1 Haziran 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23

1 Haziran 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—İ 5 “alla ceksin sarsan köye sigara almaya indim. Takriben yarım saat kadar sonra tekrar oturdu- ğumuz yere döndüğüm man onlar yoktu. Kafamda: geçen ihtimallerden amda yediğim darbelerin ilk ve en va- himi oldu. Bugünü yüzüme sıcak göz- yaşlarile ıstırap şelâlesi yaptım. Bugün, her dakikasile içimde müebbetbir ye- is ve hicran olarak kalacak... b Eve iyonu, Rabbani gittikce u- zaklışıyor; sahilden ufuklara doğru #- . çılan büyük vapurlar gibi azar azar kü ; çülüyor... Ah, ey rn sonra cennete benzettiğim b ey uğur- suz Barbaros. Semi ömrüm oldukca u- gutamıyacağım. Göğsümden enince bir aldın. En ruhumdan Aayir- i sana yeryüzünün aşkla, füsunla dolu ilâhi bahçesi ei Ben ki senin hatıralarını «cn ulu e ün; lerimden sayar, talarile sana bağlı Ealirdiki Fakat bir dişlerimi sıkacağım. Senin bir kuş yuva: w kadar sık ve toplu ağaçlığına bun: dan sonra; hayatımı ısıtan bir sıcaklığı soğuttuğun için kinle, nefretle bakaca- ım... . Bu meş'um günün üstünden tam bir hafta geçti. O zamandanberi karımla dar- gınız. Saatler biribirimizin yüzüne bak- madan, biribirimizle konuşmadan geçi- yör. Aysel ikimizin arasında canlı bir telefon makinesinden başka birşey de- ğil... Birkaç günümü, dünya ile alâka- snı kesip bir manastır odasına kapa- man zahitler gibi yaşadım. Karımın öy” le küskün halleri vardı ki, bütün her- Şeyi unutarak, izzetinefsimi parça parça ederek dizlerinde ağlamak arzusile ya- mp kavruldum. Ah yarabbi, onu neden bu kadar çok sevdim ben... Neden onun bir tek ba- kışında gururum ve bütün benliğim bir buz parçası gibi eriyip gidiyor... Ye- meklerde onu konuşturmak için çok uğraştım. Fakat her sözümü cevapsız biraktı, Yalnız bu sabah evden çıkarken yü- züme bakmadan — Pastaları çabuk gönder, sonra sen de erken gelmeyi unutma, dedi.. Sesi- nin bütün yumuşaklığile bana böyle e- mirler verişine okadar çok sevindim ki eğer kapıdan dışarı çıkmamış olsaydım, çeri girer, saatlerce onu dinlerdim. Ka- famda akisler yaparak uğuldayan se sinin dinmesinden korkuyordum... Ya: zihanemde akşama kadar bir genç kız hoppalığiyle hudutsuz neş'e ve sevinç Içinde çalıştım. Eskiden her gün saa- deti hiç aksamadan yudum yudum içer- dim. Herhalde zahirli görünüşlerimin yeknesak olması bundandı. Fakat bu. gün kisılan bir saadetin birdenbire bo: şalmasiyle adeta sarhoş olmuştum; et- rafımdakileri bile neş'elendirmiştim. Ak: şam eve döndüğüm zamanhenüz vak tın erken olmasına rağmen herşey hazırlanmış, Fikretle karım salonu en modern bir salon kıyafetine sokmuş: lardı. İstemiyerek Fikrete takıldım : — Yaman olmuş azizim, cidden ya- man, Tıbkı Şanuvara benziyor, yalnız şu yeni bir caz eksik. e söyliyorsun dostum, bu gece okadar güzel bir proğramı muhteşem caz takımını bile Karım bana karşı yine soğuk davranıyordu. İçimde dehşetli bir kıs- ile ii ai Fikretle olan tatlı, ya” kın e bileyim sanki her kelimesi birer Rt parçasıymış gibi kulaklarımdan içeri girdi. Fakat ah bu aşk ve bu aşkın irade- s verdiği zaaf en büyük cinayetleri bile insana affettiriyor onun sehhar, yu- muşak kollarından kurtulmak mümkün değil, Eğer o benim bir kolum veya bacağım olsaydı, kesip atardım. Lâkin göğsünde saklı bir gölgeyi koparıp al mak bir insan için nasıl kabil olabilir... Oturduğum köşe koltuğunda kalbimi ezen bir yükün acısiyle kaç saat geç- miş, bilmiyorum.. Gelen ilk davetli gru- bun kapıyı çalmasile kendime gelebil dim. Bir kâbusun ferdaya ermiş mah- murluğu içinde karımın sesini duydum. — Elbiselerini sin Sabri?.. değiştirmiyecekmi- diyordu. Daha kapı a- çılmadan merdivenlerden yukarı koş- tum. Beş dakikanın içinde kalemine geç kalmış memurlar gibi çarçabuk hazır- landım. Ben tekrar aşağı inerken ikin- ci grup da salona giriyordu. Yarım sa- at sonra bir tane boş sandalye kal mamıştı. İkişer ikişer dansa kalkanlar- la evim ilk defa bir balo maskesi tak- mıştı... Karım Fikretle dansederken ben garson gibi öteye beriye koşmaktan başka birşey yapmıyordum. Radyo ağır bir tangoya başlıyordu. Ben or- taya çıktım: vx a bakan misafirlere yarı ala matemi Böyatasdilir. de- dim. . Lütlen herkes sandalyesinin al- tına baksın... Konfet ve serpantin paketlerini alanlar ellerini biribirine vurarak : — Cidden güzel bir sürpriz, diye bağırıyorlardı. Sıhhiye Müdürü biraz içmiş olacak: ki yanıma gelerek kulağıma : — Yaman adamsın Sabri vesselâm. dedi. Kar taneleri gibi uçuşan konfet yağ" muru altında ve karmakarışık serpan- tinlerle biribirine dolaşanlar arasında Fikretle karım da bulunuyordu. Gece saat ikiye kadar her dakikayı sahtekâr bir neşe ile geçirdi &h bu cebri gülüşlerim altında ne büyük bir ıstırabın saklı olduğunu bil- seler, Elbette çılgınca kahkahalarını bi- raz olsun kısarlard Anlıyorum ki zavallı emellerim şil başaklar gibi yavaş yavaş solup ku- rayor. Ve ben Karabahtımın insafsız işkenceleri içinde gözyaşlarımdan d ha elemli bir tebessümle meçhul son suzluklara doğru sürüklenip gidiyorum. üstünden hazin bir düşünce ile ağırlaşan kafamı sula- rın lâcivert boşluğunda dinlendirdim. Dünyanın en öldürücü üzüntüsile dalgın ken bu gecenin zihnimde bıraktığı müb hem hayâlleriçinde Fikretin yüziyle kar: şılaştım. Çocukluk arkadaşım gözüm- de zelil, düşkün bir mahlük kadar kü- çülmüştü... Her gün bir başka çapkın- lığiyle bütün Tekirdağına umumi bir de- dikodu mevzuu olan bu adama karşı içimde her saniye şahlanan her başka başka şekillerle ayak- lanan bir kin hissi Ouyandı... Daha bu gece kaç kadına birden mu- sallat olduğunu gözlerimle gördüm. U facık bir hareketini bile gözümden ka- çırmadan onun her halini tetkik ettim. Hele bu kadınların içinden birini bür yük bir cür'etle evine kadar götürüşü hayretlere düşürdü. Biçarelere vücudun, o sarışın başıniçinde ne mad- di, ne muzir arzularin kaynaştığını bil- miyorlar... Fakat Fikret, bana hayatım kadar yakın olan bir vücuda el uzat mak istediğin için seni asla effetmeye- ceğim. a Çay gecesini maziya gömeli bir ay oldu... Bu bir ay gâh yorucu uzun he- yecan devrelerile, gâh günlerce süren azap saatleri ve yağmurlu gecelerden sonra penbe şafaklarla doğan taze sa" bahlar gibi renkli saadet rüyalarile geç- ti... Bazan öyle günüm oldu kibir bar- dak süblüme ile göçüp gitmek için u- fak bir cesaret aradım. Ve yine öyle günüm oldukibir neşe'nin namütenah hudutları içinde kendi kendimi kaybet- tim. — Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: