1 Ocak 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 12

1 Ocak 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İostancıda Rebia Hanımın Hatırası ade Bostancıya yolum düşerse de gil, e trenle bu köyden ber geçi: #imdede mutlaka Rebia hanım teyzemi hatırlarım, ve ne garip ki, kendisini batırlamaklığım için mutlaka Bostancı" ya gitmekliğim veya Bostancıdan geç Bu Rabia hanım teyze, büyükan- nemin iki ablasından şu anda adını bir türlü bulamadığım bir hanımın kızı imiş. Başka kardeşleri varmıymış, bu da hatırlamıyorum. Kendisini Reşadın tahta çıktığı sene yazında yani İlârriyetin ikinci yılında gördüm ve dünyada böyle bir teyzemin mevcut bulunduğundan da o zama İM oldum. Hiç evlâdı almamışmiş. Ve kö cası Mirliya Cemal paşa, merkezi Sam olan beşinci ordunun topçu kumandan: lığından tekaüdle sevkedilince, Suriye- den İstanbula gelmişler. yaş büyük, elli hanımdı. Boyu orta, etvarı vakur, sesi oldukça kalın, burnu biraz sivri, yüzü leri va ve sa bir zattı. Hürriyetin ilânıni müteakip Şamda bir patırdı çıkması ihtimali baş > yakalamalı; ermeli topu!, ballediverdiğini daima söyler apartmana kalbedilen yavrusu evine misafir inmiş ve oradan yazı o sene Erenköyünde, hat boyun- da beraber kiraladıkları bir köşkte ge- çirecek olan annemle teyzemin bu ki- ralık köşklerine “yine misafireten- inti- kal etmişlerdi. Kendilerinin evlâtları bulunmamakla beraber, etine on altı on yedi yaşlarında Nimet adlı bir evlâtlıkları vardı ve arada bir yani yedi sekiz ve nihayet on günde bir, kile yüzü al çuhalara dönen Re- bia hanım bu kızı üst katta yattığı odaya çıkartarak tek başına bir hayli pataklar ve odaya çıkan şefaatçilerin ellerinden güç- halle alınan evlâtlık birkaç gün hiç söze karışmadan uslu uslu oturur, söy” leneni yapar, yüzünde gözünde ve vü- meydandaki Oo kısımlarında görülen bere ve çürükler kayboluncaya dolgun, cudunun kadar bu edibane ve akilâne etvarı imuhafaza ederdi. aliba beş ay kadar süren misafir- likten sonra, Ağustos evailinde, Rebia hanım yine hat boyunda, annemle tey- zemin oturdukları köşke yakın bir be yaz köşk seçti, satın aldı ve yerleştik ten az bir müddet sonra da, dediğim gibi bir sabah annemle teyzemi, bütün aile efradını ve eve postu sermiş bir £3- kım gedikli imisafirleride uzun arabala- ra bindirerek, sepetlerde türlü yemek- lerle Bostancıda deniz kenarındaki “şim- di yazın Pazar akşamları cazın gürül. tüler ettiği- âsude gazinoya götürdü. Gurup vaktine kadar devam eden bu eğlenti ile de galiba hiçbir hediyeyi hamil olmadan Şamdan gelişini affet tirmiş ve epiy uzun sayılmış: misafirli- ğinede asalet ve samahatle mukabelede bulunmuş oldu. Rebia hanım vaktile, daha baliğ değilken, Şair Necip Fazıl Kısaküreğin dedesi olup, cinayet mahkemesi reisli- ginden mütekaiden ölmüş bulunan Ah. m edilmiş ve e Abmet Hilmi efendi annemin bü- olup Rebia hanımı yanında muhafaza eden Hasibe hanımın Samat yada ve ailece (Penbe Kone) diye anı- lan ikametgâhına Oo içgüvey Hilmi efendiye tezviç gelmiş imiş. Lâkin nedense Fasibe hanım Ah- Hilmi efendiden baz etmemiş, “— bu adamla lâkırdı etmiyecek, söz- lerine çevap vermiyeceksin !* diye her gün bafidesine manasız tenbibler: eder. miş. Rebia hanım bülüğa erer ermez de, münasip bir müddet sonra | Yazan : NAHİT SIRRI bülüğdan önce kocaya varan kızlar baliğ olunca, kocalarından şeran boş düştük- lerinden, bundan istifade ile torununu kocasından ayırtmış. Bilmiyorum, Ah- met Hilmi efendi ile Cemal paşanın arasında “kadın, başka bir kocaya da var mış mıydı ? Sade iyi hatırlıyorum ki, Bostancı seyranından ancak bir ay sonra bir sabah kendisi teyzemle an- nemin köşklerine geldi ve beyaz köş- künü aldığı fiyata, galiba bin elli altuna devrettiğini ve tekrar Şama döneceğini Iı. baber verdi Zaten Şamın medhini her gün, her vesile ile tekrar etmiş, oranın âlemle- rinde topçu kumandanı paşa bazret- lerinin banımefendisi o sıfatile nasıl baş köşeler işgal etmiş olduğunu mü- nasebetler icat ederek, hattâ münuse- betler. icat edemeden söylemiş, anlat- mıştı. Erenköşünde çok sıkıldığı bes- belliydi. Etraftaki tekmil köşkler, çoğu artık mütekait ve menküp olmak üzere bütün saltanat ricaline ait bulunuyor, bu köşklerin bütün sahibeleşine istis- nasız “banımefendi» diye bitap olu: nuüyordu. Kırk elli odalı ami vardı ve müşir ve vezir karılar IN kız linleri az değildi. Orta halli a dekie oturan ve sadece mütekait bir liva ka” risi olan Rebia hanıma Erenköyünde baş köşe gösterilmiyor, ikisinin de büyüğü olduğu halde annemle teyzemin aşağı» larına atılması da sık sık vaki oluyordu. Bu yeni muhitte pek samimi, candan, gece gündüz içtiği su beraber gidecek bir mubibbesi olmamıştı. Aile efradı nın evlerini dolaşıp becerebildiği ka- dar dikiş diken, gülünç denecek dere- cede çirkin ve'cırlak ve aramızda İçi çırlaki,, lâğaplı birrum karısını nedime olarak seçmeğe mecbur olacak bir va” ziyette kalmıştı. Doğru dürüst bir dal kavuğu bile yoktu. Ve işte bu vaziyete tahammül edememiş, hükmü altında tirtir titreyerek o kendisine edep ve erkân ile, adeta tazim ile hitap eden ve hiddetli anlarında dayak yemesine ramak kalarak dayağını değilse bile, çim- diklerini yiyen kocasını ve evlâtlığını peşine takip Şama avdete birden karar vetriyermişti. Bilâhare duyduk ki, az zaman sonra Suriyede vefat etmiş, ölümünü müte- akip te ihtiyar kocası vakit kaybetme Gİ el a a lm e e kğ a kğ gn yek Dİ da 9 dd rü yü iu Me fasmy —

Bu sayıdan diğer sayfalar: