31 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

31 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Tabir Bin Amar Mir mücahit ilk adım 1830 da Cezayir'in ışgalıydı Bunu 1881 de Tunus'un him altı- na alınması takip etmiş, uçuncu adım luluğunun tasfıyesi, ters sırasını takip ediyor. Topluluğa en son katılan Fas en önce bağım- sızlığını kazansa devlet Geçen haftanın başında Fran işleri Bakanı M. Christian Pıneau ile Tunus Başbakanı Tabir bin Amar tarafından imzalanan protokol ile bağımsızlığına kavuşan Tunus ise, topluluğun tasfıyesınde olduğu gibi kurulu: ş nda da ikinci adımı teşkil ediyordu. unus, Fransız egemenliği altına, 1881 de girmişti. Bu tarihten bir sene önce Bismark'ın karşısında agır bir maglubıyete uğra, ren'i Almanyaya vermek zorunda ka— Fransa, bunun acısını Avrupa dı- şında kazanacagı topraklardan çıkar- mak istemiş ve bu yolda Bismark'ın teşvikini de gormuştu. Bismark, Tu- nusu Fransaya peşkeş çekerek Al- sas-Loren'in acısını unutturmaya ça- lışıyordu Bu bakımdan, Fransa, Tu- nus'un işgali sırasında, bu topraklar- da gözü olan İta ariç, Avrupa devletlerinin buyuk bır muhalefetine ugramış degıldı O sıralarda Tunus- n bakimi olan Osmanlı İmparator- lugu ise esasen sesini çıkaracak du- rumda degıldı 1881 Bardo anlaşması ki s bu anlaşma ile Fransanın hımayesı altına girmiştir * bu şartlar anda bır olup bitti olarak kabul edilmişti Bardo anlaşması Tunusu Fransa- nın mutlak egemenliği altına sokmu- 18 yor, ancak bu topraklar üzerinde Fransaya bir himaye hakkı tanıyor- akat zamanla anlaşma Fransız- olduğunu söyleyenler bile çık- mıştı. Fransa, aşırı yorumlarla ken- dine Tunusta sağladığı bu çok avan- tajlı durumu ancak İkinci Cihan Sa- vaşının sonuna kadar koruyabilmiş- tir. İkinci Cihan Savaşının, bitmesiy- le beraber dünyama dört bir tara- fında başlayan milliyetçilik cereyan- tir. Bundan sonra Fransanın eski sö- mürge politikasına devam edemiye- ceği tabii idi. Ancak bu topraklar ü- zerine yerleşen Fransızlar ellerinde bulundurdukları ticaret ve sanayi te- kellerini kolay kolay fedaya yanaş- madıklarından, Fransız hükümetleri, olduğu ileri sürülemez. z hü- kümetlerini Kuzey Afrikadan çekil- meğe yanaştırmayan, kendi ideolojik gayeleri değil, urada yerleşmış Fransızların tazyikleridir Bu Fr. sızların anavatandaki sağcılar tara- fından desteklendiklerim söylemeye lüzum bile yoktur. Kuzey Afrika meselelerinde doğ- ru yolu bulan ilk başbakan olmak şe- refi Mendes-France'a aittir. sene Tunusta karışıklıklar çıktığı za- man, Tunuslularla yaptığı görüşme- ler sonunda, Mendes-France, prensip olarak Tunusun bağımsızlığım tanı- ya karar vermişti. Bu vaadi ger- '—ekleştırmek Mollet hükümetine na- ib olmuştur. M. Christian Pineau le Tabir bın Amar tarafından imza- anan protokola göre, Tunus bundan böyle bağımsız bir devlettir. Bu ba- ı'ımsızlıgın tabii bir sonucu olarak 12 mayıs 1881 tarihli Bardo anlaş- ması, artık iki devlet arasındaki mü- nasebetleri tanzim eden anlaşma ol- mak vasfım muhafaza edemez. Fran- sız Milli Meclisinin bu yeni protokolu tasdikinden sonra, Bardo anlaşması, kendiliğinden ortadan kalkmış ola- caktır. Bagımsızlıgım kazanan Tunu undan sonra, dış asebetlerım kendi hukumetı vasıtasıyle ve istedi- ği gıbı tanzim edebılecektır Aynı şe- kilde iç ve dış güvenliğim korumak da kendi go revleri arasına girmiştir. Bu guvenlıklerın korunmasını temin için de, en kıs manda, milli bir Tunus ordusu kurula ktır Bu ordu- nun kurulması sırasında, Fransa, Tu- nusa elinden gelen her yardımı yap- mayı vadetmektedir. Ay 1 şekilde, ğ a ile Tunus arasında sıkı bir işhirliği yapılacak- tır. Cezayir konusunda bu derece rea- list davranmak istemediği — anlaşıl- makla beraber, Mollet hukumetının Kuzey Afrıka meselesınde en doğru yol maya azmetmiş olduğu an- laşılıyor Nitekim Fas ve Tunus'a ve- rilen bağımsızlıklar bu azmin birer delili gibi görünmektedir. Mollet hü- kümeti, Sömürge siyasetini İngiliz sömürge siyasetine benzetmeye çalış- maktadır. İngiltere artık tutunamı- yacağını anladığı bir bölgenin ba- gımsızlığını ılk olarak kendisi tanı- yan ve böylece, hiç olmazsa orayı manevi baglarla imparatorluğu ıçınde tutmaya çalışan bir sömürgeci dev- lettir. Fransa, bu konuda kendisin- den asırlarca tecrübeli bir devleti Ör- nek almakla yanlış yapmamıştır. Uzak Doğu Çıkmaza giren görüşmeler Birleşik Amerikanın Prag Büyük- elçisi Alexls Jhonson, bundan iki hafta kadar önce, Kızıl arşo- va Buyukelçısı Wang Ping-nan ıle bu luşmak üzere Cenevreye geldiği za- man, Çinli diplomatı orada bulama- dı. Wang Ping-nan, yedi aydan fazla bir zamandan beri ilk defti olarak randevusuna sadık kalmamıştı. Ping nan geçen ağustos ayından bu yana, hemen her hafta, Alexis Jhonson ile Cenevrede buluşuyor ve iki diplo- mat, bu tarafsız şehirde, Kızıl Çin ile Birleşik Amerika arasında askıda bu- lunan meseleleri beraberce çözmeye çalışıyorlardı. Ping-nan'ın, Polonya Cum hurbaşkanı Bierut'un cenaze tö- renini bahane ederek geçen haftaki zere olduğuna en mükemmel delildi. Gerçekten, Mao Tse-tung Batı Avrupa devletleriyle olan münasebet- lerine son derece nın cenaze töreninde bulunmasını bizzat arzuluyordu. Ancak, Birleşik Amerika ile yapılan görüşmelerin ba- şarı ıle sonuçlanacagını kestirseydi, ing-n bu arada, Cenevreye Alexis Johnson Atlatıldı AKİS, 31 MART 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: