12 Kasım 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

12 Kasım 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS, ŞEHİRCİLİK Şehirlerimiz ve Devlet Otoritesi Mimarlık ile demografik hare- ketler arasında bağıntı kurmak bazılarına aykırı gelebilir. Fakat Perret gibi şehircilik ve mim: a- rasında - basit ve klişe anlamların dışında - değişmez bir düstur sü- rekliliği kurabilenler için bu ba- ğıntıyı bulmak pek de yadırganma- malıdır. Son sayımın İstanbul ve Ankara rakkamları üzerinde durmak ve bazı tehlikelere işaret etmek, mesul mevkilerdeki gerek idare gerek bi- lim adamlarımızın ilk kaygıları olmalıdır. Bilhassa İstanbul endişe verecek bir şekilde genişlemekte ve kalabalıklaşmaktadır. Sosyal bün- yemizde gittikçe artan farklar, ser- vetin çok gayrı müsavi bir şekılde ve nisbette dağılmış bulunması yan yana semtlerimizde, her bakımdan çirkin ve duşundurucu tezatlar mey- dana getirmektedir. —Meskenlerin kendindeki ve ikamet bölgelerindeki bu derin ve acıklı farklar, İstanbul ve Ankarayı, bilhassa İstanbulu ılk ziyaret eden yabancıların tecrübel gözleri önüne sosya yatımızın ve demografik davalarımızın ıbret verici birer levhası olarak sermek- tedirler. Şehir nüfuslarının artma- sı, hele son aylarda, kalkınmamı- zın ve ilerlememizin mübalâğalı ve yanlış bir delili olarak ilen' sürül- mektedir. Buradaki gojiy çıklamak ve alınacak tedbırlerı ışa- ret etmek yine bilim adamlarımıza düşen acil ve önemli bir vazifedir. Bır .sşehrin lüzumundan fazla bü- yup, kalabalıklaşması sadece kendi için değil, memleket için de zararlı bir olaydır. Fransız şehırcı- leri daha otuz sene evvel, — “Fransayı çöl yapan Paris- " diye feryada başlamışlardı. Smdı Parisi büyütmek ve bu- nunla İftihar etmek şöyle d buna engel olmak için her tedbıre hatta zecri metodlara başvurmak- tadırlar. Dünyanın bütün büyük şe- hirlerinin idarecileri bu asrın ba- şından beri böyle ano rak genişleyen şehirlerine kokten çare- ler aramaktadırlar. a bölgesi etrafına yüz biner nufuslu 6 peyk şehir inşa edilmektedir. Bunların Londra kalabalığını kısmen dağıta- bileceği hesap edılmıştır Buyuk şe- hirlerin "boşaltılması" ve çoğ masının durdurulması için buyuk küçük hiç bir sanayi tesisinin ku- rulmasına müsaade edilmemekte ve mevcut tesislerin de peyderpey u- 12 KASIM 1955 Aydemir BALKAN zak bölgelere taşınmasına yardim gösterilmektedir. Paris ve Londra- dan otomobil sanayıı zamanl a- tılmıştır. Reims ve Grenoble, Pa- rise yerleşmek ısteyen sanayıcılerın yeni şehırler olmuştur. Bu trans- ferden her iki taraf da şuphesız kar- h çıkmışlardır. Biz buna mukabil senelerdenbe- Ti, İstanbulda hataları tamir etmek bir yana, şaşılır bir inatla hata üs- tüne hata yıgmışızdır Hele bu hal harp sonundan, yani on seneden be- ri, Afrika ve Asya şehirlerinde bi- le görülmeyen kayıtsız bir başıboş- luk, tehlikeli bir duzensızlık ıçınde sürüp gitmektedir. İnsan nsi- yelinin kasabalardan İstani en- dişe verici bir şekilde yer degıştır- mesi mesul mevkide olanları kaygı- landırır gibi gor inmemektedir. İs- tanbulda sanayi tesıslerı, büyük kü- çük her cinsten atelyeler, imalâtha- neler şehrin amme y hizmetlerini sekteye uğratacak sosyal huzur ve düzeni bozacak şekilde serpıştırıl- miştir. İstanbulun bu gidişle bir gün ıkanıp kendi kendıne bogula- gı gün uzak değildir. Bunun ak- sini iddia edenler cehaletın verdıgı tehlikeli bir iyimserlik içerisindedir- ler ve muhakkak ki İstanbula en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Bu bakımdan son hadiselerde şe- hircilik ve içtimaiyat konusu i- çinde İdari ve teknik mevkileri son senelerde işgal etmiş şahısların so- rumluluk payı çok onemlıdır Koy- lerden akın eden köksüz ve kim siz insan kütleleri, hatalı yerlerde kurulan sanayi tesislerinin etrafına düzensiz ve iptidai şartlarla yerle- şen gecekondu sakinleri, goçmenl - rin dertli ve muhtaç kalabalıgı di- ğer yanlış ve hatalı iskan faaliyet- leri, gittikçe ağırlaşan ve eşitsizle- şen geçim ve hayat şartları ıçınde acı ve derin yaralardır. gelecek nesillerimize çok as— raflar ve ezici külfetler yuklıyecek- tir. Hataların yapılmas ni lamayan veya bunlara goz yu I idare ve ilim ada! mlarımıza hatalarla hesaplarını sormak şim- diki ve müstakbel İstanbul hemşeh- rilerinin haklarına ve toplum duy- ularına hürmet etmek olacaktır. Bizde, ne yazık ki, şehircilik il- mini öğreten bir okul yoktur. Bazı teknik tedrisata muvazı ola- rak şehircilik okutulmaktadır ki bu Mimari, mekânın teşkilâtlandırıl- masıdır. Augusta PERRET da gereklı yardımcı ilimlerden ve i- eden süreden mahrumdur. Asıl eksıgımız meslekt en yetişen ele- manlarımızın olmamasıdır. Mevci şehirci teknısyenlerımızın çoğu ken di gayretleriyle ve ampirik metod- larla yetişmişlerdir. Kendi çalışma- larına ve iyi niyetlerine ne kadar güvenirsek güvenelim gerekli ikti- sat ve içtimai ılımler bılgılerınden mahrum bulu cihazlarımızı f ug ktadır Ç k defa bu cıhazlarımızı mimarla- doldurm:; mecburıyetınde kalmaktadırlar Halbukı Batı leketlerinde, bütün bir memleketın geleceği demek olan - şehircilik are mekanizmasının anahtarları ıktısatçıların, sosyolog- l e bu ihtisas göreni i- darecılerın elindedir. Bu kesimde de Batı devletlerine yarım asırdan faz- a bir rötar yapmamak istiyorsak gerekli ihtisas kollarının inkişaf yollarım mutlaka aramalıyız. Fakat asıl eksikliğimizin, asıl me- selemizin bunlar olduğunu iddia etmek kendimizi Aaldatmak olur. Memleketimize dışardan da mute- hassıslar gelmişler, görüş ve hü- kümler projeler, nazım planlar halınde bıldırmışl erdir. Ne zık ki cemiyetimiz kurallara ve pren- siplere itaat edecek olgunluğa veya, bu itaati sağlıyacak bir düzen hip değildir. Bu iptidat karakter ı- dari cihazların en yüksek kademe- lerine kadar, maateessüf, ulaşmış- tır Son yıllarda bu tehlikeli ve u- anç durum belirli bir ruh haletı şeklıne gelmiştir ki bir top- umun klâsını amıldır Iktıdar M€ ik gostermışlerdır Şişli meydanı ve, Harbiye caddesi — apartmanlarının hali en yenı misallerdendir. Cumhuriyetin ilk yıllarında An- karaya getırılen Prof. Yansen, Ata- türk'e — Bir şehir plânı tatbik ede— cek devlet otoriteniz var mıdır? diye sormuştu Şimdi, t-Kabiri, dört bir yan- dan Bahçelıevlerın çamaşırlan ve tavuk sürüleriyle kuşatılan büyük Atatürkün bu sualden bir kehaneti sezmiş olması düşünülebilir mi?...

Bu sayıdan diğer sayfalar: