yatla iki büklüm olduğunu ve sonra be yaz külçe e merdivenden yuvarlan- diğini gördü Üçüncü en nu şakağıma boşaltama- dım. Çünkü, meehül bir el tarafından ye: diğim şiddetli yumrukla ve kulaklarımı malar e kendim- kılmıştım ikmet burada durdu. Rbepi ölü gibi sararmış, saçları dikilmiş, gözleri büyü- müştü. Alnında ve şakaklarında hasıl olan ter tanelerini kadit ellerile silerek bir müd- det sustu. Ben, bu hikâyenin müthiş heye- canile olduğum yere mıhlanup kalmıştım. Biraz dinlendikten sonra, arkadaşım şu söx- leri de ilâve etti ; «— Kendime geldikten sonra işlediğim cinayetin vehamet va fscaatını idrak ettimiş- tim.. Lâkin, artık iş işten geçmişti.. Son- suz bir nedametle kendimi yerden yere vurdum ., Ağladım, haykırdım., Hiç bir faide vermedi., Onun Yanik. bu dün- şamak ne acı idil, damdan kurtardı, Fekat hapishanede çek- tiğim azabları şüphesiz darağacında duy- mayacaktım.. Evet onsur hayat, benim için bir cehennemden farksız oldu.. Fakat ne için öldürdüğümü halâ iyice bilmiyorum...» Aarkadaşım, boğazını tıkayan hıçkırık- İrini artık boğamadı. Başını avuçları ara- sına alarak, ciğerlerini söken akselerla ağ- lama ii ie ladı.. n gözlerimi gereki renklerine çevirecek “Kendi kendim. — İşte, ziyan olmuş “bir hayat | dedim. Ve, bu büyük aşkın hüsranını kalbim- de duyarak, çektiği e acılar ve azap- lar için ona hak verd 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: