25 Aralık 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

25 Aralık 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eğlence yerleri işçileri Toplantılarında Karar verildi: — Ücretli hafta tatili kanununa rağmen, tatil yapan işçiye üc- ret Ödemeyen işverenler mahkemeye verilecekti. Fakat, ışçı diyordu ki: Kanunun ü ragmen tatil gününün ücretini alamazs rım? Mah- kemeye veririm, ılgılı daırelere durumu bildiririm. Ancak bu hakkın aranma- sı uzun ve yorucu olur; katiyet kespet- miş bir hakkın ikinci defa istihsali ci- hetine gidiliyor gibi bir hava eser. Hal- buki, sarih hükmün tatbik edılebılmesı için, hem de derhal tatbiki için, tek si lâh vardır: Grev. Ücretin asgarisi İşçiler için 1951 — senesinde çıkarılan asgari ücret kanunu ile yeni bazı hü- kümler vazedılmıştı 1951 tarihli iş kâ- nununun 32 inci maddesi ıle qasgarı üc- luk bır ücret garanti edilmiştir. kat, gene işçilerin sendika baş- kanları, idare heyeti —üyeleri ve diğer bazı azalar toplandıkları zaman gördi ken, zaman zaman böyle bir usule mü- racaat etmemektedirler. Halbuki bu iş mahzurlu idi. kavele yapılmayınca, her hangi bir an- laşmazlık vukuunda işçinin elinde hak- kını araması için vesika — olmıyacaktı. Tabiatiyle, iş veren bundan rahat ra- hat ve istediği istifade edecek, mahkeme huzurunda işçinin ispat ede- mediği bir davayı istediği yola götüre- cek ve dâvayı kazanacaktı. AKİS, 25 ARALIK 1954 pek — eğlenemediler Kürsüden konuşan en hararetli ha- tip gene meseleyi — getiriyor, getiriyor, bir mühim dâvaya — bağlıyordu: «Grev hakkının tanınmış olduğu bir memle- kette, asgari ücret dâvasının hâl yolu bu degıldır Gene söylemek icap eder ki, işçi dâvalarının hallı için tek usul, tek yol vardır: Grev Hakikt — durum una mukabil, hakiki durum şuydu; Demokrat Partinin, muhalefet yıl- larında taraftar görün düğü grev hakkı daha ziyade bir rey avcılığı idi. a az zararlı hale sok- maya çalışırlarken bizim tutup ta bam- başka şartlar altında ortaya çıkan böy- le bir hakkı bizim işçimize tanımamız aklın alacağı şey değildir. Grev hakkı işçi ile patron arasında kaldığı müddet- çe faydalı bir silâh olabilir. İkincisinin gaddarlığına karşı birincisinin müdafaa vasıtası.. Ama o yandan bu yana, bir çok işte patron bizzat Devlet olmuştur. İşçi, aslında bir müdafaa silâhı olan grev hakkını Devlete karşı kullanınca bu bir taarruz silâhı haline gelmekte- dir. Havagazı veya elektrik işçilerinin, yahut postacıların, yahut nakil vasıtası işçilerinin, yahut liman işçilerinin gre- vi doğrudan doğruya patronu değil, hak- kı mutazarrır etmekte akat işçilerin de hakkı yensin mi? Elbette ki hayır. Demokrat, Partinin bu mevzuda, yukardaki esaslar dahilinde, yani ne batı — memleketlerindeki grev hakkının zararlarını ne de hudutlandı- bir hakkın işçiye saglaya— faydayı gözden uzak t rak esaslı bir karara varmasının zamanı gelmiştir. Zira işçiler, tıpkı diğer insanlar gi- bi ancak bir defa kanar... YURTTA OLUP BİTENLER .“Ve İsmail Aras Celbedildi u sırada bir adam, Ankara'daki Ye- ni Bar'da kendisini — bekleyenden habersiz, bir arkadaşile eğleniyordu. Bu adam, Sendikanın toplantısındaki söz- cü ve ikinci başkan İsmail Aras idi. İs- mail Aras saat ikide evine döndü. Bi- raz sonra kapısı çalındı; gelenler, birin- ci şube memurları idi. Kendisini «mü- dür bey» görmek istiyordu. İsmail biraz evvel çıkardıgı elbiselerini ıradı mudurı— Bu ün evvel Son Havadis gazete— si, sendikalara Londra ve Paris andlaş- Paristeki Komin- mütemad mektuplar geliyordu. Sendikacılar bunları daima Birinci şubeye teslim et- kendilerine, — bunların yırtılıp — ataması tavsiye Onlar da öyle yapıyorlar- . Birinci şubede bu son bültenler hak- kında malümat istendi. Sonra İsmail Aras, sendikanın — toplantısında grevin işçinin elinde «makas» olduğunu söyle- mişti. Bu makasın ne ifade ettiği Öğre- nilmek istendi. Meğer Sendika başkanı vaktile bizzat Reisicumhurdan dinledi- ği bir hikâyeyi telmih ediyormuş.. İsma- il Aras, eğer ne kadar milliyetçi bir in- san olduğu öğrenilmek isteniliyor da Hariciyenin, Milli Emniyetin ve birinci şubenin dosyalarının tetkikini istedi. Fakat birinci şube müdürü kendisine karşı hayli «sert» sözler sarfediyordu. İsmail Aras ertesi gün öğle vakti tahliye edildi. Kapıda kendisini başka bir İsmail bekliyordu. Bu, Emniyet Ge- nel Müdürlüğünün yüksek bir memu- ruydu. Bir nevi tarziye verdi. Hikâye de kapandı. İsmail Aras, bir defa daha uykusuz geçirdiği gece ile kalmıştı. Din İhtiyatsız hareketler gece radyolarımızın — dinleyicileri, belki de radyolarımızdan senenin, hatta senelerin en güzel alaturka musi- kisini dinlediler. Büyük şehirlerimizde ise halk, son derecede zarif, bedii raks- lar seyretti. Öyle ney üflendi ki eşi gö- rülmemişti. Merasimler tertiplendi, Kon- yaya hususi surette gidildi. Bilhassa eski zaman kıyafetleri — giyildi, eski zaman âdetleri tekrarlandı. Ölümünün 681 inci yıldönümünde büyük Türk mütefekkiri Mevlâna Celâleddini Rumi anılıyordu. Fakat anılan büyük Türk mütefek- kiri Mevlâna Celâleddini Rumi mi oldu? Her şey gösteriyor ki hayır. Bütün Ana- doluda, hususile Konyada, hattâ İstan- bul ve Ankara gibi münevver bildiğimiz büyük şehirlerimizin bir çok çevresinde andan Hazreti Mevlâna idi. Hükümetin bu açık hakikati bur İhtimal olarak dahi 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: