23 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

23 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Aleyhte olanlar Yalnız, Bakanlar içinde sadece bir teki ispat hakkının aleyhinde a- çıkça vaziyet aldı ve gazetelere bu yolda beyanat verdi. Bu bakan bizzat Dr. Mükerrem Saroldu. Halbuki te lifi getirenler bilhassa onun iyiliğini ne kadar hararetle istiyorlardı. Umid etmişlerdi ki en sık hücuma Uğrayan u bakan ispat hakkına dört elle sa- rılsın ve muarızlarına "hodri mey- dan!" demek fırsatını yakalıyacağın- dan dolayı memnuniyetini beyan et- abı. Halbuki aksi oldu. Açıkça beyanat vermemekle be- raber Adalet Bakanı da bu hakkın a- leyhinde bulundu. Hadise geçen haf— ta içinde Başbakanın muayyen baz gazetecileri davet ederek tertıpledıgı basın toplantısında cereyan etti. Bu toplantıda bazı başmuharrirler 11 ler tarafından yapılan teklifin çok mü- sait karşılandığım ve Demokrat Par- ti için iyi olacağını belirttiler. Bu a- rada 11 ler hakkında sitayişkâr söz- ler de söylediler ve Adnan Menderes- ten ne düşündüğünü sordular. Bütün basın konferansının devamınca ken- disine sual sorulmasını arzu etmedi- ğini ihsas eden ve bizzat arzuladığı mevzularda İzahat veren Başkam gece Afgan Başvezir Yar- dımcısı şerefine verilecek yemeğe gi- deceğinden giyinmesi gerektiğini i- leri sürerek bu mevzuda Adalet Ba- kam arkadaşının konuşacağını söyle- di ve salondan çıktı. Osman Şevki Çi- çekdağ ise böyle bir hakka lüzum bulunmadığını, — vatandaşların buna daima sahip olduklarını bildirmekle iktifa etti. Nazil? Tamamiyle meç- hul.. Adnan Menderes de başka bir hususi basın toplantısında bakanlar hakkında her vatandaşın Meclisin Dilekçe Komisyonuna müracaat ede- bileceğini hatırlatmıştı! Son hadiseler ve bu vaziyet De- mokrat Parti çevrelerinde memnuni- yetsizlik ve hayal kırıklığı uyandır- dı. Bir karara varmak lâzım geliyor- du. Bu sırada işler daha da ileri gö- türülmekten çekinilmedi. Haftanın başında Pazartesi günü Demokrat Partinin bazı çevrelerine yakınlığı bilinen bir Ankara gazetesi beş sü- tunluk başlıklarla bir havadis neş- retti: 11 ler Haysiyet Divanına veril- mişlerdi, partiden ihraçları bir gün meselesiydi. Haberi görenler gözlerine inana- madılar; bu kadar gaflet, hatanın bu kadar büyüğü inanılacak gibi değil- di. 11 ler Demokrat Partinin selamet şansıydı, partiyi kurtarsa kurtarsa o cereyan kurtarabilirdi. Şimdi binilen dal nasıl kesilebilirdi? — Gazeteciler Genel İdare Kurulu âzasından Emin Kalafata başvurdular, malümat sor- dular. Tekel Bakanı bunu son derece kati Ur lisanla tekzip etti, böyle bir şey bahis mevzuu değildi. Fakat hadise bu kadarla bitmedi. Küçük bir tahkikat gazetecılere gos— terdi ki haberin menşei Erzurum dur, direktif Erzurumdan gelmıştır. Tuhaf tesadüf, aynı anda ispat hak- kının en şiddetli aleyhtarı Dr. Mü- kerrem Sarol da Erzurumda bulunu- yordu. Bu yeni manevra da karara varmanın lüzumunu tekrar ortaya oydu. Başbakanlık ve Genel Başkanlık Düşünülen, Başbakanlık ile Parti Genel Başkanlığının birbirinden ayrılmasıydı. Doğrusu istenilirse bu ihtimal üzerinde D. P. nin 1950 se- çimlerini kazanmasını müteakip du- rulmuştu. Hatta o zaman bir de nam- zet - Genel Başkanlık için - vardı: Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu. — Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu beyanat dahi vermiş, gazetecilerle bu vadide ko- nuşmuştu. Sonradan iş tahakkuk et- memiş, Adnan Menderes hem Başba- kanlığı, hem de Parti Genel Başkan- lıgını şahsında toplamıştı. Buna mu- kabil, bari Genel idare Kurulunda Bakanların bulunmaması yolunda bir temayül belirmiş, sayılarının, tahdidi cihetine gidilmiş, fakat o da tatbik edilememişti. Halen Samed Agaoglu, Emin Kalafat, Sıtkı Yırcalı, Osman Şevki Çiçekdağ, Puad Köprülü hem Bakan, hem de Genel İdare Kurulu ü- yesidirler. Bir çok Demokrat Partili u dununda hükümet üzerinde par- tinin — ürakabesinin — imkânsız hale geldiği kanaatindedirler. Menderes kabinesinin çe- kilmesine pek az ihtimal verilmek- tedir. Bu lüzum sadece bazı çevre- ler tarafından ileri sürülmekte ve gün geçtikçe taraftar toplamaktadır ama karar elbette ki D. P. Gurubuna aittir ki Adnan Menderesın orada ek- seriyeti Bağlıyacağından şüphe yok- tur. at Partinin başına hükümet- te, vazıfe almıyacak bir başka Ge- nel Başkanın getirilmesi ciddi suret- te düşünülmektedir ve bazı demok- ratlar halen onu sağlamaya çalışmak- tadırlar. Ancak Büyük Kongrenin ni- hayet ne zaman yapılacağı hususun- da sarih bir bilgi yoktur. Bilindiği gi- bi tüzükteki müddet çoktan geçmiş- tir. Şimdi Başbakanlık ile Genel Baş- kanlığın ayrılması taraftarları Bü- yük Kongreyi Genel İdare Kurulu toplamadığı takdirde tüzüğün başka bir hükmüne dayanarak toplantıya çağırmayı düşünmektedirler. Bunun için muayyen sayıda ilin teklifi im- zalaması lâzımdır. Bu yolda bazı te- maslar yapılmaktadır. Büyük Kong- renin o yoldan toplanması hiç şüp- hesiz "hükümete katılmayan Genel Başkan" tezinin kuvvetlenmesi de- mek olacaktır. Alâka toplayan başka bir husus, toplandığına dair mütemadiyen haber neşredilen D.P. Genel İdare Kurulu- nun hemen hemen Bakanlar Kurulu mensuplarının iştirakiyle toplandığı- dır. Hakikaten bunlara Genel İdare Kurulunun tanınmış bazı simaları ka- tılmamaktadır. 11 lere dahil olan Prof. Fethi Çelıkbaş, bazı kimseler tarafından “hükümete katılmayan Genel Başkan" namzedı sayılan Fev- zi Lütfi Karaosmanoğlu bunların a- rasındadır. Gidişatı tasvip etmediği bilinen Rıfkı Salim Burçak ise bir he- yetle Parise gönderilmiştir. Demok- rat Partide tamamiyle demokratik mânada bir takım cereyanların mev- cudiyeti kendini belli etmektedir. Bir çok partili icra organım mutlaka mü rakabe lüzumuna samimi şekılde ka- ni olmuştur ve bunun en münasip yo- lunu aramaktadır. Üstelik bunlar bil- mektedir ki eğer mürakabenin tesisi daha gecikirse İmkânsız hal alacak- tır. Bu bakımdan tatil devresinin so- nunda bir takım heyecanlı hadiselerin cereyanı tamamiyle imkânsız değil- dir. Nitekim bazı milletvekilleri Gu- ruba getirilmek üzere şimdiden bazı kimseler hakkında deliller ve vesi- kalar toplamaktadırl Menderesin hat Parti içindeki bu gelışmede Adnan Menderesin hata payını görme- mek imkânsızdır. Demokrat Parti Genel Başkanı muhalefetin kendisine bilhassa Meclisin tatile girmesi are- fesine kadar açmış olduğu krediyi sarfettiği gibi bizzat kendi partisi mensuplarını da kırmıştır. En samimi ikazların boşa çıktığını görenler, bir takım — menfi tesirlerin — devamına şahit olanlar hayal — sukutuna uğramışlardır. Eğer Demokrat Parti Genel Başkanı dikkat etseydi muha- lefete ne zaman yakınlık gösterse, ne zaman demokrasi yolunda denemeye kalkışsa bir takım kimse- lerin partilerarası münasebetleri boz- maya, adımları önlemeye mani olma- ya çalıştıklarım mutlaka müşahede ederdi. Bunlar bulanık suda balık av- cılarıdır. Kendi bekalarının müraka- besizlikle kabil olduğunu bilenlerdir. Demokrat Parti Başkam şimdi "mademki bunların uzaklaştırılması imkânsız, o halde ise baştan başla- mak lazım fikrini maalesef partisi ileri gelenlerinden bir kısmının dahi kafasına yerleştirmiştir. Muhalefetin ise "vazifeyi ehline teslim" kampan- yası açmış bulunduğu herkesin ma- lümudur. Bir takım hatalar iki ucu birleştirmiştir. Adnan Menderes demokratik ge- lişme yolunda tâviz vermenin parti- si için zaaf değil kuvvet olduğunu kabul etmediği müddetçe içinde bu- lunduğumuz fasid çemberin kırılma- sına imkân yoktur. Bu bahiste çok gecikildiği içindir ki bir takım milli meseleler zorla "muhalefetin mese- lesi" haline getirilmiştir. Şimdi onla- rın hallinin "muhalefetin zaferi" mâ- nasına geleceğinden, bir çözülmenin başlayacağından, 1ç1nde bazı kimselerin kullandıgı tâbirle ' Inonu— nün partiyi önüne katıp süreceği" ne- den endişe edilmektedir. Ama gene de mesele ispat hakkı "münevver de- mokratların meselesi" iken adeta zor- la muhalefetin meseleleri arasına ka- tılmaktadır. Hakikaten Genel İdare Kurulu bu hakkın kabulünü isteyen 11 lerin teklifinin parti tüzüğüne ay- kırı olup olmadığı noktasında dur- muş, ancak bir neticeye varamamış- tır; Halbuki asıl yapılacak olan şey cüretli bir adım atıp demokrasinin AKİS, 23 TEMMUZ 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: