1 Ocak 1940 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 5

1 Ocak 1940 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

evin ida- pılacağını im Zahit, rıyordu;: iç bü ye yaşarken .kunuyor. a, yerdim ç başı hoş la sokağı nir işken. çıkılır mı? e ini arı adefa al ediyor, ip. oturm indi *k misiniz! gı bir ze zda sürün inuz? Kalk imiye kalk ken, yine ten atarlı hayatında yiye) inmiyordul odun, kö aşırlar, bii ötüleniyarğ | Hikâye BİR ESKİ RUYA Yazan: Mükerrem Kâmil Su o G“ kadın mavi kaplı kitabını aç mış. profesörün sen derste ver- diği gramer kaidelerini gözden geçiri- yordu. İren pek kalabalık değildi. Ara bakışları takılıyor; kanalın üstünde titreyen gün da sırada pencerenin dışına ışıklarına ve kıyıları gölgeleyen büyük © ağaçlara bakıyordu. Yabancısı olduğu hös sabını da yapmaktan kendini alamıyor- bu memlekette geçen günlerinin du, İlk günlerin yadırgama duyguları Şimdi dakikala- # rına kadar değişik şeylerle dolu bir pi bayat vardı. Kocasının boş zamanların körleşir gibi olmuştu. da uzun gezintiler yapıyor: ormanlarda, “© göl kıyılarında, küçük vapurlarla kanal- larda dolaşıyorlardı. Haftanın dört gü- nünde üniyersitenin ecnebilere mahsus dil enstitüsüne devam ediyordu. Zaman zaman varlığını sarsan yurt basreti ol- masa, hayatından tamamile olduğunu kabul edebilscekti. n ene her zamanki gibi birkaç cüm- leden başka birşey okuyamadan kitabı- nı kapadı, trenden indi. Ü köşesinde onu gördü memnun Üniversitenin Sami, tehalükle “Siki elini birden uzatarak : — Belma, Belma ye sesleniyordu. © Genç kadın irkildi. Busesi duyma» miş gibi yoluna devam etmek istiyor- iv — Belma, Belma, bir dakika... Rica EE. Bir dakika beni dinlemeli- yordu yaptırta ufus tezle e düşün sayfada — © Sizi iin okan; i san yabancı bir memlekette Üyesi | Li elle karşılaşsa, yine bu kadar Slükayıt kalamaz. — Siz bana yedi kat elden de uzak İva tamamile yabancısınız. Belm a, heyecanla üniversitenin bah» 'çesine daldı, Büyük ağaçların altındaki # banklarda oturan birkaç kurs arka daş ile selimlaştıktan sonra hızlı hızlı “yürüdü, Merdivenlerden koşa koşa çık- mağa başladı. Sınıfta yerine oturduğu zaman ba- yılacak balde idi. Bir sanki mazisi hortlamış, arkada kalan hatıralar koşa koşa ayaklarının ucuna atılmışlar- dı. Artık tamamile unuttuğunu sandığı ilk gönül acısı canlanmış; bir zamanlar yaşanmış ve acıklı bir şekilde kapan: mış bu gönül romanının yaprakları göz“ lerinin önünde uçuşmağa başlamıştı. Profesörle beraber Sami de içeriye liği Demek ki müsaade almıştı. denbire lunmak Şu halde tam bir Mi kırk beş dakika bu odada ofura- çaktı. Dünyanın muhtelif köşelerinden gelen yabancılar arasnda onu da gör” mek, ayni havayı onunla bir kere daha teneffüs elmrk genç kadını harap edi- yordu. desle Profesör, bir ders evvel topladığı vazifeleri Si müşterek yanlış- lar üstünde biraz konuştuktan sonra gramere başladı. Belma, me söyleneni avlıyor; ne sorulana karşılık verebili- yordu. Yüzü ateşler içinde idi. — Mazur görünüz, gitmeğe mecbu- rum | eoç kadın mibaniki bir şekilde bunu söyledikten sonra odadan çıktı. Kaçmak, her köşesinde bin bir yenilik saklayan bu kocaman şehir içinde kay» bolmak istiyordu. O gece açık hava tiyatrosunda Şe. mli eserini kispirin “Ne isterseniz ?, isi seyredeceklerdi. Belma, günlerdenberi bu fevkalâde gece için hazırlanmıştı, Fakat şimdi kocasının şüpheleneceğini düşünmese, yatağına uzanıp kana kana ağlıyacaktı. Tiyatroya filân gidecek kuvveti kalmamıştı. Süheyl daha holde karısının, mek- tepten erken döndüğünü öğrendi. Ev sahipleri geveze bir kadındı. Telâşla oturma odasına girere — Hasta mısın Belma, diye karısının en sarıldı. aşım ie Sl çıktım el İyi a Ateşin var mı? Bir- şey değil öyleyse. Bu gece açılırsın. Ormanın temiz bavası, Şiller tiyatro" fevkalâde artistleri eminim ki sana şifa verecekler. Dersi yarıda sunun üheylin tahmini hilâfına genç ka- dın tiyatroda da açılamadı. Karşıların- da bir saray, bir başka sarayın parkı, iki aslan başına bağlı bir hamak, büyük bir maymun kafesi, bir de şehre çıkan yolun bir parçası, dekoru teşkil ediyor» du. Yavaş yavaş gün kararıyor; yıldız” lar gökyüzünü erkenden ışıklandıran büyük eteklerinde birer birer uyanmağa başlıyorlardı. Ormandaki ta- biiliği bozmamak için ayın beton yerine ka. laslardan sınırlar yapılmıştı. Bu sınır. ların muhtelif köşelerinden toz halin- de renk renkişık veriliyordu. Oyunun manasına göre d kabuklarını andırıyordu. Müzik bariku- İâde idi. Artistler, kelimenin tam ma nası ile muvaffak oluyorlardı. içine sindiremiyor; gömüldüğü bir eski rüyadan bir türlü kendini kurtaramı- yordu. Belmanın bu perişanlı iğı günlerçe devam etti. Sami ısrarla her gün yoluna çıktı. Ni ayet onu dinlemekten kendini" alamadı. Büyük kabvelerin birinde obur- dular. Genç adam, Çocuğunu doğurur ken karısının öldüğünü, bayatta tama- mile yalniz ki i Belma, tirmiş olan bu vefasız adamı dinliyor” du. Nihayet : — Peki, şimdi benden ne istiyor- sunuz? diye sordu — Eğer kalbinde bir zamanlar sa“ dece benim olan yeri tamamile kaybat- medimse... — Siz deli misiniz ? — Niçin hırçınlaşıyorsun Belma: sana karşı haksızlık ettiğimin farkında. yım. Uzun bir sevgi beraberliğinin üs- tüne bir örtü çekip, başka bir yola sapmakla çok kötü bir iş yaptim. Fa kat af et beni Belm AE; 34 üncü sayfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: