May 5, 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

May 5, 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER müdürlüğüne çekerek, orada eziyet yapmıştı. Birinci şubenin memura muhtaç olduğu — anlaşılıyordu; zira sevimli müdür oraya götürdüğü gaze tecilerden Altana da polislik teklıf etmişti. Şadan Ferid Kansoy, ifade- sine göre, gazetecılerden Hikmetin kendi resmini çekmesine pek sinirlen- miş ve ondan gazaba gelmişti. Ga- zeteciler sevimli müdürün sarfettiği galiz kelimeleri arkadaşlarına aynen naklettiklerinde salonda bulunanların yüzlerinin kızardığı farkedildi. Bun- lar ağza dahi alınmayacak kelime- lerdi ve nihayet vazifelerini yapan basın mensuplarına reva görülmüş- tü. Gazeteciler haftanın — ortasında savcılıga muracaat ederek Birinci şube müdüründen davacı olduklarım bildirdiler. Hadıse beklenenin Üstün- de akisler yarattı. infial toplantısının ertesi günü bü- tün gazeteler -Zafer hariç- hâdi- i büyük başlıklarla haber verdi- ler. Basın, hareketi doğrudan doğ- ruya kendisine karşı girişilmiş bir tedhiş gösterisi olarak almıştı ve bun- da haksız bulunduğu söylenemez- di. Bu bakımdan bilhassa Yeni bah ve onun yanında Vatan, hâdise- de muhabirleri methaldar olmadıgı halde güzel bir meslek tesanüdü ör- neği verdiler. İki — muhalif — parti H.P. ve Hür. P. - alışılmamış sü- ratle meseleyi ele aldılar ve Mecli- se aksettirdiler. Memleket bundan bahsediyordu. Alakalılar şaşkın ha- le geldiler. Zira "çoluk çocuk" u, şiddet göstererek korkutacakları ve bir daha Köşk civarına uğratmaya- caklarım sanmışlardı. Köşkte cere- yan eden hâdiselerin bütün tafsilâtı ve resimleriyle umum! efkara akset- mesi büyük hiddete vesile vermişti. Birinci şube müdürünün hassasiyeti ve sinirliliği asıl oradan geliyordu. Basın, burnunu her şeye niçin soku- yordu? Fakat manevra ters netice vermiş, hareket aleyhte olmuştu. O zaman alâkalılar hakkında tahkikat açıldı Duyulan derin Birinci şube müdürü gazetecile- rin Köşke çok sokulduklarım, o yüz- den kendilerini emniyet mülahazasiy- le oradan uzaklaştırdığım, karakol- da söğmediğini, döğmediğini, polislik teklif etmediğini bildiriyordu. Ga- zeteciler Köşkten çıkan otomobilleri -bu arada Muzaffer Kurbanoğlu'nun otomobilini - takip cüretini göstermiş- lerdi. Ne oluyordu? Köşkü — neresi zannediyorlardı ? — Cumhurbaşkanı 'mutad ziyafet" lerini veriyordu. Ga- zetecileri alakadar eden ne vardı? Doğrusu istenilirse bu düşünce sa- dece Birinci şube müdürünün düşün- cesi değildi. Ondan çok, pek çok yük- sek mevki işgal eden bazı kimseler de muhabirlerin gazetecilikvazifesi- ni kötüye kullandıklarını, Köşkle uğ- raştıklarını, basının bu — demek ol- madığını, mesleğin çoluk ocuk e- linde kalması yüzünden böyle hadise- lerin vukua geldiğini söylüyorlardı. ö Onların tasvip etmedikleri, gazete- cilere, Köşk civarından uzaklaştırıl- malarından sonra tatbik olunan mu- ameleydi. Bu muamelenin tatbik o- lunduğu tahakkuk eder etmez mesul- lerinin şiddetle cezalandırılması yo- luna gidilecekti. Halbuki hadisede, gazeteciler ta- mamiyle basın vazifesinin çerçevesi içinde kalmışlardı. Değiştirilmesi la- zım gelen zihniyet, alakalıların zih- niyetiydi. Tek parti devrinin çok ge- ride kaldığı, unutulmamalıydı. “Esrarengiz- Köşk" mü Meselenin — emniyet kısmı üzerinde durmak doğru değildir. Cumhur- başkanı elbette ki çok dikkatli şe- kilde muhafaza edilecek, Köşk civa- rında şüpheli eşhas dolaştırılmaya- cak, hatta oraya giden yollarda far- Kemal Aygün Titiz davranmalıdır ları sönük, esrarengiz havalı otomo- biller durdurulmayacaklar Bu, mü- nakaşa dahi edilemez. Gerçi Cumhur- başkanı Celal Bayar bundan altı se- ne evvel, kendisini millletin sevgısıyle çevrili gordugu için otomobilinin Ö- nünde gidecek olan motosikletlilere lüzum bulunmadığı fikrindeydi ama bugün emniyet teşkilâtının tedbirle- ri artmıştır. Anca hurbaşkan- lığı köşkünde cereyan edecek her hâ- diseden basının haber alması vazife- si icabıdır. Zira Cumhurbaşkanlığı köşkleri, bir takım esrarengiz koşk— ler değildir. Orada tertiplenecek zi- yafetler, eğlenceler, davetler şahsi mahiyet taşımadıkça - hatta hususi dahi olsa - gazeteler için havadistir. Bir çok memlekette Cumhurbaşkan- lıklarının basın sekreterleri vardır. Resmi ikametgâhta cereyan edecek her hâdise, sorulduğunda, bu sekre- ter tarafında gazetecilere bildirilir. Tek parti devrinde Cumhurbaşkan- ları şunları, şunları yaparlar, gazete- lere aksetmezdi! Doğrudur. Ama o tek parti devriydi. Bugünkü rejimin adı demokrasidir. Bir rejimin sadece adının demokrasi olması dahi, Cum- hurbaşkanlığı köşkünü, basının alâka merkezi haline getirmeğe kâfidir. He- le bu koşkten gece yarısından çok sonra resmi otomobiller içinde ses ve saz sanatkârları çıkarsa gazetecile- rin resim almak maksadıyla bina ci- varında dolaşmalarım kendilerine fe- na muamele için sebep saymamak gerekir. Gazetecilikten biraz anlayan herkesin, bunun "enteresan havadis" olduğunu görmemesi imkânsızdır. Mesele Meclise getirildiğinde hiç şüphesiz tartışmalara vesile verecek- tir. Ama bugün iktidarda bulunan- ların kendi kendilerine, hiç olmaz- sa gece yataklarına yattıklarında şu suali sormaları son derece faydalı- dır : Eğer biz muhalefetteyken ga- zeteciler bu işi yapsalardı kendileri- ne kızar mıydık, yoksa takdir mi e- derdik ? adece bu sualin samimi cevabı, her şeyi halletmeye kâfidir Demokrası İspat hakkında son celse Bu satırların yazıldıgı sırada meş- hur "İsp hakkı" tasarısı Tür- kiye Buyuk Mıllet Meclisinin umumi heyetine sevkedilmiş olacaktır. Hem de Adalet Komisyonunun menfi bir mülahazasiyle.. Halkın "hırsıza hır- sız demek hakkı" olarak bellediği ve üzerinde pek çok laf edilmiş bulunan teklifin aleyhtarları mücadelenin ilk ını kazanmış durumdadır- lar. Fakat geriye kalan işin en mü- him raundudur ki ondan ümid henüz kesilmiş değildir. Bunun başlıca sebe bi de tasarının Adalet Komisyonunda kati şekilde reddediliş tarzıdır. İspat hakkı teklifiyle en yakından ilgili o- lan şahsın-bu hakkı Temyiz Mahke- mesi bir içtihad kararıyla ortadan kal dırırken başkanlık makamım ışgal e- den Halil Özyörük - ısrarıyla eğer A- dalet Komisyonunun sadece 14 aza ile yaptığı toplantıda varılan red ka- rarının mucip sebebi mazbata mu- harriri tarafından yangından mal kaçırır gibi bir gecede kaleme alıp Meclis Başkanlığına verilmeseydi, ta- sarı bizzat D.P. milletvekillerinin ta- lebi üzerine ihtimal ki yemden mü- zakere edilecek ve belki ilk — menfi mülâhaza yerini müsbet mülâhazaya bırakacaktı. Fakat bu hakkın kanun- laşmaması için anlaşılması pek güç bir inad ve ısrar gösteren Halil Öz- yörüğün gayretleri D.P. milletvekil- lerinin teşebbüsünü akim bırakmış bulunuyor. Şimdi, herkes umumi ef- kâr önünde vaziyet Aalmaya hazır- lanmaktadır. D.P. içinde ise fikirler son derece dağınıktır. Karışıklık hükümet kadrosunda başlamaktadır. Başbakan bu hakkın aleyhindedir ve aleyhinde olması i- çin de bütün sebeplere maliktir. Zira arti dahilinde ellerinde bu bayrak- la gidiş aleyhinde mücadeleye geçen AKİS, 5| MAYIS 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: