5 Şubat 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

5 Şubat 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT İdare edenler ve edilenler Çocuk Kimsesizlere dair Adamın adı Osman Akol'du. Bir işin gönüllüsü ir tezin müdafii idi. Yazı hassasına çantasını çantasının Üs- tüne elini koydu bir iç çektikten sonra: n bu yana kimsesiz ço- klar mevzuunda bir — çok kanunlar çıkmıştı Fakat tatbik eden kim?.» dedi. r için mücadele eden, fakat kimsenin bilmediği bu insan sayısız misâller verdi. <Bu mevzuun sadece ve sadece gös- terısınde süsünde ve sözünde olduğu- misallerin bir ikisi ispat et- meğe, apaşikâr şekilde ortaya dökmeğe kâfi idi. Halbuki, çocuk meselesinde o kadar şanlı, tumturaklı dövizlere, nu- tuklara sahiptik ki, daha elle tutulur hiç bir faaliyet gostermemışken bunla- ri sokaklara geriyor — göğsümüzü ge- remediğimiz bir mevzuda— radyolar- da, meydan konuşmalarında söylüyor- duk. Biz çocuk bayramın 23 Ni- san— büyüklerinin <<ellerını öpsünler» diye şehrin en sıhhatli, gürbüz ve se- vimli çocuklarını seçiyorduk, gazetelere resimlerini basıyorduk. r ka kalem sahibi devamh bir ı— li çocukları büyüklerine göstermek zo- runda idik. Zorundayız... Bu dâvanın kurtulması, müspet yo- la girmesi için, yeni kanun hazırlama- ğa, Milli Eğitim Bakanının gazetelere «icraat babında» beyanat vermesini te- min edecek komisyonlar — kurulmasına — şimdilik — lüzum yoktur. A Şimdilik kaydını anlatalım: Yapıla- cak tek şey mevcut kanunları —tatbik mevkiinde olması gereken kanunları — arzu edildiği şekilde tatbik etmektir. Bu hakikati ortaya dökmeden ön- ce, böyle bir söz karşısında <<1lgılı me- sullerin söyleyeceklerini, hattâ bir söz- lü vap olarak — Meclis'te ve- rebıleceklerı izahatı kısaca belirtelim: «Kimse: çocuk — mevzuu, üzerind ehemmıyelle durmaktayız. Yedi ilâ on sekiz yaş —arasındaki sağır, kör, dilsiz çocuklar içki 28 yurt açtık. Bu yurtlar- 3 bin çocuk barınmaktadır.» İzahatın bundan sonraki faslında âtiye ait bir yığın kelime olacaktır. Halbuki: Kimsesiz çocuk mevzuunda hemen hiç bir şey yapılmamaktadır. Üç bin Geri- ye 1.312.000 çocuk kalıyor. Bu rak- . matname» sini bile hazırlamamışız. AKİS, 5 ŞUBAT 1955 A nsıklopedılerın verdikleri — malü- gÖ rasi Yunanca demo (halk) ve krasi (hâkimi- yet) kelimelerinden — gelmekte imiş. iki kelimenin bırleşmesınden hu- ekseriyetin hâkimiyeti mana]arını al— ış olduğunu da biliyı Bu arada bıldıgımız bır husus daha var; o da bu anlayıştakı bir demokrasinin Sokratı ölüme götürdü- ğü ve muhteşem Yunan medeniyeti- ni yer yüzünden silmiş bulunduğu- dur N erede bir insan topluluğu görül- müş de orada bir de bu toplulu- ğu idare eden kuvvet, otorıte mevcut olmuştur. Bu surede cemiyet ve oto- rite bir birinden tefrik edilemeyen birer vakıa haline gelmişlerdir. Ata- akıanın veciz bir ifadesidir. Cemiyetlerin başında daima bu- lunagelmiş bu otorite, insanları sevk ve idare eden bir kuvvet insan cemiyetlerin gelişmesine uygun ola- rak gelişmiş ve iddia edildiğine gö- re demokrasi adlı sistemde son şek- lini bulmuştur. Demokrasi niçin en son ve mü- tekâmil idare şeklidir? Filhakika diğer rejimlerde han- gi hususlar insanlarca beğenilme- miş, gelişen medenıyetle ınsanın ha- < o lerine uygunluğu iddia olunan de- mokrasi ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevabını verebilmek için diğer idare — şekillerinin malüm hususiyetlerini kısaca tekrar edelim: Filhakika ağalık, derebeylik, kı- rallık, padişahlık v.s. gibi ço ısımler alarak mevcut ıdare şekıllerınde önceden tespit edil- nizamlayan kanunlar yan fiiller de cezalandırılabilirdi. Ne verilecek vergi miktarı, ne yapılacak Dr.. Kemal BEKATA askerliğin müddeti belli idi. Ya hiç bir nizam olmadığı 1ç1n veya fer- manlar şahıslara göre tatbik edildi- ğinden halk kar: rsızlık emniyetsiz- lik içinde bulunuyordu. Bu huzursuzluk, haksızlık ıçınde yaşamağa bazı insanlar T- ler, bazıları tahammül ede mez er, bu da idare edenin kuvvetleri ile' is- yan edenler arasında daimi bir mü- cadeleyi — gerektirir; bu surede fer- man padişahta, dağlar da bazusuna güvenende kalırdı Memurda ehliyet, tahsil aran- amme isleri bu zihniyetle yurutulur— Amirlerde şahsiyet kalmamıştı. Bunlar ekserıyetle ehlıyetlerı tahsil- leri dolayısiyle irlik — mevkilerine gelmedıklerı ıçın yalnız uşaklık eden ' kimselerdi. Bunlar ellerine teslim edilen 1ş— Tİ € lmadıktan için cerre çıkan Nasreddin Hocanın köy- lü tarafından cahil bır hoca ile im- tihana çekilip yazdığı eşek kelimesi- e cahil hocanın cih edilmesi gibi akılları uygun hareket eden diğer cahıllerle 1şb1rlıg1 ederler, devlet de- en değirmen çarkını girdaba doğru sürüklerlerdi. Yukarıda tasvirine çalıştığımız gi- d : bi bir taraftan dağlarda — eşkiyalar, kalelerde derebeyler, eyaletlerde va- liler işini bilmeyen memurlar esasen bir nizama, kuvvetli bir otoriteye dayanmayan devlet için insan oğlu söyle duşunuyordu ğer, diyordu, şu mevcut rejim- lerde nizamı, — intizam eden, memleketi felâkete surukleyen saık— ler bunlarsa, bunları bertaraf etti- ğimiz takdirde, demokrasi bunları bertaraf edecek bir sistem olarak ortaya çık- -. 'O halde demokrasi halkın kendi kendını idare ettiği, edeceği bir ida- Demokrası halkın insanlar tarafından degıl re ettirdiği, —ettirmesi gerektiği sis- temdir. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: