25 Aralık 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

25 Aralık 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SANAT ların önüne bir takım lüzumsuz delikler açtılar (Tanrıya şükürler bu delikler kapatılmış şimdi), sonra duvarların der- me çatmalığını Örtmek için bezler ge- rilmiş, bez gerilmesi guzel ama tutmuş- lar bu bezleri pli pli yapmışlar. Tablo- lar asılınca bu pliler o kadar komik du- ruyor ki, bütün efesını bozuyor canım tabloların Ama yine de şikâyete hakkı- mız yok, nıhayet Istanbul şehrinin biz resim galerı var ona bakın. İlk sergi Belediye faalıyetım gösteren fotoğraf sergisiydi. Süksesi olmadı, on- dan sonra da pek kaliteli sergıler açıl- madı. Şimdi nihayet Hulusi Mercanın Paris ve İstanbul çalışmalarını gösteren bir sergisi açılmış bulunuyor. — Hulusi Mercan kendinden emin, tablolarının fiatları binler hanesinde. Hıç e yabana atılmıyacak güzel resimler var. — Hele natürmortları, hele yeşilden kurtulduğu zamanki renklen kuwetlı ve sağlam, iyi ü stanbul gezdı Hulu Meri yük bır vıyolonsel tablosu dilere destan oldu. Bazı bayan- larımız çoşdu, portresini yaptırmak iste- di Mercana, ama fiatları öğrenince vaz- geçmekden başka çare kalmadı tabii. Pıcassomuz Hakkı Anlı sergi: Y erlı Sevim Anlı ile bırlıkte aç— Onun tablolarmı Amerikan Haberler b rosunda göri oğu nonfigüratif, tablolarının. Renklerı ve şekilleri hemen göze çarpıyor. Ama asıl isimleri hoş, bir kaç örnek sizlere: Zenane, Vişi Vaşi, oç Poç, Hirli Mirli, Hagır Magır.. Bu kadar olacak Hakkının açtığı sergide! Hiç olmazsa isimlerile - ilgileneceksiniz çaresiz. Pentür, vernisaj gibi sözler et- miş davetiyesinde; tartışmalara yol açta bu sözler. Ama ilk günü Hakkının ser- gisi bir moda meşherı halindeydi. Beyaz naylon Kürkü içinde — Nedret Suman.. Her tablonun önünde atıyor kahkahayı.. Oysaki Hakkı ile dargmdı barışmışlar demek Azra İnal h mkin- li edası içinde. Fa l k nuşmuyor çok dıkkatlı bakıyor resimlere. Hakkı Anlı Parisden döndüğü zaman açtığı sergiye giriş parası bır lıra koymuşdu. Pek ge- len gıden olmamışdı, bu sefer vazgeç- sev. dadan dolup dolup boşalı- rg 1 Anlı Picasso mektebine ta- kıldı kaldı Bir kaç yeni tablo ile katıl- dığı bu sergıde, çoğunluğu eski çalış- ın - «Soyu- işçi, renkleri ve çizgileri kullanmasını biliyor. Ama nedense tablolarında insan tarafını göremiyoruz. Çok sert ve çok ağır olarak renkler ve çizgilerle karşıla- ş bu işe. değil, resme başlıyalı daha altı oy ol- muş, usta değil ama daha bir insan ta- rafi var. Resimlerinde insanca bir ler gizli. — Tablolarının derinliği yok 30 Sabri Berkelm talebesi olduğu hemen Çerçevelerine varınca- yadek Sabrının titizliği var. Düz satıh- dan kurtulabilirle daha — kazanacak. «Kedi» tablosu çok ilgi çekti. d S ehir galerisinde Ercüment Kalmık 5 yedi sene sonra karşımıza — tekrar çıkıyor. Ercüment Kalmık sergi merak- lısı degıldır Sessiz sedasız çalışır, sonra halkın önüne yeni işlerle çıkar. Henüz Italyad an döndüğü için ergıde daha ziyade ora çalışmaları var, l ça- lışmalarına pek - Trasi lmıy Çogu zaman guaşla çalışmış Kalmık desenıne güvenen bir sanatçı. Çok gü ları var. Renkli tabloları da övmeden geçilemez. İ İ ve bir kaç peyzajı Ercüment Kalmığın boş durmadığını gösteriyor. — Bir ka: tablosunda lüzumsuz detaylara girmiş, olmasaymış gözümüz daha rahat ede- cekdi. Ercüment «soyut» ya da «somut» endişesinde değil, öyle anlaşılıyor. Ser- gisinde her çeşit resim görmek müm- kün; bunların hemen hepsı son yular- da yapılmış olduğuna — göre Tressamın resimde inandığı bır yolu tutmamış ol- duğu zannını veriyor. Belki de bu her çeşit karışık resim göstermekde ressamın seyirciyi oyalamak endışesı var. Sergi şık tertiplenmiş. Ayni manza- rayı üç dört defa tekrarlamış, bunların her biri sergide çalışmasını nasıl bir stıhzasyona götürdüğünü görmek kabil olacak. Kal- mık imzası olan tabl ları çekınmeden eşe dosta, hattâ «yeni resimden anlamı- yorum» diyenlere bile hediye edebilir- siniz." * üçük, Fındık oda nohut sofa Maya Galerisinde Nuri İyem 40 a yakın yağlı boya tablo asmış. Nasıl da sıgdır mış; pek üstüste diyeceksiniz, değil de hani. İnsan rahat rahat seyredebiliyor. Nuri İyem her sene biraz daha kendini Kendi hayatını karısının ve çocuğunun eçimini bu işle temin eder. Yılmaz da, başka bir iş aramaz da kendine. Mem- leketimizde resimle ölmeden yaşayabil- mek hünerini yalnız Nuri İyem bul- muşdur. Hep hayret ederiz cesaretine. İlk günü hemen bütün İstanbul o küçük Maya Galerisine dolmuştu. Ya- şar Nabi (hıç bir sergıyı ve tiyatroların ilk gecesini kaçırma i defa b ba oldukdan sonra pek uz duramıyor böyle davetlerde) Naim Tıralı (bılıyor— sunuz o da yakında dunya evine giriyor) Asaf Halet Çelebi, göğsünde karanfili, koltugunun altında her zamanki gibi bır suru tapla yalnız fransızca konuşdu gün. G zel bayan Altaş (yeni resmi pek sevmemekle beraber İyemin tablo- larına hayrandır) Oktay Akbal Behçet Necatigil. Faz Dağlarca, Fikret Adil. Zahır Guvemlı Tu nç Yalman. Haldun Dormen. Sevim Özman ve daha bir sürü İstanbulda isim yapmış genç- ler Naim Tirali, Tunç Yalman, Haldun Dormen Sevim Özman dayanamadılar açtılar keselerin — ağzını resim aldı Ama Nuri İyemin fiatları hiç de yüksi k değil, en kabadayısı 300 1lira. Sonra Maya takside de bağlamış işi, nasıl da- yanır da almazsınız. Ingılız tiyatro oyuncuları sessiz seda- gösterilerine devam ediyorlar. Bu yirmisinde — dönüyorlar. Ö West ile Harold Lang en aydınları. Gü- zel piyesler oynadılar Elliotun «Kokteyl Parti> sini neden oynatmadınız sorusu- na pek şaşdılar, bu eseri demek İstan- bullular biliyor dediler. Oysa ki biz bir liste gönderdik, bu piyesin de adı vardı listede, silinmiş olarak gerı ge eldi. Daha bir çok güzel piyesleri meğer buradaki idareciler istememişler, bul halkı düşüncesile.. meyin. Oscar Wilde'in bir eserinde Nur Sabuncu da rol aldı. Nurun oyunu çok başarılı oldu. İngilizler evvelâ Nurun lısanma sonra da sahnedeki rahat oyu- hayra olmuşlar. Şimdi İstanbul Zenci balesini bek- liyor. Dillere destan olan ve Avrupayı birbirine katan bu bale temenni edelim ki yakında gelsin, belki İstanbullular anlamaz diye getırmekten vaz da ge- çerler Hıç belli olm T iyatrolarda henüz program değişme- di. Küçük Sahnede Münir Özkul günün anatçısı rolünde. — Yaz Bekarı pıyesmde bütün yük onun sırtında Mü- zkul bu olun alt ından kolaylıkla . Bir senelik bir ayrılışdan ra bu piyesde Uğur Boranı da gorduk Uğur rahat, telâşsız bir oyun çıkardı. Sanki hiç ayrılmamış gibi sahneden. Uğur anne olduktan sonra daha da gü- zelleşmiş. Yaz Bekarı daha bir kaç hafta afişden inmiyeceğe benzer. Şehir tiyatrosu Dram kısırımda da Beyaz Güvercin devam ediyor. Muhip Arcuman, Nedret Arıburnu, Muzaffer Arslan triyosu başda geliyor.. Dekorlar, kostümler çok güzel. Kişiler biraz yan- iyi niyetli bir kişi. çeşni versin diye bu yana yönelmişdir. Lüzumsuz. Meinecke gençleri çalışdır- masını biliyor. Onlar kişiliklerinden sıy- rılamazlarsa bunda Rejisörün — kusuru yok elbet K omedi kısmında <<Şurdan Şuraya git- mem» Vincy'nin bir piyesi sahneye daha güzel, daha batılı bir hava ile ko- nabilirdi. Tempo isteyen bir piyes, Sami eHün ve Altan Hanoğlunun adlarını sayabılırız Huseyın Kemal de aktör ola- rak iyi, ejisör — olarak!.. Kişileri oyunculara yanlış — anlatmış, onlar da yanlış oynuyorlar. Altan Hanoğlu çok güzel oynuyor ama temsil etmek iste- diği kadını verebiliyor mu? Samiye Hün bir fransız yaşlı kadını olarak daha şık, daha mübalağalı olmalıydı. Sonra bu rol için çok genç kalıyor. Dram oyun- AKİS, 25 ARALIK 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: