20 Ağustos 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

20 Ağustos 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA İktisat Basın konferansları hafta Ankara'da, basın top- diye isimlendirilen, iki toplantı yapıldı. — Toplantıda bahis mevzuu edilen iktisadi ve mali mese- leler üzerinde fîkırlerımızı söylemeyi istiyoruz. Fakat a evvel toplantı- nın şekli ve mahıyetı üzerinde duru- labilir. Bu toplantılara gezili, eğlen- celi diye bir isim Vermek yanlış ol- mayaca Şimdiye kadar bu türlü basın toplantılarının demokrat batı memleketlerinde de yapılmakta oldu- ğunu ne, okuduk ne de işittik. Bir ba- sın toplantısı ki muhalifdir diye ga- zeteler çağrılmaz. Bir basın toplan- tısı ki toplantıyı tertipliyenden baş- kası ne konuşur, ne sual sorar. Bir basın toplantısı ki toplantıyı tertip eden toplantıya katılanlara minnet şükran, teşekkür duygularını ifade- den yorgun düşer. Nedir bir basın toplantısının gayes Muayyen bir . mesele veya meselelere dair basın yo- lu ile toplantıyı tertip edenin kamu oyunu aydınlatmak istemesi. Hükü- met tarafından tertip olunursa, bu her şeyden evvel böyle olmak gere- kir. Basın toplantısı tertip edip, ba- sın yola ile milleti aydınlatmak, ona meseleleri izah etmek hükümetin va- zifesi midir? Yüzde bin defa evet. Basının bu işi üzerine alıp yapması vazifesi midir? Yüzde bin defa evet, O halde, bütün basın mensuplarının katılacağı, katılması gerektiği bu tür- lü toplantılar yapmak hükümet için kaçınılması caiz olmıyan bir vazife- dir. Basının da "“tümüyle'" buna katıl- ması hikmeti vücudu icabındadır. Öy- leyse nedir o sadece "ise geleceklerin,, davet edilmesi, nedir o davet edilen- lerin edilmiyenler için memnuniyet- sizlik göstermeleri, nedir o tek isti- kametti sorusuz konuşmalar, nedir o teşebbüsler, minnetler, şükranlar? Vazife mi yapıyoruz yoksa karşılıklı lütuf ve ihsanda mı bulunuyoruz? Nedir bu şarklılık? Artık şu kendi kendimize benziyeceğimiz safsatasın- dan kurtulsak, herkesin benzediğine benzemeye gayret etsek çok kazana- cağız, hiç değilse pek çok şey kaybet- mekten kurtulacağı Eğlenceli gezintiler Bir iki kelimeyle de toplantılı gezi- lerden bahsetmek gerekiyor. Ye- ni çıkarılan bir moda da budur. İş başındaki partinin propagandasını yapmak, kendisine yöneltilen tenkid- leri - güya - haksızlıkları gostermek için devlet kasasından bu türlü hare- ketlere kalkışmak demokrat ve mu- halif partilerin mevcut olduğu bir memlekette caiz olacak bir iş değil- dir. Basının vazifesi, kendılıgınden hiç bir davete, ve işarete lüzum kal- madan memlekette olup bitenleri' ka— mu oyuna bildirmek, haber vermek- tir. Bu onun hikmeti vücududur. Ya- pılan, yapılmakta plan işler bütün milletin, eseri ve varlığıymış! Kimin olacaktı? Bütün milletin müşterek e- serleri oldukları için de milletçe hep birliktte muhafaza edilmiş.. Yıkmak isteyen kim? Böyle ldugu için de yapılanları basın bizzat görmeli, el birliğiyle muhafazaya gayrette yar- dımcı olmalıymış. Bu toplantıların, gezilerin mazeret sebebi burada sak- li bulunuyor. Bız düşündüğümüzü a- çıkça söyliyelim Bu —memlekette kimse kalkınma gayretlerirıe muhalif degıldır Muhalif degıldır çünkü bun- elik gayretlerin - sadece muteşebbıslerı değişmiş - devamıdır. Bu memlekette herkesin her bakımdan ilerlemek - yalnız ik- tisaden, hem de hürriyetler pahasına değil - başlıca arzusudur. Bunda hiz- metleri geçenler sadece şükranla a- nılacaklardır. Bu gün iş başında bu- lunanlar, ellerine geçen müstesna fıir- satta, ellerinden geldiği kadar mem- lekete hizmet etmek durumundadır- lar. Nasıl ki kendilerinden evvel ge- lenler de ayni şeyi yapmışlardı; ve kendilerinden sonra gelecekler de ay- ni şeyi yapacaklardır. — Yapılanların üstün zekâyla, dahilik veya deha ile de her hangi bir alâkası yoktur, ola- maz. Bu türlü sıhhatleri bozuk fikir ve düşüncelerin düşünce sahibine fayda sağlıyacakları çok şüphelidir. Fert olarak, millet olarak kendini beğenen, methedenlerın sempati ile karşılanmadıkları ise açık bir gerçek- tir. Memleketimizde yapılmaya ça- lışılan işlere bakıp ustun zekâlardan, alardan bahsedecek olursak, bize hıtaplarında iktisaden geri kalmış memleketler kategorisinde yer veren vasıflan- memleketlerin yaptıklarını dırabilmek için kelime bulanııyaca- ğız. Uzağa gitmeye lüzum yok: kü- çücük İsrail meydanda! Çölün orta- sında orman yeşer'[ıyorı "Ne mutlu Türk'ün diyene" sözü bir maksatla söylenmişti. Kendimizi gülünç edecek iddia ve kuruntulardan kurtarmalı- ız... Bu memlekette bazı vatandaşla- rın, muhalif oldukları, tenkid ettik- lerı beğenmedikleri, itiraz ettikleri şey bizatihi kalkınma değildir. Böyle bir şey olamaz. Bu memlekette her parti vazife başına bu gaye ile ge- lecektir. İtiraz olunan kalkınma için takip edilen yol, müracaat olunan politikalardır. Daha başka bir şey de- ğill Bu noktada anlaşmak lazımdır. Güdülen politikaları beğenip beğen- memek her vatandaşın kendi bileceği İŞ, tenkid etmek ise hem hak, hem de vazifesidir. Bunu böylece anlıya— lun artık. Bu noktayı anlamak iş şındaki partinin nedense işine gelır gözükmüyor. Eskilerin — tekrarı S imdi basın toplantılarında temas 5 edilen iktisadi meselelere dair söy- lenenlere geçebiliriz. Umumi bir hü- küm vermek icap ederse iktisadi, ma- l1 meselelere dair bu iki toplantıda yeni hiç bir şey söylenmemiştir deni- lebilir. Bir zamandan beri dinliyen ve okuyanlarda artık bıkkınlık uyan- dırmaya başlamış iddialar ve sözler, bir iki yenisi ilâve olunarak, bir de- fa daha tekrar olunmuştur. Bunları kısaca şu şekilde hülâsa edebiliriz: 1 — Muhalefet her şeyi kötü gör- mekte ve göstermekte; ıktıdarı met- hetmemekte hâlâ ısrar ediyo 2 — Kalkınma hamlelerınden mü- Başbakan gazetecilere izahat veriyor Sıfırı bol sözler AKİS, 20 AĞUSTOS 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: