19 Kasım 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

19 Kasım 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aile "Fena huyluyum!" Genç kadın, muhakkak ki çok sa- mımı idi: "Mesut olmak için herşeyim — var, diyordu; fevkalâde iyi bir kocam, şipşirin çocuklarım, temiz ve sevim- li bir ev, rahat yaşıyabilecek kadar para.. Hepımız sıhhatteyiz şükür, he- pimiz birbirimizi seviyoruz.. Mesu- duz, daha doğrusu, eğer ben huysuz olmasaydım çok mesut olabilirdik. Fakat bu elimde olmayan bir şey, çabucak sinirleniyorum.. "Ufacık ak- silikler beni Zzıvanadan çıkartıyor, bağırıp çağırıyorum.. Kocam, bu si- nir buhranlarını, önce, hayretle kar- Çok yoruldugumu söyledi, ana yardımcı tuttu, bana vitamin aldı, yatıştırmaya çalıştı. Olmadı, ol- madı.. Kızdığım zaman kelimeler, hain ve çirkin kelimeler, kendi ken- dilerine ağzmdan dökülüyorlar. Ko- cam bütün soğukkanlılığına rağmen sinirlenmeye başladı. — Gene birşey söylemiyor, oturuyor ve susuyor, ne- şesini kaybediyor. Çocuklar birbirle- rine bağırıyorlar. Evimizde huzur yok! Yapmıyayım diyorum, olmuyor... Bu benim karakterim. Saadetımı yık— tıgımı hissediyorum. En güzel oyun- cağını kırıp, sonra ağlayan bir çocuk gibiyim. Acaba kurtulur muyum, a- caba değişebilir miyim?" Kadın sustu.. Doktor, tanınmış bir ruh doktoru idi. ona hi bakmadı.. Kadın ağlıyordu.. 'Bekledi.. Sonra yavaşça: — Hayret dedı hayatta ne tuhaf tesadüfler oluyor adın başını dinliyordu.. "— İnanır mısınız ? Ben de tıpkı sizin gibiydim. Evet tıpkı sizin gibi.. Eve giderdim ve en ufak bir hadise, meselâ karımın bir ahbabı ile tele- fonda fazla konuşması, çocukların u- fak bir gürültüsü, kapıyı yanlış yere çalan bir adamın hareketi beni çıl- dırtırdı. Muhakkak, memnuniyetsiz- liğimi belli edecek birkaç kelime söy- ler, sonra haklı olduğumu kendi ken- dime ispat etmek için konuşur, konu- şur, konuşurdum. Eğer cevap verir- lerse şiddetlenir, kavga ederim; ver- mezlerse hırsımı büsbütün alamaz- kaldırdı.. Merakla dim.. Gergin asabım, evi bir sıkıntılı hava ile kaplardı. 'O zamanlar ço gençtim..” Kadın başını kaldırdı: "— Ya şimdi doktor, şimdi düzel- diniz mi?" Doktor bol bir kahkaha attı: — Bir hayli düzeldiğimi zannedi- yorum. Evvelâ yanıldığınız bir nok- : fena huyluluk bir karakter bir fena alışkanlıktır. Hoşnut- suzluklarınızı aksilikleri başkalarının sırtına yüklemek ve hıncını onlardan almak hastalığı.. Ben dikkat etmiş- tim; — dışarda, o zamanlar hasta- hanede asistandım, iğler yolunda git- AKİS, 19 KASIM 1955 KA DI N Fırsattan İstifade döviz sıkıntısı ma- Bazen, insanı hayattan bezdirecek kadar üzücü neticeler doyuruyor. Birisi dört katlı bir in- şaat yaptıracak çivi yok. Alâkalı makamlar "sıraya gir, bekle" di- yorlar. Sıraya giriyor, uzun u- zun bekliyor. Nihayet, işte mesut Memleketteki lü gün: inşaat sahibine 1 kilo çivi ve- riyorlar! Güler misin, ağlar mı- sın? Birisi evine perde takacak; komaşı alıyor, dikiyor, her şey ha- zır, perdeyi takacak, bir de bakı— yor piyasada ray içine geçen karalar tükenmiş. Otomobil lastı— ği yok, fakat patron çıkartmak i- çin mulaj kâğıdı da yok! Avrupa- dan gelebileceği tasavvur edilemi- yen birçok şeyler yok, yok. akat her can sıkıcı hadisenin istifade edilecek bir cephesi oldu- ğ i, bu döviz sıkıntısının da memleket için belki faydalı bir ta- rafı olabilir. İthal edilemiyen bir- çok malların yerını yerli mal is- ter istemez alaca Mobılya cılasında kullanılan "gomalak" gelmiyor mu? Ümitsiz- liğe kapılmıyahm işte bir Türk'ün bulduğu madde ayni vazifeyi başa- rıyor. makarası mu? Tezlileri Mağaza vitrinlerini envai çeşit parlak etiketli Avrupa kumaşları süslemiyor mu? Allaha şükür, gö- zümüz bunlarda kalmadan, yerli- mişse, hoca benden memnun kalmış- sa, aksilikler olmamışsa karımın te- lefondaki uzun konuşması, çocuğun davul çalması beni rahatsız etmiyor- du. Hattâ bazan telefondaki muhave- reye karışıyor, davul çalan çocuğu- n yanında zurna çalıyordum. Bi- risi yanlışlıkla kapıyı çalmışsa, ona yardım edecek birşey yapıyordum. Şu halde, herhangi bir sinir krizinde, daima bu sinir krizinin hakiki sebe- bini arama yoluna gittim. Zaten 'kriz halinde, muhakeme işlemeye başlar başlamaz, kriz yarı yarıya atlıyor demekti. Sonra kendi kendime bir Hint darbımeselini tekrar ettim: İn- san söylediği sözlerin esiri, söyle- mediklerinin hâkimidir.. Bir çok de- falar dilimin ucuna kadar gelen ke- lımelerı soylemedım ve hayretle gör- m ki, insan söylemeye nasıl alışı- susmaya da öyle alışıyordu. n huyluluk hiçbir. karakter bozukluğuna dayanmayan, geç kalk- mak, merak etmek gibi alışkanlığa dayanan bir şeydi! On gün üst üste erken kalkmaya gayret gösterin: on birinci gün, uyumak istemiyeceksiniz. n defa, dilinizin ucuna gelen hatalı sozlerı zaptedın on bırıncı defa on- lar .sizi unutacakları "— Ama doktor, ben gene sizden yorsa F muhakkak yapılacaktır. Jale CANDAN lerle iktifa etmesini öğreneceğiz. Ancak. Ancak, "nasıl olsa satılır, ihti- yaç var" fikrinden tamamiyle u- zaklaşıp yerlinin en iyisini, en mü- kemmelini, en ucuz fiyata mal et- meye çalışmalıyız Nasıl olsa satı- lır, fakat unutmamalıyız ki, bu gi- bi sıkıntılar muvakkattir; bugun— kü yerli malları, yarının kuvvetli rakibini göz Önünde bulundurarak daima mükemmelleştirmeye çalış- malı ve müşterinin itimadını kaza- narak "sürümden kazanma" yolunu seçmelidir. Gerek kalite, gerek desen ve renk bakımından günden güne iyi- leşen yerli kumaşlarımız bugün bi- ze, Avrupanınkileri pek aratmıya- cak kadar ilerlemiştir, ama insaf.. Bugün onları, dünkü Avrupa ku- maşı fiyatına satın almıyor mu- yuz? Belki alıştık da çok batmı- yor; 38 liraya yerli robluk jerse, 70 e bir mantoluk: işte yeni fi- yatlar! Bir çok mallar dışardan gelmi- yor: fırsattan istifade edelim, yer- linin en Iyısını yapmak ve Türk halkının "yerli mallar" a karşı bes- lediği itimatsızlığı yok etmek için fırsattan istifade edelim. — Fakat içbir man “"fırsatçdık" zihni- yetine kapılmayalım. Çünkü bu en acemi ve en başarısız bir ticaret zihniyetidir. duymuştum. Hissettiklerinizi söyle- yin, 1ç1nızı boşaltın, rahat edin de». miştiniz Doktor çok cıddıleşmıştı — Evet, t; dedi. Yalnız unut- mayın ki sınırlılık anında söylediği- niz şeyler, hissettiğiniz değil, karşı tarafı üzmek için icat ettiğiniz şey- lerdir!" Bu sefer genç kadın gülüyordu.. Doktor tam onun yarasına basmıştı..' Sosyete Muharebe devam ediyor Windsor düşesi nihayet ilânıharp etti. Düşman, İngiliz kraliyet ai- lesidir ve işin en hoş tarafı, man kendisini tanımamakta, hiç ol- mazsa şekil itibariyle, düşesi cudiyetinden haberdar bile değilmiş gibi hareket etmektedir. İşte düşesin. de affedemediği bu küçüksenme, bu alâkasızlıktır ve seneler senesi, İngi- liz kraliyet ailesine beslediği kini ni- hayet yazdığı kitapta — haykırmaya karar vermiştir.. Bu, onun için bir nevi boşalma, rahatlama olacaktır.. Kitap havadisi, İngiliz kraliyet a- ilesini değilse de, İngiliz gazetelerini fevkalâde alâkalandırmıştı, hele bu 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: