February 4, 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

February 4, 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ay Mavidir Filminden bir görünüş Halbuki pembe görünüyor tır. Bu filmi görenler rejisörün sine- madaki yerini muhakkak ki bir defa daha takdir edeceklerdir. Ay Mavidir Broadway'de piyes en kısa zamanda Hollywo- od'un yolunu tutar. F. Hugh Herbert derin olmayan, fakat ince bir mizah ve hassasiyet sahibi tiyatro yazarı- dır. Piyeslerinin çoğu filme çekilmiş- tir. "Ay Mavidir - The Moon is Blue" modern iş hayatına dair bir hicivdir. Burada Maggie Mc Namara'yı beka- retini muhafaza etmek 1steyen bir sekreter rolünde göreceğiz. (Bu rol Küçük Sahne'de Uğur Başaran tara- fından canlandırılmıştı). Maggie Mc Namara'nınyanı sıra William Holden ve David Niven gibi iki olgun aktö- rün bulunması filmin temsil kudreti lehine işaret edilece bir noktadır. Rejisör Otto Preminger şimdiye ka— dar tarihi filmlerden tutun da gaster filmlerine, — kovboy ülmlerın— den melodramlara kadar hemen her tarzı denemiştir. Sinemada hareketi muhtevaya tercih ettiği soylenebılır Salı gecesinden itibaren Şan sine- masında oynayacak olan "Ay Mavi- dir" hareketli ve güldürücü bir film- dir. başarı kazanan her Ankara Yaşlı Gözler Soğuktan paltolarının içinde iyi- ce ufalmış iki arkada lus Si- neması girişkapısı yanındaki reklam resimlerini seyrettiler, — yazılarını o- kudular. "İnşallah mendilini unutma- AKİS, — ŞUBAT 1956 mışsındır." diye biri ötekine takıldı. Biletlerini önceden almışlardı. Kala- balığın arasından sıyrılıp içeri girdi- ler. Pazartesi gecesi Ulus Sinemasın- da bir Türk filminin galası yapılı- yordu. Bu gece munasebetıyle bir ko- nuşma yapan, filmin yıldızı Muzaf- fer Bırtan sözlerini bitirirken "Filmi- mizi güle güle seyrediniz" diye garip bir temennide — bulundu. Oynayacak olan film afişlerde senenin en güzel melodramı olarak ilan ediliyordu. İs- mi "Yaşlı Gözler" i Muzaffer sonra, vınlayan Birtan bu hitabeden uğuldayan, dinleyen- lerin kulaklarını 'tirmalayan mikro- fonda bir de konser verdi. Salondaki- ler film seyretmeğe geldiklerini ar- tık unutur gibi olmuşlardı ki ışıklar söndü ve sadede geçildi. “Yaşlı Gözler" ilan edildiği gibi bir melodram olarak hazırlanmak is- tenmiş. Konu tutar yeri olmayan bir saçmalık örneği. İstanbulda hallerinin, vakitlerinin oldukça yerinde bulunduğu anlaşılan bir ailenin yanına akrabadan, musiki meraklısı bir delikanlı gelir. -Evde pek hüsnü kabul görmezse de musiki uğruna her şeye katlanır, Konser- vatuara devam eder. mca-kızının doğum gününde dans eden kalabalık- tan sıkılıp bahçeye çıkan Delikanlı içinden doğan bir şarkıyı söyledikten sonra arkasına döner, otların üstüne uzanmış kendisini hayranlıkla dınle— yen bir genç kız ile karşılaşır 'Kim- siniz ?" diye sorar, "Bir gölge" diye. cevap verir kız. Herkesin yüreğini yakması lâzım gelen bu romantik SİNEMA muhavere seyircileri — kahkahalar farkeder. Ön sıralarda oturanlarda biri: ye bağırır. Böylece Delikanlı ile Zer rin yıldırımla vurulmuş gibi birbir lerine aşık olurlar. Bu aşk bir sürü kontrlümiyer fotoğraflar, ağlamak, şarkılar ve İstanbul manzaralarının istismarı suretiyle ifade edilir. Faka amca kızının araya karışmasıyla iş ler kızışır! Amc yarılat gelip kendisini Delikanlının yatakla rına atar. Ama asil ruhlu delikanlı en ufak bir eğilim göstermez. Niha- yet hırsız damgası yiyerek evden fe- dakar bir dadıyla bırlıkte uzaklaşır Sahte bir mektup yüz en Zerrin hoşlanmadığı biriyle evlenır Delikan- lı da, seyircilerin sabrını taşırmak i Cin, bır taraftan büyük , bir ses sa- natkarı oluverırken dıger taraftan gozlerını kaybeder. Neticede daha sürü paletik sahnelerden sonra Zer rin otomobil kazasında öÖlür. Filmin bütün eşhası mezarı başında toplaşır ağlaşırlar. Tesirli son sozler ile fılm biterken herkes derin bir "oh!" ker. Buna senaryo demeğe insanın dil varmıyor. Senaryo filmin» iskeletidir Başarının büyük bir kısmı ona bağ lıdır. Muazzez Tahsin Berkand belli- ki sinemayı şimdiye kadar sadece seyretmiş. Acaba, bu filmin senaryo sunu yazmadan, yapacağı işin tekni- ğine dair bırşey okudu mu? mazsa Muzaffer Gökmen'in * yo Teknıgı isimli kitabçığını oku- saydı, eminiz ki çok istifade edecek ti, bizi de bu azaba sokmıyacaktı. Rejisör Avni Dilligil için de aynı tavsiye de bulunabilinir. Avni Dilligil- in rejisör olarak sadece takdim yazı- larında ismine rastladık, film boyun ca rejisörün varlığını hiç hissetme- dik.Böyle bir filme imza atmak ce- saretini gösterebildiği — için doğrusu cesaret sahibiymiş Bay Dilligil. Eğer hala film çevirmeğe devam edecekse evvelâ sinematografik olarak hare- keti zaptetmeyi Ve filme tempo ver- meyi başarmalıdır. Muzaffer Birtan — ise bütün film boyunca hayalet gibi dolaştı durdu. Durgun, donuk ve manasız oyunu ile - yaş dokturmesı icab eden bu melod- biz ram da - i güldüremedi bile. Ha- lide Pişkin, Bedıa Muvahhit, Özcan Tekgül ve Reşit — Baran, Muzaffer Birtan gibi sadece boy göstermediler- se de filmin dağınık, kararsız ve yapmacık havasından sıyrılamadılar. Lehte tek söz, Zerrin rolünü oyna- yan Deniz Tanyelı için söylenebilir. Hiçbir beşeri tarafı olmayan kukla bir rolde elinden geleniyapmış. De- niz Tanyeli iyi bir rejisörün — elinden daha iyi neticeler yerecek bir kabili- yet gösteriyor. eticede; kör olan — mursikişinası! Delikanlı, ölen genç kız, mezarda ağlaşan dadılar, kalp krizi geçiren baba seyircilere beklenen göz yaşını döktürmedi. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: